Forum

Sinemada "Emeğ...
 

Sinemada "Emeğe saygı" yaklaşımı üzerine fikriniz?

48 Gönderi
16 Üyeler
0 Reactions
9,066 Görüntüleme
(@admin)
Gönderi: 0
Admin
 

Yuh artık ya. Bir filmi, bir tüketim malzemesi ile bir tuttuğunuz sürece hayvansınız diyorum (hayvanı tiki kız gibi söyledim alınmayın). Mona Lisa tablosu zaten sırf eski diye bu kadar değerli di mi?

 
Gönderildi : 14/10/2010 7:25 pm
(@toker)
Gönderi: 0
 

hafız ben buna kendimce çok kafa yordum. bak kendimce diyorum, öyle gidip sanat felsefesi, estetik falan okumadım. kendimce düşündüm.

son noktada verdiğim karar şu. bizim fabrikada adamlar var, izliyorum ben bunları. bir tanesi lise mezunu mekatronik dehası. herif işlevsel robot yapıyor. sen gidiyorsun adamı çağırıyorsun, problemi anlatıyorsun. adam sana onu çözecek mekanik-elektronik ekipmanı yapıyor. ama nasıl yapıyor? kağıda kendisi çiziyor, onu catia'ya kendi aktarıyor. satın almalarını kendi yapıyor. adam sürekli plc, rulman vs. katalogları okuyor. yetmiyor hafta sonu geliyor fabrikaya çalışıyor. ama samimiyetle yapıyor herif bu işi. bildiğin aşkla, şevkle yapıyor. yaptığı ekipmanı çağırıp birilerine gösteriyor. işi bilenlerden övgü ve yorum almak hoşuna gidiyor.

olm bak samimiyetle söylüyorum ben bu adamın şevkini kendiminkinden ayıramıyorum şu anda. ben nasıl yazınsal hadiseye büyük bir tutkuyla bağlıysam bu adam da ekipman yapmaya öyle bağlı. bence adı sanat ya da değil bu herifle benim yapmaya çalıştığımız şey de, bu şeyin kaynağı da sebebi de çok benzer birbirine.

sanat, tüketim, endüstri. bu düttürülere kafamı takmadan gördüğümü söylüyorum ben sana. bana bilet sattın mı? paramı aldın mı benim filmi göstermek için? bitti, ürün oldun sen de. öyle veya böyle oldun. sanat nedir ne değildir, düşünmeyi çoktan bıraktım ben ama işlevi olan şeyler yapıyor herkes. o adam ekipman yapıyor, sen film yapıyorsun.hangi işlevin daha kutsal olduğuna kim karar verecek?

sonuçta bergman'ın mı insanlığa daha çok hayrı dokundu, yoksa kırmızı mercimeği kaynatıp çorba yapmayı akıl eden adamın mı? kim cevap verecek buna?

 
Gönderildi : 14/10/2010 7:59 pm
(@sickman)
Gönderi: 0
 

Kırmızı mercimek candır be.

www.fadeoutstudios.com - www.soberworks.ist - www.budabi.tv

 
Gönderildi : 15/10/2010 12:18 am
(@gorkem)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

sonuçta bergman'ın mı insanlığa daha çok hayrı dokundu, yoksa kırmızı mercimeği kaynatıp çorba yapmayı akıl eden adamın mı? kim cevap verecek buna?

Bu gerçekten çok baba soruymuş.
Bence bu soruya ve kast ettiklerine şöyle bakmak lazım.
Sanat bana göre, gerçek sanatseverler için bildiğin besindir. Gıdadır. Mercimektir. Ekmektir, sudur.
Beni bu kişiliğim, eğitimim, algılarım, zevklerimle alıp sanatın tamamen yasak olduğu bir ülkeye götürüp trilyonlar verin, şerefsizim şu anki gibi kıt kanaat geçinmeye razı olarak şimdiki yaşamıma dönerim. Bunu tüm samimiyetimle söylüyorum. İşte bu mercimektir toker, yalan mı abi?

Ama, bunu kabul etmenin bir gerekliliği var. O da şu: Herkesin sanattan beslenmesinin, sanata bakışının farklı olduğun kabul etme. Yani ortak, kitlelerce kabul görmüş sanat algısını dayatmama. Kalkıp ta "Kubrick'i sevmiyormuusn? sen sinemadan anlamıyorsun,i geber!" dememek.

Bakın örnek vereceğim. Michael Jackson'ı en az 5 kez rüyamda gördüm ben. Öldürüğünden bugüne onun için en az 10 kez ağladım. Şaka değil bu. Man in the Mirror benim için bir sanat eseridir. Earth Song, Scream.... BEn bunlardan, insanın mercimekten beslendiği gibi beslendim. Hep söylerim, intihar etmeye niyetlensem ben, o an bana zorla Salif Keita'nın Tomorrow'unu dinletseniz intihar falan edemem. Birsürü sanatsal üretim var bende cidden hayat sevinci hissi doğuran. Ha, bu hissi kimi Nihat Doğan'dan alır, kimi Da Vinci'den kimi Müslüm Gürses'ten, kimi Michael Haneke'den. Dali'den, Beethoven'dan, Mimar Sinan'dan, Aşık Veysel'den.... Fark etmez. Yeterki insan, kendisini hayata bağlayan şeyleri özetleyebilen herhangi bir şeyi görsün, duysun, hissetsin.

Bu mercimektir....

Bu olmadan yaşayamayan insanlar vardır. Bu nedenle Persona'yı çeken adam belki de mercimeği kullanımımıza sunan adam kadar değerlidir. Eğer bunu geçrekten kalbinizde hissediyorsanız. Ama işte bu "sanattan anlayan adam" klişesi öylesine sömürüldü, "bak ben sanattan anlarım, hadi bana ver bu gece!" malzemesine dönüştü ki anlamsızlaştı. Ve illa "entel dantel" platformalara taşındı. Bir sergide bir tabloya bakıp gözleri dolan adam enteldir. Kubrick seven adam enteldir. Hayır abi.... Her ama her türlü "sanatsal malzemeyle üretilmiş üründen etkilenen adam" enteldir. Çünkü basit de olsa, eğitilmemişte olsa o adamın içinde biryerlerde sanatın dilini algılayabilecek bir çip vardır. Bu anlamda Beethoven'ın Fazıl Say'ın zihninde yarattığı patlama ile Müslüm Gürses'in tamirci çırağı Tayyar'ın zihninde yarattığı patlama aynı şeydir. Bu bir beslenmedir. Kimin hangi sanatsal malzemeden nasıl besleneceğini kısıtlayıp bir kılıfa sokmaya çalışmaıdğımız sürece sanat zaten bir besindir. Gerçek sanatsever sevdiği şeyden beslenir.

Beslendiği şey de mercimeğin ta kendisidir....

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 10/11/2010 7:30 pm
(@hegel)
Gönderi: 0
 

Sanatsever, bu sevgisini sanat ile kendi arasına koyduğu ölçüde objektiflikten subjektifliğe doğru kayar. Araya daha pek çok yanıltıcı ögeler girerek, -reklam, sanatçının şöhreti, vs.- kişinin doğru görüşünü bozar. Sanat tarihi diye bir kavram var. Onun dibine kadar inip orada uzun bir süre kaldıktan sonra yüzeye çıkmak lazım ki, dosdoğru tespitlerde bulunabilelim. Bu yüzden kişisel beğeniler çok da önemsenmemelidir bence. Evet; her eser için aydınlatılmaya, bir kılavuza ihtiyacımız var. Bu bilgiyi aldıktan sonra istediğimizi düşünmekte serbestiz.

Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer

http://kalemoynatanileayoynatannbulutuuyer.blogspot.com.tr

 
Gönderildi : 10/11/2010 7:59 pm
(@sickman)
Gönderi: 0
 

İsteyen sanat tarihi sinema tarihinin dibine iner de herkes için böyle bir zorunluluk yok. Tamam aynı şeyi ben de müzik için söyleyebilirim, müzik tarihini en azından popüler tarihini bilmeden bir müzik zevki oluşturmak çok zor. Ama biri çıkıp da bu Pink Floyd da götüm gibi grup deyince ben "ha olabilir ya" diyorum. Bence saf şekilde fikrini söyleyen adamla, işin inciğini boncuğunu bilen adamın görüşleri aynı ölçüde değerli bir yerde. Herkes bilmek zorunda değil, bilince doğru görüş bozuluyor bazen hatta. Ama onun da zevki ayrı.

www.fadeoutstudios.com - www.soberworks.ist - www.budabi.tv

 
Gönderildi : 10/11/2010 8:18 pm
(@hegel)
Gönderi: 0
 

En azından Uğur Mumcu'nun dediği gibi, "bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmasın".

Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer

http://kalemoynatanileayoynatannbulutuuyer.blogspot.com.tr

 
Gönderildi : 10/11/2010 8:42 pm
 HHK
(@hhk)
Gönderi: 0
 

Denilmek istenen ortada. Ben de olaya basit bir yaklaşım getirerek, Bergman'ın yaptığının, yukarda verileni karşılaştırmalı örnek kütleden sıyrıldığı tarafı sorgulayayım.

Kırmızı mercimeği kaynatıp çorba yapmak; o dönemde herşeyi suya atıp altına da ateşi vermek modaydı. Bir çok insan farklı yerlerde, farklı şeyleri bazen içme suyuna, bazen karpuz suyuna koymayı denerdi. Yani yemek dünyasında yeni bir şeyler yapmak, keşfetmek belki de zarüri olarak içsel bir arzdır. Geçmişte olduğuna yakın seviyede bugün de deneniyor.

Sinemada yeni bir şey ya da sanatta yeni bir şey yapmak. Alışılagelmişliğe yenilik eklemek. Bana göre sanatın kendi içindeki ve dışa vurduğu devrimler kendinden başka hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Sanatın devrimsel gücü, kendini ve toplumu nasıl yenilediğini Rönesansta görebiliriz.

Bunu kırmızı mercimekte göremiyorum. ha denilmek istenen aslında gerçek anlamda bunla ilgili olmadığını ilk cümlede değinmeye çalışmıştım. Ben buna başka karşılaştırmalar sunmak istiyorum.

oku bulan adam, Amerika'yı bulan adam, barutu bulan adam... bundan daha etkileyici icat ve keşiflerde örneklendirilebilir. Bunlar toplumları etkileyen sonuçlar doğurmuştur; Rönesans da yukarda değindiğim gibi toplumu etkilemiştir. Varsayımlar arasında sanatsal kritikler ile diğer kritikleri karşılaştırmalı ve hangisi daha hayırlı olarak sonuçlandırmak benim beceremediğim bir düşünce yetisi.

Bence sinemadaki olaylar bu tip olgularla karşılaştırılması ya da hangisi daha hayırlı iş yaptı sözleri pek fazla ilişkili gereçler olmuyor. Bergman'ın yaptığı hayrı gene sinemanın-sanatın kendi etkisinde sınayabilmeliyiz.

- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)

 
Gönderildi : 10/11/2010 9:34 pm
(@szgnakr)
Gönderi: 52
 

abi herkes ne kadar gaddar olmuş ya bahsettiğiniz şeyin "sinema" olduğunun farkında mısınız ? emeğin kriter olarak algılanması gerekmezmiş fln abi burada hiç kimse sinan çetin yada altıoklar değil yani öyle yorumlar varki adam resmen kardan gişeden falan bahsediyo 🙂 Abi amerikan sinemasını yorumlamıyorsunuz Türk Sineması çatısı altında yorum yapsak daha mantıklı olacak bence... Bir filmin eğer b.k gibi paranın içinde yüzmüyorsanız ne kadar büyük sıkıntılarla yapıldığından haberiniz yok mu sanki ? Yani tabiki çok emek harcansa da film kötü olabilir ama siz o emeği nasıl yok sayarsınız ki ?? ayrıca kötü film olmadan iyi film olmaz ki... Hanginiz ilk filminde harikalar yarattı ?? Kötü olmalı ilk filmler hemde emek harcanarak kötü ve buna saygı gösterilmeli emeğini nasıl harcadığını görmeli iyi işler yapabilmek için... Tabiki kötü bir film çıkarmış bi adam ama ben buna çok emek harcadım en çok ben emek harcadım en güzel benim filmim diyemez. Ama bizlerde adamın karşısına geçipte kendisini "Para Babası Yapımcılar" 'ın yerine koyup vay efendim emekle alası yok sonuç önemli para kazanamazsa olmaz falan geyikleri yapamayız yapmamalıyız.. bence 🙂

 
Gönderildi : 10/11/2010 10:00 pm
(@sickman)
Gönderi: 0
 

Kârdan gişeden bahsetmeyeceğiz de neyden bahsedeceğiz. Çok mu tuhaf para konuşmak anlamıyorum ki. Ne zorluklarla çekiliyor filmler bilmem ne, şikayet ediyorsa çekmesin o zaman. Kimin ne zorluklarla yaptığı kimseyi bağlamaz. Ortaya koyduğunuz şey iyi mi kötü mü ona bakar. Sinan Çetin ve Mustafa Altıoklar burada değil evet ama bu demek değil ki burada uzun metraj çekmiş yönetmen yok. Farklı tarzlarda çekmiş 4 kişiyi ben tanıyorum birininki aksilik olmazsa bu sezon vizyona girecek. Siz de yönetmen olmak istiyorsanız çıtanızı yüksek tutun, kârdan gişeden konuşmaktan korkmayın. İşin doğası bu.

www.fadeoutstudios.com - www.soberworks.ist - www.budabi.tv

 
Gönderildi : 11/11/2010 10:49 am
(@toker)
Gönderi: 0
 

ya abi aslında benim demek istediğim çok da derin, anlamlı bir şey değildi. herkesin bir şeye yeteneği var. kiminin sanata, kiminin spora, kiminin mühendisliğe, kiminin bilime vs. bakın ben mühendisler aleminde yaşıyorum. bu adamların da sanat s.kinde değil çok afedersin. ama ben çıkıp sanatla mühendisliği kıyaslasam, kimse demez ki bana "lan sen nasıl bir insansın, sanatla mühendisliği nasıl bir tutarsın, mühendislik şöyle yüce, böyle kutsal." aynı şey spor için de geçerli. sporcu da demez. ama bu sanat camiasında böyle bir şey var arkadaş. bana sorsan hepsi bir ama. allah herkese bir yetenek vermiş. bunun biri öbürüne baskın değil ki.

yani yanlış anlaşılmasın ben demek istemedim ki mercimeği bulmak çok daha süper. ben dedim ki hangisi daha süper? görkem de en fazla şu noktaya varabilmiş yazdıklarıyla: film de mercimek kadar süper. yani aynı yere çıkmış yazdıkları.

dolayısıyla nasıl ki bir sporcu kolay yetişmiyor, bir bilim adamı kolay yetişmiyor ama s.çıp batırdığı zaman adamları yerle yeksan ediyoruz. bir tanesi de çıkıp emek memek diyince daha bir sert vuruyoruz. sanat da aynı kategoride benim için. emek memek bilmem hacı, olmamış der geçerim. hatta bazen söverim bile.

 
Gönderildi : 11/11/2010 11:21 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Bu anlamda fikirlerine had safhada katılıyorum Toker.
Şöyleki hatta:
Sanatçı tayfada kesinlikle arkası/tabanı olmayan bir burnu büyüklük, bir "ben bilirim"cilik, kendisi özel hissetme yaklaşımı var. Yani sanata yatkın kişinin, yatkın olmayanlara göre üstün olduğu bir taraf vardır, o ayrı. Ama nedense bunun dışındaki kaynaklardan beslenerek entelektüel kesim kendine paye biçer, havalara girer. Buradan hareketle, burada konuştuğumuz anlamda çok iyi bir marangozla Beethoven aslında aynı değerde kişilerdir. Yani emek, yetenek, insana sağlanan fayda bağlamında ikisi de değerlidir. İşini iyi yapan bir amele, işini iyi yapmayan bir başbakandan daha değerlidir aslında. YAni aslında en ama en değerli insan, tanrının verdiği yeteneği uyguladığı işini, mesleğini bir adım ileriye götüren kişidir. Örneğin yiyecek üretmenin başka verimli bir yolunu fark eden çiftçi, sayısız sanatçıdan/sanatçımsıdan değerlidir. Birinin marangozluğa yeteneği 10 birim iyiyse diğerinin müziğe yeteneği 9 birim iyiyse o marangoz o müzisyenden daha değerlidir. Varsın tüm kızları müzisyen götürsün, yalan bir karizma o. Ve bu yalancılık (haklısın yani) sanatçı tayfada en yüksek miktardadır. Sporcularda da gereksiz bir hava vardır, sanatçı tayfada olduğu kadar olmasa da. Ama yetenek ve bu yeteneği bir halta yarar hale getirmek için kaçınılmaz olan çalışma, mecra farkı gözetmeksizin değerlidir.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 12/11/2010 12:53 am
(@gorkem)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Evet arkadaşlar....
Sanırım artık bu anketten net bir sonuç çıktı.
"Emeğe saygı duyun!" söyleminin çoğumuz tarafından klişe bir söylem ve aslında romantik bir trip olarak kabul edildiğini belgelemiş gibi olduk.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 23/11/2010 2:25 pm
 HHK
(@hhk)
Gönderi: 0
 

Ankette herhangi bir işaretleme yapmadım ve doğal olarak, seçenekler arasındaki sayısal oranları göremiyorum. Sayısal oranları gören, buraya yazabilir mi?

Daha önceden 4. seçenek babında dediğim ise;
Film üzerine kritik yaparken "harcanan emek" kriter değildir.

- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)

 
Gönderildi : 23/11/2010 2:52 pm
(@ercane)
Gönderi: 0
 

Sinemada "Emeğe saygı" yaklaşımı üzerine fikriniz?
1- Film kötü olsa da en azından harcanan emeğe saygı duyarım. 23% [ 7 ]
2- Film iyi olduğu sürece harcanan emek saygıyı hak eder. 23% [ 7 ]
3- Bence verilen emeğin konuyla hiçbir ilgisi yoktur. Çünkü "Emeğe saygı" diye birşey yoktur, bu fikir saçmadır. 55% [ 17 ]

 
Gönderildi : 23/11/2010 4:06 pm
Sayfa 3 / 4
Paylaş: