neden türk sineması gerilerde neden bir aksiyon ve savaş içerikli film yapamıyoruz. yaptığımız filmler hep aynı ya komedi ya korku adında gerilim ya dramatik filmler bunlar. Neden Neden Neden
Bence nedeni türk sinemasında para yok senaryo desen var alt yapı dersen var ama para yok bee kardeşim para olmayıncada bir şey olmuyor
O değil de niye böyle bir mecburiyetimiz var ben onu anlamadım...
Yani niye askiyon filmi, savaş filmi ya da korku filmi üretmek zorunda olalım ki... Bunlar olmayınca sinema olmuyor mu? Dövüyorlar mı adamı, kovuyorlar mı? Bu parasızlık, yok büyük prodiksoyn eksikliği sorunu ana sorunun önüne devamlı geçiyor... Ki bence ana sorun, bizim Türk Sineması diye bir tarzımız yok arkadaşlar... Hep bir şeyler olmaya çalışıyoruz -istisnalar da var tabi- Ama olduğumuz şey hiçbir zaman olamıyoruz... Amerika zaten macera ve savaş kültürü üzerine kurulu bırakın çeksinler onlar, bize ne, yetyeri kadar ve kendi kapsamında iyi şler çıkarıyorlar...
Bakın bence Hint Sineması Türk sinemasından öndedir... Hiçbir Hint filmi oturup izlemem, saçmadır, gereksizdir, sıkıcıdır, aynıdır ama bir tarzı vardır en azından...
Tarz önemli ama tarz dedğin şey dünyada sadece zaten bi tek hintlilerde kaldı 😀 yani avrupalıda artık bol efektli aksiyon filmi çekmeye çalışıyor. Uzakdoğulu da.. Yani her kıtada artık işe sektörleşme gözüyle bakılıyor. Sen adam gibi sektörünü oluştur. Sistem kendi içinde sürekli olarak minimal di aksiyondu komediydi dramdı belgeseldi devamlı üretir. Bugün amerikada sadece macera aksiyon savaş üretilmiyorki. Green mile çeken de amerikalı Alieni da Venedik tacirinide..Budala dedektifi de KAyıp balık nemoyu da Kasabanın namusunuda...yani her dala hizmet ediyor. Tabi konu gene dönüp dolaşıp paraya geliyor diyeceksiniz. Aslında alakası yok. Daha yakın olduğum dizi sektöründe dönen paralarla inanın ne işlere imza atılır. Önce bunu değiştirmek lazım. Bu memlekette Aliyelerin Sılaların Bölüm başı aldığı rakamları bilen bilir. Önce Genel izleyici kitlesinin bilinçlenmesi lazım. Talep etmesi lazım. Ne yazıkki biz hala maskeli beşleri talep ettiğimiz için motorları maviliklere süreceğimiz günlere biraz daha var demektir. 😀
biray dalkıran'ın bi röpötajında okumustum,
şöyle diyodu "amerikalıların yemek için ayırdığı parayla biz film çekiyoruz"
aslında bu söz durumu çok güzel özetliyor...
Beetle dediklerine kısmen katılıyorum. Evet şu anda bir sektörleşme söz konusu haklısın, ama benim karşı durduğum nokta da bu zaten... Bu işin bir sektörleşmesi olması benim kafamdaki sinema anlamını yok ediyor... Ayrıca sektörleşme dediğin şey aslında bir italyan Sineması, Fransız Sineması Rus Sineması, Uzakdoğu sinemasının varolduğu gerçeğini değiştirmiyor... Senin dediğin gibi hatalı noktadan bakıyoruz. Mesele parada değil. Ne yapacağımızı bilmiyoruz? Ya da yapımcılar "sinema severlerin" ne yapmak istediklerini anlamıyorlar-ki işlerine geldiği için- Söylemeye çalıştığım şeyin ana noktası şu aslında. Korku filmi savaş filmi vesaire vesaire "çekmek zorunda değiliz"... Ama sanki böyle bir zorunluluj varmış gibi anlaşılıyor. Sanki bunlarsız sinema sinema olmuyormul gibi anlaşılıyor. Daha kaç kere duyacağız "abi İstanbul'un Fethi'ni niye film yapmıyoruz diyenleri" Tamam yapılsın ama sırf yapılmış olmak için değil... Senin bir Türk Sineması algın oturmalıdır. Senin bir anlamın olmalıdır ve bu anlam içine yedirebiliyorsan efendime söyliyeyim kl-korku filmini savaş filmini ne bileyim komedi filmini o zaman anlamlıdır.
Ne yani aksiyon filmi yapılmıyor diye Türk sineması gerilerde mi?.Yapma ya peki sinema dediğin şey nasıl gelişir.Gelişmişlikle kast ettiğin nedir?Arkadaşım şimdi senin gelişmiş dediğin Amerikan sineması en büyük pislik sanayidir.Bir filmde bir patlama sahnesi,binlerce efekt olmazsa olmaz mı bu mudur peki sinema?
Türk sineması abartıldığı gibi kötü durumda değildir.Tv'lerde Kemal Sunal ve abartılmış melodramlar dışında bir şey yayınlanmıyor ki..Bizim insanımız sinemamızın gerçek filmlerini izlemmiş ki.Bir Ömer Kavur izlememiiş,bir zeki demirkubuz izlememiş.Bu adamları en fazla 20.000 kişi izliyor.Amacı derdini anlatmak olan ve sanat yapan o kadar nitelikli yönetmenlerimiz ve filmlerimiz var ki.Arkadaşlar lütfen Türk sineması o kadar da kötü değildir.Tamam çok gelişmiş değiliz ama ne olur önce bi araştıralım,izleyelim ve ondan sonra neden gerilerdeyiz diye bir konu açalım.
"Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni" Şener Şen'in bir yönetmeni oynadığı Yavuz Turgul filmi.Hatırlarsanız filme "Şener Şen'in çektiğine" 😆 kimse ilgi göstermemişti ve sonra adam intihar edecekken
bir telefon gelir "aşk filmi" çekmesi için ve aşk filmi çekmeye devam eder.Ama yönetmenin asıl çekmek istediği "kendi içine sinen,toplumsal eleştri olan " bir filmdi ama "yapımcılar" ve "halk" o tarz filmler istemiyordu.
Şimdi farklı mı?Beetlejuice bahsetmiş halkın istediği filmler belli "maskeli beşler" "ah bir polis olsam" vs... Malesef bu ortamda iyi çalışmalar yeterince önemsenmiyo "halk" izlemiyo,yoksa bir sürü "iyi" yönetmen var "iyi" filmler çekiliyor...
Bu durumda bir tek seçenek kalıyo size ya "sabun köpüğü" filmler yapıp para ve "şöhret" kazanacaksınız "halk için sanat yapacaksınız" 😆
ya da "sanat için sanat yapacaksınız" ününüz ve paranız olmuycak ama belki ödülleriniz olacak 😉
Ubi bene ibi patria-Nerede mutluysan vatan oradır
biray dalkıran'ın bi röpötajında okumustum,
şöyle diyodu "amerikalıların yemek için ayırdığı parayla biz film çekiyoruz"
aslında bu söz durumu çok güzel özetliyor...
hayat güzel dir filmini herkes izlemiştir sanırım. 7 dalda oskar adayı olmuştu. (bayağı bi ödül aldı) ve bu filmin de öyle çok büyük bir bütçeyle çekildiğini sanmıyorum.
hayat güzel dir filmini herkes izlemiştir sanırım. 7 dalda oskar adayı olmuştu. (bayağı bi ödül aldı) ve bu filmin de öyle çok büyük bir bütçeyle çekildiğini sanmıyorum.
3 tane oscar ödülü almış ve 9 milyon $'a çekilmiş.
Ödüller: En iyi Yabancı film - En iyi erkek oyuncu - En iyi müzik
Şurdan baktım:
http://www.radikal.com.tr/1999/03/28/kultur/kuc.html
"Söz gider, yazı kalır... Aha bunu da buraya yazıyorum..."
Sanat için sanat yapan sanatçılar doğaları gereği reklam yapmayı sevmezler ama sinemanın büyük kitlelere ulaşması için reklama ihtiyaç vardır.Bu sanatçılar sanatı sanat için yaptıklarından onlar için ilk olarak önemli olan kendi düşünceleridir,insanların ne düşündüğü ikinci plandadır.Insanların kendisi ve filmi hakkındaki düşüncelerini önemsemez çünkü sanatı sanat için yapıyordur.Oysa sanat toplum için yapılmalıdır.Böylelikle bir işlevi olacak,yani bir işe yarayacaktır.
BEnim çok sevdiğim bir dostum çok iyi şiirler yazıyor ama onun şiir yazdığını ben bile daha geçen gün öğrendim.Ve inanın kalburüstü şiirler bunlar.O,ben bu şiirleri yalnızca kendim için yazıyorum,bunları insanların okumasını ve abuk sabuk yorumlar yapmasını istemiyorum diyor.Yazdıklarını insanların büyük bir bölümü anlamaz düşüncesiyle saklıyor.O,sanki,şiirlerini alın arkadaşlar okuyun ben yazdım bunları demenin ahlaksızlık olduğunu düşünüyor.
Işte Türk sinemasını da ben buna benzetiyorum.Çok yetenekli insanlar var ama nedense hiç ön plana çıkmıyorlar.Sanki bir avuç insan beni anlasa yeter der gibiler.Ben böyle olmasını istemiyorum.Eğer güzel filmler yapıyorsan bunları herkese izletebilmelisin.Reklama medet ummak onlara göre küçüklük.Neden öyle olsun ki bir sanat eseri ne kadar çok insana ulaşırsa o kadar iyidir.Ben neden Ömer Kavur ismini bu kadar geç öğrendim.Reha ERdem'in filmi neden ıspartaya gelmiyor.BAkın ÇAğan ırmak,"Biraz kirlenmem gerekti kirlendim ama şimdi bu sayede istediğim filmleri çekiyorum ve herkes izliyor"diyerek aslında nitelikli eserlerinde insanlar tarafından izlenildiğini kanıtlıyor.
Halk için sanat yapılmaz.Sanatın hedef kitlesi halktır ama sen sanatını halkın beğenisine göre şekillendiremezsin,kendini bu "kalıba" sokmamalısın;bunu yaparsan onun adı "bağımsız" sanat olmaz "senin sanat anlayışın" olmaz halk için yapılmış sanat olur benim anlatmak istediğim buydu.Arkadaşın şiir yazar bunu halkla paylaşması farklı bir şeydir halk için şiir yazılması farklı bir şeydir.Teşbihte hata olmaz ama örnek vermek gerekirse sen "Çanakkale Şehitlerine bir şiir yazarsın" bu halk için sanattır kendini halkın beğenisine sunarsın,kısıtlarsın;"yazdığın bir şiiri Çanakkale Şehitlerine ithaf edersin bu da "sanat için sanattır". sonunda birincisinde sanat anlayışın değildir önemli olan,şiirin halka ulaşmasıdır asıl hedef ama ikincisinde önemli olan şiirin sanat eseri olmasıdır.
Türk sinemasında "iyi" yönetmenler geri planda durmuyor bence halk onların çektiklerine bakmıyor halkın istediği "sulu komediler" "dramlar" vs...
"İyi" yönetmenler "halka uygun" şeyler çekmez ve çekmemeli, halk onları takip etmeli bence yoksa "sanatsal bir gelişim" olmaz.Ama Çağan Irmak gibi "kirlenmeyi" göze alırsa o da sanatçıya kalmış bir şey...
Ubi bene ibi patria-Nerede mutluysan vatan oradır
Bu durum bir çok parametreye bağlı.Öncelikle sinemayı nasıl algıladığımıza bağlı.Sinema tamamen bir eğlence aracı mı ? Sinema nedir?Bu gibi soruları kendimize sorup kendi cevabımızı almamız lazım.Kendi açımdan sinema;Tarkovsky,bergman,bresson,ozu,kurosawa gibi isimlerdir.Hollywood sinemasının yaptığı şeyler bence sanat değil,polülarite ve ticarettir kanımca.Filmin çoğu, mühendislerin yapmış olduğu devasa programlar sayesindeki efektler ile olduğundan bana doğal gelmiyor ve bu yüzden ötürüdür ki ben bundan zevk almıyorum.Zevk alanlar var mıdır ? Vardır elbet.Ama sonuç olarak onun sinemayı tarifi ile benim sinemayı tarifim farklı olacaktır.Sinema kelimesi eşsesli bir kelime olacak onla benim aramda sadece.
Bu manada düşününce ben umutsuz değilim.Çünkü Zeki Demirkubuz,N.Bilge Ceylan gibi bazı yönetmenler bana umut veriyor ve pekte fena değiliz aslında detittiriyor.Diğer çıkan popüler sinema ürünlerimizin (hababam sınıfı 3,5 ,keloğlan karaprense karşı vs.) zibidilik,kısa yoldan bel altı esprilerle milleti güldüreyim paramı cepe atayım mantığıyla yapılan ve halkımıza çok zıt öğleri barındıran,halkımızı küçük düşüren şaklabanlıklar olduğunu düşünüyorum.
Şunuda ayırt edebiliyorum.Bazı durumlar vardır ki;gerçekten para olması gerekir.Buna bir örnek olarak The Message filmini söyleyebilirim.Bu filmi hepimiz ramazanlarda izlemişizdir.Film gerek duygusal anlamda gerek sinemasal anlamda olağanüstü.Belki duygusal yoğunluktan dolayı sinemasal gücüne bakamamışızdır ama ben sinemasal olark da baktığımda;mükemmel bir sinema tekniği görüyorum(gerek kamera açıları,kamera hareketleri,oyunculuk vs.).İşte tamda demek istediğim şey bu.Yani biri çıkıp ben fatih sultan mehmet'in filmini çekecem ama para yok,ne olacak bu halimiz derse ve ben o adama güveniyor onu tanıyorsam oturur bunu sorun yaparım ama şu anda böyle bir durum yok ki.Var mı sizce ? Bana bu konuların üstesinden gelebilecek bir yiğit gösterin ülkemiz de ? Peki burada da sinemada aktif olanlar var.Onlar kendilerinde bu duyguyu,gücü hissediyorlar mı?
BEN HİSSEDİYORUM O GÜCÜ KENDİMDE... VE İLERDE FIRSAT DOĞACAĞINI DÜŞÜNEREK ARAŞTIRIP OKUYORUM BOL BOL...
para olanda his yok....
his olanda para yok....
hissi olan arkadaşların ortaya çıkması içinde para gerekiyor. çünkü sinema pahalı bir uğraş. zaman ve para çok önemli. buda şuanki türkiye şartlarında zor. dışarda kamera 2000$-2500$ buraya geliyo 10 milyar oluyo. nasıl alcan. napalım kardeşim kullanmayın o zaman. bu mantıkla ilerledikçe bu ülke geri kalmaya her zaman mahkum....
gümrüklerin durumunu herkes biliyo zaten...
filme yatırılan parayı kurtarma kaygısıyla saçma sapan filmler yapılıyor. yaşanmış olaylar alaya alınıyor. vs. vs.
ilgi çeksin diye mankenler oynatılıyo.
kimse elini taşın altına koymuyo...
boyundan büyük işlere kalkışmıyo. demekki herkes memnun hayatından...
BEN HİSSEDİYORUM O GÜCÜ KENDİMDE... VE İLERDE FIRSAT DOĞACAĞINI DÜŞÜNEREK ARAŞTIRIP OKUYORUM BOL BOL...
para olanda his yok....
his olanda para yok....
hissi olan arkadaşların ortaya çıkması içinde para gerekiyor. çünkü sinema pahalı bir uğraş. zaman ve para çok önemli. buda şuanki türkiye şartlarında zor. dışarda kamera 2000$-2500$ buraya geliyo 10 milyar oluyo. nasıl alcan. napalım kardeşim kullanmayın o zaman. bu mantıkla ilerledikçe bu ülke geri kalmaya her zaman mahkum....
gümrüklerin durumunu herkes biliyo zaten...
filme yatırılan parayı kurtarma kaygısıyla saçma sapan filmler yapılıyor. yaşanmış olaylar alaya alınıyor. vs. vs.
ilgi çeksin diye mankenler oynatılıyo..
kimse elini taşın altına koymuyo...
boyundan büyük işlere kalkışmıyo. demekki herkes memnun hayatından...
+1
O zaman elimizi taşın altına ve sonrada vicdanımza koymanın zamanı geldi.Şu çok öenmli bir konudur ki;önce birikim lazım.Evet içimiz kıpır kıpır ama bunu dengelememiz lazım.Yani bu heyecanla işin içine dalıp kötü bir iş çıkması sonucunda şevkimizin kırılacağını düşünerek bunu yaşamamak için bol bol kitap okumalı(sadece sinema ile ilgili olan değil),sinemayı çok iyi incelemek lazım.
Geçenlerde Akira Kurosawa'nın Kurbağa yağı satıcısı adlı kitabını okudum ve çok önemli bazı noktalar yakaladım(sizede tavsiye ederim alın okuyun).Kurosawa küçüklüğünden beri belki de bilinçsizce doluyordu.Yani çeşitli sanatsal alanlarla uğraşıyor ve okuduğu kitaplarla ufku açılıyordu.Okudukları ve gördükleriyle ilgili notlar alıyordu.Bu notlardan yazdığı senaryolarda çok yararlandığını söylüyor.Müzik,resim vs. gibi sanat alanlarıyla da yakından ilgileniyor ve sonuçda dolu bir vaziyette içindekilerini sinemada harmanlıyor.
Önce ben elimi taşın altına koyuyorum.Ben sinemayı çok seviyorum ama fazla bir birkimim olduğu söylenemez.O zaman ne yapmalıyım ? Elbette ki kafamı doldurmalıyım.