lost u izleyen sayısı kadar o diziyi izleyen sayısı olacak olsa, o dizinin çekilme sebebi için bence yeter de artıar bile.

"Kendimize has bir Türkiye dizi film ekolü yaratabilir miyiz?"

genellikle her soruda sorunun can alıcı kelimesine odaklanma gibi bir huyum var ve bu soruda da "ekol" kelimesine odaklandım. kelimenin kökeni bildiğiniz gibi fransızca ve "okul" anlamına geliyor.

yani soruyu şu şekilde algılayabiliriz: bundan sonrakiler için okul olabilecek diziler yaratabilir miyiz?

lost için en çok söylenen şeyi bilirsiniz: bu dizi dünyaya dizi nasıl yapılırı öğretti. aynı şeyi ülkemize indirgediğimizde "bu dizi Türkiye'ye dizi nasıl yapılırı öğretti" diyebileceğimiz bir dizi maalesef yok. bir dönem kurtlar vadisi'nini bunu yaptığını düşünmüştüm. (bu arada dizinin içeriğini ya da etik olarak incelemesini şu an için konuya dahil etmiyorum, o ayrı bir konu -ki çok tartışıldı). dizi çekim teknikleriyle ilk yayınlandığı sıralar oldukça beğeni toplamıştı. sonradan ise beğeni elbette zaten sürekli kutuplaşmalar üzerine oyunlar oynanan ülkenin genel yapısı itibariyle "delikanlılaşan" gençlerimizin mafyavari özlemlerine kaymıştı.

bu konuda da diziyi tebrik etmek lazım. gerçekten vasat bir senaryo olan "yaşamın kıyısında" filminin cannes'da ödül alması üzerine bir fransız jüri üyesine soru sorulduğunda adamın cevabı şu olmuştu: "biz yıllarca hep kendi içimize takıldık, kadın erkek ilişkilerini, aldatmaları anlatıp durduk. şimdi başka coğrafyadan olup da evrensel bakış açısıyla yerel tatları birleştirebilen bir yönetmen gördüğümüz zaman gerçekten heyecan duyuyoruz". yani diziyi tebrik edişim bu yönde. ülkenin eğilimini görüp (yani yerel tadını) ona göre şerbet verebilmesinde.

çok eleştirilen kurtlar vadisi ve avrupa yakası bizler beğenmesek de bu formülü uygulayabilmiş diziler. her ikisi de evrensel dizi teknikleriyle yerel konuları gerçekten harmanlayabilmiş yapıdalar. bu diziler haricindekilere baktığımızda tek gördüğümüz şey 80lerde fırtına gibi esen brezilya dizilerinin tohumları oluyor.

yani şuraya varmış oluyoruz. türk dizileri için "okul/ekol" brezilya dizileri olagelmiş yıllardır. ve o zamanın öğrencileri şimdi öğrendiklerini (ki burada halkı/izleyeni de öğrenci olarak sayabiliriz) uyguluyor.

türk halkı maalesef diziyle brezilya dizileri sayesinde tanıştı ve öyle eğitim gördü. o yüzden bizim için ekol yıllar boyunca brezilya dizileri oldu. ki hala de gördüğünüz gibi etkileri sürüyor.

ki asla savunmayı istemeyeceğim avrupa yakası ve kurtlar vadisini farklı yapıları dolayısıyla, evrensel tekniklerle yerel tatları birleştirdikleri için yeni nesil için ekol/okul kabul etme eğilimine düşüyorum.

yani kısaca kötünün iyisini seçmek zorunda kalıyorum. kurtlar vadisi ve avrupa yakası yeni neslin ekolüdür diyebiliyor ve bundan rahatsızlık duyuyorum.

dünya dizi piyasası içinse aslında ekol olan sadece iki dizi biliyorum. lost elbette dizi nasıl yapılırı öğretti ama ondan önce x files geliyor. gizemli konulara düşkün insanın bu duygusunu tatmin etme eğilimi ilk x files la başladı. ardından lost, heroes, 4400 gibi diziler geldi. komedi üzerine ise elbette en büyük örnek seinfeld dir. ki seinfeld de miadını doldurmuş, komedi üzerine ekollüğü scrubs a kaptırmıştır. (bu konu özgürle en çok tartıştığımız konudur)

seinfeld gelmiş geçmiş en komik dizidir. okullarda okutulmalıdır. niyadını 200 sene daha doldurmaz. dolduramaz. hayır hayır bunu kaldıramam... tamam scrubsda güzel 🙂 ama o george un direkt insan pskolojisine dayanan tepkileri. kramer'ın nevrotik durumları. offf dur bi bölüm izliim çekil.

Komedi deyince aklıma gelen tek isim Ricky Gervais artık.. Ne seinfeld tanırım, ne kramer tanırım ne de scrubs.. The Office, Extras, Spaced vs. gibi İngiliz cevherlerini keşfetmeden "en komik dizi" gibi kalıpları Seinfeld'e yakıştırmak ayıp oluyor :). Sen İngilizce bilmiyorsun diye bu bu dizileri kötü yapmaz ki Özgür'üm.. Bak zaten 3 ay daha çıkmasın ben ellerimle alt yazı hazırlayacam sırf senin için 🙂 (şaka be işim mi yok :)).

Zeki Demirkubuz'un konu ile ilgili yorumları:
http://www.ntvmsnbc.com/news/430440.asp

canım ciğerim forum ortasında abes birşeymiş gibi 50 kere daha ingilizce bilmiyorsun dersen bozulucam. (senden fazla ingiliz hatuna el falı bakmışımdır onu bil ) :D:D

ayrıca diğer dizileri ben anlamıyorum veya komik bulmuyorum gibi birşey mi çıkıyor benim söylediğimden.
Ben diyorum ki seinfeld olmasaydı o diziler olmazdı. ahada bu kadarda iddalıyım. bi kalıba sığmayan hiç birşey anlatma derdi olmayan ilk dizi seinfelddir o yüzden ustalara saygı kuşağında yerini alsın lütfen. seinfeld ve felsefe diye kitap var duydun mu?

Kıskanıyorum seni ondan böyle hep negatif yönlerini ortaya koyup koyup kendimi rahatlatıyorum böyle ezik bir insanım.

Seinfeld hakkında dediklerin Amerika için geçerli olabilir, hatta geçerli de. Ama İngiliz ekolü çok ayrı bir ekol ve Amerika ile pek bağlantısı yok. Bu arada o dizileri merak ettiğini ve kötülemediğini de biliyorum. Sadece onlar da unutulmasın arada diye not düştüm ben.

Simpsons ve felsefe diye de bir kitap var ayrıca :D. Bir felsefe derneğinin felsefi düşünceyi yaymak için popüler isimleri kullanarak çıkardıkları bir kitap serisi o, önsözünde yazar açıp bir okusaydın :).

önsözü ingilizce yazdılarsa o yüzden anlamamış olabilirim!!!

yani aslında konu türk dizi furyasıydı sanırım. dagıttık konuyu. Türk office diziside çıkmazsa aha gelin yüzüme tükürün.

Türkiye'de Cennet Mahallesi gibi uyduruk bir dizinin tekrar bölümleri bile izleniyorsa hiçbir yapımcı iyi dizi çekmez.Adamlar haklı olarak paraya bakıyor.5 para harcamadan günün yarısını dolduracak dizi çekip reytingi alıyorlar çünkü.Bu sırada olan farklı diziler izlemek isteyenlere oluyor.Tabi bu kişiler de yabancı dizileri izleyince;
"E sen yabancı dizi izleyip entel mi olacan?"
"Türk dizilerinin suyu mu çıktı?"
gibi laflarla karşılaşılıyor 🙂
Bizimkiler de bu sefer yabancı dizilerin taklidini yapmaya karar veriyorlar.Bazıları tutuyor bazıları çuvallıyor.Şimdi Tatlı Hayat'ın tekrar bölümünü kırk defa izlemeye razıyım ama Cennet Mahallesi'nin bir bölümüne dayanamıyorum.
Tabi bu arada Cennet Mahallesi'nin sevenleri de burada olabilir 😀
en son birkaç arkadaşıma bu diziden yakınıyordum ve bana "biz de izliyoruz" dediler.Acaba geri silsem mi 😀

Tatlı Hayat aslında çok kötü bir dizi. Karakterler ayakta tutuyor. Haluk Bilginer'in abartılı ama efsanevi performansı, temizlikçi ve komşu tiplemeleri olayı bitiriyor. Kadronun geri kalan tamamı ilkokul müsameresi performansları sergilese de (Türkan Şoray dahil), bu 3 isim diziyi o kadar güzel taşıyordu ki kaçırmadan izlerdim zamanında.

turkan soray zaten o dizide oynamamista setten gecerken rasgele cekmisler gibidir. bir insan 40yillik sinema deneyiminden sonra her bolumde tutuk urkek ve panik halinde olurmu yahu?

gerci senaristlerin hakkini yememek lazim yabanci orjinalinden cok guzel bir sekilde turk kulturune yedirilmisti genel olarak. yinede diziyi ayakta tutan eglaia nin dedigi gibi irfan ve ihsan yildirim tiplemeleriydi (ben hizmetci fikrine katilmiyorum cunku o da cok yapaydi).ozellikle dadi adli dizinin orjinalinden birebir cevrilip hicbir sekilde genele hitap etmeyen yapisinin yaninda bu dizi genel olarak iyidir.

yinede turk dizi tarihi denince bir tek sidika derim baskada birsey demem.

Tatlı Hayat ile ilgili Nihat Genç in Nöbetçi Yazılar ında çok iyi bir tespit var. Kavuklu yu referans alarak Tatlı Hayat ı irdeliyor, muazzam.. Tavsiye ederim..

Dv hocam Sıdıka nın 2003 teki sonradan çekimi tutmadı. O yarattığı ilk havayı bir türlü tutturamadı.. İlk bölümler ise enfes.. Abisi koparırdı beni, bide karate ustası vardı onun Feridun Koç oynardı 🙂

evet yuksek ninja baturalp dincdari 🙂 atilla atalay in muhtesem tespitleriyle tam 'bizden' tam 'mahalle' karakterleriydi cok severdim.
bu arada samim saka yi (sidikanin abisi) oynayan hakan tanfer eski turk filimlerinde kucuk emrahi seslendiren kisidir dikkatli dinlerseniz farkedersiniz.zaten bir bolumde sidikanin istegi uzerine kucuk emrah taklidi yapmisti ki yerlere yatmistim gulmekten.

2003 den sonra tekrar cekimleri bastan asagi hataydi zaten bunu yazmistim,artik tamamen olgunlasmis bir sidika (oyuncu hasibe ozlem eren de gercekten cok igreti oynamistir bu rolu,ama diger karakterler cok iyidir) zoraki 'kovadan yogurt dokme' espirileri tam bir basarisiz denemeydi. ilk cekimlerdeki o dogalliktan eser yoktu.
ama eski bolumler gercek bir efsanedir ara ara oturur mutlaka izlerim. her karakter ayri bir dunyadir.

yaklasan yilbasi nedeniyle oturup eski bolumlerinden biri olan yilbasi bolumunu seyrettim,gulmekten bitap dustum.o kadar bizden o kadar tanidikti ki.

Kaygısızları es geçiyoruz gibi geldi :). Adını anayım bari ben..

kaygisizlar aslinda gercekten komik bir dizi olmasina ragmen genelde laf espirisi uzerinden gittiginden ve zorlama espirilerin coklugundan benim icin sidikanin yakinindan uzagindan gecemez.yani sidikadaki o 70lerde ve 80lerde cocuk olan asagi yukari butun kesimlerin az biraz yasadigi mahalle ve memur hayatinin getirdigi naif espirilerden uzaktir.gani mujde ekolunun de buyuk katkisi var bu zoraki yapay espirilerde.
tabi o dizide de soray uzun(kultigin) ve korku salan(!) cetesi diziyi ayakta tutan en onemli etkendir. 'abi' lerinin sevgilisine 'yende de erik gibiymis kutur kutur' diyebilen bu dehsetli(!) mafya elemanlari cidden komiktir. ama dedigim gibi benim icin dizinin genel espiri yapisi fazla yapay ve zorlama durmakta.