Forum

Sinematografi ve Hi...
 

Sinematografi ve Hikaye

26 Gönderi
8 Üyeler
0 Reactions
5,282 Görüntüleme
(@ercane)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Başından beri aslında herkesin farklı akımları temsil ettiği bir tartışmanın içindeyiz. Kimi akımlar elbetteki içeriği ön planda tutar kimisi de biçimi. Bu yüzyılların tartışması. Burada yaptığımız tartışmaların hepsi sinemada akım meselesinin oturmamış bir durum olmasından kaynaklanıyor. (yani bu genel olarak oturmamış bir şey. bu konuyla ilgili bir yazı yazacağım bir ara.) Ben hikayeyi geri plana atarken doğruluğuna inandığım bir ontolojik açıklama yaptım, ama zaten ontolojiyi başından reddedip farklı noktalara da varabilirsiniz. Benim söylediğim şey sinemaya dair mutlak doğruluğu değil, savunduğum fikirdeki mutlak doğruluğu işaret ediyordu.
Evet, işin özü bu aslında.Sonuçta bu tip tartışmalar bir tür paylaşım sağlıyor.Yoksa yıllardır kimsenin üstünlük kuramadığı bir konuda son sözü söylemek kimi bir durumumuz olamaz yani.

Eylem senin söylediğin mevzu NBC için geçerli olabilir, olaya bir kısa filmci olarak ve lobi unusurunu devre dışı bırakarak bakarsan iş ya şansa ya da senaryonun etkileyiciliğine kalıyor maalesef bence.

 
Gönderildi : 14/01/2009 7:00 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Mesaja metin eklenmiyor bildiğim kadarıyla, bu konuyla ilgili yazdığım uzunca bir yazı mevcut zaten.

Ama sorun şu ki, bu tip, pek net olmayan ve değişken değerlere göre cevaplanan sorularla ilgili metin derlerken genellikle cevaplayıcı olmaya çalışan yazılar derlenemiyor. Daha çok, sorunun içeriğini, kast ettiğini netleştirme, konuya yanlış ve çözümsüzce yaklaşan bakışları eleme amacıyla derleniyor bu yazılar.

Ben de kendi fikrimi söyleyeyim: sinematografi ve hikaye bağlanımda hiçbir odak daha önemli/önemsiz, önde/arkada değildir. Yani herhangi bir film için bu içerik üzerine yorum yaparken sadece birini dikkate alarak yorum yapamazsınız, yaparsanız yanılgılara düşersiniz. Önemli olanı ise şöyle ifade etmeye çalışayım:

İddialar şöyle ya genelde: "ne anlattığın değil, nasıl anlattığın önemli!" ve "ne anlattığın önemli. Nasıl anlattığın ikinci planda"
Esas önemli olan şudur: "Neyi, nasıl anlatıyorsun?" Yani "içerikle görsellik, temayla biçim arasındaki bağlantının doğru kurulmuş olması"dır esas önemli olan.

İçeriğini doğru yolla anlatan her film iyidir. Çünkü anlatmak istediğini anlatmak için doğru yolu bulmuş, doğru tercihle belirleyip uygulayabilmiştir. İçeriğini yanlış yolla anlatan her film kötüdür. Anlatmak istediğini anlatmak için doğru yolu bulamamış, doğru tercihleri bulamamış ya da uygulayamamıştır. Bu işin uygulamadaki kısmı için gereken belirteç....

Birde uygulama değil, çıkış noktası için belirtilebilecek bir özet var: Michael Haneke, ilgi duyduğu hikayeleri en doğru biçimde anlatabilecek sinemasal bakışa sahip olduğu için değerli bir yönetmendir. Tıpkı John Woo gibi. Tıpkı Yavuz Turgul gibi. Tıpkı Walt Disney gibi. Tıpkı İlker Canikligil gibi. Tıpkı Özgür Bakar gibi. En bağlantısız yönetmenleri bu başlık altında anabilirsiniz. Çünkü, anlatmak istediklerini uygun biçimde anlatabilecek sinematografik bakışı bulmuşlardır.

Kimi ne anlattığı ile ilgili bir derdimiz varsa, o dertli olduğumuz kişiyi "sevmemek" ve kötü yönde eleştirmek hakkına sahip değiliz aslında çünkü o kişi zaten bize hitap etmiyordur. Kanada Buz Hokeyi Milli Takımının genel oyun tarzı'ndan "sana ne"yse David Cronenberg'in "omurilikte vajina"sında da sana ne. İlgilendirmeyen kötü değildir ve hiçbir sanatçı herkesi hedef alamaz. Eğer sakin sükun bir sinemayı seviyorsan John Woo, Tony Scott seni ilgilendirmiyor. Kalbin zayıf, miden hassassa Cronenberg ilgilendirmiyor. Masalları seviyorsan Haneke, Fincher ilgilendirmiyor. Kötü değil, ilgilendirmiyor. Kanada Buz Hokeyi Milli takımı rakibi sert oyunla yıldırıyor ve maçı alıyorsa ama bu hiç sportmence değilse de sana ne. İzlemeyeceksin. Masal seviyorsan senin için Nora Ephron var. Filozof musun? Star Wars izleme, senin için Tarkovski var. Canın mı sıkılıyor? Tarkovski izleme, Star Wars var. Eski sevgilini mi özledin? Gençlik komedileri, her yerde sevişen tipler var. Ayak fetişisti misin? Tarantino var. Sinemada hikaye kurgusu'nu mu araştırıyorsun tezinde? Ucuz Roman var, Memento var. Kan'a, sakatata, bağırsağa mı susadın? Apokalipto, Hannibal var. İran'ın sosyal ve kültürel yapısını taktın kafana? Abbas Kiarostami var. Meksika? İnnarittu.... 2080? Kubrick.... Vietnam? Coppolla. Sapıklar iğrençliklerini, en vahşice eylemlerini nasıl, nerede ve hangi yollarla uyguluyorlar? Hostel....

Örneklerim kast ettiklerimi vurgulamaya yetiyordur umarım.

İşte iyi yada kötü sanatçı olmak ya da sanatın malzemelerini başarılı bir şekilde kullanıp kullanmama meseleleri hep bu yanlış bakışlar sebebi ile karmakarışık bir hal almıştır. Sen filozofsan, Özgür Bakar'ın ..surukla yaptığı filmi izlemeyeceksin. Sen ..suruğa gülene kıl kapıyorsan arşivini ona göre düzeceksin.

Özetle: derdini iyi anlatan her film iyidir, derdini anlatamayan her film kötüdür. Nasıl bir "dert"le iştigal ettiği ise (Çok uç ve gerçekten kepaze olmadıkça ve bu da biraz değişkendir zaten) kişinin özelidir.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 31/03/2009 5:09 pm
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

Özetle: derdini iyi anlatan her film iyidir, derdini anlatamayan her film kötüdür. Nasıl bir "dert"le iştigal ettiği ise (Çok uç ve gerçekten kepaze olmadıkça ve bu da biraz değişkendir zaten) kişinin özelidir.
Bak yine astığım astık, kestiğim kestik.. Derdini anlatamayan film de iyi olabilir, belki derdi bile yoktur, o zaman ne yapacağız?

Görkem muhalefeti gibi oldum son günlerde de böyle kalıp şeklinde sunulunca bir şey garip oluyorum, tepki duyuyorum..

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 03/04/2009 7:17 pm
(@baco)
Gönderi: 0
 

Özetle: derdini iyi anlatan her film iyidir, derdini anlatamayan her film kötüdür. Nasıl bir "dert"le iştigal ettiği ise (Çok uç ve gerçekten kepaze olmadıkça ve bu da biraz değişkendir zaten) kişinin özelidir.
Bak yine astığım astık, kestiğim kestik.. Derdini anlatamayan film de iyi olabilir, belki derdi bile yoktur, o zaman ne yapacağız?

Görkem muhalefeti gibi oldum son günlerde de böyle kalıp şeklinde sunulunca bir şey garip oluyorum, tepki duyuyorum..

Bence sende de ne istediğini bilmeme sorunu var gibi. Sen tanımla o zaman beğenini?

- baço

 
Gönderildi : 03/04/2009 7:30 pm
(@admin)
Gönderi: 0
Admin
 

Bir derdi olmadığını anlatabilmesi gerekir o zaman diyor Görkem. Bu çocuğun Regli bitmiyor iyi mi.

 
Gönderildi : 03/04/2009 7:33 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Ben yine iddia ettiklerimin arkasındayım ama Ahbap'ın söylediğinde haklılık payı da var. En azından kesin ifadelere karşı tepkisi haklı. Ama benim yaklaşımım astığım astık meselesi değil asla, ne haddime. Özgür güzel söylemiş. Üzerine söyleyecek birşeyim yok.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 03/04/2009 8:00 pm
(@franc)
Gönderi: 0
 

Biri bana derdi olmayan bir film gosterebilirse ve

Biride 70 milyonluk bir ulkede ortalama 70 bin seyirciye ulasan "sinematografik" filmlere "adamin derdi var bence iyi anlatmis" diyip bu filmleri odul bombardimanlarina tutan veya bu filmleri iyi bulan insanlar (ki gercektende derdini iyi anlatmis olabilecegi gercegini sakli tutarak) sunlari aciklarlarsa cok mutlu olurum. Neden insanlar bu filmlerdeki derde ortak olmuyor? Kisacasi derdini iyi anlatmis olma ihtimaline ragmen insanlar neden seni dinlemiyor? Sanirim bu baska bir soruyu beraberinde getirecek. Derdini sadece senle ayni derde sahip olanlarla paylasabilmek ve bunu iyi yapabilmek seni "iyi" yapar mi?

 
Gönderildi : 03/04/2009 8:50 pm
(@baco)
Gönderi: 0
 

"Sinematografik" filmden kasıt sanat filmleriyse, esas derdini anlatamayan filmler onlardan çıkıyor zaten...

- baço

 
Gönderildi : 03/04/2009 9:59 pm
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

1. Ben Görkem'in dediklerine itiraz etmiyorum. Sadece %100 diye bir istatistiğin varolmadığını ve o nedenle konuşurken de bu kadar kesin ve de keskin ifadeler kullanmamasını rica ediyorum (yüz yüze de tanışıklığımız olduğundan o anlıyor rica ettiğimi :))

2. Derdi olmayan çok film vardır, ben bunlara senaryosuz film diyorum ama senaryosuzluktan kasıt bir metin olmaması değil, metinde bir şeyin olmamasıdır. Bir şeyin olmamasından kasıt da bize sadece bir kesit sunulmasıdır. Olay, hikâye, giriş gelişme sonuç fazla yoktur. Ferris Buelers Day Off, American Graffiti. Bunlar başarılı filmlerdir ancak "Bir Amerikan gencinin okulu astığı bir günde yaptıkları" gibi bir metinsizlikle ifade edilebilir. Bunlar tabii sadece benim düşündüklerim. Bu filmlerin altında pek çok sosoyolojik tespit ve saptama vardır evet, ama filmler görünüşlerinde dertsizdir. Okulu asıp alışveriş merkezine giden bir gencin hayatından bir kesittir.

3. "Sinematografik sanat filmleri" dertlerini çok güzel anlatır. Sadece herkese anlatmaz (ben anlıyorum demiyorum kesinlikle zira ben hiçbir şey anlamıyorum bu filmlerden, izlemiyorum o nedenle de). Çaba ister. Çok sevdiğim düşünülmesin "bir derdin varsa adam gibi çık söyle kardeşim" taraftarıyım ben. Ama anladığımız şeye çamur atmak değil tabii çözüm. Anlayanlardan dinleyince öyleymiş hakkaten diyorsun. Biz çok çerez şekilde film izliyoruz. Bir yerde o açıdan geliştiriyor insanı.

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 04/04/2009 3:27 am
(@franc)
Gönderi: 0
 

2. Derdi olmayan çok film vardır, ben bunlara senaryosuz film diyorum ama senaryosuzluktan kasıt bir metin olmaması değil, metinde bir şeyin olmamasıdır. Bir şeyin olmamasından kasıt da bize sadece bir kesit sunulmasıdır. Olay, hikâye, giriş gelişme sonuç fazla yoktur. Ferris Buelers Day Off, American Graffiti. Bunlar başarılı filmlerdir ancak "Bir Amerikan gencinin okulu astığı bir günde yaptıkları" gibi bir metinsizlikle ifade edilebilir. Bunlar tabii sadece benim düşündüklerim. Bu filmlerin altında pek çok sosoyolojik tespit ve saptama vardır evet, ama filmler görünüşlerinde dertsizdir. Okulu asıp alışveriş merkezine giden bir gencin hayatından bir kesittir.

Cumlenin basi ile sonu celisiyor gibime geldi. Bence sen bir usteki mesajinda baska biseye kizip elinden "Dertsiz film vardi" cumlesini kacirdin gibime geliyor. Adam durduk yere niye "sosyolojik tespit" veya "saptama" yapsin...

3. "Sinematografik sanat filmleri" dertlerini çok güzel anlatır. Sadece herkese anlatmaz

Bende hep bunun nedenini merak etmisimdir. Acaba anlatamiyor olabilme ihtimali olamaz mi? Neden insanlar inatla bu filmlerden kaciyor? Ve neden bazi kesimler israrla bu filmleri insanlara dayatiyor?

Bu filmleri izleyin ufkunuz acilsin...
Bu filmler gercek sinemadir...
Bu filmleri anlamak zordur her kez anlayamaz...
Siz gidin piyasa filmleri izleyin...
Insanlar cerez filmler izler bunlar demirden leblebi...
v.s v.s v.s gibilerinden

 
Gönderildi : 04/04/2009 9:56 pm
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

2. Derdi olmayan çok film vardır, ben bunlara senaryosuz film diyorum ama senaryosuzluktan kasıt bir metin olmaması değil, metinde bir şeyin olmamasıdır. Bir şeyin olmamasından kasıt da bize sadece bir kesit sunulmasıdır. Olay, hikâye, giriş gelişme sonuç fazla yoktur. Ferris Buelers Day Off, American Graffiti. Bunlar başarılı filmlerdir ancak "Bir Amerikan gencinin okulu astığı bir günde yaptıkları" gibi bir metinsizlikle ifade edilebilir. Bunlar tabii sadece benim düşündüklerim. Bu filmlerin altında pek çok sosoyolojik tespit ve saptama vardır evet, ama filmler görünüşlerinde dertsizdir. Okulu asıp alışveriş merkezine giden bir gencin hayatından bir kesittir.

Cumlenin basi ile sonu celisiyor gibime geldi. Bence sen bir usteki mesajinda baska biseye kizip elinden "Dertsiz film vardi" cumlesini kacirdin gibime geliyor. Adam durduk yere niye "sosyolojik tespit" veya "saptama" yapsin...

Sadece örnek verdiğim filmler üzerinden yorum yapacağım zira cümleler de onlara yönelik. Liseli bir gencin bir gününü anlatırken, mecburen lise hayatını da anlatırsınız. Burada taraf olmak şart değil. Anlatılan bu günden dileyen dilediği saptamaları çıkarabilir. Baco'nun yaptığı deneyselden hegel'in çıkardığı anlamlar gibi. Bunları söylediğini farketmeye bilir yönetmen ama bu onların en azından bazı insanlar için orada olduğu gerçeğini değiştirmez. Filmin senaryosu yine yoktur. Ama ele aldığı konudan ötürü bazı şeyleri anlatır. Demek istediğim bu.

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 04/04/2009 10:41 pm
Sayfa 2 / 2
Paylaş: