korku diye bir türün nasıl var olduğunu bile anlamıyorum
Korku filmi tartışıyoruz abim. Sen inanmasan da o sana inanıyor:)
Yine yanlış anlaşılma olmasın, ben ne kadar burada konuşsam dahi onlar zaten kazanacaklar veya kazanamayacaklar, kazanıp kazanmamaları derdim değil zaten. izleyici olarak beklentilerimi söylüyorum sadece. çünkü düşünüyorum ki sosyal medyayı gayet takip ediyorlar.
büyü filminde aynı etkileyicilik olsa diyorum bende, korku türünü seven bu konuda çalışan birisiyim. bende basamak olarak görüp bir senaryoya başlamıştım. türk korku izleyicisi olarak beklentilerimizi karşılamak adına hemen hemen hepsini en baştan izleyip notlar alarak bir janr oluşturdum. bu şu an bahsetiğimiz korku filmlerinin bizi korkutan kısmı. sadece bunları kullanarak bahsettiğimiz filmlere yakın birşey ortaya konulabilir. ancak sonraki konunun işlenişi ve orjinallik hususunda eksik kalıyorlar bana kalırsa. eldeki imkanlar, sinematografiden bahsetmiyorum şu an, daha senaryo kısmında çuvalladıklarını düşünüyorum. kültürümüze ait korku öğelerini sıradan bir senaryoya ekleyerek nereye kadar gidilebilir? hatta eksikliklerinin farkında olan bazı yönetmenlerimizin gereksiz ve tekrarlayan jumpscarelerle bu boşluğu doldurma çabasında olduğu apaçık gözüküyor.
Yaz işte abicim bunları. Direkt muhatabını bulma şansın varken yaz. Projelerinden bahset. Eleştirdiğin hususlarla ilgili tek tek anlaşılır bir şekilde alternatif çözümlerinden bahset. Geçiş dönemi yaşıyoruz, tekel medyadan sosyal medyaya geçtik artık. Paylaş ikna et ve hayata geçir.
Sen ve "bağımsız" sağlam birikimlisiniz ama küskün sinemacılar gibisiniz 🙂
Sinema forumundayız, sinema yapanları destekleyin sonra da döktürün abicim.
korku diye bir türün nasıl var olduğunu bile anlamıyorum
Korku filmi tartışıyoruz abim. Sen inanmasan da o sana inanıyor:)
He doğru onu tartışıyoz dei mi. 🙄
Orphan'ı izleyen var mı acaba? Cinayet filmi, gerilim filmi yani, ama aniden yükselen sesler, aniden kameranın karşısına çıkmalarla seyirciyi korkutmaya çalışmış. Bu, aklıma, iki dağ resmi arasındaki yedi farkı bulun diyerek, aniden bir yaratık çıkartarak korkutma gibi geliyor. Ona binaen korku diye sinema mı olur diye düşünebiliyorum.
Yani, bir oyuncu gerilirken gerilmek ya da ortam gerilirken filmin akışıyla gerilmek varken, ki o zaman film akıyor demektir, onun yerine dikkat dağıtan ani geçişlerle, korku diye tür demek bir yana sinema mı olur bile diyebiliyorum. Tabi kendi görüşüm, kimseyi yargılamıyorum.
Not: Konu yeni başlığa taşınmamalı mı acaba?
Yine yanlış anlaşılma olmasın, ben ne kadar burada konuşsam dahi onlar zaten kazanacaklar veya kazanamayacaklar, kazanıp kazanmamaları derdim değil zaten. izleyici olarak beklentilerimi söylüyorum sadece. çünkü düşünüyorum ki sosyal medyayı gayet takip ediyorlar.
büyü filminde aynı etkileyicilik olsa diyorum bende, korku türünü seven bu konuda çalışan birisiyim. bende basamak olarak görüp bir senaryoya başlamıştım. türk korku izleyicisi olarak beklentilerimizi karşılamak adına hemen hemen hepsini en baştan izleyip notlar alarak bir janr oluşturdum. bu şu an bahsetiğimiz korku filmlerinin bizi korkutan kısmı. sadece bunları kullanarak bahsettiğimiz filmlere yakın birşey ortaya konulabilir. ancak sonraki konunun işlenişi ve orjinallik hususunda eksik kalıyorlar bana kalırsa. eldeki imkanlar, sinematografiden bahsetmiyorum şu an, daha senaryo kısmında çuvalladıklarını düşünüyorum. kültürümüze ait korku öğelerini sıradan bir senaryoya ekleyerek nereye kadar gidilebilir? hatta eksikliklerinin farkında olan bazı yönetmenlerimizin gereksiz ve tekrarlayan jumpscarelerle bu boşluğu doldurma çabasında olduğu apaçık gözüküyor.
Yaz işte abicim bunları. Direkt muhatabını bulma şansın varken yaz. Projelerinden bahset. Eleştirdiğin hususlarla ilgili tek tek anlaşılır bir şekilde alternatif çözümlerinden bahset. Geçiş dönemi yaşıyoruz, tekel medyadan sosyal medyaya geçtik artık. Paylaş ikna et ve hayata geçir.
Sen ve "bağımsız" sağlam birikimlisiniz ama küskün sinemacılar gibisiniz 🙂
Sinema forumundayız, sinema yapanları destekleyin sonra da döktürün abicim.
sinemaya gönül vermiş kişilerle hep gönlüm, çalışmaya devam sonra elbet ulaşırız birilerine 🙂 teşekkürler bu arada, daha küsmedim sinemaya ancak daha fazla birikime ihtiyacım var sanırım.
oh be 😀
Türk korku filmleri açıkçası beni korkutuyor. Hali hazırda korkuyorum zaten cindi periydi 😀
o yüzden pek izlemiyorum.
Yani, bir oyuncu gerilirken gerilmek ya da ortam gerilirken filmin akışıyla gerilmek varken, ki o zaman film akıyor demektir, onun yerine dikkat dağıtan ani geçişlerle, korku diye tür demek bir yana sinema mı olur bile diyebiliyorum. Tabi kendi görüşüm, kimseyi yargılamıyorum.
Epey korku filmi izlemişsin yahu.
Bir türün varlığını sorgulamak olmaması gereken bir durum diye düşünüyorum.
Her türde olduğu gibi sinema türleri de doğal seçilimle kendini var eder. Türün varlığını reddetsen de o tür varlığını sürdürür.
Yapısal olarak beğenmediğin bir tür olduğunda onu değersiz saymak yerine, değerli olabilmesi için neler yapılmalı sorununun cevabını aramak en akıllıca olanıdır bana göre.
Son yorumunda da bunu algılıyorum. "Korku türü neden var" yargının yerini "korku türü şöyle olmalı" yargısı almış. Tespitlerin de gayet güzel.
Ani geçişlerden kastın "pat" diye tuhaf bir suratın görünmesi ya da doğal bir refleksin abartılmasıysa bu da korku unsurudur derim ve kullanılmalıdır. Filmin genelinde her şey doğal ilerlerken böh demiyor ki yönetmen. Doğaüstü karmakarışık bir durum söz konusu. Cinlerle kafayı bozmuş bir insanın psikozlarını tahmin etmek bizim gibi kafayı yememişler için mümkün değil. Bir de onlarla yaşamak zorunda kalan yakınlarının durumu tabi...
Eskiden rehber öğretmenlik yaparken balatayı sıyırmış velilerimle yaptığım görüşmelerde şu anki korku filmlerinden çok farklı şeyler dinlememiştim. Gündelik hayatlarımızda hepimiz dinliyoruz ya da bir şekilde maruz kalıyoruz bunun meslekle de alakası yok. bu anlatılar ve yaşanmışlıklar o ya da bu şekilde var burada hemfikiriz sanırım.
Sinematografi ve senaryo olarak eleştiriyorsun bunun üzerine konuşmak lazım.
Söz gelimi "büyü", "gen", "ammar" filmleri nasıl olsaydı sinematografik ve senaryo olarak cezbederdi?
Cinli olayları bizzat yaşamış biriyim. Olayları sorgulamıyorum, hatta amcamların evinden çok şahane yaşanan olaylar var, hepsi de senaryoluk, yazmam tabi, elde etmeye çalıştığım kariyerle alakalı, tarz meselesi. Neyse.
Korku filmi izlemem kolay kolay, beni doğal gerçekçilik cezbeder, en son "Conjuring" ve "It Follows" u izledim. Onlarda pat kütler yoktu. İkisi de şahaneydi, tekrar tekrar izlemek lazım aslında, olayı karşıya iyi yansıtıyorlar. o "Orphan" filmini yarıda kapatıp sildim, birincisi senaryosu dizi senaryosu gibiydi, çocuk yüzünden koca kadın güvenini yitirmesi çok basitti, ikincisi pat kütler çok gereksiz yerlerde olunca, filmde meraklandıracak hiçbir şey olmadığı kanaatine vardım.
Bi tek "Gen" filmini izledim. Onu da çok az hatırlıyorum. Tekrar izlemek lazım, üzerinde konuşmak için.
"Korku diye tür mü olur", dedikten sonra, "Korku filmi izlemem kolay kolay" derken çelişkiye düşüyorum, biliyorum.
Korku filmlerini korkmak için izlemek, daha ilginci nedense filmden korkmak tuhaf bir eğlence olsa gerek. İşte, sinemayı oluşturan temel unsurları bir arada bulundurmayan filmleri, sinema değil video olarak görüyorum. Video denen bir tür de var yani. Perdede izlenmesi onu sinema filmi yapmamalı diye düşünüyorum.
Diğer türler ile korku filminin arasındaki temel fark izleyenin dimağına destursuz girebilme imkanıdır. Korkan zihin teslim olur ve o teslimiyet sırasında anlatmak ya da göstermek istediğini karşı koyulamaz şekilde karşı tarafa geçirebilirsin. Bu sinema gibi görsel ve işitsel bir zeminde derdini - fikrini - farkını anlatmak isteyenler için çok güzel bir lükstür. Korku türünü küçümseyen ya iyi örneğini izlememiştir ya korkuyordur ya da aşırı mantıkçıdır. Korku türü ya da korku teması sinema için gayet uygun, işlenebilir ve becerikli ellerde çok güzel örnekler çıkarabilen, saygın bir türdür. Sadece tür de değildir, yöntemdir, korku türü denmeyecek birçok yapımda gerilimi çokça yükseltip seyircinin algısını yukarıya çekerek ya da şok etkisiyle seyirciyi konsantre hale getirerek anlatımın güçlendirildiği çok net görünebilir. Korku filmlerini küçümsediğim ya da daha önceki mesaja cevap olarak kimseye tepeden baktığım yok, sadece fikrin ve kısmen dahi olsa özgünlüğün önemine vurgu yapmak istedim. Kimsenin filmini küçümsemiyorum ama yeni bir şey anlatmayan içeriği de önemseyemiyorum.
Bir zamanlar samanyolunda yayınlanan sır kapısı-Sırlar Dünyası dşye bir dizi vardı
Sinematik olarak hiç bir Değeri yok orası tartışılmaz
Ama sır Kapısı'ndan Korktuğum kadar hiç bir korku filminden korkmadın
Hatta bir keresinde sır kapısını izledikten sonra yattım
Cinli şeytanlı bir bölümdü
Çişim gelmişti ama korkudan tuvalete gidemedim
Öyle uykuya daldım
Sabah kalktığımda altıma etmiştim
O zamanlar 13-14 yaşındaydım tabii
Neden bunun Başıma geldiğini yularda biri açıklamış
Sır Kapısında işlenen konular bizim kültürümüzde var dinimizde var
Ama Hollywood'daki korku filmlerinin bizim kültürümüzde yeri yoktur
Filmi izleriz izlerken korkarız bazı yerlerde irkiliriz
Ama film bittikten sonra normal hayatımıza devam ederiz tuvalete gidip çişimizi rahatlıkla yaparız 🙂
Bizim sinemamızda korku unsuru olarak cinlerin kullanılmasını anlarım ama artık baydı, resmen baydı yani. Niye kameranın önünden sürekli bir karaltı geçiyor? O elektriklerin gitmesi şart mı? Florasanlar niye ince bir cızırtı eşliğinde yanıp yanıp sönüyor? Kahramanın arka tarafından bir ses gelince arkasına bakar ve bir şey yoktur, tekrar önüne baktığında ise baaam diye korkunçluyu dayıyorlar? Ben nasıl böyle mesaj yazmayı öğrendim? Şaka bir yana, artık hep aynı şeyler, gram orjinallik yok desem yeridir korku filmlerinde. Ya mesela biri desin ki, ''bir korku senaryosu fikrim var, konu ise şu: binlerce yıl önce yaşayan firavunlar zamanındaki mısırlılar, ölülerini mumyalarken bilmem kaç bin yıl sonra o mumyaları canlandıracak formül de ellerinde vardı ve bunları o mumyalara da uyguladılar. Yıl 2016 ve o mumyaların uyanma ve tekrar kendi medeniyetlerini kurma vakti gelmiştir.'' (Ya tam anlamıyla düşününce çok da güzel bir fikir oldu hee.)
Tabi yer yer, diğer korku filmlerinden sıyrılan orjinal yapımlar da yok değil. Sinister, Ölüm Uykusu (daha çok gerilim), Derin Kabus, The Great Hypnotist (finali acccayip ters köşe), Oculus (Göz), The Others gibi filmler aklımda kalanlar. Bunlar da korku ama kimisi mekan farkı ile, kimisi finali ile, kimisinin de sizi gerim gerim germe ile korkma arasında bıraktığı için farklı yer ediniyorlar aklınızda. Korku olacaksa yanıp sönen ışıklar ya da kameranın önünden geçen karaltılar artık beni korkutmuyor, güldürüyor diyebilirim. Yanlış anlaşılmasın ama hani toplumumuzda bir yargı vardır, ''kaşlarını aldıran erkeğe kardeşim değil bacım derim'' hesabı, kameranın önünden karaltı geçen, florasanların/ışıkların yanıp söndüğü klişe filmlere korku filmi değil, kahkahalar attığım komedi filmi derim.
Fark etmek zordur. Sorun, gittiğiniz yollarda değil, gitmeyi tercih ettiğiniz yönlerdedir.
bakın yalnız gözden kaçan şey sadece sinematografi değil, bir puzzle ın parçaları birbirine tam uyabilir ancak güzel bir resmi oluşturmak o kadar basit değil, sinemada böyle. insan pikolojisi diye birşey var, bazı şartlara uygun durumlarla uygun sinematografiyi eklemelisiniz. bu sadece basit bir şekilde çaresiz insan durumu oluşturarak veya iç gözlem yapıp empati kurularak yapılacak bişey değil. bö veya ce e tarzında durumlar gayette hadi oradan dedirten şeyler eyvallah ancak insidious ta bir jumpscare vardır ki gündüz çekimi olmasına rağmen beni gerçekten korkutmuştur. hazırlıksız yapılan bir böh ten çok hazırlanma aşaması ile ilgili bir durum bu. cinli filmlerin suyu çıkmaz, hiçbir film türünün suyu çıkmaz. sevilmeyebilir o ayrı, yıllardan beri süregelen bir şekilde haunted house, exorcism i konu alan filmler çıkıyor ve ben ağzımın suyu akarak acaba şimdi ne yaptılar diye merak içerisinde kalıyorum. cinleri büyüyü konu alan filmlerinde bunu göstermesi lazım ancak salt dini, kültürel öğeleri bir korku unsuru olarak ele almak sığ kalıyor. konuya bakış açımız ise farklı bir sığlıkta, sinemanın öğelerini küçümseyerek gına geldi demek yerine uygun yerde kullanılmasını söylemek daha yerinde olur.
bizler psikolog değiliz ancak bu konular hakkında daha verimli beyin fırtınaları yapmak istiyorsak insan psikolojisine eğilmeliyiz, en basit örnek the shining. bir evde çıldıran bir insanın ailesinin peşine düşmesini görüyoruz. ancak psikolojik açıdan bakıldığında freud a göre ilk temel korkularımızdan biri olan iğdişlik kaygısının filme neler kattığını daha net bir şekilde anlayabiliyoruz. cinli filmle bunun ne alakası var diyebilirsiniz, iğdişlik kaygısını cinli bir filmle birleştirseydiniz ne olurdu diye sorayım o zaman? teraziye bakalım, sizlerin gözünüzde savunmasız bir çocuk ve diğer tarafta doğaüstü güçlerle cinler. teraziye denge biraz denge daha denge katmak için çocuğu koruyan bir baba koyalım ortaya. sonrasında ise cinlerin etkisi altına giren bir baba, yıkılan bir terazi, daha güçlü bir çatışma. bu masum çocuk şimdi nasıl kurtulabilir?
hasan karacadağ- çocuk ölür. 😀
umarım anlatabilmişimdir biraz derdimi.
oh be 😀
yorumlardan anladığım şey..korku filmlerde hep klişe üretmemizden bahsedilmiş. daha önce klişeleri nası bozarız,saçmalamadan klişeleri bozmak için neler yapmak gerek bunları tartışamadık ve çözmek için uğraşmadık.bu yüzdende bi adım yol gidemeyiz belkide. mesela cin kuranda,eski anadolu kültüründe ve insanların gözündeki onların bildikleri tanımın değiştirmemiz gerekiyor.değiştirmesekde farklı anlatmak gerek.cin illa birinin bedenine girmesine gerek yok.anibel bebek filmi adamlar oyuncağın içine sokmuşlar kötü ruhu evet buda klişeydi ama bu filmde klişeyi bozan başka şeyler vardı.chucky gibi önyargısını oluşturmadı nedense.neyse bi olaydan bahsetmek istiyorum. tamamen mantık ve programcı yapım vardı.her alta anlam yüklemem..bi olay yüzünden ıraklı bir hocaya gittim adama olayı anlatım.. adam eline bi el aynası alıp aynada biriyle konuşuyordu arapça gibi bir dilde aynaya okuyordu. ben anormal bi şey yakalama çabasındaydım açıkcası.herşeyi güzel güzel anlatı doğruyda söyledikleri. anormal olan tek bişey hissetim mantığımın önüne geçen güçlü bi hissle söylüyorum vitrinde bi çocuk fotoğrafından gözlerimi alamadım.gözlerimi tutamıyordum hep oraya kaçıyordu.peki. ordan çıktıgımda kafamda sadece resim vardı. adamının söylediği gerçeklerden daha etkiledi.. kafamda şüpheler sorular yaratıyordu.o resimdeki kız çocugunu merak ediyorum. kısaca şunu demek istiyorum basit bi objeyi şüpheli, anlamlı,bişeyler hissetiren hale nası sokarız bunu çözmemiz gerek. en önemli şeyse paranoya nası oluşur.bunu iyi anlamak ve paranoya hazırlamak bunları
çözerkenden klişelerden nası kaçarız ona bakalım
...cin kuranda,eski anadolu kültüründe ve insanların gözündeki onların bildikleri tanımın değiştirmemiz gerekiyor...
Kuran, Anadolu büyük harfle başlar.
Leb demeden Çorum'un ilçelerini sayabilen bir arkadaş olduğunu düşünerek detaya girmiyorum.
...cin kuranda,eski anadolu kültüründe ve insanların gözündeki onların bildikleri tanımın değiştirmemiz gerekiyor...
Kuran, Anadolu büyük harfle başlar.
Leb demeden Çorum'un ilçelerini sayabilen bir arkadaş olduğunu düşünerek detaya girmiyorum.
sedat senin yazı fontlarına takılmadığın kadar..bende bunlara takılmıyorum sende takılma
Mesele yazım hataları değil, yazı fontu zaten hiç değil, Mesele alıntı yaptığım cümlendeki söylediğin şey. Leblebi meselesini tartışma olmasın diye söyledim, konuyu uzatmamak için.