YÖNETMEN:Uğur Yücel
SENARYO:Uğur Yücel
OYUNCULAR:Olgun Şimşek,Kenan İmirzalıoğlu,Bahri Beyat,Engin Günaydın,Teoman Kumbaracıbaşı,Erkan Can,Settar Tanrıöğen,Mizgin Kapazan,Levent Can
İzlediğim en iyi yerli filmlerden biri.35 mm yerine dijitalle çekilmiş.Zaten Uğur Yücel bu filmde klasik bir sinema dilide kullanmamış.İyikide kullanmamış.Gişede hüsrana uğrayacağını bile bile filmi bu şekilde çekti(Gerçi bu film yüzünden bir sürü borca girdi,dizilerde reklamlarda oynamak zorunda kaldı).Filmdeki bütün oyuncular olağanüstü.Filmin tek eksiği olarak şu söylenebilir:Film,2 kısa filmin birleşimi gibi duruyor.Mesela Olgun Şimşek'le Kenan İmirzalıoğlu karşılıklı oynasalardı daha iyi olurdu.Bütün bunlar bir yana,bu konuyu açmamın sebebi Erkan Oğur.Çünkü öyle bir klas hareketi var ki:Olgun Şimşek'in intahar ettiği sahnede çalan müzik.O müzik Chopin'in "E Minor Prelude"si.Chopin piyanoyla çalmıştı.Erkan Oğur ise perdesiz gitarla çalmış.Ve aynı müzik orjinalinden o kadar farklı olmuş ki.Ve filmede o sahneyede "cuk" diye oturmuş.Bugüne kadar izlediğim filmler içerisinde film müziği kullanımındaki en klas hareketti bu.Erkan Oğur'u bu filmden öncede dinlerdim ama bu filmde ne kadar olağanüstü bir müzisyen olduğunu daha iyi anladım.Ayrıca çokta mütevazi.Bir konserine gitmiştim."Bizi daha önce dinleyenler var mı" diye sordu.Sonrada "Peki bizi daha önce dinlemeyenler var mı?" diye sordu."Dinlemeyenlere şimdiden sabırlar diliyoruz.Dinleyenlere ise 2 katı sabır diliyoruz" dedi 🙂
Gerçekten harika bir film...
Türkiye'nin de ilk dogma95 filmi galiba.
Erkan Oğur bir ilahtır benim gözümde.
İki film müziği yaptı.
İkisi de filmleri harika bir havaya sokuyor.
Filmde iki karakterin ayrı anlatılmasını çok doğru bir tercih olarak görüyorum. Mevzu zaten isimden belli "yazı-tura"! İki "zıt" karakter ayrı ayrı anlatılıp aslında aynı paranın iki yüzü olduğu sonucuna varılıyor.
Bu arada ikinci bölümde eşcinseli oynayan eleman (sanırım Teoman Kumbaracıbaşı) bence filmin en iyi oyuncusu. Herkes Rasim Öztekin'in eşcinseline hayran olmuştu, ama bence çok klasikti. İki kıvırtmak ve narin konuşmak eşcinseli oynamak değildir. Bu çok karikatirüze bir anlatım bence. Teoman Kumbaracıbaşı'nın oyunu bence harika bir örnek.
Degisik bir bilgi vermesi acisindan: Simdi Ugur Yucel'e (UY) soruyorlar "Neden Erkan Oğur'u sectiniz muzikler icin ?" Cevap su yaklasik olarak: "Benim icin sinema ne demekse, Erkan Ogur icin de muzik o oldugu icin..."
Simdi Erkan Ogur'u uzun sure dinlemis, konserlerine gitmis herhangi birisi Erkan Baba'nin muzik adami oldugu kadar feylezof da oldugunu bilir. Muzik aleti dunyasina kendi bulusu olan gitarlardan tutun da, halk muziklerine getirdigi taptaze nefesi ile bambaska bir kulvardadir Erkan Baba.
Ugur Yucel'de tabii ki Turkiye gerceginin bir altkumesi olan sinemanin endustriyellesememesinin cerahati ile hasta olmus bir "sinema adami". Burada Hintli arkadaslarla konusuyorum ve bazen 4-5 saatlik Bollywood filmi izliyorum ve resmen utaniyorum, anasini satayim. Acliktan kivranan, Ganj nehrini ayni anda icme suyu ve kanalizasyon olarak kullanan, cehalet dolu bir ulkede bile sinema projeleri muazzam. Ne paralar donuyor anasini satayim. Turk Sinemasi ise hala zanaatci mantigi ile calisiyor (gunde ancak bir hali ureten emektar amcalar gibi); evet belki urunlerimiz dunyanin geri kalanindan asagida degil ama bir sinema filmi cekmek icin cekilmesi gereken birim cile Turkiye'mizde cok cok fazla.
Ugur Yucel teknesini de satar, sabir tasi da olur bu filmi cekerken. DVD'nin ek kisminda montaji bitiriyorlardu "Yazi Tura"'nin, Allah sizi inandirsin, yeni dogmus bebege sarilir gibi sariliyordu UY master kopyaya. Yani gozlerinden okuyordunuz, cektigi cileleri, yaratma sancisini, etrafindaki mukavemeti yenip dunyaya film getirmenin ne demek oldugunu.
Neyse, son olarak aci ama ibret verici bir itirafla bitireyim yazimi: Yasim 24. Insaat Muhendisliginde Houston'da yuksek lisans yapiyorum. Benden bu saatten sonra ne koy ne kasaba olur. Ancak, icimdeki "sinemaciyi" ara ara dolastirmaya cikarabilirim o kadar. Benden ne kitlelere ulasmis yonetmen ne de senarist olur. AMA: Allah omur verir de elime bir miktar para gecerse asil meslegim olan muhendislikten, ilerde benim gibi "olabilecegi ya da olabilecegini dusundugu" insan olmayi denemenin zor olmayacagi bir Turkiye'ye yatirim yapmak istiyorum. Evet ben potansiyelimi kullanamadim ama gelecek Ugur Yucel'ler evini, barkini satmak zorunda kalmasin mutlu olabilmek icin. CUNKU HERKES ICINDEKI COCUGU DOGRU YA DA YANLIS BIRKEZ DINLEMELI, NE PAHASINA OLURSA OLSUN; AKSI TAKDIRDE BENIM GIBI HERGUNUNUZ PISMANLIK ILE GERCEKLIK ARASINDA GECER.
Selametle,
P.S:Depresyonda degilim, yanlis anlasilmasin 🙂
"It seemed the world was divided into good and bad people. The good ones slept better... while the bad ones seemed to enjoy the waking hours much more" - Woody Allen
Bayram Aygun
http://www.bayramaygun.com/" onclick="window.open(this.href);return false;
Bu arada ikinci bölümde eşcinseli oynayan eleman (sanırım Teoman Kumbaracıbaşı) bence filmin en iyi oyuncusu.
Uğur Yücel'in seçimleri her zaman iyidir(Ozan Güven'i de Uğur Yücel keşfetmişti).Aslında devlet tiyatrolarını falan izleseniz bir çok tanınmamış yetenekli oyuncunun olduğunu göreceksiniz.Uğur Yücel'de Teoman Kumbaracıbaşı'nı tiyatrodan tanıyor.Genco Erkal "Bizim oyuncularımızında dünya standardında olduğunu düşünüyorum" demişti(Ki Genco Erkal milliyetçi bir insan değildir).Dizi yapımcıları mankenlere,şarkıcılara yöneleceklerine devlet tiyatrosunda tanınmamış yetenekli oyunculara yönelse daha kaliteli işler yapmış olurlar.
Bu arada ikinci bölümde eşcinseli oynayan eleman (sanırım Teoman Kumbaracıbaşı) bence filmin en iyi oyuncusu. Herkes Rasim Öztekin'in eşcinseline hayran olmuştu, ama bence çok klasikti. İki kıvırtmak ve narin konuşmak eşcinseli oynamak değildir. Bu çok karikatirüze bir anlatım bence. Teoman Kumbaracıbaşı'nın oyunu bence harika bir örnek.
Rasim öztekin'e bende hayran olmuştum, karikatürize oldugunu düşünmüyorum ki öyle olsa bile tercihen yapıldıysa sorun olmaz yabancı yönetmenlerde yapıyor böyle şeyler. Sürmeli ile teomanın oynadıgı karakter arasında yaş farkı var Türkiye'de o dönemden bir sürü eşcinsel sayabilirim aynı sürmeli gibi kırıtan. (içinde çok önemli devlet sanatçıları bile var) ama teomanın oynadıgı taksim gay barlarda görülen yeni jenerasyon eşcinsel modeli. ikiside hakkını vermiş.
İşte ben genel olarak gerçek hayatta sürmeli gibi olan eşcinsellerin de rol yaptığını düşünüyorum. Hani bunu direkt eşcinsellerin kendilerinden de duydum.
püh rezil ne biçim arkadaşların var senin 😛
cemil ipekçi'de mi rol yapıyo yoksa vay anasını.
yazı tura ile ilgili aklıma kazınan olgun şimşek'in kahvede ki performansıdır.
işte brad pitt tartışmasındada aslında demek istediğim buydu o zaten büyük oyuncu dediğimiz adamları şu anda büyük saymamızın nedeni olgun şimşek'in yaşındayken yukarda bahsettiğim sahnedeki gibi bir sürü performanslarının olması. Bence olgun, brad'den daha iyi oyuncu:D saçma gelebilir. hehe
brad de fena değil tabi.
Bence olgun, brad'den daha iyi oyuncu:D saçma gelebilir. hehe
Bence hiç saçma değil.Çünkü bu Olgun'un yeteneğinden çok bü ülkedeki kültür zenginliğindende kaynaklanıyor.Kaç çeşit farklı insan var bu ülkede.
Gerçekten harika bir film...
Türkiye'nin de ilk dogma95 filmi galiba.
Erkan Oğur bir ilahtır benim gözümde.
İki film müziği yaptı.
İkisi de filmleri harika bir havaya sokuyor.
Filmde iki karakterin ayrı anlatılmasını çok doğru bir tercih olarak görüyorum. Mevzu zaten isimden belli "yazı-tura"! İki "zıt" karakter ayrı ayrı anlatılıp aslında aynı paranın iki yüzü olduğu sonucuna varılıyor.
Bu arada ikinci bölümde eşcinseli oynayan eleman (sanırım Teoman Kumbaracıbaşı) bence filmin en iyi oyuncusu. Herkes Rasim Öztekin'in eşcinseline hayran olmuştu, ama bence çok klasikti. İki kıvırtmak ve narin konuşmak eşcinseli oynamak değildir. Bu çok karikatirüze bir anlatım bence. Teoman Kumbaracıbaşı'nın oyunu bence harika bir örnek.
Zentropadan dogma sertikası aldığına emin misin Kezzap bu filmin? Bence bir dogma filmi değil. Bildiğim kadarıyla dogma filmleri tek ccdlik handycamlerle çekilmek zorunda. Yazıtura ise 3ccdlik prosumer bir kamerayla çekildi. Ayrıca dogma filmlerinde filme dijital bi müdahalede bulunulmaz. Yazıturada bu olayda vardı görebildiğim kadarıyla. Bence aham şaham bir film değil. Hikayesi iyi, oyuncular işinin neredeyse pîri oyuncular ancak sinematografik açıdan sıfır bir film. Duygularda sağolsun Erkan Oğur'un müzikleri tarafından yönlendiriliyor. Yazıtura bir film midir, anlatı mıdır? ya da nedir anlayabilmiş değilim.
Gerçekten harika bir film...
Türkiye'nin de ilk dogma95 filmi galiba.
Erkan Oğur bir ilahtır benim gözümde.
İki film müziği yaptı.
İkisi de filmleri harika bir havaya sokuyor.
Filmde iki karakterin ayrı anlatılmasını çok doğru bir tercih olarak görüyorum. Mevzu zaten isimden belli "yazı-tura"! İki "zıt" karakter ayrı ayrı anlatılıp aslında aynı paranın iki yüzü olduğu sonucuna varılıyor.
Bu arada ikinci bölümde eşcinseli oynayan eleman (sanırım Teoman Kumbaracıbaşı) bence filmin en iyi oyuncusu. Herkes Rasim Öztekin'in eşcinseline hayran olmuştu, ama bence çok klasikti. İki kıvırtmak ve narin konuşmak eşcinseli oynamak değildir. Bu çok karikatirüze bir anlatım bence. Teoman Kumbaracıbaşı'nın oyunu bence harika bir örnek.
Zentropadan dogma sertikası aldığına emin misin Kezzap bu filmin? Bence bir dogma filmi değil. Bildiğim kadarıyla dogma filmleri tek ccdlik handycamlerle çekilmek zorunda. Yazıtura ise 3ccdlik prosumer bir kamerayla çekildi. Ayrıca dogma filmlerinde filme dijital bi müdahalede bulunulmaz. Yazıturada bu olayda vardı görebildiğim kadarıyla. Bence aham şaham bir film değil. Hikayesi iyi, oyuncular işinin neredeyse pîri oyuncular ancak sinematografik açıdan sıfır bir film. Duygularda sağolsun Erkan Oğur'un müzikleri tarafından yönlendiriliyor. Yazıtura bir film midir, anlatı mıdır? ya da nedir anlayabilmiş değilim.
Dogma için sertifika gerektiğini bilmiyordum vallaha...
Sadece tarz olarak benziyor baya, o nedenle öyle dedim.
Dogma benimsediğim bir şey değil o nedenle çok bilgim yok hakkında, o yüzden sertifika davasını da bilmiyordum.
Fakat ccd olayında yanılıyor olabilirsin.
Çünkü film 35mm çekilmeli diyor dogma95'in dokuzuncu maddesi...
Sinematografik açıdan sıfır dersen olmaz ama bence...
filmin ama zaman ve mekan kullanımı ve kurgusu oldukça iyidir benim gözümde.
Bu kadar mezbelelik dolu Türk filmlerinin içinde eli öpülesi rafta yerini alasıdır yinede.
Bence aham şaham bir film değil. Hikayesi iyi, oyuncular işinin neredeyse pîri oyuncular ancak sinematografik açıdan sıfır bir film. Duygularda sağolsun Erkan Oğur'un müzikleri tarafından yönlendiriliyor. Yazıtura bir film midir, anlatı mıdır? ya da nedir anlayabilmiş değilim.
Tabi nasıl baktığınada bağlı.Ama şunu söyleyeyim:hikaye gerçek bir hikaye.Filmdeki Cevher gerçek hayatta Uğur Yücel'in mahalleden tanıdığıymış yanlış hatırlamıyorsam.Uğur Yücel'in bu film izlediği anlatım tarzı bu hikayeye uymuş.Film gösterime girdiğinde "Bu hikayeyi klasik kamera hareketleriyle anlatamazdım.Bu adamların hayatları hareketli geçtiği için kamerayı hareketli kullandım" demişti.Duyguların müzikler tarafından yönlendirildiği görüşüne katılmıyorum.Duygular müzik tarafından yönlendiriliyor olsaydı şöyle olurdu:Dizilerdeki gibi duygulu bir sahnede duygulu müzik koyup "Burada duygulanılacak",eğlenceli bir müzik koyup "Burada gülünecek" tarzında müzik kullanımı tercih edilirdi.Beetlejuice'nin de dediği gibi:Türk filmlerinin içinde eli öpülesi rafta yerini alasıdır.
Ben hareketli insanların hikayeleri hareketli kamerayla anlatılır lafına takıldım. Şimdi daha yeni izlediğim bir filmden örnek vereyim, daha doğrusu yönetmenin bütün filmlerinden. Adam samuray hikayesi anlatıyor, yani aksiyonsa hareketse hepsi var hikayede, ama yine de sabit kamera kullanıyor. Tek yaptığı hareket pan ve tilt. Kurosawa'dan bahsediyorum.
Yani Uğur Yücel'in söylediği biçim, hareketi vermek için tek biçim değildir. (Zaten yeni yeni ortaya çıkan bir şey) Benzer bir şeyi Inaritu da söylemişti. Kesinlikle katılmıyorum.
Ben hareketli insanların hikayeleri hareketli kamerayla anlatılır lafına takıldım.
Uğur Yücel,film gösterime girdiğinde NTV'de katıldığı bir programda söylemişti.İlk duyduğumda bende takılmıştım 🙂 Tabi ki "Hareketli insanların hikayeleri hareketli kamerayla anlatılır" diye bir kural yok.Benim için "Yazı Tura"da o hareketlilik sırıtmıyor.
@Kezzap
9. madde konusunu çözemedim aslında daha çünkü Vintenberg Festen'i tek ccd kamerayla çekmişti. Kendisi ilk Dogma filmidir. İki şekilde de olsa sonuçta yazıtura yine bir dogma filmi olmuyor 🙂 . Bu film için hâlâ eski düşüncelerim devam ediyor. Bunun yanında bence film çekmek eline kamerayı alıp profesyonel oyuncularıda oynatıp hikaye anlatmak değildir. Ha amatör oyuncular oynatsaydı ve filmin bir tarzı olsaydı(saçma salak kamera hareketlerinden başka bir tarzı yok bence) o zaman farklı düşünebilirdim. Misal Özgür'ün festivalinde bir film vardı. Sanırım adı "Tutunamayanlar"dı. 26dkkalık bir kısafilm. O film amatör oyuncularına, aksların dans etmesine, UYnin öyküsüne göre çok daha basit bir hikaye anlatmasına rağmen benim gözümde bu filmden kat kat daha iyidir.