Öncelikle manifestoyu kopyalayayım, yapıştırayım:
1.Çekimler stüdyo dışında yapılmalıdır. Sahne donanımı ve setler içeri taşınmamalıdır. (Hikaye özel bir sahne donanımı gerektiriyorsa, stüdyo dışında bu donanıma uygun bir mekan seçilmelidir.)
2.Ses, kesinlikle görüntülerden ayrı olarak üretilmemelidir ya da tersi. (Sahne içinde üretiliyor olmadığı sürece müzik kullanılmamalıdır.)
3.Kamera, el kamerası olmalıdır. El kamerasıyla elde edilecek hareketlilik ya da hareketsizlikler serbesttir. (Film, kameranın durduğu yerde çekilmemeli; kamera filmin olduğu yerde olmalıdır.)
4.Film, renkli olmalıdır. Özel ışıklandırma kullanılamaz. (Eğer çekilecek olan sahnede filmin pozlandırması için çok az bir ışık söz konusuysa, sahne kesilmeli ya da tek bir lamba kameraya iliştirilmelidir.)
5.Optik numaralar ve filtreler kesinlikle yasaktır.
6.Film, gelişigüzel aksiyon içermemelidir. (Öldürme, silahlar, vs. bulunmamalıdır.)
7.Zamansal ve coğrafi yabancılaştırmalar yasaktır. (Kısaca film, şimdi ve burada geçmelidir.)
8.Tür filmleri kabul edilemez.
9.Film formatı 35 mm olmalıdır.
10.Yönetmen, jenerikte belirtilmemelidir.
11.Ayrıca yönetmen, kişisel adlardan sakınacağına, artık sanatçı olmadığına, anları bütünden daha önemli gördüğü gibi, bir 'iş' yaratmak- tan kaçınacağına, en büyük hedefim karakterlerinden ve ortamdan gerçeği açıkça çıkarmak olacağına ve bunu elinden geldiğince ve iyi tadlarla estetik faktörler pahasına yapacağına and içerim.
Öncelikle koca bir neden sorusunu hakkediyor tabi.
Ben sadece basit bir çelişkiden bahsedip uzaklaşmak istiyorum bu akımla ilgili.
"en büyük hedefim karakterlerinden ve ortamdan gerçeği açıkça çıkarmak olacağına ve bunu elinden geldiğince ve iyi tadlarla estetik faktörler pahasına yapacağına and içerim."
Söyleminde uzaklaşılacağı söylenilen estetik'ten uzaklaşılırken yeni bir estetik yaratılmamış mıdır?
Yaratılan şey estetik değilse eğer, reddedilen şeyin "asıl estetik" olduğunu kabul etmek demek değil midir bu?
Trier kendisinin de saçmaladığını farkettiğinden kendi bile uyamamıştır Dogma 95'e. O nedenle tamamen gereksiz bir hareket olarak görüyorum ben Dogma'yı. Mantıklı kısımları yok mu? Var, ama geneli anlamsız ve gereksiz.
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
"en büyük hedefim karakterlerinden ve ortamdan gerçeği açıkça çıkarmak olacağına ve bunu elinden geldiğince ve iyi tadlarla estetik faktörler pahasına yapacağına and içerim."
Söyleminde uzaklaşılacağı söylenilen estetik'ten uzaklaşılırken yeni bir estetik yaratılmamış mıdır?
Yaratılan şey estetik değilse eğer, reddedilen şeyin "asıl estetik" olduğunu kabul etmek demek değil midir bu?
Bu konu İncil'de şöyle geçer: "Şeriat öldürür, öz diriltir." Şeriatı şekilcilik anlamında kullanır orada İncil. Aynı paralelden bakarsak Dogmacılar da gerçeği, özü gösterme adına, şekilden feragat edebileceklerini söylemişler. Estetik kelimesini de "güzel şekil" olarak kullanmışlar. Güzel şekil olacağına özü iyi olsun, kısaca. Tabi bu yeni bir şekil anlamına gelmiyor mu? Geliyor. O zaman neymiş böyle akımlara kafa yormaya gerek yokmuş 🙂
Sinema için manifesto yazma hakkını belirlemeye kimsenin hakkı yoktur diye düşünüyorum. Bütün manifestoları bilmeme rağmen.
Teknik ve bilimsel kuralları dışında kimse dogma belirleyemez. Herkes istediğini yapar.
diye düşünüyorum 🙂
eraydinc.com
vimeo.com/eraydinc
kişisel olarak kendimi en yakın gördüğüm akım olarak adlandırabilirim. 35 mm çekim maddesi kafamı karıştırsa da, biçim,uslup ve anlattığın şey'in önemi itibariyle sinema endüstrisine en aykırı diyebilirim.
trier'in göz önünde olmasından dolayı, adamı çileden çıkardılar sanırım.
ama kore sinemasının başarısının bu akımdan ileri geldiğini savunabilirim. veya bu akımın kore sinemasından çıktığını.
kolay gelsin.
http://www.camurfilms.com" onclick="window.open(this.href);return false;
kişisel olarak kendimi en yakın gördüğüm akım olarak adlandırabilirim. 35 mm çekim maddesi kafamı karıştırsa da, biçim,uslup ve anlattığın şey'in önemi itibariyle sinema endüstrisine en aykırı diyebilirim.
trier'in göz önünde olmasından dolayı, adamı çileden çıkardılar sanırım.
ama kore sinemasının başarısının bu akımdan ileri geldiğini savunabilirim. veya bu akımın kore sinemasından çıktığını.
kolay gelsin.
Şu ana kadar bir tek filmini izledim ama onun da Dogma'yla bir alakası yoktu. ???
(İzlediğim filmin Boş Ev)
Old Boy'u da izlemişsindir. Bende Kore sinemasıyla bi alaka kuramadım.
Dogma aslında fikir ve amaç olarak gayet mantıklı ve akıllıca niyetlerle yola çıkan ama bu niyetleri uygulamanın mevcut bir yolunun olmadığını fark edemeyen bir akım. Sinemada gerçeğe ulaşmak, göz boyamayı sinemadan men etmek falan gibi bir hedef saygı uyandırıcı ama bunun yolu bu maddelerden geçmiyor. Bundan dolayı tamamen boş bir çaba. Zaten uygulanmışlığı da yok arkadaşların belirttiği gibi.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
john cassavetes 40 sene önce shadows'ta ve daha sonra faces'te (bir kaç yerde çalan minimal fon müziği haricinde) dogmacıların manifestosundaki her şeyi gerçekleştirmişti.
bi de john casavetes'in filmleri siyah-beyazdı ve jenerikte adı geçiyordu. ama zaten bu iki madde de manifestonun en tırt maddeleri. siyah-beyazı gerçekliği baltalamamak için şart koştular zannedersem ama zaten trier jump-cut'lar ile gerçeklik algısına takır takır tecavüz etti dogmatik filmlerinde.