Doğru, kameramanın önerisi ancak ve ancak dediğin gibi teknik boyuttan ibarettir. Kesin kurallar değil bunlar ama durum genelde bu...
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.
dinamik esnek ilişkilerin timeline üzerinde durumunu gelirsek
şimdi burdan şuraya geliyorum
90dakikalık bir film düşünün
tek kare( frame) analizi
24 kare analizi
24x60 =1440 kare analizi( 1 dakika analiz)= senaryodan bir sayfa eşit oldugunu varsayalım
90dakika x 1440 =129600 kare analizi( yani filmin tamamı diyelim)
20.framedeki kameramanın yaptıgı ve yönetmenin onayladıgı o değişiklik, 600.frame deki estetigi iyi yada kötü etkiler
yönetmen tekrar devreye girer 600.framede tekrar başka bir eleman ile bir oynama yapar.. doğru yada yanlış
yani sonuç toplamda yapılan oynamalar 129600 framedeki sinematik biçimi etkilemesinde bahsediyorum. burda postmodern yada farklı bir bakış açısı olsa bile hatta yönetmen bütün kararları asla bile...filmin 129600 framedeki genel yapıya kendi bakış açısını ve estetigini oturtması zor görünüyor...işte yapmaya çalıştıgım oluşturmaya çalıştıgım şey bu işte
129600frame üzerinde bir kopma olmaması gerek dramatik yada estetik yapıda(kesme ve geçişler dahil)
fulgura demiştin bunu zaten sinema okullarında yapanlar var evet doğru
storyboard la giden yapısalcılar var demiştin...storyboard sahnedeki dramatigi ve duyguyu anlatmaz
frameforge ile yapsan yine anlatmaz
o kafandaki şeyi kameraman çektikten sonra görür hissedip hissememek yada yanlış veya doğru kararını verirsin
ama film çekimleri bitip kaba kurgusuna kadar filmin tüm biçimini zaman çizgisine oturup oturmadıgını göremezsin değilmi?.geriye dönüp tekrar çekim yapmak da çözüm degil...
yanlışsam düzeltin
film çekim aşamasında 20.framedeki biçimi 600framede kaybebedebilirsin..felsefesi bakış açısı neolursa olsun
bende yönetmenin bu biçimi kaybetmemesi için model düşünüyorum
O kadar frame'i algılayamıyoruz ki.
Bir filmin minimum parçası "shot" dediğimiz kayıt tuşuna bastığınız ve durdurduğunuz ana kadar geçen parçadır.
Kurguda frame algılanabilir belki ama yönetmen çoğunlukla frame'lere göre değil shotlara göre bir tutarlılık peşindedir. Frameler estetikten ziyade shot'ın estetiğinin teknik kısmını oluşturuyor. O nedenle bir filmi bölecekseniz en fazla shotlara bölün derim ben. Frameler işin teknik kısmı. Çünkü hayatı frame frame yaşamıyoruz. Shot biçiminde yaşıyoruz. An diye bir şey yok sinemada, süreç var. En durağan karede bile süreç var aslında. Frame üzerine konuşacaksak fotoğraftan konuşalım. 20.fotoğraf ile 600.fotoğraf arasında kopukluktan bahsedilebilir. Ama sinemada 20.frame ile 600. frame arasındaki kopma hissedilmez. Frameleri shotlara olan etkisi ile ilişkili incelemek gerekiyor kısaca. Yani her frame'e farklı bir renk düzenlemesi yaptığınızı varsayalım, o shot rengarek bir algı oluşturacaktır ama aklımızda kalan frameler değil shot'ın kendisi olacaktır. Yani tutarlı bir estetik peşindeyseniz 20.shot ile 600.shot arasındaki farkı deşebilirsiniz.
Başlık çok iyi oldu, yerini değiştiriyor, sabitliyorum.
şu frame konusunda şunu belirtmek istiyorum..insan bilinçli yada bilinçsiz o frame algıyor (25.kare muhabetti var bilinçaltına mesaj atma)
seslerde aynı şekilde 20hz altını duyuyoruz ama beyin onu duyma seviyesinde olmadıgı için yorumlamıyor
yani bir frame bile duygunun oluşmasında önemli benim fikrim bilmem katılırmısınız
çok global konuşuyorum keşke bir toplantı olsa bunları yüz yüze tartışılacak konular oldugunu düşünüyorum
istersen tek framede istersen tek şhotta istersen filmin tamamında
estetik histogramı :)meselesi
Yok katılmıyorum, sizinki dikkatli olacağım derken detaylarda boğulmak anlamına geliyor bence. Yani elbette kurgu yaparken bazen frame frame düşünürüz, ama bir yönetmen kesinlikle her frame'in tasarımı için ayrı düşünmez. Çünkü çoğu zaman, her şeyden evvel gerek yoktur. Fight club'taki gibi Tyler Durden'in tek frame'de göründüğü durumları dışarıda tutuyorum ki o da çok nadir durumlarda gerçekleşiyor zaten.
Eğer bu konuda hemfikirsek shot'tan başlayarak estetiğin temellerini kurduğumuz bir veritabanı oluşturabiliriz burada.
Kezzap'ın dedikleri yerinde bence de. Öte yanda film yapım sürecinin kendi içinde bir dinamiği de var. 20. karede iken 6000. karedeki durumun tutarlılığını düşünmek her zaman doğru bile olmayabilir. Sinema tarihinin nice dev eseri sonu belli olmadan çekilmeye başlanmış. Oyuncular bile tam emin değiller nereye gittiğinden olayın. Fakat sona doğru kendiliğinden belirleniyor bunlar.
Bir shot'ın kendi iç tutarlılığı vardır. Ayrıca shotlar arasında da ayrı bir tutarlılık vardır. Bunlar sinema yapım deneyimi olan kişiler arasında zaten bilinen alt becerilerce oluşturulur. Yönetmen kafasındakini görüntü yönetmenine ve varsa sanat yönetmenine ve gerekliyse VFX koordinatörüne aktarır. Hepsi o aynı kare üzerinde konuşacakları için ellerinde karenin bir dökümü olmalıdır. Bu iş böyle shot shot gider. Arada anlatılması zor ama son derece insani bir etkileşim var. Film zaten o masada oluşur. Senin önerdiğin yardımcı şey bu süreçte diğer unsurları nasıl dahil eder bilemiyorum. Yönetmenin storyboard ya da previz ile masaya oturması yeterli.
Anlatmaya çalıştığın şey zaten bir yönetmen olmanın bizzat kendi becerisi. Bunu zaten yönetmenlik becerisi olan kişi kafasında yapıyor. Bu noktada ona yardımcı olabilecek tek şey bence previz yazılımları ya da storyboard olayı ki dediğim gibi bunları da es geçen yönetmenler var. Daha çok efekt koordinasyonu vb durumlar için kullanılıyor.
Bu arada o subliminal şeylerin çoğu hikaye. Bazı filmlerde ilginçlik olsun diye kullanılması dışında herhangi bir bilinçdışı yönlendirme yapma kapasitesi yok denecek kadar az. Ona gelinceye kadar filmin kendi söylemsel yönlendirmesi çok ama çok daha biçimlendirici.
Frameforge hakkında bir örnek vereyim. Şu anda üzerinde çalıştığımız bir proje var. Loş ortamlarda Canon kamera ve 50mm bir lens tanımladım. Tüm iç mekanı tasarladım ve kameranın elimdeki iç mekana göre nerede durursa o açıya nereleri alacağını görebiliyorum. Lensi değiştirip açının değişimini görebiliyorum. Alan derinliğini hesaplattım ve f/5.6 kullanmam durumunda pozlamamın doğru olacağını söyledi. Ertesi gün sette böyle çalıştım. Tüm gün sorunsuz ilerlememizin nedeni bu ön hazırlık. Bir sonraki gün çalışma geç saate sarktı ve ışık azaldı. Hemen laptopta duruma baktım. f/4.0 ile kurtarıyor gibi dedik ve kurtardı. Şimdi dış mekan gece çekimi var ve orada geniş açı ile farklı bir kamera kullanmak durumundayız. Onu da ayrı tasarladım. Şimdi tasarladığım sahnede 2 ayrı kamera var. Birine bir şey olursa diğerini yerine koyup ne olduğunu ve nasıl davranacağımı görebileceğim. Filmin en başından en sonuna dek elimdeki lens ve kameranı bana neler vereceğini görebiliyorum. Ne kadar ışık lazım nereye koymak lazım, araları kaç metre olacak vb vb her türlü ayarı önceden oluşturup senin bahsettiğin etkiyi önce bilgisayarda yaşıyorum. Olduğuna ikna olunca basıyorum. Hem setin tepeden görünümünü ve her şeyin yerini hem shot içeriğini hem de notlarımı görebiliyorum. Dediğim gibi, filmin son sahnesindeki mekan değişecekse oturup yeni mekanı burada tanımlayıp kameranın girebileceği derinlikte bir alan var mı onu görebiliyorum. Yapmadığımızda işler sarpa sarıyor sette. Bunun dışındaki herşeyin kararı zaten bizde. Ek olarak neye ihtiyacım olabilir bilemiyorum.
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.
fulgura frame yada shot ben bunu tartışmıyorum kendi fikrimi söyledim. frame shot yada filmin tamamında farketmez aralarındaki ilişkiyi düşünüyorum
shotlara göre gidelim bakalım ortaya ne çıkacak
nerden başlıcaz çözümlemeye 🙂
Kullandığın analizin ne anlama geldiğini tam anlayamadım. Filmi çekmeden önce yapılacak bir analizden bahsediyorsun değil mi? Daha önce yaptığın gibi ama bu kez daha ayrıntılı bir örnek vererek ilerleyebilirsin. Şimdi bir senaryon var ve bunu çekmek istiyorsun. İlkin, tam olarak istediğin nedir? Böyle ilerleyelim.
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.
bi senaryo üzerinden gidersek kısır kalabilir. diye düşünüyorum çokta evrensel tartışmış yada bakmış olmayız milyonlarca varyasyonlu bir olay
şimdi sinema bileşenleri ele alsak ve çözümlesek adım adım daha iyi olmaz mı mesela
drama estetik vs vs gibi kavramlar var mesela bir şhot içine ilişkileri var mesela
edit aşagıdaki döküman faydalı bişey incelemenizi tavsiye ederim
http://aisv2007.zxq.net/2GUN/4ANFI_B/2SEYIDE_PARSA.pdf
http://jedfilm.com/book/export/html/3
http://www.mtosmt.org/issues/mto.07.13.3/mto.07.13.3.murphy.html
http://www.gokhanyorgancigil.com/?p=715 en alttaki dramatik yapılar var söyledigim buna benzer ama tam düşündügüm degil.
Ben zamanla derdini anlayabileceğimizi düşünüyorum. 🙂 O yüzden muhabbet önemli.
Geçende bir sinematograf'ın uzunca workshop'ını izledim. Aklımda kalan şeylerden biri "konsept" konusunda verdiği örnekti. Yönetmene bu sahne ne hakkında diye sordum diyor, ki yönetmen dediği de Sam Mendes yanlış anlamadıysam, yönetmen sahnenin senaryosunu anlatmaya başlamış, işte şuradan bir adam geliyor buradan bir kadın vs. Hayır diye susturdum diyor. Sahne ne hakkında diye sordum diyor. Sam Mendes yine bir şeyler anlatmaya başlamış işte kadın şöyle adam şöyle falan diye. Hayır dedim diyor. Bu sahnenin bana kısaca ne üzerine olduğunu söylemeden çekime başlayamayacağım dediğini söylüyor. Aradığım şey soyut bir konseptti diyor. Yaptığımız şey çok somut olabilir ama soyut konseptlerden harekete geçeriz diyor.
Bunu niye anlattım. Senin ilişki dediğin şeylerden birisi konsept aslında. Filmin bir genel konsepti vardır. Bildiğimiz anlamda temasıdır bile diyebiliriz. O konseptin her sahnede, her shotta ilişkilendiği alt konseptler bulmalıyız tutarlılık (illa tutarlılık da olmayabilir, çatışma da olabilir) istiyorsak. Soyut kavramlardan bahsediyorum. İşte orada "sanat" dediğimiz mesele çıkıyor ortaya. "Müşkülpesentlik" olsun konseptimiz o sahne için. Görsel olarak bunu nasıl verebilirim sorusu ana sorumuz olur. Mesela şöyle şeyler vardır, hazır olarak bilinen. Karakteri daha alt bir açıdan çekersen, daha baskın güçlü gözükür, üstten çekersen küçük, önemsiz gözükür. Renklerle, ışıkla ilgili şeyler eklenebilir buna.
Diğer ilişki işin teknik boyutu üzerinden kurulan ilişki. x shot'ı ile y shot'ı birbirine nasıl bağlanabilir sorusunun cevabı. Bu söylediğim üzerine tartışmak kolayı. Bir önceki formülü olmayan bir şey. Film setindeki bütün tasarımcılar, sanat, görüntü, ya da rejisör, hatta ses bir soyut konsepti somutlaştırmaya çalışırlar.
benim paradoxu boşverin elemanlar arasındaki ilişkileri anlayalm bu yazıyı okuyan başkalarınada faydalı olsun
frame
çekim(shot)
sekans
bölüm yada film tamamı
buraya kadar yanlışlık varmı?
eger yoksa
burdan sonra anlatı biçimi,tema,konsept mi geliyor? soyut kavramlar ve aralarındaki ilişkilerde önemli asıl öğrenmem gereken yerler bunlar benim
mesela 36 dramatik durum muhabetti var bu nekadar geçerli?
Film Sanatı diye bi kitap var, orada bununla ilgili epey bilgi var daha tamamını okumadım ama sinema anlamında okuduğum en doyurucu kitaplardan..tavsiye ederim.
Çekim ile sekans arasında sahne var.
benim paradoxu boşverin elemanlar arasındaki ilişkileri anlayalm bu yazıyı okuyan başkalarınada faydalı olsun
frame
çekim(shot)
sekans
bölüm yada film tamamı
buraya kadar yanlışlık varmı?
eger yoksa
burdan sonra anlatı biçimi,tema,konsept mi geliyor? soyut kavramlar ve aralarındaki ilişkilerde önemli asıl öğrenmem gereken yerler bunlar benim
mesela 36 dramatik durum muhabetti var bu nekadar geçerli?
Tartışmış olmanın keyfi adına yazıyorum. Alakasız gelebilir ve o nedenle çok da aldırma:
Bunlar farklı sınıflandırmalar. İlk yazdıkların ve Kezzap'ın düzellttiği filmin anahat (outline) açısından bölümlendirilmesi. Kabaca bu doğru denebilir ama bunlar zorunluluk da değil.
Anlatı biçimi vb ile başladıkların ise ayrı bir başlıklandırmadır. Anlatı yapısı (narrative structure) denen ve biraz da belirsiz bir kuramlaştırmanın sonucu. Bu konuya girince ikiye ayrılmak söz konusu: Biçimsel, içeriksel. Biçimselde anlatının biçimsel özelliklerine bakılarak tartışılır. İçeriksel deyince ise öykü anlatımı denen ve insanlık tarihi kadar eski bir geleneğin Aristo'dan gelip arada Poe ve Maupassant gibi ustaların elinde şekillenip daha sonra da Freud, Jung ve Benjamin gibi süzgeçlerden geçerek 20.yy'da Joseph Campbell'in kuramlarıyla biçimlenmesinden bahsedilir. Buradan hareketle Robert Bly ve Gee vb kişilerin özetlemelerine geçilir.
Sen bütün sinema tarihini birden soruyorsun. Bunları anlamak anlatmak için en az 4 yıl okul okunuyor ve yine de tam anlaşılamıyor. İstediğin şey uzun bir yol. Okuyacak izleyecek çok şey var. Yani aslında senin sorduğun çok ama çok zor bir soru. En büyük 5 sinema kuramcısını geitrip sorsan her biri başka bir şey der sana cevap olarak. Bu nedenle bu türden farklı sınıflandırmaları birbirinden ayrı olarak ele almanı öneririm. Bu gibi bir forum üzerinden ilerleyeceksen daha çok "yapım" üzerinden ilerlemen daha kolay olur. Burada öykü boyutunda tartışan çok az. Filmin anahatlarını daha çok incele ve sorgula derim. Öte yandan yazarlık ilgini çekiyorsa senaryo kavramı üzerinden ilerle ve anlatı geleneğini takip et. Bunları biraraya getirmek çok zor. Aralarındaki ilişkileri sorguladığın elemanlar farklı kulvarlarda yer alıyorlar. Bırak farklı kalsınlar. Ayrı ayrı değerledirilmeli bunları, birarada birden yapmak zor. Ha ben bunları iyice ve kapsamlı öğrenmek istiyorum dersen bunları anlatan sürüyle kitap var ama her biri ayrı başlık altında ele alır bunları ve daha anmadığımız nice başıklar var. Adını anmadığımız tarihsellik ve de ülke sinemaları yaklaşımıyla yazılan bölümler de var. Yani sinemayı anlamanın yolları hem çok farklı hem çok çetrefilli.
36 dramatik durum vb sınıflandırmalar daha önce bahsettiğim yapısalcı yaklaşımın sonuçları. Yapısalcı yaklaşım bugün çok geçerli kabul edilmiyor. Yani bu türden sabit kategoriler geçici olarak olayı kavramanı kolaylaştırsa da kısa sürede geçersiz oluyorlar. "Kaç tür kadın vardır?" gibi bir soru bu. Bir cevap verip birçok kişinin genelde kabul edeceği bir sınıflandırma kurabilirsin ama kadınları tanıdıkça o sınıflandırma yavaş yavaş yetersiz kalır. İnsan sayısı kadar sınıf lazım. Yarın gidip 37. türü ben buldum demek mümkün ama bunun sonu yok. Tanımı zor bir şeyi sevmek gibi beyhude bir çabamız var bizim. Ya böyle sev ya da bırak gitsin demekten başka söyleyecek bir şey kalmıyor bize.
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.