Forum

zengin bir aileden ...
 

zengin bir aileden gelmeyip yönetmen olabilmek

20 Gönderi
12 Üyeler
0 Reactions
5,935 Görüntüleme
 tute
(@tute)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

bir süredir kafamı kurcalayan bir konu var. bu başlığı açma sebebim bu forumda da yönetmen, senarist olmak isteyen ama zengin ailelerden gelmeyen birçok arkadaşın olması. yani hepimizin bu alanda iyi kötü beklentileri, hayalleri var ancak bunun ne kadar gerçeğe uygun olduğu tartışılır. yani acaba çoğumuz boş beklentilere mi giriyoruz? kendi adıma konuşacak olursam hayalim ünlü bir yönetmen olup çok paralar kazanmak değil. mütevazı, çok düşük bütçeli kısa filmler çekmek. ancak bunun bile kolay olmadığını düşünüyorum.

mesela işlerini beğendiğim ve takip ettiğim birçok kısa filmci var. bunlar arasında gerçekten yetenekli birçok arkadaş var. çektikleri filmlerin sinema dili, senaryosu, vermek istediği mesaj çok iyi. ama teknik olarak filmler malesef çok yetersiz. diğer tarafta da maddi imkanları sayesinde profesyonel filmlerden bile daha iyi teknik imkanlara sahip ancak içerik olarak çok da dolu olmayan filmler çeken arkadaşlar var. burda kimseyi suçlamıyorum. yani benim de imkanım olsa kalkıp iyi kameralarla, ışıklarla film çekebilecekken çamur gibi görüntüsü olan filmler çekmem. ancak beni rahatsız eden konu şu ki bu maddi rahatlığa sahip arkadaşların önü daha açık. yani bir tarafta gerçekten yetenekli insanlar yerinde sayarken, o kadar da yetenekli olmayan ama maddi imkanları sayesinde bir şeyler yapan insanlar bir yerlere geliyor. imkanı, parası, çevresi olan insanlar reklam filmlerinde, uzun metrajlarda yönetmen olarak iş bulabilirken yetenekli ama imkanı olmayan insanlar belki bir asistan olarak bile zor iş buluyorlar. ya da çok iyi birer uzun metraj çekmiş olan ama 2. filmini çekemeyen birçok yetenekli yönetmen var.

tabii bu söylediklerime karşılık imkansızlıklar içinde bir yerlere gelebilen iyi yönetmenler sayabilirsiniz. ancak ben de bu tarz yönetmenlerin her birine karşılık zengin ailelerden gelen 10 yönetmen sayabilirim. yani 1-2 istisna genel kaideyi hiçbir zaman bozmaz.

başarısızlığına bahane bulan biri gibi görünmek istemem. mesela şu ana kadar bir film çekemememin nedeni maddiyat olabilir ama iyi bir senaryo yazamamış olmam tamamen benim suçum. ancak sorun da bu. yani benim gibi senaryo yazamamış, sinemaya dair o kadar da parlak fikirleri, iyi bir bakış açısı olmayan birçok kişi bugün iyi yerlerde yönetmen titrı altında iyi paralar kazanıyor, çok yetenekli sanatçılar gibi değer görüyor. ama dediğim gibi bu imkanlara sahip olmayan ama gerçekten yetenekli insanlar var ve para kazanabilmek için başka mesleklere yöneliyorlar.

çok küçük yaşlardan beri hayali yazar, senarist, yönetmen olmak olan biri olarak son zamanlarda boşa çabalıyorum gibi geliyor. tamam belki ben yetenekli olmayabilirim. ama bana öyle geliyor ki bugün yetenekli olduğunu düşündüğüm, şartlarını zorlayarak iyi kısa filmler çekmiş arkadaşlar bile yarın başka alanlara yönelecek.

 
Gönderildi : 31/01/2015 2:31 am
(@desert333)
Gönderi: 0
 

Yani sonuç olarak nedir söylemek istediğiniz tute? Mesaj nedir? Sonuç nedir? Evet bence gayet güzel bir durum değerlendirmesi yapmışsınız ve mantıklı bir konu. Fakat yazıda sonuç bölümü eksik. Okuyucuya mı bırakıyorsunuz bilmiyorum. Ancak metanın sinema yapma önündeki engelden(ben biraz umutsuzluk sezinledim) bahsedip bırakmışsınız. Demem o ki iş şuna geliyor köydeki çocuk zeki ama dershaneye gidemiyor diye tıp okumayı çok isterken çoban oluyor, şehirdeki yediği önünde yemediği arkasında olan 'züppe' çocuk özel kurslar, özel hocalar vs ile özel bir üniversitede tıp okuyabiliyor. Sosyolojik bir gerçekten bahseden bu yazınızda ne olmalı nasıl olmalı ki bu durum değişsin? Ben sizin görüşünüzü merak ettim. Konu önemli bir konu değinmeniz de çok yerinde vesselam.

 
Gönderildi : 31/01/2015 12:13 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

Yıllardır bu konu üzerine düşünür, yazar, uygularım.
Özetle sinema alanındaki özgün çözüm, dijital teknolojilerin daha "dezavantajlı", "yoksul", "yoksun", "alt sınıftan" insanların olanaklarına açılmaya başlaması. Bu forum bunun ürünü.

Daha geniş çözüm ise bir "sosyal adalet" sorunu ki desert'ün züppe-çoban benzetmesi çok yerinde bu anlamda. Sadece sinemada değil her alanda yaşanan ve ancak o alanlardaki dönüşümle birlikte tetiklenebilecek bir genel dönüşümden bahsediyoruz.

Bizim için buradaki en büyük tehlike "aramızdaki" züppeler aslında. Bu forumun içinde de olabilecek, djital sinemayı "paraya" indirgeme derdinde olanlar. Onlar "dijital sinemayı" da yalnızca parayla yapılan bir şey olarak gösterebilme potansiyeline sahipler, başarılı olurlar, bu dijital sinemacının umudunu kırar. Kırmasın. İçimizdeki züppelerin (züppenin) farkında olalım.

Bunları tartışmak çok güzel. Belki benden yaşça büyüksünüzdür mazur görün ama forum yaşını hesap ederek söylüyorum yaşlı amca edasıyla "böyle gençleri görmek" umut verici. 🙂

Meseleyi teorik düzeyde tartıştığım bir yazım var, ilgilenirseniz:

http://www.birikimdergisi.com/guncel/siyasal-bir-imkan-olarak-gerilla-film-yapimi

 
Gönderildi : 31/01/2015 12:35 pm
(@halostendap)
Gönderi: 0
 

benim açımdan bu sorunun sebebi ve cevabı: özgüven. özgüvenimiz eksikse ne kadar çabalarsak çabalayalım hayallerimizi gerçekleştiremeyeceğimizi düşünme ve yeterli çabayı göstermeme sorunu oluşuyor...
fakirle zengin arasındaki temel fark da bu olsa gerek: özgüven...zenginin paraya dolayısıyla yaptırım gücüne sahip olmanın getirdiği bir özgüveni var ve belki de bu sayede düşündüğünden/düşündüğümüzden çok daha az bir tutara işlerini halledebiliyor...ve iş yaptıkça da kendini geliştirebiliyor...
yani sonuç olarak demek istediğim özgüvenimizi kazanmamız gerek diye düşünüyorum. bunun için de biz fakirler için en çıkar yolu sağlam senaryo olduğunu düşünüyorum. çünkü sağlam bir senaryo bir çok kişiyi destek olması konusunda ikna edebilir diye düşünüyorum. sağlam bir senaryo için de bol bol gözlem, kitap okuma,film izleme vs. yolundan geçtiği çok açık...tabi yeteneğe değinmeme sebebim bu cevherin hepimizin içinde olduğuna inanmam, ancak yeterli çabayı gösterme meselesi çok azımızda var...

insta https://www.instagram.com/morehalityalcin

 
Gönderildi : 01/02/2015 12:24 am
(@lethaldoze)
Gönderi: 0
 

Şu özgüven olayına çok tutuluyorum bu aralar. Tam olarak nedir bu özgüven. Nasıl kazanırız ya da nasıl tespit ederiz derecesini. Bizde var mı, yok mu? ...

“Ben istiyorum ki; film, siz sinema salonunu terk ettikten sonra başlasın.”

Jacques Tati

 
Gönderildi : 01/02/2015 1:34 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

lethaldoze iyi demişsin.

Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki özgüven ile hırs arasında ciddi bir yakınlaşma var ve olmaması gereken bir durum bu. Kendine güvenen insanın bir konuda hırs yapmaması gerekir. O nedenle özgüven olayı gerçekten sorgulanması gereken bir şey.
Nightcrawler filmini tavsiye ederim bu konuda.

Özgüveni olmayan insanın da sanat yapabilmesi gerekir.
Ama yapamıyor günümüzde. Hırslı olması gerekiyor ki o da özgüvenle karıştırılıyor çoğu zaman.

 
Gönderildi : 01/02/2015 1:59 pm
(@ilkersn)
Gönderi: 0
 

kavramlar görecelileşiyor artık günümüzde, sinema yapmak isteyen birisi hırslı olmazsa yarı yolda bırakır yada bazı engeller onu caydırabilir. Özgüven de yakın gibi görünüyor konumuz için açıkçası. Ben Intercapiller'in neden özgüven dediğini anlıyorum medeni cesaret ile ilgili olan özgüvenden bahsediyor ama aslında olay liderlikte bitiyor. Hem bağımsız sinemacı olacaksın, paran olmayacak, insanları ikna kabiliyetin olacak, sevilen biri olacaksın, çevrende sana inanacak insanlar olacak, özgüven de olacak, hırs da, liderlik vasfı da. yoksa yapamıyorsun zaten bu işi. Ama bunların hepsinin ötesinde ister hırs deyin ister sanat aşkı, imkansızlıklar sinemaya gönül vermiş gerçekten kendine güvenen insanlara bambaşka işler yaptırıyor ve beş parası olmasa bile hayallerini her türlü sanat dalında gerçeğe dönüştürebiliyor. ben şahsen kameramı taksitle aldım saati 15 liradan almanca dersi verip taksitlerini ödedim. zoom h1n almak için de promotörlük yapmıştım. filmlerimizi çekmek için yeşil ve siyah perdeleri metresi 1 liraya satan toptancılardan aldık. Film için gerekli tüm aletleri bit pazarından temin etmeye çalıştık, tüm filmlerimiz her festivalde finalist oldu ve o zengin bir aileden gelen, filminde Ahmet kuralı oynatmış arkadaş ile aynı salonda yönetmen olarak bulunduk. Onun kamerası 5d Mark II benimki 600d. O anlatacağı şeye göre gerekli olan her şeyi satın almış, malzemeleri, ekipmanları, eşyaları, kiraladığı arabası bilmemnesi. Biz ise bakıyoruz elimizde neler var ona göre senaryo yazalım anlatacağımız şey her ne ise... Festivaller kıstas değil bu işler için tabii ki ama örnek verilebilir.

filmleriniz için müzikler

Son Kısalarımız: tesir Kader Eris
Kısa filmlerimiz, ücretsiz müzikler ve kendin yap videoları

 
Gönderildi : 01/02/2015 7:11 pm
(@desert333)
Gönderi: 0
 

Yanılmıyorsam Yasujiro Ozu lens bile değiştirmiyor. Yapay ışığı sinemasında kullanmama prensibi edinmiş yönetmenler var galiba Semih Kaplanoğlu örnek olarak verilir. Bu minvalde mesele şirketleşme-popülizm-paraparapara gibi hedefler ise dert anlatma aracı olan sinemanın amaçtan ayrıldığı ve vov dedirtmeye yönelik bir eğlenti haline geldiği görüşündeyim. Zengin-Elit olmak ile yönetmen olmak arasındaki tek korelasyonun düşük bütçelilere nazaran gelişmiş teknik imkanlara sahipliktir benim nazarımda. Onun dışında parasız adamın(Ferhat'ın) kaybedeceği birşey yoktur ve bana kalırsa sinema için dağları bile delebilir...

 
Gönderildi : 01/02/2015 8:17 pm
(@halostendap)
Gönderi: 0
 

özgüveni sadece ilkersn'in dediği gibi medeni cesaret olarak düşünmemiştim ya da Kezzap'ın dediği türden bir özgüveni de kastetmemiştim(onun kastettiği şeyin herhangi bir halı saha maçında gözlenebilir bir şey olduğunu düşünüyorum yani, maç için özgüveni yüksek biri top ayağına gelince telaş yapmaz sakince etrafına bakar, rakip baskı kurarsa topu korumayı bilir ve istediği gibi maçı yönlendirir. özgüveni düşük biriyse tek topla topu kendinden hemen uzaklaştırır ve çoğu zaman top rakibe gider)

benim kastettiğim özgüven ilkersn'in sahip olduğu türden bir özgüven açıkçası. yani ne kadar eksiklik olursa olsun ben filmimi yapacağım özgüveni. hatta daha fazlası olmalı: "ne kadar eksiklik olursa olsun hepsini bi yerlerden tamamlayıp filmi mükemmel yapacağım".
elbette zengin birinin bu kadar hırs yapması gerekmiyor filmini yapması için ama fakirsen hırslı olmalısın yani azimle s.çan mermeri deler kıvamında bir hırsın olmalı 🙂 ya da geniş zamana yayıp yavaş yavaş ama bilinçli adımlar atmalı diye düşünüyorum.

özgüvenimiz var mı yok mu nasıl bilebiliriz'i bazı sorulara vereceğimiz cevaplarla anlayabiliriz bence: elinde çekmek istediğin bir filmin ve bunu nasıl çekeceğinle ilgili bir projen var mı? elinde imkanlar olsa filmini mükemmel çekecek bilgi ve deneyimin var mı?
diyelim bu sorulara olumsuz yanıt verdin ve özgüven kazanmak istiyorsun. o zaman bu sorulara olumlu cevap vermenin bir yolunu muhakkak bulmalısın diye düşünüyorum.

insta https://www.instagram.com/morehalityalcin

 
Gönderildi : 02/02/2015 2:56 am
(@spidervis)
Gönderi: 0
Admin
 

yani azimle s.çan mermeri deler kıvamında bir hırsın olmalı 🙂

🙂 Burda sansüre, buzlamaya gerek yok arkadaş. Sıçandan kasıt büyük fare. Yoksa diğer türlü ne kadar azmedersen et, değil mermer, tahta bile delemezsin :mrgreen:

Konuyla ilgili de benim söyleyebileceğim, kararlılık ve sabır olur. Sadece film değil diğer konular için de, mesele boş vakit uğraşı olmaktan çıkarılıp seçilmiş bir alan olarak belirlenirse, zamanla uzmanlaşma da olur, o yol bir şekilde akar gider. Zengin olunca süreç daha hızlı olur, hatta zengin insan bir alanda başarısız olursa başka alana geçip bir de orda şansını deneyebilir. Hepsinden vazgeçer gider balık avlar. Bir yaşama birden fazla hayat sığdırabilir. Dezavantajlı dediğimiz kişininse tek atış hakkı vardır. O da sabır ve doğru planlama gerektirir.

 
Gönderildi : 02/02/2015 3:55 am
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

Arkadaşlar tekrar söylüyorum, Nightcrawler filmini bir izleyin.
Yani burada kimsenin orada anlatıldığı gibi bir "özgüven"den bir "hırstan" bahsettiğini düşünmüyorum.
Ama içinde yaşadığımız dünyada "ahlaki yoksunluk" olmadan başarılı olmanın ne kadar mümkün olduğu esas soru.
Ahlaki yoksunluğun adı çok rahat özgüven-azim olabiliyor günümüzde, ben bunu söylemek istemiştim.

 
Gönderildi : 02/02/2015 1:11 pm
(@halostendap)
Gönderi: 0
 

evet filmi izleyince ne demek istediğini anladım. bana kalırsa filmde adam ileri derecede hasta. filmde özgüven diye adlandırabileceğimiz tek şey adamın hasta olduğunun bir gram farkında olmayışı. aslında böyle söyleyince özgüvenin bununla da ilgili olduğunu farkettim. yani erkeklerin hedefine daha çabuk ulaştığı kadınlarınsa empati yapacam derken hedefine daha zor ulaştığı düşünülürse etrafının ve kendi eksikliklerinin farkında olmayan erkeğin büyük bir özgüven içinde yol aldığı da söylenebilir. -tabi burada erkek ve kadını sadece genelledim özgüveni açıklamak için-
bizim film çekme meselesine uyarlarsak bu tarz bir özgüveni, biliyom bilmiyom demeden çekmeye girişmek lazım herhalde 🙂
ahlaki yoksunluk meselesine ise hiç girmedim, altından kalkamam o meselenin gibi geldi...çünkü bana kalırsa o adam hasta, ahlaksız değil.

insta https://www.instagram.com/morehalityalcin

 
Gönderildi : 03/02/2015 2:58 am
(@fulgura)
Gönderi: 0
 

Bu filmi ben de bugün izledim ve hakkında bir fikrim olmadığı için çok da şaşırdım çünkü bu nightcrawlerlardan biri ABD'de komşumdu. 2005 ya da 2006 yılında komşu adam kapımı çaldı. Beni bahçede kamerayla uğraşıken görmüş. Yeni Panasonic kamera almış 1-2 ay önce ve hala anlamadığı noktalar varmış diye sormak istedi. İlk defa o adamda gördüm bu işi. Nasıl çalışıyorsun diye sordum. Polis telsizini geceleri dinleyip koşuşturuyormuş olay yerine. Normal olaylarda (yangın, hırsızlık, kaza vb) yerel kanallara 75 dolara satıyormuş çektiklerini. Olay büyükse ve ulusal kanala çıkarsa 300 dolardan başlıyor demişti. Elbette olaya göre artıyor. Poliz telsizini dinleyecek aleti ABD'de almak kolay da sanırım Türkiye'de hala yasadışı ama kanallarda bu aletten var ve hatta onlar da polisten erken varıyormuş olay yerine diye duydum.

Bu film özgüvenden çok ahlaki bir sorunu ele almak istemiş sanırım. Aslında bildiğimiz durum; habercinin görevi olaya insani müdahale etmek mi yoksa mesleki açıdan daha yararlı olan bir şey yapmak mı? Geçen yıllarda buna benzer çok olay oldu. Adamın biri metro raylarına itilmiş ve çıkmaya çabalayan birini kurtaracağına fotoğrafını çekmişti. "Zaten kurtaramazdım" vb türünden bir şeyler gevelemişti sonrasında da. Ama kapitalizmin haber denen şeyi de metalaştırdığı, alınıp satılabilen bir şeye dönüştürdüğü bir çağda bunlar artık sıradan. Filmin mesajı aslında "asistanım" demeye bile cüret edemeyip "çalışanım" dediği adama "kendini sat/pazarla" dediği nokta. Herkes ve herşey satılık. Bu ortamda ahlak denen şey de bir tür ahmaklık oluyor. Adam hasta falan değil, çağımızın tiplemesi. Abartılı sunulması anlaşılır bir durum yoksa o kadar çok ki etrafımızda bunlar artık, görmemek mümkün değil.

Konu başlığından saptık sanırım ama aslında aynı şeyi konuşuyoruz. Film işi de bu türden gerçek olayları canlı olarak betimlemese de kurgusal olarak ayni ahlaki durumları içermekte. Küresel kapitalizmin göbeğinde yıllarım geçti ve en sonunda kelimenin tam anlamıyla canımı alacak hale gelince kurtulabildim. Çok şükür hiçbir zaman da bu tür ahlaki durumlarla karşılaşmadım doğrudan ama dolaylı olarak da olsa bu türden ortamlarda bulunmuş olmak son derece rahatsız edici. Bu nedenle ister TV olsun ister sinema olsun kimseye bulaşmadan, hiçbir mevcut oluşuma karışmadan birşeyler yapabilmeye çalışmak en büyük hedef olmalı. Birinden profesyonel jib'İni isteyip borçlu hale geleceğime gider ellerimle yaparım.

Bu nedenle, bu konuyu başlatan soruyu soran arkadaşa cevabım: Sorduğun soruda bir hata var. Bu dünya zaten ancak kendi gibi olanlara başarı şansı tanıyor. Yani başarmak için onlar gibi olman gerek büyük ölçüde ki o zaman seni tanıyıp "bunda iş var" deyip aralarına alıyorlar. Zaten zengin olup da mevcut bir düzene yatay geçiş yapan insanlara özeneceğine, kendi yağınla kavrulmanın yolunu ara derim. "Başarı" sözcüğü pek de özenilecek bir şey olmayabilir.

Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.

Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.

 
Gönderildi : 03/02/2015 4:55 am
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

Fulgura'nın son paragrafı demek istediğim özetidir.
Ekleyebileceğim şu var.
Bizlerin kendi "başarı" tanımımızı yaratmamız gerekiyor. Mevcut başarı tanımı içinde ahlaki yoksunluk barındırabilir.
Türkiye kısmen biraz daha temiz. Ne bileyim başarılı arkadaşlarımız var.
Özgür var, Selçuk var, Kerem var. Hiçbiri için ahlaki anlamda bir sorun barındırıyor olduklarını söyleyemem,
aksine hepsi de çok temiz insanlar. Ama kendi yağında kavruldukları taktirde böyle olacaklarını düşünüyorum.
Çünkü düzene inancım o kadar düşük ki, para için her yol mübahtır sözünü benimsemeden çok başarılı olmanın mümkün olmadığını düşünüyorum.

O nedenle bizlere alternatif bir başarı tanımı sunan Özgür'ü, Selçuk'u ve Kerem'i örnek alın diyebilirim.

 
Gönderildi : 03/02/2015 1:07 pm
 tute
(@tute)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

@desert333 aslında sanırım benimki biraz dert yanma. sanırım bu durumun yeni farkına vardım. sanattaki başarının diğer alanlardaki başarıdan farklı olduğunu düşünürdüm. sanat dışındaki başarılar çalışmanın yanı sıra satın alınan şeyler olduğu için o tarz başarılar bir nebze haklı olabilir. yani tıp eğitimi alırsınız daha sonra aldığınız bilgiyi satıp para kazanmaya başlarsınız. orada yapılan aslında budur. ama sanat farklı bir şeydir ve onun da böyle alınıp satılabilen bir şeye indirgenmesi rahatsız ediyor. imkanlar sayesinde tıp okuyup doktor olmak aslında o imkanlara sahip olsa çoğu kişinin yapabileceği bir durumdur. tabii alanınızda çok özel, deha biri değilseniz. mesela bir şirketteki üst düzey yöneticinin sahip olduğu imkanları, aldığı eğitimi o şirkette temizlikçi olarak çalışan birine sağlayın aynı başarıyı göstereceğinden eminim. hatta belki o yöneticiden daha da başarılı olabilir. yani burdaki başarı satın alınabilir bir başarıdır aslında. ama sanatta bu durumun farklı olduğunu sanırdım. mesela birine istediği imkanları sağlayın, istediği parayı verin iyi bir şair olamayabilir, iyi bir roman yazamayabilir. ama sinemadaki başarının da fazlasıyla satın alınabilir olduğunu düşünmeye başladım. bir çözümüm, sonuç olarak diyebileceğim bir şey var mı dersem yok sanırım. sadece bu illüzyonun yeni farkına vardım. belki çoğunuz daha önceden farkındadır durumun.

@kezzap "Bu anlamda gerilla film yapımı aynı zamanda bir sınıfsal-kültürel karşılaşma alanı olarak da düşünülebilir." makalende şu kısım dikkatim çekti. sanırım bu karşılaşma sinemanın her kesim tarafından ulaşılabileceği yanılsamasına neden oldu. benim yapmak istediğim sinema aslında çoğu insanın belki de sevmeyeceği sinema. yani milyon dolarlık film çeksem batma imkanı yüksek. o yüzden hedefim aslında gerilla olarak kalıp diğer tarafa geçmemek. ama şu an için gerilla film yapımı bile zor. ve diğer tarafa geçmek hepten zor. dediğim gibi amacım hep gerilla kalmak belki ama diğer tarafa geçemeyecek olmak sorun. hani o yollar kapalı olmasın ama ben yine kendi çapımda takılayım.

yok küçüğüm sanırım 23 yaşındayım. 😀

@intercapiller ben de eskiden öyle düşünürdüm. yani eğer iyi bir senaryo yazarsam zaten hakettiğim değeri bulurum. yok eğer yazamazsam bu da zaten benim yeteneksizliğimdir o zaman sorun yok. ama iyi bir senaryo yazsan bile yerinde sayabilirsin ki birçok örneği var bence. malesef senaryonun "başarı" elde etme konusunda baya gerilerde olduğunu düşünüyorum. mesela herkes yönetmen ya da görüntü yönetmeni olmaya çalışıyor kısa film yapımında. senarist olmaya çalışan çok az insan var çünkü senaryo yazmak için vizyon, farkındalık, birikim fazlasıyla gerekli. diğerleri içinse eğer kubrick falan değilseniz çevre ve maddi imkanlar size çok kolaylık sağlar. bu yüzden etrafta senaristten çok görüntü yönetmeni ve yönetmen var.

@ilkersn aslında o sahip olunan kameralar vs. işin sadece görünen yüzü. mesela biz fakirler olarak en fazla o festivalde bulunuruz. uzun metraj çekme gibi bir düşüncen var mı bilmiyorum ama mesela o arkadaşın uzun metraj çekme ihtimali ve hayatına "başarılı bir sanatçı" olarak devam etme ihtimali senden daha fazla. senin daha yetenekli olmanın pek bi önemi yok. mesela o festivalde sen o arkadaştan daha iyi film çekmiş ol ve ödül al. bunun çok da avantaj sağlayacağını sanmıyorum.

@intercapiller ben o özgüvenin malesef illüzyon olduğunu düşünüyorum. iyi örnekleri yok mu? fazlasıyla var. ama genele oranlarsak düşük. yine de ne kadar çalışırsan çalış o imkanlara sahip birinin senin çalışmana ve yeteneğine rağmen yapamadıklarını yapması çok zor değil. tabii bu imkanları sadece maddi imkanlar anlamında söylemiyorum. sahip olunan çevre bile etkilidir bence.

@fulgura aslında iyi özetlemişsin son paragrafta. tabii en güzeli kendi yağında kavrulmak. çekmek istediğim filmler nedeniyle amacım o zaten. ama o bile gerçekten çok zor. diğer yandan amacım zaten sadece kendi yağımda kavrulmak olsa da buna zorunda kalmak istemiyorum galiba. hani yine kendi yağımda kavrulayım ama bu benim isteğimle olsun. tabii bu sinemadan ziyade insanlık tarihin en temel sorunlarından.

sonuç olarak genel anlamda her türlü başarının çalışmanın yanında satın alınabilen şeyler olduğunu düşünüyorum. tabii kendimi ayrı tutuyormuş gibi olmak istemem. benim elde ettiğim birçok başarı da böyle. ama sanat alanında yetenekli diye sunulan çoğu insanın aslında sadece imkan sahibi olması rahatsız ediyor. buna da bir çözümüm malesef yok sanırım.

 
Gönderildi : 27/03/2015 5:52 pm
Sayfa 1 / 2
Paylaş: