dün akşam (perşembe 14 şubat) kanal a'da yönetmenlerimizin toplandığı bir program vardı... ilk defa bu kadar yönetmeni bir arada, pek seyredilmeyen bir kanalda görünce şaşırdım.. kimler vardı: sırrı süreyya önder, hasan karacadağ, ömer uğur, ezel akay, yüksel aksu, ferhan şensoy'un gençliğini çeken yönetmen, sezen aksu şarkılarını film yapan yönetmen ve eski Malkoçoğlu filmlerini çeken yılmaz atadeniz (robert gordon)
s.s.önder ve ömer uğur'un ideolojilerinin etkisinden kurtulamadan film çektiklerini söyledikleriyle iyice perçinlediler.. 12 eylül'ün etkilerinden ve ezilmişlikten bahsettiler ve h.karacadağ'a dönüp, ''bu halk ne korkular çekti, senin bu yöntemle bu halkı korkutman zor görünüyor'' gibisinden bir şeyler söylediler.. O da ''abi ben de doğuluyum, Diyarbakırlıyım'' deyip, Japonya'ya kadar uzanan bir takım laflar etti.
eskiden sol sinema dergileri vardı ve ömürleri pek kısa olmuştu.. sinemaya, sanata ideolojik bir gözlükle bakarsanız -bu her türlü görüş olabilir- filmlerinizin ömrü pek uzun olmaz.. bunu yapsaydı sovyetlerde en ağır baskılara maruz kalan Tarkovski ülke dışında yaşadığı dönemde yapardı ama yapmadı.. son iki filmini rusya dışında çekerken, maruz kaldığı baskıları kör gözüm parmağına sokmadı..
diğer yönetmenlerin de, mesela yüksel aksu'nun diline sakız gibi yapışan İtalyan yeni gerçekçiliğinden yine bahsetmeye başladığında bu takıntılarından bir türlü sıyrılamadığını gördüm.. filminin galasında kültür bakanı ile kucaklaşan bir yönetmenin filmi de ne kadar muhalif ve derinlikli olabilir, onu da merak ediyorum.. bkz: ‘’Anka Kuşu’’ yön: mesut uçakan, kucaklaştığı kültür bakanı ‘’eski solcu’’ Ertuğrul günay..sezen aksu şarkılarından yapılan filmin de tek yıldız da kaldığını biliyorum.. bu tür filmlere harcanan kaynaklara acıyorum..
artık evrensel sinema yapma zamanı gelmiştir. Etrafımızın boktan basitliklerle çevrili olduğunun farkına varalım ve boş şeylerle vakit öldürmeyelim.. yoksa gelecek bunu bize çok acı bir şekilde ödetecek.. kapitalist küreselleşme modelinin amacı tek tip insan modelidir çünkü bu fabrikasyon ve seri imalata bağlanmış, kafa ağartmayan bir modeldir.. ütopik, karanlık bir geleceğin bizi beklediğini söylemeyeceğim, bunu bilemeyiz.. şu anda internet kafedeyim ve etrafım oyun oynayan çocuklarla dolu.. bu da beni korkutuyor, bu tek tipleşmeye giden yolun tohumları.. kurbağanın suyu yavaş yavaş ısıtılıyor…
bu tek tipleşmeye ancak sanatla karşı durabiliriz bunun da en etkili silahı görselliğe dayalı olan, sinemadır.. kültür bakanlığının fonlarını bu bir avuç beyni bitik adamlara yedirmeyelim.. forumun içinden 3-5 kişilik bir çekirdek kadro oluşturup, çalışmaları da genele yayarak ‘’bir forum filmi’’ ya da başka bir isimle en azından bir uzun metraj çekilebilir.
Potansiyelimizin farkına varma zamanı gelmiştir…
Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer
bu tek tipleşmeye ancak sanatla karşı durabiliriz bunun da en etkili silahı görselliğe dayalı olan, sinemadır.. kültür bakanlığının fonlarını bu bir avuç beyni bitik adamlara yedirmeyelim.. forumun içinden 3-5 kişilik bir çekirdek kadro oluşturup, çalışmaları da genele yayarak ‘’bir forum filmi’’ ya da başka bir isimle en azından bir uzun metraj çekilebilir.
Potansiyelimizin farkına varma zamanı gelmiştir…
Ben varım !
Ben de varım.
Daha katılanlar olacaktır eminim. O zaman ufukta ciddi bir toplantı belirse, otursak konuşsak.
her turlu varim
Ben zaten varım ama bs'nin filmlerinden ibret almayılız önce heh
*our AC-130 in the air
Ben de, bu forumda, yukarıda bahsedilen yönetmenlerden on misli daha nitelikli film yapacak olan arkadaşlarımın var olduğunu biliyorum. bir çoğu da istanbul'da ikamet ediyor. hegel'in dediği gibi bu arkadaşların potansiyellerinin farkında olması gerek. ayrıca bu forumun genel potansiyeli de önemli.. özgür bakar, sen uzun metraj çek abi vallaha gelip bedava kablo bile taşırım ve bunu yapacak bir sürü arkadaşımız var.belki de bu işi yapmak için gerekli olan en önemli şey;o manevi destek,işte burada.hayalleri ertelememek gerek.
Tabi uzun metraj çekmenin maddi yönünü düşünüyorum, ayrıca ticari kaygılar olmadan hegelin bahsettiği sinemızı evrensel boyutu taşıyabilecek bir film çekmek için çok zor maddi kaynak bulunur. fakat hemen burada Ahmet Uluçay örneğini veriyorum ki bahaneler türetilmesin. son olarak özgür bakar veya başka bir arkadaşımızdan böylesi bir proje bekliyorum açıkçası.
Genelde böyle hadi abi ben varım şeklinde olunca bir şey çıkmıyor bu işlerden. Aslında Fuat Abi(Hegel) ben ve Payitaht'ın bu yaz için İstanbul'da bir projesi olacaktı ama benim uzun metraj belgesel işi çıkınca, tam Fuat Abi'ye bu durumu konuşmak için mail atacaktım atmaktan vazgeçtim...
Yani yapalım demesi kolay...
Ben de varım...
Ama bu işin bir organizatörü olması lazım...
Bir senaristi şusu busu olması lazım...
Fazla demokrasiyle bir yerlere varılamadığını gördüm bu tarz grup çalışmalarında...
Fuat Abi insiyatifini koy, bir senaryo yaz, her türlü desteği veririz sana...
Emin ol! Hatta bu belgesel işinden vakit bulabilirsem yazın İstanbul'dayım... Daha önceden düşündüğümüz üçlü (payitaht sen ben) ve bize eklenecek diğer arkadaşlarımızla bir şeyler çıkartacağız...
Ben de yazın İstanbul'dayım beni de katın;)
Ayrıca uzun metraj neden masraflı olsun 4 tane 15 dklık kısa filmin toplamına eşit sonuçta 1 saatlik bir film.Ayrıcana 4 tane çekmekten çok daha basit ve hikayeni anlatabileceğin çok geniş bir zamanın var ondan başarısızlık biraz zor olur.
Uzun metrajın tek maddi kaygısı yayınlanma masrafları ki bunların hiçbiri yönetmenin cebinden çıkmıyor, film çekilir, belli yerlere yollanır sponsorluk güzel olursa film illaki alınır baskı için.Bunu da geçersek..
Uzun metrajın güzel gözüktüğü tek olay benim gözümde oyuncu ve teknik ekip.
NTV'de hepimiz izledik, bize verilenlerin fazlası bir kısacı diye Türkiye'nin Yönetmenleri'ne verildiğinde nasıl vasat şeyler çıktığını.Eee.. Onların neyi var uzunda?! tabi ki teknik ekibi.Görebildiğimiz gibi iyi oyunculara ve iyi bir görüntü yönetmenine bakıyor herşey (örn. Beyaz Melek) ama tam tersi de Biray Dalkıran.Nasıl kullanmayı bilmekte tam anlamıyla.
Eğer varsayım üstüne böyle bir proje gerçekleşir ise yapılması gereken tek şey illaki bir bağlantı ile iyi bir görüntü yönetmenini bu filme aldırmak olacaktır.Sonrasında düşünüyorum ki milyon dolarlık balon filmlerden çok daha iyi işler çıkartacağı kesin bu forumda bulunanların.
*our AC-130 in the air
tabi ki kezzap, ha deyince olmaz bu işler..
bence burada önemli olan hadise projesi olan birinin tüm insiyatifi ele alıp işi yönetmesi.
böyle olunca, gerekli desteği de buradan alırsa, yapabilir, neden yapmasın?
tabi ki kezzap, ha deyince olmaz bu işler..
bence burada önemli olan hadise projesi olan birinin tüm insiyatifi ele alıp işi yönetmesi.
böyle olunca, gerekli desteği de buradan alırsa, yapabilir, neden yapmasın?
İşte söylemek istediğim kelimesi kelimesine bu!
Senaryo ekibi oluşturulacaksa şimdiden öncelikle tretman ve sinopsis, ardından ise diyalog yazımı olarak projede yer almak istediğimi söylüyorum. İyi bir senaryo ekibiyle düşük bütçeli ama değeri düşük olmayan bir film çıkarabiliriz diye düşünüyorum.
Yapmayın. Aynı Big Bang'in çocuklarıyız hepimiz...
Hep beraber ekip kuralım, yapalım olmuyor ne yazık ki. ercinoztas'ın dediği gibi projesi olan birinin ve altından kalkabilecek birinin insanları kendi projesine dahil etmesi önemli.
Özgür'e göz kırpın 🙂
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Bu siteden bir ekip kurulursa ve "hadi yapalım" dersek yapılır Eylem. İş bölümü en fazla 1 hafta sürer. Ekip oluştuktan sonra ise katılacaklar da elbette artar.
Şu an tek ihtiyaç bir adet organizatör.
Yapmayın. Aynı Big Bang'in çocuklarıyız hepimiz...
O zaman ben çekmeyi düşündüğüm filmi organize edim:P
*our AC-130 in the air
Bu siteden bir ekip kurulursa ve "hadi yapalım" dersek yapılır Eylem. İş bölümü en fazla 1 hafta sürer. Ekip oluştuktan sonra ise katılacaklar da elbette artar.
Şu an tek ihtiyaç bir adet organizatör.
Öyle olmuyor işte Eyüp. Bs'de kaç kişi denedi..
Olay şu ki bir kişi patron, başkan, lider, kara koyun.. Ne dersen de, o olmak zorunda ve insanlar bu kişiden emir/istek/rica aldıklarında alınmadan bunu yerine getirmek zorunda. Arkadaşlık başka, sette çalışmak çok başka şeylerdir. İnsanların önce bu bilince varması lazım. Projenin başına birini koydunuz mu artık ona arkadaşınız değil, altında çalıştığınız kişi olarak bakmak zorundasınız (proje ile ilgili yerlerde). Yoksa olmuyor, olamıyor..
Türkiye'de setlerde (kısa filmden bahsediyorum)) gözlemlediğim en büyük eksik budur, ne yapması gerektiğini bilen insanlar vardır ama genelde insanlar ne yapmaması gerektiğini bilmez. Herkes kendine düşen görevi yapmalı ve diğer işlere karışmamalıdır.
Bunlar çok katı ve gereksiz görünebilir. "Ama hani sinema bir takım oyunuydu" denilebilir, ancak başta bir lider olmadı mı, düzgün bir sinerji oluşturarak lidersiz iş yapmanın olasılıkları çok düşük.
O nedenledir ki bir kişi benim şu projem var ve şu adamlara ihtiyacım var demeden bu iş olmaz.
Senin dediğin gibi de olur belki yani de, biraz daha zorlama olur o zaman.
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.