Reklam

Kısa film için yapılacak bir şey yok belki de ondandır.

hangi yazar kitabının okunmamasını ister ? hangi ressam resminin sergilenmesine karşı çıkar ? çok nadir. peki bunu nerede gerçekleştirecekler..yazar sahaflarda boy gösterecek, ressam ise sergilerde.. yönetmenin adresi de festivaller sanırım.
bir şey üretmek o kadar güzeldir ki o güzelliği arttıran en önemli etken farklı gözlerin gözlemleridir, eleştrilerdir. işte yönetmen bu yüzden filmini festivallere yollar.
işe biraz profesyonel olarak bakacak olursak film yapımcısı filminin ödül almasını ister, ödül alan film insanlara sunulur, örneğin xx filmi yy festivalinde zzzzzzzzzzz jüri üylerinin oylamasından sonra 00000 ödülüne layık görüldü. bu filmin daha çok insana ulaşmasına neden olacaktır, gazeteler,dergiler,tv kanalları, radyo istasyonları bu filmin ister istemez reklamını yapacaklardır. böylece filme olan talepler artacaktır.

yaptıgın bir yapıtın başka insanlar tarafından degerlendirilmesi önemlidir
daha iyilerini yapmak ve/veya kendi egonu tatmin etmek için
bir nevi gaz ve insanlara göstermek için önemlidir festivaller
bence 😀

Söyleyenler doğru, ek olarak şu da var; kısa film için gösterim ve paylaşma ortamı sadece internet. Festivaller hem toplu halde gösterime olanak veriyor, hem de filminizi işin mutfağındaki kişilerin beğenisine sunmanıza olanak veriyor. Ortak bakış ve amaçtaki insanların bir araya geldiği bir ortam. Burada filmini göstermeyi kim istemez?....

.... diyorum ama festival ve yarışmaların çoğu zaman negatif yönde eleştirildiği gerçeği can sıkıcı işte. Amaçları, varlıkları çok önemli ama uygulamaların doğru olduğu şüphe götürür tabi.

Uzun metraj festivallerinde içinden çıkılmayacak bir tartışma konusuda şu.

Festivallerin tavırlarında ortak olarak hep şu var, Film gişede güldüyse ödülü gişe filmi olmayanlara verelim.
Misal Y.Erdoğan'ın vizontele (yanlışım varsa düzeltin lütfen) gişede dağıtmış ama Altın portakaldan boş dönmüştü. Erdoğan sonuç karşısında kendini haklıyken haksız duruma düşürmüştü tavrıyla hatta hatırladıgım kadarıyla. Holywood bu sene slumdog'u oscar yağmuruna tuttu. Gayetde hafif bir filmdi. Vizontele ise hem konuyu ele alış biçimiyle gişe izleyicisine kolay bi lokma sunarken o sene yarıştığı filmlere göre geride bi film değildi.

Slumdog oskardan önce de bayağı bir gişe yapmıştı ama, hele ki önceki filmleriyle karşılaştırınca yönetmenin..

tabi tabi reklam.yani ben burdayım farkındamısınız mantığı. tanınmanın kendini tartmanın en iyi yolu. kime göreyse iyi yada kötü olduğunun seçimle belgelenmesi. senin filminin iyi yada kötü olduğu hangi kriterlere göre seçilir bilinmez. ama en iyi kriter sanırım sinema nın tüm tekniğini iyi biliyor olmaktan geçer. oda araştırma,özveri, tecrübe, bilgi, uyugulama gibi kavramların iyi anlaşılmasından geçer... kısaca bilmekten geçer. neyi iyi bilip iyi bilmediğinizide yaptığınız filmler ortaya koyduğunuz ürünler belirler.
ayrıca yarışma olmasaydı ne olurdu sorusunuda sormak gerek.
zorla değil ya kafana yatmıyor ve tatmin olmuyorsan katılmazsın olur biter. zaten iyiysen, seni halk jürisi ve de tarih zamanla iyi kılar zaten

sinema diger sanatlar gibi anlaşılmamızı istedigimiz bir sanat dalı.yani yaptıgımız sey nekadar çok insan tarafından algılanır ve bunu begeni ile dile getirise biz okadar başarılı oluruz.bizim başarılı oldugumuzu eleştirmenler(satın alınmamış olanları) teknik ve sanatsal olarak yorumlayarak, izleyicide begendim diyerek tescil eder. kitlelerin ne düşündügünü ,bu işi yaparken, bukadar umursuyorsak her ipligin bir pazarı,her filminde bir festivali olmak zorunda.Açıkcası birikimini sırf kendini anlatmış olmak için bir projeye yatırıpta,mahalledeki 3-5 arkadaşına gösterim yapacak yönetmen yoktur herhalde?ve asla böyle bir zahmete girişmez,Buda sanatçılar arasında SANAT SANAT İÇİNMİDİR?YOKSA SANAT TOPLUM İÇİNMİDİR?sorusunun en güzel yanıtıdır..