Neil Gaiman deyince ben bir derin nefes alıyorum zaten. İnanılmaz bir insan kendisi ve yarattığı karakter, dolayısıyla da çizgi-roman serileri. Adam o derece iyi yazıyor ki çizgiromanlarına Novella ödülleri bile alabiliyor.
Bir yandan hep diyorum şu Sandman'in bir filmi çekilse, ama bir yandan da yok ya çekmesinler diyorum.. Planları olduğunu biliyorum ama çekilmesini isteyip istemediğim konusunda çok kararsızım..
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
gaiman gercek bir anlatim ustasi oldugu icin her cizgi romani ve kitabi ayri guzellikte.tabi kendisi bir yazar oldugu icin daha cok hikaye bolumuyle dikkat cekse de cizgiromanlari icin sectigi usta cizimcilerin sandman serisini alip cok iyi yere getirmesinde de kendisinin bu secici tavri cok etkili.
sandman in filmi cekim asamasina girmek uzere hatta aslinda gizli gizli cekimlere baslandigi ama simdilik duyurulmadigi soyleniyor. tabi boyle bir efsaneyi proyas in crow a yaptigi yada burton un batman e yaptigi gibi taclandiracak bir yonetmen buldular mi bilemiyorum.
umarim sonu dragonlance the movie rezaletine donmez.
Dragonlance demeyin ya tüylerim kalkıyor.. İzlemedim bile ben fragmanını, Trailer Project yeter bana ötesine gerek yok..
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
kesinlikle izlemeni tavsiye ederim,dunyanin en cok satan serilerinden olan ve frp meraklilarinin tolkien den sonra bastaci ettikleri en buyuk serinin nasil kendi elleriyle yerin dibine sokuldugunu gormek aci. 70lerin cizgi film teknikleriyle paint te cizilmis gibi duran karakterler tirajikomik olmus.korsanini almaya bile degmez o kadar diyeyim.
amatorlerin bile ne kadar buyuk saheserler cikardigi goz onune alinirsa wcw nin yaptigi gercekten buyuk bir densizlik.
hatta bazilari hala umutla bunun bir saka oldugunu,gercek versiyonun birden ortaya cikacagini dusunuyor,yani o kadar inanilmaz bir durum.
hayatım boyunca ısınamadım şu süper kahramanlara. 80lerde b yayınlarından ben de takip ederdim örümcek adamı. hatta hala siyah elbiseli haliyle olan sayıları elimde duruyor. ama sonradan gerçekten soğudum.
bunda belki de dünyanın süper kahraman olma isteğinin artması çok etkili oldu. x men, spiderman, superman vesayreden sonra ardından buna yönelik dizilerin artması, heroes'un, 4400ün ve benzerlerinin iyice gözümüze sokulması bende artık insanoğlunun varoluşundan gerçekten rahatsızlık duyduğu ve bu ölümlü aciz hallerinden kurtulmaya çalıştıkları izlenimini yarattı.
hali hoş, bizler hepimiz ölümden kurtulmaya çalışan aciz yaratıklarız. bunun ötesi yok. ama ben artık gerçekliğin biraz daha değiştirilmesi taraftarıyım. çünkü artık ölümden kurtulmak için bir süper kahraman olma hayalinin boşluğu gün geçtikçe anlaşılıyor. artık baudrillard ya da zizek'in dediği gibi bu acizliğimizi dünyanın sanallığına bağlamayı tercih ediyoruz. bunun bir simulasyon olduğunu düşünmeyi yeğliyoruz.
ki zaten yeni nesil süper kahraman olan neo'yu da sırf bu yüzden daha çok sevdiğimizi düşünüyorum. sonuçta insan arzusunun nesne-nedeni üzerinde koşup durur sürekli. bir dönem arzu nesnemiz süper kahramanlarken artık biraz daha aymazlığımızdan kurtulduğumuzu düşünüyor ve nesne-nedenler peşinden koşmaktansa (acizliğimizden kurtulmak için süper kahraman fantazisi yaratmaktansa) acizliğimizi yaşadığımız alanın aslında sanallığına bağlamayı tercih eder hale geliyoruz.
gerçi matrix de acizliğimizi sanal yaşantımıza mal edip üzerine bir de süper kahraman yaratma ihtiyacı duymuştu ama bunu diğer süper kahramanlarda olduğu gibi "yaşadığımız alan gerçek fakat kahramanımız gerçekdışı" şeklinde yapmaktansa yaşadığımız alanı da gerçekliğin dışına çıkarmış ve süper kahramanın süperliğini biraz da buna bağlamıştı (yani onu biraz daha meşrulaştırmıştı).
yine uzatıyorum. demem o ki tüm bu süper kahramanların bir süre sonra tamamen yok olacağını düşünüyorum. zaten artık bunları izleyenler de artık geçmişin hayalini kuran bizler ve bir dönem daha genç olanlar.
düşünüyorum ki 2000den sonra doğan çoğu insan spiderman'in, süperman'in artık onlara hitap etmediğini görecek. ve bu kahramanlar tarihin tozlu sayfalarında birer komik kara murat olarak kaybolup gidecek.
yeni nesil kahramanlarsa yaşadığımız hayatın bir simülasyon olduğu üzerine kurulmuş filmlerde boy gösterenlerle, direk yaşadığımız alanın absürd ve yeteneksiz kahramanları arasında gidip gelecek.
Yapmayın. Aynı Big Bang'in çocuklarıyız hepimiz...
kesinlikle izlemeni tavsiye ederim,dunyanin en cok satan serilerinden olan ve frp meraklilarinin tolkien den sonra bastaci ettikleri en buyuk serinin nasil kendi elleriyle yerin dibine sokuldugunu gormek aci. 70lerin cizgi film teknikleriyle paint te cizilmis gibi duran karakterler tirajikomik olmus.korsanini almaya bile degmez o kadar diyeyim.
amatorlerin bile ne kadar buyuk saheserler cikardigi goz onune alinirsa wcw nin yaptigi gercekten buyuk bir densizlik.
hatta bazilari hala umutla bunun bir saka oldugunu,gercek versiyonun birden ortaya cikacagini dusunuyor,yani o kadar inanilmaz bir durum.
İzlememe sebebim o zaten :). Yüreğim kaldırmayacak diye korkuyorum. Yoksa kitapları vs. hep okudum. Zamanında Trailer Project'i çeken ekibin bugünki uzantısında da yer alıyorum ve onların yorumları yetti zaten. Ben izlemek istemiyorum hakkaten. Oturur ağlarım falan. Bakalım ne kadar dayanabilecğeim izlemeden :).
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Ölümden korkmayan süpekahraman için, yine, yeni, yeniden Donnie Darko diyorum.
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Mordevrim;
butun superkahramanlar (anti kahraman degil) isa arketipinden gelir.yani hepsinin altinda 'insanlik icin kendini feda etmek' vardir(tabi batili gozuyle bakinca) neo karakteri de bunlardan biri hatta en cok goze batanidir (asiri gondermeler sayesinde). o yuzden super kahraman olgusu ne kadar arayuz degistirirse degistirsin (ucan,kacan,gercekligi degistiren vesaire) aslinda tam olarak ayni seyi anlatmaya devam edecektir.
sahsi olarak simulasyon hadisesinin gecici oldugunu hatta daha simdiden miyadini doldurdugunu dusunuyorum cunku bu simulasyon olgusu kadercilik dusuncesinin birebir iz dusumudur.Yani gercegi goremiyoruz cunku algilarimiz bagli,degistiremiyoruz cunku secilmis kisi degiliz dusuncesi aslinda tamamen kaderciligi farkli bir yonden cozumlemekten baska birsey degildir.insanlik zaten bu kadercilik dusuncesini asla icten kabul etmedigi icin kahramanlik olgusu 'birseyleri degistirebilecek guce sahibim' dusuncesi ortaya cikmistir.
Alelade bir ornek vermek gerekirse ortalama bir insan soyuldugu yada basina kotu bir sey geldigi zaman 'bu simulasyon,gercek degil' diye dusunmek yerine 'keske buna engel olabilecek guclerim olsaydi' dusuncesine girer. iste bu dusunce de dunyada super kahramanlik denen olgunun surekliligini en iyi aciklayan seydir.
matrix gundemde oldugu zamanlarda cok fazla sayida insan ortalikta 'hersey yalan,kasik yok' diye dolasiyordu ama uzerinden gecen zamanla birlikte o herseyin kotu bir 'ruya' oldugu,gercegin cok farkli birsey oldugu hayalleri de yavas yavas gerceklik duvarina sert bir sekilde carpti.Matrix bu konunun ilk ornegi degildi hatta en son ve en 'reality for dummies' versiyonu oldugunu soyleyebiliriz.O yuzden kanimca bu tip gecici populerliklerin gidisati tamamen degistirdigini dusunmek sacma olur.
bu dusunce antik dogu kulturunde onbinlerce yila dayanan gecmise sahiptir.Ama yine yukarda saydigim sebeplerden yani nedenselligi cok daha evrensel bir konuya ve degistirilmesi imkansiz bir noktaya goturdugunden asla genel anlamda bir kabul gormemistir.
siradan bir insan ilk basta matrix dusuncesinin (daha dogrusu 'gerceklik algisi' nin) anlik dusunce seline kendini kaptirir ama bir sure gectikten sonra realist ve septik dusunce isin icine girer,gerceklik katmani olgusu dusuncede cok guzel gozukse de hergun gozlemlenen bircok olayla celismektedir. o yuzden insanlar bu dusunce yerine cok daha gercekci olan 'kendini insanliga adamis super guclu veya standart guclu ama genis imkanli kisi' olgusuna sarilir.Cunku bu cok daha yalin ve algiladigimiz evren dusuncesine yatkindir.
kisisel olarak super kahraman olgusunun degisecegine katilsam da,bunun 'simulasyon' kavramindan dolayi gerceklesecegini degil aksine yine simulasyon olgusunu reddeden realist ve septik dusunce yuzunden olacagini dusunuyorum.yukaridaki yazilarda konusmustuk eski super kahramanlar herseyi nedensiz bir iyilik plastik bir superlik yuzunden yapar,ve bu uzun vadede realist dusunceyle celismistir.insanlar bir sure sonra 'iyide bu adam niye bunu yapiyor yahu?'(septik dusunce)
demeye baslamistir. bu noktada cizgiromanlar ve super kahramanlar yeni bir doneme girmis ve nedenler uzerinde olaylardan daha fazla durur olmustur.yani bir insanin hicbir cikar gozetmeden hayat boyu kotulukle mucadele etmesinin 'plastik iyilik' ten cok daha fazla nedene sahip olmasi gerektigi dusuncesi sonucunda her kahraman asagi yukari realistik bir nedene baglanmistir (yukaridaki yazilarda nedenleri konustuk)
kisacasi super kahramanligin sekli semali degisebilir,yontemleri degisebilir ama orumcek adam gibi kahramanlar neo gibi yazilimlardan cok daha gercekci ve uzun omurlu olacaktir.
onu bunu bilmem gelmiş geçmiş en büyük süper kahraman erkut abi dir. o değil midir ki? gerçek anlamda memleketi gereksiz adamlardan temizleyen. Zaten öyle tipleri fezaya mezaya yollarsak hırsızı ugursuzu temizlemiş oluruz. hemde öldürmeden topluma kazandırmış oluruz hehe. şimdi benide alıp götürmesinler aman yarabbi. şurda bi ayran içelim mi seninle diye hehe.
aslında bu yargıya dinler tarihine bakarak da varmıştım dv art. bildiğin gibi sufizmde bu dünyanın bir perde olduğu ve aslında burada yaşamadığımıza, daha doğrusu yaşadığımız yerin maddeler dünyası olmadığına dair inançlar vardır. ki aynı düşünce sitemi kabalada hatta şamanizmde bile vardır. yani simulasyon kuramı zaten çoğu insanın baudrillard'dan önce de inandığı bir kuramdır. ve bu yüzden zaten çok güçlü bir alt yapıya sahiptir.
eski toplumlarda da belli bir ölümsüzlük arayışı vardı. ki zaten her dinde var olan hızır inancı ya da gılgameş destanı da buna işaret eder. insanlar bin yıllarca bu kahramanlara inanmış ama semavi dinler ortaya çıkınca dünyadaki ölümsüz kahramanlardansa öbür tarafta herkesin kendinin kahraman olacağına / ölümsüz olacağına inanmaya başlamışlardır. dünyada ölümsüzlüğü arayan gılgamışlar ölmüş, öbür tarafta ölümsüzlük vaad eden mesihler doğmuştur.
bu dünya o kadar gerçekliğine rağmen yadsınabilediği kadar yadsınmış, neredeyse bir simulasyon haline bir kaç bin yıl önce düşürülmüştür zaten. ama bunlar hep kitaplarla, hikayeler anlatılırken binlerce yıldır, şimdi, sinema sayesinde iş görselliğe dökülmeye başlanabilmiştir. ki görselliğin gücüyle biraz da algı noktalarımıza nokta vuruşları yaparak bizi içten içe inandırabilmeyi sağlamışlardır.
yani savunduğum nokta yeni nesil kahramanların neo gibi olacağı değildir. ki zaten dediğin gibi neo da diğer süper kahramanlardan farksızdır. tek fark onun varolduğu gerçeklikle spiderman in varolduğu gerçeklik arasındaki farktır.
ben olaya sevmek açısından değil de "inanmak" açısından bakıyorum. mistik yanım evrime inanan yanımla birleşip bana artık heroes'u ya da 4400 ü inandırabiliyor. "lan belki olabilir" gözüyle bakıyorum. ama spidermanle süperman bana sadece belli durumlarda kahraman olma içgüdüsü veriyor.
artık insanlığın insanlığından utanmaya ve rahatsızlık duymaya başladığını düşünüyorum. ve bu acizliğine artık reel çözümler aramaya çalıştığını da. her ne kadar düşündüğü evrimsel çözümler şu an için reel olmasa da diğer süper kahramanlardan daha fazla inandırıcılık taşıdığını biliyorum.
yani demem o ki, bu rahatszlık devam ettikçe, bu bilgi birikimi, bu inanç sistemi, bu acizlik, bu değişen algılama yapısı birleşerek insanlarda süper kahraman algısını değiştirecektir. bir hipergerçek kahraman arayışına itecektir onları.
neo'yu savunduğum tek nokta onun yeni nesil hiper kahramanların ilk prototipi oluşu yüzündendir. ki bir kaç 10 yıl sonra gelişen teknlojinin de yardımıyla bizlere farklı bir görsellikte sunulacak, belki de gerçekten simule edilebilecektir. spidermanler de hafızamızda kara muratlar olarak hoş bir anıyla yer edinecektir.
konu kafamda henüz çok oturmadığı ve çok geniş oluşu dolayısıyla fikirlerim kopuk kopuk olabilir. ama şu an yapmaya çalıştığım tek şey biraz da olsun ezber bozarak olaya farklı açılardan yaklaşabilme istemi yüzünden. tartıştıkça kafamda daha da iyi oturacak ve "tamamlanmış" bir fikirle düşüncemi ortaya sürebileceğim.
Yapmayın. Aynı Big Bang'in çocuklarıyız hepimiz...
Hemen mordevrim ve Dv-Art arasında cereyan eden bu harika tartışmaya bodoslama dalmak istiyorum. Umarım beni de aralarına kabul ederler. 🙂
Mordevrim'in simülasyon evreninin, Dv-Art'ın ise süper kahramanların kökenleri ile ilgili yaptıkları tespitlere katılıyorum. Fakat burada ikisinin de farklı şeylerden bahsetmediklerine dikkat çekmek istiyorum. Mordevrim'in, felsefe terminolojisi ile söyleyecek olursak "idea" ve "gerçeklik" evreni olarak köklerini tespit ettiği simülasyon evreni, bilindiği gibi üç büyük dinin (ve aslında diğer bütün dinlerin), ve de onların tanrı anlayışının temelini oluştururlar. Yani aslında "isa" kavramı da köklerini similasyon evreninin köklerinden alır. Yani aslında bütün dinlerin "bu dünya fani" söylemi bu anlamda okunur biliyoruz. Durum böyle olunca da bu dünyanın, "maddi gerçeklik" ya da "ideanın yansıması" olarak tanımlanması arasında "süper kahraman" bağlamında pek fark kalmıyor. Sadece biçimsel bir fark oluyor, bu da süper kahraman sinemasında sadece biçimsel bir fark demek oluyor. Bu yüzden süper kahraman sinemasının "isa" gerçekliğini kaybetmesi mümkün görünmüyor, ki o zaman zaten süper kahraman değil başka bir şey olur o. Bu da şu anlama geliyor, İsa günümüzde gerçekliğe ne kadar dokunuyor ise süper kahraman sinemasında o kadar dokuncaktır. Fakat dokunduğu gerçeklik(maddi ya da ideanın yansıması), İsa'nın kökenlerinden kaynaklı, ne olursa olsun "simülasyon evrenine" hizmet ediyor olacak. Yani, bu dünyada ya da öteki dünyada
bir ideal dünya yaratmak!
aslında biraz da şundan dem vurmak istiyorum. neoyu ve matrixi örnek verişimin temelinde artık herkesin birer süper kahraman olabileceği yatıyordu. bir önceki yorumda da dediğim gibi dünyada ölümsüzlüğü aramak ölüyor, öbür dünyada ise doğuyordu.
biraz açarsam; şu anki gerçeklikte süperman olabilmek için uzaydan gelmemiz, spiderman olabilmek içinse bir örümceğin bizi ısırması ve imkansız bir zaman dilimi içinde mutasyona uğramamız gerekiyor. ama neo-gerçeklikte (kelime oyunu da yaptım arada 🙂 ) gerçek olmadığını çözdüğümüz bir varoluşta hepimiz birer neo olabiliyoruz.
matrix filminde neo bir isa arketiptidir, tamam, ama filmin sunduğu sanal dünyada (ki aslında yaşadığımız dünyada) gerçeğin farkına varan herkes birer neo olabilme lüksüne de sahiptir. morpheus neoya dövüş sanatlarını öğretirken " bu kokladığımızın hava olduğunu mu zannediyorsun neo" der. yani neoya yaşadığı alanın bir simulasyon olduğunu farkettirmeye ve bu sayede bu simule edilmiş alanda gerçek dışı her türlü süper kahramanlığın önünü açmaya çalışmaktadır.
zaten filmde de simule edilmiş alana yani matrixe geçen her zionlu orada her türlü süper kahramanlığı yapabilmektedir.
eh, buradan şöyle bir okuma da çıkabiliyor. istediğimiz her şeyi yapabileceğimiz, her şeye ulaşabileceğimiz ve bir süper kahraman şeklinde davranabileceğimiz alan dinlerin bahsettiği cennet olabilir ancak. o zaman "cennet" kavramı bir simule edilmiş alanı mı işaret etmektedir. çünkü ancak simule edilmiş alanda tüm bunlara (yani tüm fantezilerimize) kavuşabiliriz. burada da şu sorun çıkıyor ortaya: cennet mi bir simulasyondur, yoksa bu düya mı?
şimdi; dinler, bu dünya gerçek değildir onun bir yansımasıdır derken, istediğimiz her şeyi yapabileceğimiz alan olarak da cenneti gösteriyor. ama okumamıza göre bu dünyayı gerçeklikten çıkardığımız anda cenneti burada da yaratabiliyoruz. ki zaten evliya denilen kişilerin süper kahramanlıklarını da ancak bu şekilde geçici bir çözüme kavuşturabiliriz (inanılırlığını tartışmıyorum)
yani demem o ki, evliyalar günümüz dünyasının neoları mıdır. yaşadığımız alanın simule olduğunun farkında olan ve bu alanda istedikleri gibi (neo gibi) at koşturabilen kişiler midir.
ki bilirsiniz, tüm din inançlıların hayalini kurduğu tek yer cennettir. çünkü orası asıl gerçekliktir. burada gizliden yaptıkları süper kahramanlara özgü hiperdavranışlar cennette normal davranışlardır.
neyse, burada konunun süper kahramanlar değil de süper kahraman olmaya çalışan, onlara gıpta ile bakan, biz aciz insanlar olduğunu unutmayalım. yani niye süper kahramanları sevdiğimizi.
eh, din de bir nevi bu anlayış üzerine kurulmamış mıdır. şu, şu şartları yerine getirirsek cennetin krallığına ulaşacağımız söylenmemiş midir. bu alanın gerçek olmadığı sadece simulasyon olduğu yüzümüze tokat gibi binlerce yıldır vurulmamakta mıdır.
ki zaten süper kahraman fikrininin de buradan çıktığını düşünüyorum. yani bu dünyada bir türlü o süperliğe ulaşamayan, sadece cennette süperlik vaad edilen insaların bir fantezisi. çünkü diğer tarafın garantisi yok. ölümün yok oluş olup olmadığını bilen yok. yani aciziz. o yüzden eğer olacaksak bu dünyada süper olmalıyız.
evliyalıkta "ölmeden önce ölmek", "ermek" gibi terimlerle açıklanan şey bu. diğer tarafın garantisi olmadığı için bir nevi bocalamamız.
konudan oldukça koptum, farkındayım. konu artık eski süperlerin değerini yitireceği ve ulaşması daha kolay olan yeni süperlerin onların yerini alacağı üzerineydi. dediğim gibi dinlere göre "ölmeden önce ölürsek", simulasyona göre "buranın gerçek olmadığının ayırdına varabilirsek" bizler de birer süper kahraman olabiliriz.
artık ilgimizi çekecek olan budur.
not: her ne kadar sürekli din ve evliyalardan dem vursam da sadece gerçeği arayan bir inançsız ve septik olduğumu açık yüreklilikle söylemek istiyorum. daha önce de dediğim gibi tek amacım ezberleri bozmak ve bu sayede bir şeylerin ayırdına daha kolay varabilmek. çünkü ezberlerle dolmuş bir beyin bana göre ölü bir beyindir.
Yapmayın. Aynı Big Bang'in çocuklarıyız hepimiz...
aslında düşündüm de olaya özgürlük ve determinizm problemi üzerinden de bakılabilir. bilirsiniz soruyu: "herşeye muktedir bir tanrı varsa biz nasıl özgür iradeyle hareket edebiliriz".. bir de bilimsel versiyonuna bakalım "eğer herşey fizik yasalarına tabi ise ve biz de fiziksel varlıklarsak, hareketlerimiz ve geleceğimiz o yasalara göre belirlenmiştir. gelecek kaçınılmazdır (ölüm). bu durumda özgür irade nasıl mümkün olur".
aslında tartıştığımız nokta bu iki soru arasında gidip geliyor. süperman, spiderman gibi süper kahramanlar 2. soruya göre düşünülmüş kahramanlar. yani fizik yasalarının alt-üst edildiği bir fanteziye göre.
benim öne sürdüğüm yeni kahraman prototipinde ise olay 1. soruya odaklanıyor. yani hatları çizilmiş ve kodlanmış bir tanrıyı alt edebilirsek gerçek bir süper kahraman olabileceğimiz. (kodlanmış derken dinlerin ve inançların kodladığı tanrı inancı kadar sistemin bize ezberlettiği tanrı inancını da kastediyorum)
yani 2.sinde fiziksel kodları kırarken, 1.de felsefik kodları kırıyoruz. eh, gelişen teknolojiyle birlikte bir çok fiziksel kodu geçici olarak kırabiliyoruz. yerçekimsiz ortam yaratıp havada uçabiliyoruz vesayre. ama felsefik kodları bir türlü kıramıyoruz. çünkü felsefik konular adı üstünde elle tutabileceğimiz, üzerinde deneyler yapabileceğimiz kodlar değil.
işte simulasyon teoremi tam olarak bunu yapıyor. reel olmasa da felsefik kodları kırıyor ve süper kahramanlığın önünü fiziksel olanından daha reel bir şekilde açabiliyor. yani artık bu bize süpermanlerden daha gerçekçi ve olabilirliği yüksek gelmeye başlıyor.
yeni neslin süper kahramanlarının bu yönde olacağına inancım buradan kaynaklanıyor.
Yapmayın. Aynı Big Bang'in çocuklarıyız hepimiz...
ama yinede herkes ölüyor mordevrim... ezberimi bozsan da bozmasan da...