Forum

"Kötü sinemacı...
 

"Kötü sinemacı"nın "İyi sinemacı"ya zararı....

7 Gönderi
5 Üyeler
0 Reactions
2,318 Görüntüleme
(@gorkem)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

(Okuyacağınız hali, metnin, bayağı bayağı kısalttığım halidir. Kopukluklar algılarsanız sebep odur.... )

Sinemanın görsel bir sanat olduğunu falan belirtmek artık yüz yıllık klişeler başlığı altına girdi belki ama bu öyle bir klişe ki kullan kullan bitmiyor.

Evet, sinema görsel bir sanat. Bir zamanlar Chaplin’in (hatta Richard Attenborough çektiği, onun biyografisi olan Chaplin’de de, bu konuya özel bir sahne ayrılmış olduğu gibi) “Sinema asla sesli olmayacak” demesi ve bundan birkaç yıl sonra sesli sinemada da başarılı olmayı başarabilmesini bir kenara atarsak gerçekten sesin sinemaya girmesinin bir fayda mı yoksa zarar mı getirdiği konusu kafaları kurcalamalı…. Kurcalıyor gibi değil ama kurcalamalı!

Çünkü, (sinemaya azcık kafa yoranlar olaraktan) biz istediğimizi söyleyelim, ses, sinemacıları tembelleştirmiş durumda. Çünkü sinemanın görsel bir sanat olduğunun dillendirilmesi bayağı bir yalanlaştı. İki tane salağı karşı karşıya oturtup, konuşturup her şeyi anlattırmak varken yönetmen neden olan biteni görsel çabalarla anlatsın ki?

Sinema görsel bir sanat ama görsellik dediğimiz şeyle bir anlam yaratmak hala daha zor. Sessiz sinemada zor değildi çünkü tek seçenekti. Artık diğer seçenek (iki salak….) var olduğundan birinci seçeneği seçmemek gayet anlaşılır, hatta “fark edilmez” olmuş durumda.

İşte bir sinemacı, yetenek, beceri, zaman, bütçe, enerji gibi kıstaslar dahilinde ne kadar donanımlı ise o kadar “sinema görsel bir sanattır” klişesini yaşatmaya çalışıyor. Ama çok ama çok az sinemacı tüm bu kıstaslar dahilinde yeterince donanımlı. Herhangi bir açıdan yetersizlik söz konusu olduğu anda iki salak devreye giriyor.

Ve böylece, halka her şeyi en kısa, öz, net ve gerçek bir devrim teşkil edercesine, kesinlikle “evrensel” biçimde anlatmak için, gerçek sanatçılar tarafından keşfedilen bir dil, artık konuşulmaz hale gelmiş durumda.

Artık sinema ya da film dendiğinde akla iki salak (Bu iki salak mecazını, tamamen sinemasal görsel anlatım yerine daha basitçe icra edilebilen ama temelde adi’ce olduğu da su götürmez olan anlatım yöntemlerinin özeti olarak kullanıyorum) geliyor. Kimse sinemanın görsel bir sanat olduğu gerçeğini sırtlanmak, yaşatmak zorunda değil. Çünkü yıllar yılı iki salağa yeterince alışmış olan sinemasever, sinemayı yaratanların diline ihtiyaç duymaz hale gelmiş durumda. Halk için keşfedilmiş olan dil artık halk için gereksiz hale gelmiş durumda. Artık sinema filmi denince, her şeyin kelimelerle (bir salağa anlatır gibi) anlatılıyor. Ve bu artık normal hale geldi.

İşte tüm bu gerçeği kabullenmemekte direnen, nesli tükenmekte olan birkaç sanatçı da artık istediği kadar poposunu yırtsın…. Artık onların görsel güçlerine ihtiyaç kalmadı.

Garip bir benzetme olmasın ama neredeyse tam karşılığı verdiğinden (ve tabi şu an aklıma geldiğinden) kullanacağım: Dark Knight gösterime girdikten 8 saniye sonra 6783 kişinin facebook profili Joker oldu. Günlerce, haftalarca joker aşşa, joker yukarı. Hızlısınız be kardeşler, helal olsun. Şimdi bir arkadaş “Joker harika bir karakter abi” dese çok geç kalmış olur. Örneğin benim, şu son 2 aydır beynim patlarcasına Joker okuyor olmam, “İnsanı öldürmeyen şey, onu tuhaflaştırır” söylemini sinema tarihine geçercesine değerli bulmam, filmi ve özellikle Joker’i 10 kez daha izlemiş olmam kimin umurunda olur ki? 6783 kişi zaten Joker’i üstlendi, sırtlandı.

İyi de şimdi nerde o arkadaşlar? Hadi gelseler ya…. İnsanı öldürmeyen şeyin, onu tuhaflaştırmasının filmdeki, hayatlarımızdaki yerini, “farklı olanın toplumdaki anlamı” hatta “Tim Burton (Batman’in sinemadaki ilk yaratıcısı olarak yani) gibi bir dehanın, farklı olana aşkının bu söylem ile ne tür bir ilişki kuruyor olabileceği” gibi konuları konuşsak ya? O 6783 aslan parçası bu konuları 8 saniyede çözmüştü yanlış hatırlamıyorsam. Artık konuşmaya gerek yok. Bu nedenle de konuşamıyoruz işte….

İşte her yıl 4 milyar insanın cebinden 10 milyar dolar para çeken bir tanker sinemacı nasıl olur da sinema denen dili, sanatı temsil eder? Eder…. 6783 Joker hayranı Joker’i nasıl temsil ediyor ise bir tanker öküz sinemacı da, sinema sanatını temsil eder. Çünkü zoru başarmaktansa, kolay yoldan “zoru yapmış gibi görünmek” her zaman daha kârlıdır. Madem profilin Jokerdir, madem 12 tane filmin vardır, sen onu temsil edersin arkadaş…. Konu kapanmıştır.

Ne gerek var Oliver Stone’un muhteşem kurgusuna? Ne gerek var Hitchcock’un enfes kamerasına? Ne gerek var Haneke’nin delirtici şoklarına? Ne gerek var Buster Keaton’ın donuk suratına? Ne gerek var Tarkovski’nin eşsiz dinginliğine? Ve ne gerek var Algelopoulos’un dakikalar süren plan/sekanslarına?

Herhangi bir değeri/önemi, geniş kitlelere temsil edenler hemen her zaman o alanın kepazeleri olmuştur. (Yine şimdi aklıma gelen bir başka gerçek gösterge: Sahte bilim her zaman gerçek bilimden daha fazla ilgi çekmiş ve ilgilenici bulmuştur) İnsanları, Spielberg, James Cameron gibi gerçek dehalara sırf çevirip sıkıcı, b.ktan sanat filmlerine yönelten şey, onların yaptıklarını öküzce yapan Michael Bay, Roland Emerich gibi kerestelerdir. Artık “efektli film” diyince akla Spielberg gelmez, Roland gelir. Aşk temalı filmi deyince kimse Woddy Allen’ı, Almodovar’ı bilmez. Tom Hansk’li, Meg Ryan’lı +6 yaş grubuna romantik komediler gelir akla. Korku diyince kimse Murnau’yu, Dario Argento’yu….. Neyse…. Uzatmayayım…. Örnek çok fazla.

Günümüzde sinemayı tanımlayanlar, sinema sanatının yüz karalarıdır. Sinemanın gerçek malzemesi olan görsel anlatım, geniş kitleleri aynı hislerle yoğurmak için gerçek sanatçılarca (Eisenstein, Chaplin, Keaton, Fritz Lang, Murnau ……) yaratılan bir dildir ama artık gereksizdir. Çünkü kötü sinemacılar, iyi sinemacıları silip atmıştır. Çünkü iyi sinemacıların sinematografilerine, sanatçılıklarına, entelektüelliklerine, yaratıcılıklarına ihtiyaç/gerek kalmamıştır….

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 01/10/2011 6:32 am
(@admin)
Gönderi: 0
Admin
 

(Konuyu bölmeden ek bir düzeltme. Batman'i beyazperdeye ilk Tim Burton taşımamıştır. http://www.imdb.com/title/tt0060153/ " onclick="window.open(this.href);return false;) şimdi devam.

 
Gönderildi : 01/10/2011 4:48 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

(Konuyu bölmeden ek bir düzeltme. Batman'i beyazperdeye ilk Tim Burton taşımamıştır. http://www.imdb.com/title/tt0060153/ " onclick="window.open(this.href);return false;) şimdi devam.

Yanılıyorsun kankim, bu verdiğin link tv dizisinin sinema uyarlamasıdır. Çİzgiromanların değil yani. Bildiğimiz Batman'la ilgisi yoktur. KOmedi ve parodidir. Çizgi romanlardaki Batman'i sinemaya uyarlayan ilk isim Burton'dur. Hoş, öyle olmasa da Batman ruhu Burton'ın genel tarzıyla bayağı uyumludur, bilirsin.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 01/10/2011 9:15 pm
(@karatasa)
Gönderi: 0
 

Durun siz kardeşsiniz; http://www.imdb.com/character/ch0000177/filmotype#main " onclick="window.open(this.href);return false;

PS. Batmanin amina koyyım size bişi olmasın.

 
Gönderildi : 01/10/2011 10:55 pm
(@tolga-depo)
Gönderi: 0
 

Yazının epeyi kısaltılmış olduğu belli. İki salaklı filmlerden Emmerich'e nasıl geldi mevzu anlaşılmıyor. Her konuya değinilip hiç birşey anlatmayan bir yazı olmuş. Kötü sinemacıların filmlerini her hafta tekrar tekrar vizyona sokup iyi sinemacıların filmlerini gömmüyorlar ki, ortada ne haksızlık var anlamadım. Ayrıca iyi sinemacı - kötü sinemacı tanımı seyirciye, eleştirmene, tüccara göre o kadar izafi ki. 6783 Joker fanatiği ise Nolan'ın sinemacılığla değil, oyuncuyla ve sanat yönetimindeki başarıyla alakalı. Ve neden 2012 kötü sinemacının eseri, Avatar iyi sinemacının eseri sayılmıştır merak ettim doğrusu.

 
Gönderildi : 02/10/2011 7:22 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

İki salaklı filmlerden Emmerich'e nasıl geldi mevzu anlaşılmıyor.

İki salaklı olarak özetlediğim filmleri üreten adamlar, bahsettiğim, sinemanın meramını görsel olarak anlatması gereklilği, iki tane salağı konuşturarak anlatanlardır. İşte izleyici de, daha zor olan görsel anlatım yöntemlerini kullanmaktansa iki salağı kullananlara alıştığından, olması gerekeni yapanları önemsememeye başlamıştır. Yani bu yönetmenler, sinema sanatını kısırlaştırmıştır. Roland'la ilgisi de şu: Roland'da, efekt teknolojisini kısırlaştıran isimlerdendir. Filmlerini tamamen efekt denen şeye dayandırmış, kötü filmlerde devasa efektler kullanmış ve efekt kullanan ama aslında harika yönetmen olan tiplerin de işlerini değersizleştirme gibi bir etkide bulunmuştur. Bağlantı burada....

Kötü sinemacıların filmlerini her hafta tekrar tekrar vizyona sokup iyi sinemacıların filmlerini gömmüyorlar ki, ortada ne haksızlık var anlamadım.

Haksızlık şurada: sen kalkıp örneğin, enfes bir "rüzgarlı havada denize bakıp sigara içen ve içtiği sigaradan birşey anlamayan adam filmi" yaparsın. Ve enfes yaparsın. Başka bir sürü adam gelir, aynı "görünüme sahip" başka bir sürü salak film yapar. Senin enfes filmin o arada kaybolur. Çünkü, o sınıf filmler (genel izleyici kitlesi, filmleri aslında var olmayan sınıflar altında tasnif etmeyi sever. KOnforludur çünkü. Efektli film, dövüşlü film, uzaylı film falan gibi) dahilinde anılır senin filmin. BUna o kadar çok örnek verebiliriz ki. Sen bir kısa film çekeceksindir, film, karakterin uyanmasıyla başlaması en iyi giriştir. Ama sen bunu kullanamazsın. Çünkü çok fazla kısacı, hiç gerekmediği halde, sırf birilerinin iyi kullandığını gördüğü için bir çuval "uykusundan uyanan adamla başlayan film" yapmıştır.
Ayrıca iyi sinemacı - kötü sinemacı tanımı seyirciye, eleştirmene, tüccara göre o kadar izafi ki.

Benim yazımın odaklanmaya çalıştığı mesele bağlamında iyi sinemacı, olması gerektiği gibi, meramını görsel dille anlatan ya da en azından bunu yapmaya çalışan sinemacı anlamında.
6783 Joker fanatiği ise Nolan'ın sinemacılığla değil, oyuncuyla ve sanat yönetimindeki başarıyla alakalı.

Ben zaten NOlan'ın sinemacılığını, Ladger'ın performansını, filmin sanat yönetimini falan kast etmedim. Joker, çok ama çok dolu bir karakter. Millet ise, o doluluğun "D"sini bile anlamadan JOker'i sahiplendi. BAsit örnek: Sen bir film yaparsın. Fİlmde sanat sevgisinin bazen insanın hayatının yegane anlamı olduğunu anlatırsın. Delicesine dolu, delicesine anlamlı bir film yaparsın. Sen filmi gösterdikten 10 saniye sonra insanlar senin filmindeki bayan karakterin ağladığı sahnedeki performansını konuşmaya ve senin "şevimli kızları en iyi ağlatabilen yönetmen" olarak ilan ederler ve açtığın başlıkta 15 sayfa doyunca sinema tarihindkei ağlayan şirin kızlar konuşulur. Aradan 1 ay geçer, başlık arkalara düşer. Senin filminin o aslanlar gibi içeriği hiç konuşulmadan, incelenmeden kalır. Tamam, filmin sevilir, senden söz edilir ama sen ne anlatmışsındır, millet neye takılmıştır. Sonuç: Yazıktır....
Ve neden 2012 kötü sinemacının eseri, Avatar iyi sinemacının eseri sayılmıştır merak ettim doğrusu.

Çünkü 2012'nin içindeki efektleri çıkar geriye hiçbirşey kalmaz. Ama Avatar'ın efektlerini çıkar (Yani herşeyi gerçek ormanda falan çek) ortada yine, en azından görsel olarak çok iyi bir film vardır. Gayet basit....

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 04/10/2011 7:55 pm
(@halostendap)
Gönderi: 0
 

Görkem,
yine yataktan kalkmayla ilgili çokca film yapıldı diye artık kullanamayacağınızı yazmışsınız.
ben de kısa film izleyeli bunun çok kullanıldığını, çoğunun da sıkıcı olduğunu gördüm ama sonra yine sabah yataktan kalkan başka bir kısa film çok hoşuma gitti.
(konusu da anlatımı da çok güzeldi, belki siz de izlemişsinizdir, karşı iş yerindeki çalışan kadınla pencereden pencereye; kağıtlara yazarak iletişime geçip hayatındaki tek düzelikten kurtulan adam)

yani demek istediğim önyargılı olmamak lazım, başkalarının çokça kullanıp içine ettiği temaları, planları, siz çok güzel çekip aradan sıyrılabilirsiniz, bence...

insta https://www.instagram.com/morehalityalcin

 
Gönderildi : 19/03/2012 8:00 pm
Paylaş: