Forum

Kime Film Yapmak - ...
 

Kime Film Yapmak - Kimlerden Etkilenmek

21 Gönderi
10 Üyeler
0 Reactions
4,719 Görüntüleme
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Ne zamandan beridir sizlere sormayı planladığım, konu hakkındaki şekillenen son fikirlerimi paylaşmak istediğim bir konu bu. Farklı başlıklarda ve ortamlarda bu konuyla ilgili fikirlerimizi zaten beyan ettik ama sanırım bu konunun toplu olarak tartışıldığı bir başlık yok. O halde hem kendi fikirlerime sizlerin fikirleri üzerinden dışarıdan bakabilmek adına, hem de sizlerin bu konuda neler düşündüğünüzü görebilmek adına böyle bir başlığın uygun olacağını düşündüm.

Bu konuyla ilgili fikirlerimi, geçenlerde Erçin bir başlıkta yapmış olduğu sınıflandırma üzerine geliştirmek istiyorum. Erçin'in sınıflandırmasına bakmak ve onu geliştirmek istiyorum. Bir takım sınıflandırmalar kullanacağım, bunlara net sınırlı şeyler olarak bakmayıp, sınıflandırmaları sadece derdimi daha rahat anlatabilmek için yaptığımı anlarsak biraz daha sempatik bakabiliriz gibime geliyor. Erçin şöyle demiş:

Benim için üç farklı seyirci var:

Birinci seyirci, hazıra alıştırılmış bir popüler izleyici, hayal etmez illaki sen ettireceksin, kısacası onu memnun edebilmek için hazırdan vereceksin ancak öyle memnun olurlar.

İkinci izleyici, biraz daha sinemanın farkında, arayış içinde, hayal gücü kuvvetli, onlara güzel sürprizler hazırlayacaksın ve keşfettikçe haz alacaklar.

Üçüncü izleyici; artık tamamen filmlerle yaşıyor haldedir, hayal gücü senin tahmin ettiğinden daha ötededir kısacası yaptığın her şeyi farkedecektir, usta olmuştur, ha onları memnun etmek çok zordur, ama bunu deneyeceksin, onlar için çok fazla kafa yoracaksın.

Benim için de aynı kelimelerle ifade etmesem de benzer bir sınıflandırma var.

Birinci seyirci tipi, sinemayı daha çok basit bir tüketim aracı olarak görüp, kendisini düşündürmek bir yana kendisini düşünmekten uzaklaştıran "sadece" keyif veren filmleri tercih eden seyirci.

İkinci seyirci tipi, sinemaya dair kuramsal bir bilgi sahibi olmamasına rağmen fazlaca film izleyip, sinemaya önem veriyor olmasından kaynaklı belli bir bakış geliştirebilmiş seyircidir.

Üçüncü seyirci tipi ise, sinemaya kuramsal olarak ilgi duyan, akımlar ile haşır neşir, bir filmi birçok açıdan ele alıp ona belli kriterler çerçevesinde bakan seyircidir.

(Bu sınıflandırmalar şu andan itibaren 1,2,3 olarak adlandırılacaklar)

Fakat çok önemli bir şey belirtmek gerekiyor burada:
Bunlar keskin ve net sınırlarla ayrılmaz. Bir seyirci aynı zamanda üç seyirci tipinin özelliklerini de içinde barındırabileceği gibi, 1-2, 2-3 'ün geçiş alanalarında da yer alabilir. (Şahsen kendimi 2-3 arasında görüyor fakat zaman zaman bazı filmlere 1'deki gibi yaklaşıyorum.)

Bu sınıflandırmalar dahilinde kime film yapıyorum diye soruyorum kendime. Erçin bunların üçüne birden film yapabilmek gerekliliğini belirtmiş. Kısmen katılıyorum. Katılmadığım kısım ise 1'e film yapmak noktası. Ben şahsen 1'e film yapmanın, 1'i etkileyecek öğeleri filmin içine koymamak gerektiğini, bunun sinemayı bir tüketim alanına hapsedeceğini düşündüğümden doğru olmadığını düşünüyorum. Fakat amaç 1'i dışlamak değil, hele ki toplumun büyük çoğunluğunu oluşturduğu düşünülürse. Amaç bir şekilde gerekli soru ve öğeleri kullanarak 1'dekileri 2'ye çekebilmek. Yani Recep İvedik filmini çekerken, bu filmi 1-2 arasında kurgulamak, sadece 1'e hapsetmek değil. Tüm bunları hesaba katarak şunu söyleyebilirim:

Amacım 1-2, 2-3, 3 'ün tamamına farklı noktalardan da olsa hitap edebilecek filmler yapabilmek gibi duruyor şu anda.
(Olaya bu şekilde yaklaşan yönetmenlerden, Woody Allen, Kevin Smith, Lucas, Copolla, Tim Burton, David Fincher, Hitchcock, kısmen Scorcese aklıma gelen ilk örnekler)

Diğer soruya, yani kimlerden etkilenmek sorusuna geçerken bir önemli noktayı hemen vurgulayalım:

Şahsen sadece 1-2, 2-3, 3 film yapan yönetmenleri sevip onları değerli bulmuyorum. Aksine böyle geniş bir alana film yapmak amacında olan bir filmcinin, 1-2, 2-3, 3 alanında ayrı ayrı olarak tanımlanan yönetmenlerin hepsinden faydalanması gerektiğini düşünüyorum.

Bu durumda şahsen her katagoriye hangi yönetmenleri yerleştirdiğimi belirtmeliyim, bu katagoriler içerisinde sevdiklerim olabileceği gibi sevmediklerim de olacak. Fakat sevip sevmeme etkilenmeyi benim için değiştirmiyor, çünkü her filmden kapılabilecek bir şeyler olduğuna inanıyorum. Ayrıca şu da ayrı bir sorun:
Benim için 1'de olan birisi başkası için 3'te olabilir, bu da işin öznel noktası olacak. Ama başta dediğim gibi, bu sınıflandırmalar sadece derdimi daha iyi anlatabilmek için kullandığım esneyebilir sınıflandırmalar. Belki de daha rahat bir tartışma ortamı sağlayabilirler diye düşünmemin bir sonucudur.

1'i saymıyorum çünkü çok fazla var, rahatlıkla ayırdedilebilir filmler. Yalnızca 2 diye bir katagori oluşturmaksa çok zor. Geçişler beni biraz olsun kurtaracak.

1-2: Genel olarak (istisnalar elbette vardır) Hollywood ana akım filmleri, Spielberg (buna itiraz gelebilir ama bence son dönem filmleri genelde burada), Tarantino, Guy Ritchie, Robert Rodrigez, Çağan Irmak, Sinan Çetin, Mustafa Altıoklar,

2-3: Jim Jarmusch, Wim Wenders, Ken Loach, Kim-Ki Duk, Inarittu, Kusturica, Kitano, Kubrick, Lars von Trier, Sergio Leone, Kieslowski, Godard, Zeki Demirkubuz, Nuri Bilge Ceylan vs.

3: Bunlar ciddi kuramsal filmler yapan yönetmenleri içeriyor: Fellini, Tarkovski, Bergman (2-3'e yakın olan filmleri de vardır),, Antonioni (2-3'e yakın olan filmleri de vardır)

Bu ayırım birçoğunuza ciddi sorunlu gelecek. Bu gayet öznel olan konuların bellirli bir şema dahilinde anlatılmaya çalışılmasından kaynaklı genel bir sorun. Derdimi şematikleştirmeye çalıştım. Gelecek eleştiriler şemanın kendisine değil, içeriğine olursa daha rahat bir tartışma sürdürürüz gibi geliyor. Defalarca tekrarladığım gibi bunlar oldukça esnek sınıflandırmalardır.

 
Gönderildi : 13/06/2009 7:02 pm
(@baco)
Gönderi: 0
 

Başarının kesin bir yolu yoktur, ama başarısızlığın vardır; o da herkesi aynı anda memnun etmeye çalışmaktır...

- baço

 
Gönderildi : 13/06/2009 7:45 pm
(@ercin)
Gönderi: 0
 

Baco'nun dediği de doğru tabi ama, mesela Dövüş Kulübünü ele alalım, yukarıdaki yaklaşıma neredeyse birebir uyan bir film. Dünya üzerindeki tüm sinema seyircisi tarafından ilgiyle karşılanmış ve çok sevilmiştir. Keza Scorsese filmlerinin bir çoğu da böyledir, örnekler çoğaltılabilir.

1,2 ve 3 bir filmcinin yol haritası olmalı bence. Tabii akıllar karışabilir, çünkü ben çoğu zaman formüllere karşı olan bi adamım. Film çekerken iç güdülerle hareket edilmesi taraftarıyım, fakat senaryo aşamasında -kezzabın dediği gibi- belki 1'deki seyirci olmasa bile 2 ve 3 deki seyirci için mutlaka kafa yorulmalı. Ama bu asla bir formül haline dönüşmemeli. Tabi ki film yapmak bir kültürdür bir gelenektir ama asla formül değildir. Öyle olursa filme sinen samimiyetsizliği 1 deki seyirci anlamasa bile 2 ve 3 deki seyirci hisseder.

 
Gönderildi : 13/06/2009 8:12 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Şimdi Bahadır Abi iyi doğru diyorsun da, o zaman senin demene göre "Woody Allen, Kevin Smith, Lucas, Copolla, Tim Burton, David Fincher, Hitchcock, Scorcese " bunlar başaramamışlar bazı şeyleri. Tabi bunları benim dediğim gibi çok geniş zümrelere hitabedebilen yönetmenler olarak düşünmüyor olabilirsin.

Ayrıca Erçin formül dedin çok iyi oldu.
Kesinlikle katılıyorum. Bu kesinlikle içten gelerek yapılacak bir şey, varılacak bir sonuç.
Yoksa normalde 3 için film yapan birisi dur ulan biraz daha gişe yapsın deyip filmine farklı öğeler koymamalı.
Bu doğal bir sonuç ile gelişmeli. Gelişmezse de gelişmez zaten.

 
Gönderildi : 13/06/2009 8:38 pm
(@baco)
Gönderi: 0
 

Bu adamların herkesi memnun etmeye çalıştıklarını sanmıyorum. Sonuç olarak yaptıkları şey kitlelerce beğenilmiş olabilir ama sonuçta bir duruşları var. Ben sadece tribünlere oynamakla ilgili birşey dedim. Bizde çok yapılan birşey olduğundan.

- baço

 
Gönderildi : 13/06/2009 8:44 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Bu adamların herkesi memnun etmeye çalıştıklarını sanmıyorum. Sonuç olarak yaptıkları şey kitlelerce beğenilmiş olabilir ama sonuçta bir duruşları var. Ben sadece tribünlere oynamakla ilgili birşey dedim. Bizde çok yapılan birşey olduğundan.

Ha öyleyse tamam. Bunu derken tam senin dediğini kastettim:

Yoksa normalde 3 için film yapan birisi dur ulan biraz daha gişe yapsın deyip filmine farklı öğeler koymamalı.
Bu doğal bir sonuç ile gelişmeli. Gelişmezse de gelişmez zaten.

 
Gönderildi : 13/06/2009 9:34 pm
(@eraydinc)
Gönderi: 0
 

Çekilen şeyin kendisine has bir üslubu, ve yönetmeninde kendine ait bir duruşu olmalı.
Yani ben bir film izlerken, ''vay be düşünceye bak,vay be açıya bak,vay be etkiye bak''diyorsam o filme yönetmen elini sürmüş demektir 🙂

''Yönetmen sineması'' kavramının temelleride buna dayanır çoğukez. Senaryosunuda kendisi yazdıysa yönetmen (auteur ise ) zaten filme saygı duymam gerektiğini daha izlemeden anlıyorum.

Çok ince bir hat var şu sinema sektöründe...

Seyirciler 3e bölünmüş bende yönetmenleri 3e ayiriyım...

1.Parasal & maddi kaygı veya doğrudan bunu amaçlayanlar
2.Sanat yapmaya çalışanlar veya yapanlar ( Toplum için sanat )
3.Bu işi içgüdüsel olarak yapanlar ( Kendi için yapanlar,sanat için sanat )

eraydinc.com
vimeo.com/eraydinc

 
Gönderildi : 14/06/2009 12:45 am
(@sinemaninkurtadami)
Gönderi: 0
 

Kendin için yapacaksın. Açlıktan nefesin koksa bile kendin için yaşadığın gibi, kendin için yapacaksın filmini. O, seni anlatacak. Seni tatmin edecek. Katharsisi iliklerine kadar yaşayacaksın. Toplum umurunda olmayacak, kim beğenmiş kim beğenmemiş olmayacak. Pek tabii eleştiriler de umurunda olmayacak. İlerleme de olmayacak, ama muhteşem bir haz alacaksın. Deyim yerindeyse, kendini anlatırken, toplum sorunlarına sakız, kişilik analizlerine de sert bir tokat olacaksın. Ben de böyle düşünürüm.

"Boşa sallanan kürek dalga yaratmaz."

 
Gönderildi : 14/06/2009 2:07 am
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Bu zor, özetlenmesi güç bir konu.
Kabaca verilen örnekler, yapılan gruplamalar doğru görünebilir, bende katılıyorum çoğuna. Ama grupların hiçbirine uymayan birçok isim de bulunabilir. Ve bir izleyici için bir film ya da bir sinemacı 1. gruptayken diğer bir izleyici için 2 ya da 3. gruba giriyor da olabilir. Aslında gayet 3. sınıf birşey üretme amacında olan kişi 1. sınıfa bile giremeyen bir üretime imza atabilir. 2. sınıf bir film hem 1'i hem 3'ü kapsıyor olabilir.

Günümüzün sinema sektöründe artık sınırlar, çizgiler hepten bulandı. Belki 1950'de daha rahat olabilirdik. Kıtalar, devirler, amaçlar, ustalar belliydi. Ama artık o kadar çok üreten ve o kadar çok film var ki yetişmek olanaklı değil. Artık Avrupa, Amerika, Uzakdoğu çok yakın ve bir arada. Tarzlar karmakarışık. TÜm kurallar kuralların kendileri ile sorgulanıyor. Artık bağımsızlar var. Artık sinema üzerinden sinema var. Vs.

Kim sanatçı kim tüccar çok net değil. Hangi grupta olduğu belli olan isimler çok ama hiçbir gruba girmeyenler de az değil. Aslında gayet sıradan olmak bile alkış ve para toplayabiliyor günümüzde. Reklam diye bir şey var. "Sanatsal porno" diye bir alttürümsü yaratık var. "Yapay belgesel" diye iyi bir fikir var. "Gerçek hikayeler" diye yalanlar var. "Şiddet pornografisi" diye birşey daha var. Haneke gidip, eski filmini kare kare Amerikada tekrar çekiyor. Danny Boyle 1 yıl Hindistanda yaşayıp oscar alıyor. James Cameron su altı belgeseli çekiyor. Çizgiromanlar sektörün lokomotifi oluyor. Neler oluyor yahu?

James Cameron, David Cronenberg, Michael Haneke, Quentin Tarantino, Tim Burton, Christopher Nolan, M. Night Shyamalan, Robert Zemeckis, Michael Mann, hangi gruptalar sizce? Alfred Hitchcock hangi grupta?

Hangisi para avcısı? Hangisi sanatçı? Hangisi içinden geleni yapıyor? Hangisi bize zarf atıyor?

Bunları net biçimde bildiğimi hissetsem benden mutlusu olmaz. 🙂

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 14/06/2009 5:45 am
(@baco)
Gönderi: 0
 

Tamamen kendin için yapıyorsan ya yayınlamayacak kadar deli, ya da yayınladığında birşey beklemeyecek kadar kaygısız olmalısın. Bu durumda da sinemaları hatta tv'leri unutmalısın. Bu düzende de olmayacak bir iş.

Kaldı ki sinema bir kendi kendine konuşma değildir, bir şiiri bile kendine yazmazsak sinema neden kendin için, sadece kendini tatmin için olsun. Sinema birilerine birşeyler anlatma derdini içerir. O zaman seçeceksin; çok kişiye az mesaj mı, az kişiye çok mesaj mı?

Ben kendi adıma çok ağır filmlerden, mesaj ya da sanat kaygılı filmlerden hoşlanmıyorum. Film bana hoşça vakit de geçirtmeli, çünkü çoğu zaman sadece kendim izlemiyorum. Hem içerik hem sanatsal olarak didaktik olmamalı. Rahat olmalı, kasmamalı. Bazı süper kahraman filmlerinde bile çok şey bulabiliyorum çoğu zaman. Hiç birşey olmayan filmler zaten artık bana hoşça vakit de geçirtemiyorlar, saçma geliyor. O yüzden aslında bu bir harman işi diye düşünüyorum. Onurlu bir şekilde harmanlandığında, 1,2,3 farketmez, iyi bir film çıkabilir. Yönetmenler, hatta izleyiciler bile çoğu zaman bu kategorilerde gidip gelebilirler. Her zaman ağır, ya da her zaman hafif film izlenmez. O yüzden çorbanın kıvamı acı sevenlere de yönelik olabilir, ekşi sevenlere de. Ama tuzu her zaman olması gerekir ki yensin. Naçizhane görüşüm elbette...

- baço

 
Gönderildi : 14/06/2009 8:22 am
(@admin)
Gönderi: 0
Admin
 

Kendim için sinema yapıyorum demek yanlış bir söylem. Zaten her halukarda hayattaki her edimimizi kendimiz için yapıyoruz. Fakat dışa dönük bir sanat icra ederken (ki ben içe dönük bir sanat bilmiyorum) yapım aşamasında yalnız başına bildiğin şekilde hareket etmekse söylemek istediğin buna katılabilirim. Beğenilme güdüsüne kayıtsız bir tavır bana samimi gelmiyor. Author bir yönetmen içten içe yükse bir egoyla kendini toplumdan belkide meslektaşlarından üstün görür. Topluma ürettiği malzeme ile başka bir pencere açıp bakın ben bu noktadayım birde siz benim baktığım pencereden bakın der. Bunu derkende kendisine hayran olunmasını bekler. Bunu inkar etmek porno izlemiyorum demekle aynıdır ve ben porno izlemiyorum diyen adamın hiçbir lafına güvenmem. (dünyanın en b.ktan aforizmasına imza attım sanırım hehe)

 
Gönderildi : 14/06/2009 4:14 pm
(@franc)
Gönderi: 0
 

Seyirciler 3e bölünmüş bende yönetmenleri 3e ayiriyım...

1.Parasal & maddi kaygı veya doğrudan bunu amaçlayanlar
2.Sanat yapmaya çalışanlar veya yapanlar ( Toplum için sanat )
3.Bu işi içgüdüsel olarak yapanlar ( Kendi için yapanlar,sanat için sanat )

3'e örnek gösterebilir misin?

 
Gönderildi : 15/06/2009 9:00 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Seyirciler 3e bölünmüş bende yönetmenleri 3e ayiriyım...

1.Parasal & maddi kaygı veya doğrudan bunu amaçlayanlar
2.Sanat yapmaya çalışanlar veya yapanlar ( Toplum için sanat )
3.Bu işi içgüdüsel olarak yapanlar ( Kendi için yapanlar,sanat için sanat )

3'e örnek gösterebilir misin?

Örnek verilir verilmesine de böyle bir ayrımı kabul etmiyorum toptan olarak.

Toplum ile sanat ayrı şeylermiş gibi düşünen fazlasıyla elitist bir bakış açısı.
Var böyle bir şey, ama aslında yok öyle bir şey bana göre...

 
Gönderildi : 15/06/2009 9:13 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Bu zor, özetlenmesi güç bir konu.
Kabaca verilen örnekler, yapılan gruplamalar doğru görünebilir, bende katılıyorum çoğuna. Ama grupların hiçbirine uymayan birçok isim de bulunabilir. Ve bir izleyici için bir film ya da bir sinemacı 1. gruptayken diğer bir izleyici için 2 ya da 3. gruba giriyor da olabilir. Aslında gayet 3. sınıf birşey üretme amacında olan kişi 1. sınıfa bile giremeyen bir üretime imza atabilir. 2. sınıf bir film hem 1'i hem 3'ü kapsıyor olabilir.

Günümüzün sinema sektöründe artık sınırlar, çizgiler hepten bulandı. Belki 1950'de daha rahat olabilirdik. Kıtalar, devirler, amaçlar, ustalar belliydi. Ama artık o kadar çok üreten ve o kadar çok film var ki yetişmek olanaklı değil. Artık Avrupa, Amerika, Uzakdoğu çok yakın ve bir arada. Tarzlar karmakarışık. TÜm kurallar kuralların kendileri ile sorgulanıyor. Artık bağımsızlar var. Artık sinema üzerinden sinema var. Vs.

Kim sanatçı kim tüccar çok net değil. Hangi grupta olduğu belli olan isimler çok ama hiçbir gruba girmeyenler de az değil. Aslında gayet sıradan olmak bile alkış ve para toplayabiliyor günümüzde. Reklam diye bir şey var. "Sanatsal p*rn*" diye bir alttürümsü yaratık var. "Yapay belgesel" diye iyi bir fikir var. "Gerçek hikayeler" diye yalanlar var. "Şiddet pornografisi" diye birşey daha var. Haneke gidip, eski filmini kare kare Amerikada tekrar çekiyor. Danny Boyle 1 yıl Hindistanda yaşayıp oscar alıyor. James Cameron su altı belgeseli çekiyor. Çizgiromanlar sektörün lokomotifi oluyor. Neler oluyor yahu?

James Cameron, David Cronenberg, Michael Haneke, Quentin Tarantino, Tim Burton, Christopher Nolan, M. Night Shyamalan, Robert Zemeckis, Michael Mann, hangi gruptalar sizce? Alfred Hitchcock hangi grupta?

Hangisi para avcısı? Hangisi sanatçı? Hangisi içinden geleni yapıyor? Hangisi bize zarf atıyor?

Bunları net biçimde bildiğimi hissetsem benden mutlusu olmaz. 🙂

Sınırlar esnek derken tam da senin bahsettiğin şeyden bahsediyordum Görkem.

Zaten hiçbir şeyin sınıflandırılamayacak kadar eridiği bir çağdayız. İsmine post-modern çağ demişler. Katı olan her şey gerçekten de buharlaşıyor. Fakat benim ayrımım biraz daha bu sanatçıların ön plana çıkaran, onları ünlü yapan, isimlerini duyurdukları filmler için geçerli. Yani ben yine esneklik payını kabul ederek, yönetmenlerin sinemalarıyla ilgili genel bir sınıflandırma yapılacağını düşünüyorum.

Kendi için film yapmak meselesine gelince, bu bir yere kadar doğrudur bana kalırsa.
Kendi için film yapmak değil de, daha çok kuramsal film yapmak olarak dile getiriyorum bunu.
Yani bana kalırsa, bu çeşit film yapanlar daha çok filozof ya da akademisyen gibiler benim gözüm de ki bence bu işin "özüne" -kuramına- en çok hakim olanlar da onlardır. Haliyle filmleri de az izlenir. Nietzsche'yi, Kant'ı, Hegel'i birinci kaynaktan kaç kişi okumuştur, Dostoyevski'yi, Yaşar Kemal'i, Sartre'ı, Oğuz Atay'ı kaç kişi...
Kesinlikle ikinci grubun okuyanı daha fazladır, ama farkında olsunlar ya da olmasınlar, hepsi bu filozofların felsefelerini içinde barındırırlar. Bu durum genel olarak kuramsal sinema yapanlar için de geçerlidir bana göre.

Yani 3'teki yönetmenlerin sinemaya kazandırdıkları, o yönetmenleri sevmesek de yadsınamaz.
Haliyle kendileri için de film yaptıkları pek söylenemez, farklı bir izleyici kitlesine yapıyorlardır diyebiliriz sadece.

 
Gönderildi : 15/06/2009 9:23 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Şimdi benim çok sevdiğim yönetmenler var.
Sevilen yönetmenlerin üzerimizde etkisi olduğu bizim yapmak isteyeceğimiz sinemayı etkileyecekleri düşünülebilir.
Fakat kendimi düşündüğümde durumun böyle olmadığını çok sevdiğim yönetmenlerin sinemasından uzak filmler yapmak istediğimi de fark ediyorum. Bu normaldir sanırım. Siz ne düşünüyorsunuz?

 
Gönderildi : 22/08/2009 3:13 pm
Sayfa 1 / 2
Paylaş: