Forum

Sinemamız üzerine b...
 

Sinemamız üzerine bir durum değerlendirmesinden tümevarım

35 Gönderi
15 Üyeler
0 Reactions
7,554 Görüntüleme
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

Ben de daha önceden söylediğim gibi tek kişinin liderliği ve önderliği yöntemi dışında başarı ihtimalini sıfır olarak görüyorum...
Hele iş bölümü falan, düşman başına...
Bölük pörçük çıkıyor o zaman her şey ve sonunda anlamsız gerginlikler de olabiliyor...

İş kısaca şöyle olur:
Bir senaryo yazılır, senarist bir yönetmen bulur (ya da kendisi çekecektir) yönetmenle senarist senaryoya son şeklini verdikten sonra, diğerlerinden destek ve yardım isterler... Ama onların ki sadece destek ve yardımdır. Senarist ve yönetmen nihayi kararı verecek kişilerdir.

Başka türlü olmuyor, olamıyor. İktidar şart!
Deneyin isterseniz, olmadığını göreceksiniz...

 
Gönderildi : 16/02/2008 12:54 pm
(@karatasa)
Gönderi: 0
 

Bende başı boş projelerin ilerlemediğine çok kez şahit oldum. Hatta bir çok kez böyle projelerin içinde bulunup yıprandığımdan ötürü burada konuşulan projeyle ilgili birşey yazmaya tereddüt ettim.

Kesinlikle Eglaia ve KEzzAP'a katılıyorum. Birinin işleri kordine etmesi gerekli yoksa yürümüyor.

 
Gönderildi : 16/02/2008 2:26 pm
(@yagmurkopegi)
Gönderi: 0
 

Passolini haklıydı..öldü.. mü?

 
Gönderildi : 16/02/2008 2:38 pm
(@ali-unal)
Gönderi: 0
 

Ben tümevarım kısmıyla değil de Türk Sineması üzerine birkaç şey söylemek istiyorum izin verirseniz. Hegel'in söyledikleriyle hem bağlantılı, hem biraz eleştirel, hem destekleyici hem de biraz karşı olarak.

Şu âna kadar Türkiye'de yapılmış filmler içinde en çok izleyici çeken filmler Vizontele, Gora ve Kurtlar Vadisi. Gişe ve popülerlik ölçütleriyle değerlendirildiğinde durum bu. 70'lerde de Neşeli Günler, Hababamlar ve Köyden İndim Şehire vardı. Bu filmler komedi ve komedi-dram ağırlıklı filmler. Kurtlar Vadisi ise büyük bir milliyetçilik tazyiğinin yarattığı fenomen. Bu nedenle bir film olarak değerlendirmek bile yanlış olur. O bir balondu. Neyse, diğer açıya geçeyim. Yani sanatsal ve düşünsel anlamda iyi olan filmler hangileri? Uzak, Masumiyet, Susuz Yaz, Muhsin Bey, Yol ve Kader'i sayabilir miyiz? Sanırım buna pek itirazınız olmaz. Peki bu filmler? Bunlar da kişisel soruşturmalar, dram ve aşk filmleri. Hem popülerlik hem de sanatsal değer açısından yaklaştığımızda ülkemizdeki filmlerin genel karakteristiği, dramdır. Bizim ülkemizde korku ya da siyasî bazlı "iyi" bir film -özellikle son zamanlarda- çekilemiyor. (Burada Yılmaz Güney/Zeki Ökten'i dışarıda tutuyorum) İzlediğim en kötü siyasî filmlerin son zamanlarda çekilen 12 Eylül filmleri olmasını misal nasıl açıklamalı? Neden bir Caché, The Wind That Shakes the Barley, Crash gibi filmler yapılamıyor?

Şöyle bir yorum getirebilirim. Eğer düşüncenizi, bir araç hâline getirmeyip, bunu katı bir ideoloji hâlinde sunmaya çalışırsanız, o zaman kurduğunuz ve yerleştirdiğiniz bütün "simge"ler, sizin anlatmak istediğiniz her şeyi örseler. İdeoloji, siyasî düşünceyi zedeleyen bir faktördür. Çok basit bir örnek vereyim: 12 Eylül'de Erdal Eren isimli bir çocuk asıldı. Nasıl asıldı? Bir eylem sırasında bir jandarma eri öldü ve ölümünden sorumlu olarak da Erdal seçildi. Yaşı küçük olduğu için yaşını büyüttüler ve çocuğu astılar. Çocuk diyorum zira 17 yaşındaydı. Şimdi biz Erdal Eren ismini her duyduğumuzda, aklımıza gelen ilk şeyler "özgürlük" "kardeşlik" "kahrolsun 12 Eylül" oluyor. Yani Erdal'ın ismi ve cismi, bizim için, iyi düşünce ve güzel insanlığın yerine geçen bir simge hâline geldi. Biz, bunların ölümüne üzülmeye başladık, Erdal'ın ölümünden önce. Peki, jandarma erine ne olacak? İnsanlar ne zaman askere alınıyorlar? Öldüğünde o da çocuk değil miydi? Ama ne o? Sinan Suner bir jandarma eri olduğu için, bize askeri, baskıyı, zulmü ve tu kakayı hatırlatıyor. Erdal Eren bir sol mitiyken, Sinan Suner baskının simgesi olarak kalıyor. Neden? Çünkü biz, Erdal Eren'e bir çocuk oldu diye üzülmeyi bilmediğimiz için, asker olan Sinan'a da, bir çocuk öldü diye üzülemiyoruz. Hâlâ savaşıyoruz, hâlâ çırpınıyoruz. Bir insana, "ölen Erdal Erendi" diye yaklaşmak ideolojidir ve bu, yarattığı simgeyle birlikte aşağılık bir durumdur. Biz her iki çocuğa da, "iki çocuk öldü" diye yaklaşmadık. Önce bu erdemi gösterebilseydik, sonra sorabilirdik işte "Neden?" diye.

İşte bu yüzden, Beynelmilel son zamanlarda gördüğüm en kötü filmdir. Çünkü yola çıkan yönetmenin aklında böyle bir mit vardır. Baktığı pencere budur. Herkesin geçtiği sulardan geçip yaptığı filmin, gönderdiği mesajların(!) ve kurduğu dilin gözümde dirhem değeri yoktur. 12 Eylül kötü olabilir ama 12 Eylülle ilgili böyle filmler yapmak daha kötüdür.

Bir de Hegel'in söylediği bir şeye itiraz etmek istiyorum. Geçenlerde Abdullah Gül, bazı önemli(!) yazarları ve sanatçıları Köşk'e davet etti. Davete icabet usûldendir, türküsüyle Köşk'e giden edebiyat çevrelerinden birkaç kişinin isimlerini okuduk. Sonra, bu isimlere yönelik eleştiriler gelmeye başladı. Biri dedi ki: "O masaya oturduktan sonra muhalifliğini nasıl sürdüreceksin?" Tam olarak bu olmayabilir ama bu mânâdaydı. Cumhurbaşkanı ile yemek yedi diye, bir insan ona karşı muhalifliğini bitirebilir yani? Böyle düşünüyor bu zat. Neden efendim? Neden? Niye devam ettiremesin, niye konuşamasın? Kültür Bakanı ile sarıldığı için bir insan ne kadar suçlanabilirse, aynı insan, Cumhurbaşkanı ile yemek yediği için muhalifliğini kaybedecek diye de o kadar suçlanabilir. Asıl nirengi noktası, asıl mesele ve erdem, Kültür Bakanı'na canhıraş sarılıp, Cumhurbaşkanı'nın masasına kurulup, hâlâ onları eleştirebilmek ve yerebilmekte. Bu nedenle, bu tür yaklaşımları, kişileri ipotek altına almak olarak görüyorum ve yadırgıyorum. Sarılmak bazen bedavaya yapılmaya çalışılarak yürütülen bir kampanya olmadı mı? Eski solcuysa eski solcu, Kültür Bakanıysa Kültür Bakanı, ne olur sarılsa? Sırtlarına vura vura birbirlerini sallaya sallaya sarılınca kayıp mı edeceğiz? Kayıp mı olacağız?

Velhasılı kelâm, referansı siyaset, din, sosyoloji veya tarih alarak film yapılmamalı. Merkeze insanı aldığımızda, zaten siyaseti de, dini de, sosyolojiyi de çok rahat bir pencereden görebileceğiz.

Hamiş: İmlâ

 
Gönderildi : 16/02/2008 3:33 pm
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

Şiir gibi yazı olmuş Ali, eline sağlık...

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 16/02/2008 4:55 pm
(@sadoline)
Gönderi: 0
 

eline saglik hocam..insan merkezli oldukca butun mesajlari otomatik olarak iceren bir film olur zaten ancak objektif ve butun ciplakligiyla alinmali insan. iste bu da sanati layikiyla yapabilmeyi gerektiriyor...

 
Gönderildi : 16/02/2008 5:07 pm
(@ali-unal)
Gönderi: 0
 

Tabii bu, filme ya da ortaklığa katkı yapmam anlamına gelmiyor 🙂 Ben sadece bir giriş yapayım dedim.

 
Gönderildi : 16/02/2008 5:19 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

"Siyasi" filmlere yönelik söylediklerine katılıyorum fakat verdiğin örneklerden "Crash" çizdiğin çerçeveye hiç mi hiç uymamış... Crash de benim gördüğüm en "çakal" filmlerdendir siyasi anlamda. B2'nin ikinci sayısı için yazdığım Politik Hollywood konulu yazının içinde bahsedeceğim sanırım Crash'ten...

Bu yaptığın eleştiri genel olarak sosyalist solun, "geçmişiyle hesaplaşma" özürlülüğüyle alakalı. Geçmiş sosyalist sol için bir efsane, bir mit, bir ahlar vahlar arenası... Deniz, Mahir, Erdal Eren, ya da 12 Mart, 12 Eylül her zaman gözyaşartan, romantik, onur ve gurur dolu mitler...
B2'nin ilk sayısında Cachê ile ilgili yazdığım yazıda Haneke'nin kamera aracılığıyla "geçmişle hesaplaşmanın" nasıl olması gerektiği yönünde, tam bizim sosyalist solumuzun yaptığına zıt mesajlar verdiğini yazmıştım. Cachê üzerinden daha detaylı fikirlerim bu konuyla ilgili bakarsanız...

 
Gönderildi : 17/02/2008 12:13 am
 code
(@code)
Gönderi: 0
 

Şimdiye kadar okuduklarımdan anladığım kadarıyla çoğunluk projeyi tek kişinin yönetmesi taraftarı. Ancak bir de şöyle bir olay var. Bsde şimdiye kadar birçok ilan gördük kendi uzun metrajını çekmek isteyen ve başaramayan. Ben bu olayı şöyle anlıyorum işin başında tek kişi olunca da olmuyor çok kişi işe karışınca da. Bence yaklaşık 10 kişilik ne yaptığını bilen çekirdek bir kadro bu işi halleder gibime geliyor. İşte o çekirdek kadroda forumun kalbinde mevcut 🙂

 
Gönderildi : 19/02/2008 11:57 am
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

Halledemez. Başta her zaman bir üst olmalı.

http://www.ntvmsnbc.com/news/436052.asp

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 19/02/2008 10:54 pm
(@hegel)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

güzel şeyler yazmışsınız.. bana daha çok eleştiri gelir diyordum ama demek ki, dağınık yazmak dışında pek de yanlış şeyler dememişim.. ben potansiyelimizin farkında olalım dedim.. hemen yarın bir projeye başlanmalı demedim.. ama bu duygu, bu istek hep içimizde olmalı.. yoksa etrafı, her türlü yerden destek almış, ipe sapa gelmez filmler çeken adamlar dolduracak.. bu iş kalabalıkla olmaz doğru, işi bilen 2 veya 3 kişiden her anlamda destek alacak yaratıcı bir diktatöre ihtiyaç var.. buna katılıyorum.. ben hiç setlerde bulunmadım, pratik deneyimim de yok.. ama dvd ekstralarında, kamera arkalarına baktığınızda bir Zeki Demirkubuz'un sete nasıl hakim olduğunu, gerektiğinde nasıl bağırararak işi götürdüğünü görebilirsiniz.. Haneke'nin de tarzının farklı olduğunu sanmam.. yönetmen vasat da olsa, kendini her anlamda destekleyen 2-3 kişinin ve iyi bir senaryonun da varlığıyla işin yürüyeceğinden eminim.. bu iş çok aceleye gelmez, senaryonun imkanlar düşülerek yazılması, pişmesi, demlenmesi ve herkesin de kafasına yatmasıyla işin yarısı bitmiş olur..

ya da yanılıyorumdur.. işler bambaşka şekilde yürüyordur.. ama ben kezzap'ın ''şan''ı çekmesinden sonra ve oldukça da iyi eleştiriler almasından sonra ''neden olmasın'' dedim.. neden olmasın?

Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer

http://kalemoynatanileayoynatannbulutuuyer.blogspot.com.tr

 
Gönderildi : 22/02/2008 5:06 pm
(@admin)
Gönderi: 0
Admin
 

valla şuan da organize ettiğim festival organizasyonuan 100'e yakın başvuru geldi. Öyle filmler varki inanmışlar oturmuşlar uğraşmışlar ama hayret ediyoruz izlerken. Hiç mi işin yoktu bu kadar mı bol vaktin vardı diye hayıflanıyoruz. Yani becerikli beceriksiz ilgilinenen herkeste bu aşk var demekkki. Önemli olan organize.

 
Gönderildi : 25/02/2008 12:13 pm
(@ercin)
Gönderi: 0
 

valla şuan da organize ettiğim festival organizasyonuan 100'e yakın başvuru geldi. Öyle filmler varki inanmışlar oturmuşlar uğraşmışlar ama hayret ediyoruz izlerken. Hiç mi işin yoktu bu kadar mı bol vaktin vardı diye hayıflanıyoruz. Yani becerikli beceriksiz ilgilinenen herkeste bu aşk var demekkki. Önemli olan organize.

şimdi anlamadım, gelen filmlerin geneli kötü filmler mi yoksa hakketten parmak ısırtan filmler mi?

 
Gönderildi : 25/02/2008 6:41 pm
(@admin)
Gönderi: 0
Admin
 

abi "kötü, çok kötü, ultra mega hiper kötü."

iyi olduğunu düşündüklerimizi koyduk çok şükür bikaç tane geldi eli yüzü düzgün iş... Ben zaten bana niye ödül vyea gösterim veriyorlar diye şaşırmıştım.

iyi olduğumdan değil hepsi kötü olduğundan bari birine verelim demişler 😀

yalnız yoldaki kedi diye bir film geldi özellikle gelin izleyin arkadaşlar. Zaten forumumuza özel detaylı bilgiler vericem bu film şöyledir kaçırmayın bu film böyledir amanmutlaka izleyin diye.

 
Gönderildi : 25/02/2008 7:27 pm
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

Sinemamız deyince, bu ayki Sinema dergisinde Türkiye Sinema Sektörü refleksleri üzerine o kadar muhteşem bir yazı var ki okurken resmen büyülendim.. Sırf o yazı için bile alın derim. Tarayıcım olsa direk tarayıp koyacaktım sayfaları.. Öyle güzel ve ince bir noktayı yakalamış ki Tamer Baran, bunu bir de en sevdiğim tür olan Post Apokaliptik filmler üzerinden anlatınca daha da büyülendim..

Yazının içeriğini pek dışavurmayan özeti şu: Sinemamızın kıyamet sonrası temalı bir bilim-kurgu filmi üretmesi kolay değil kuşkusuz, bunu ondan beklemek haksızlık sayılır, ama herhangi bir Türk film karakterinin dünyanın sonunun taklaştığına inandığını (veya tezi saçma bulduğunu) söylediğini duymuyorsak orada bir sorun var demektir..

Öyle güzel yazmış ki yazdığı her noktayı kapsayan bir film çekmek istiyor insan.. Farkında olmadığımız herhangi bir şey yok yazıda ama yine de insan önüne bu şekilde konulunca afallıyor..

Mutlaka okuyun derim. Sayfa 86. Ayrıca bu ay özel Salgın Filmleri dosyası da var, çoğu post apokaliptik tabii 🙂

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 13/12/2008 6:49 am
Sayfa 2 / 3
Paylaş: