Forum

Bir ülke sinemasını...
 

Bir ülke sinemasının başarı ölçütü nedir?

34 Gönderi
13 Üyeler
0 Reactions
8,164 Görüntüleme
(@bager)
Gönderi: 265
Başlığı açan
 

Son senelerde ülkemizde yapılan film sayısı baya bir arttı. Bu artışa bakarak, Türk Sineması’nın gittikçe kaliteleştiği yönünde fikir beyan edenler tavan yaptı. Sinemamızın istatistik verileri doğru dürüst tutulmadığı için hala geçen yıl ne kadar film çekildiğini net olarak bilmiyoruz. Geçen sene için, “70’in üstünde” yahut “100’e yakın” diyenler var! Box-Office listelerine bakınca vizyona giren popüler filmler dışındaki filmlerin büyük çoğunluğunun bir “Recep İvedik” filmi kadar hasılat yapmadığı görülüyor. Soruyorum şimdi size, Bir ülke sinemasının başarı ölçütü nedir? Yada “Filmlerimiz uluslararası festivallerde birçok ödül alıyor” demek ne kadar doğru! Sinema Sektöründe YARATICILIĞI sayesinde ödül alan yönetmenlerimizin başarısını, Bu sanata ket vurmak isteyen yapımcılara mal edebilir miyiz! Tabi ki hayır.
Malum, teknoloji çağındayız ve sektör gittikçe KOBİ'leşiyor. Teknolojik ürünler artık çok seri bir şekilde üretilip, ucuzda bir şekilde dünya ülkelerine dağıtılıyor. Hâl böyle iken, herkesin sinema aşkı, film aşkı tavan yapmış durumda. Her kamerasını alan, sinemanın bir ekip ile yapılan sanat olduğunu unutarak tek başına film çekmeye kalkıyor. Işıkcı o, görüntü yönetmeni o, kurgucu o, senarist o, yönetmen o. Herşey "o" '!'
Çok sevdiğim Hüseyin Kuzu hocamın yazısından bir alıntı yapmak istiyorum;
" Teknoloji hızla gelince onu nesnesine uygun mantığı da kendiliğinden geliyor. Dolayısıyla teknoloji ucuzlayıp kullanımı kolaylaşınca, herkeste kendiliğinden “ben de film yapabilirim” duygusu artıyor. Şüphesiz bu güzel bir şey… Acaba hareketli görüntü için bu yüksek ilginin sonu nereye varır diye düşünülebilir? Bu konuda bir tahmin için insanoğlunun birçok deneyimi var aslında. Dünyadaki okuma/yazma sayısına karşılık “yazar”, boya/fırça sayısına karşılık “ressam” veya artan fotoğraf makinesi sayısına karşılık “fotoğraf sanatçısı” sayısı/oranı belli. Sinema kamerası için de aynı şey olacak, belki herkes kamera kullanıp bir şeyler çekecek ama herkes sinemacı olmayacak/ olamayacak! " Kim bu söylenilenlerin aksini beyan edebilir? Bugün bu ülkede kaçtane başarılı ve YARATICI yönetmen sayabiliriz? Herhalde hepimizin ortaklaşacağı üç isim vardır. Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz, Çağan Irmak. Birini, kadrajlarında ki başarısı için seviyoruz. Diğer YARATICI yönetmenimiz napıyor? Bir önceki Cannes'te ödül alıyor diye, gidip ap acele yalnız bir adamın arka fonuna sinematik mekanlar ve süslü kelamlar süslüyor. Çünkü biliyor ya, Cannes duru filmleri seviyor! Diğer yönetmenimiz ise, bu çarkın içerisinde kaybolmaktan kurtulmak için cebelleşiyor.
Hal böyle iken, iktidarın da tamamen sanata karşı tavır alması ve sanatı kendi hakimiyeti altına almak istemeside göz ardı edilemez. Bu ülkede sanat bile " politikleştirilmek " isteniyor ve birkaç sanatçı dışında çıt çıkaran yok! Dünyada hemen hemen bütün ülkelerde, Film yapımı için teşvik fonları veriliyor! Ve bedava kullanabilecekleri binlerce stüdyo yapıyorlar. Bizim ülkemizde kaçtane sayabiliriz? Peki ya ilgili bakanlıkça verilen teşvik fonları? Hükümet şakşakcılıgı yapan Yılmaz Erdoğan'ı paraya boğuyorlar. Filmlerimizde hiç ezan sesi yokmuş ya '!'
Haa birde, Ankarada, stüdyo yapılacakmış! Kim tarafından, Melih gökçek! Pehhh 🙂 Şartları da, filmde en az 5 dakika Ankarayı anlatmak-mış'!' Setlerde, set işçilerinin sömürüldüğü gerçeğini kim red edebilir? Ülkenin sineması bu halde iken, sorumu soruyorum sizlere. " Bir ülke sinemasının başarı ölçütü nedir? "

Duvarlar… Görüyor musun? Duvarlar yükseliyor. Şşşşş, bağırmayı bırak sessiz ol! Bak bak, duvarları daha çok yükseltiyorlar...

 
Gönderildi : 19/05/2012 6:25 pm
(@greenfire)
Gönderi: 112
 

Bana sorarsan Türkiye'de sinema da yok, sinemacılıkta yok güzel kardeşim. Bu hususta eleştirilerim ağırdır.
Recep İvedik neden tavan yaptı? Çünkü elinde I Phone, en az 90 kilo, bira fıçısı gibi AVM lerde gezinen ortaokullu ve liseli nüfusumuz haylinden fazladır. Bu kişilerin Recep İvedik sevdası, o filmi Türk sinema tarihinin en çok izlenen filmi yaptı. Mesela şu sıralar bu yaş kuşağının favorisi, Troll Face diye bir durum var. Troll Face temasını kullanan ama ne sinemadan ne de sinemacılıktan anlayan bir yapımcı ve yönetmen bu temaya film çektiğinde, Türkiye de patlama yaratır.

Demem o ki; ürünün kalitesi, izlenme oranı veya kar marjıyla doğru orantılı olarak değişmiyor. Çok farklı faktörler var.

Türk sineması; yaptığı "NEREDEYSE BÜTÜN" filmlerde şu "İstanbul", "Güney doğu Anadolu" ve "Ege" konularını bırakmadıkça,

Müzik olarak "Arabesk", "Üniversite öğrencisinin çaldığı, odun ateşi yanında, sahilde, birbirlerinin kollarına dolanıp uzaklara dalmış gözlerle istem dışı sallanan kızların bayıldığı klasik gitar" ve "Dizi Müziği" denilen kavramlardan vazgeçmedikçe

Tema olarakta ya milliyetçi ya da komunist uç duyguların

pençelerinden kurtulamadıkça Türk sinemasının Uluslar arasında hiçbir yeri olmayacaktır.

 
Gönderildi : 19/05/2012 7:26 pm
(@bager)
Gönderi: 265
Başlığı açan
 

greenfire; söylediğin çoğu şeyde haklısın. Türkiyede yaşayan halklar olarak, biz duygusalız. Sahilde bir kadının erkeğin omuzuna başını dayaması hoşumuza gidiyor! Aslında sorun tam olarakta bu değil,
Biz sanıyoruz ki, bize duygusal gelen şeyler dünyada ki bütün halklar için duygusaldır. " DEĞİLDİR! ". Bu yüzden diyorum, Mardinde yapacağım film, Amerikanın new york kentinde yaşayan birini de kapsamalı, oda en az benim kadar kendisinde pay çıkarmalı.
Arkadaşlar... Sinema sektörü kapitalizmin bir aracı haline geldi! gerçi hep öyleydi ama son yıllarda bu tavan yaptı. Hollywood filmlerinin çogunda neden amerika bayrağı var? Veya neden Amerikayı öven temalar işleniyor? Çünkü FBI, CIA gibi kurumlar baskı yapıyorlar! Ama adamların, teknik becerisi dünya genelinde filmlerinin izlemesini sağlıyor. Bizde oda yok. Teknik olarak yeni yeni donanımlı hale geliyoruz. Hâl böyle iken tekrar soruyorum, çözüm nedir?

Duvarlar… Görüyor musun? Duvarlar yükseliyor. Şşşşş, bağırmayı bırak sessiz ol! Bak bak, duvarları daha çok yükseltiyorlar...

 
Gönderildi : 20/05/2012 12:09 am
(@tayfuntuna)
Gönderi: 0
 

Teknoloji araçtır, Amerika onu amaç haline getirip içi boş filmler çekmeye başlamıştır.

Bu yüzden kızgınım ki Türkiye'de güzel filmler çekmek için teknolojiye gerek yok. Yaratılıcık gerekiyor. Asıl yoksun olduğumuz şey odur ve o yüzden güzel filmler yoktur.

 
Gönderildi : 21/05/2012 1:42 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Ülke sinemasının başarı ölçütü, dünya çağındaki başarılardır. Gişe de vardır bunun içinde, ödül de, övgü de, üzerine düşünülüp konşulması da. Bu ülkede yap, bu ülkede tüket... Bir cepten diğer cebe para koymak gibidir bu... Günümüzde Şu an türkiyede filmler, birileri jiple gezebilsin, pahalı mekanlarda milyarlık hesaplar ödenebilsin, her gece başka bir güzel kadınla sevişilebilsin, yatlard apartiler verilebilsin diye yapılıyor. Hiçbir önemi, değeri yok şu an popüler yerli sinemanın. Ama böyle gitmeyecektir... Kaliteli üzetim için, önce bol miktarda kalitesiz üretime ihtiyaç vardır. Yeterince yensin içilsin sevişilsin sonrası farklı olacaktır. Aç milletiz dostlar, normal bu. Ezik ve aç bir toplumun önce tatmin olmayı istemesi normaldir. Ezik ve aç bir toplumuz, tüm sebep de bu...

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 21/05/2012 2:23 pm
(@tayfuntuna)
Gönderi: 0
 

Ülke sinemasının başarı ölçütü, dünya çağındaki başarılardır. Gişe de vardır bunun içinde, ödül de, övgü de, üzerine düşünülüp konşulması da. Bu ülkede yap, bu ülkede tüket... Bir cepten diğer cebe para koymak gibidir bu... Günümüzde Şu an türkiyede filmler, birileri jiple gezebilsin, pahalı mekanlarda milyarlık hesaplar ödenebilsin, her gece başka bir güzel kadınla sevişilebilsin, yatlard apartiler verilebilsin diye yapılıyor. Hiçbir önemi, değeri yok şu an popüler yerli sinemanın. Ama böyle gitmeyecektir... Kaliteli üzetim için, önce bol miktarda kalitesiz üretime ihtiyaç vardır. Yeterince yensin içilsin sevişilsin sonrası farklı olacaktır. Aç milletiz dostlar, normal bu. Ezik ve aç bir toplumun önce tatmin olmayı istemesi normaldir. Ezik ve aç bir toplumuz, tüm sebep de bu...

Beğen tuşu olsa basardım, o derece güzel yazmışsın eline sağlık 🙂

 
Gönderildi : 21/05/2012 2:44 pm
(@bager)
Gönderi: 265
Başlığı açan
 

Bir yapım'a(filme) “başarılı” ölçütü veren sarkacın “otoriteler” ve “seyirci” olduğunu söyleyebiliriz. Otoriteleri; akademisyenler, sinema yazarları, festival komiteleri, jüriler, medya vb. olarak kabul edersek, sarkacın diğer ucunda da seyirci var şüphesiz. En çokta işin "seyirci" kısmı takılıyor kafama. Bu ülkede, Recep ivedik gibi bir facia en çok izlenen filmler arasına girip en çok hasılatı elde ediyor. Peki, neden? Okur-yazar oranımızın çok mu düşük olmasından yoksa gerçektende o yaşantının bize komik mi gelmesinden? Filmlerimizin “iş” yapmamasının birçok nedeni var kuşkusuz ve bunlardan birkaçını Görkem yukarıda saymış.
" Tayfun; Teknoloji araçtır, Amerika onu amaç haline getirip içi boş filmler çekmeye başlamıştır. " Dostum, biraz daha büyük düşünmek gerekiyor. Bugün Kapitalizm çokmüş durumda. İnsanlara "yeni" hiçbirşey sunamıyorlar. Kapitalizmi ayakta tutan tek şey, "para". O da bu sektörde mevcut, yani bu sektörün içini boşaltmaları onların işine gelmez.
Görkem; " Ama böyle gitmeyecektir.." söyleminin arkasında ne yatıyor acaba? Paylaşırsan sevinirim..
Çünkü ben gerçektende bu yüzyılda bile, bunun önüne geçemeyeceğimizin kanaatindeyim.

Duvarlar… Görüyor musun? Duvarlar yükseliyor. Şşşşş, bağırmayı bırak sessiz ol! Bak bak, duvarları daha çok yükseltiyorlar...

 
Gönderildi : 21/05/2012 5:55 pm
(@verbal_kint)
Gönderi: 612
 

Burada araya girerek, asıl tartışılması gerekenin " başarı nedir" olduğunu savunuyorum.
Onun akabininde "başarı ölçütlerini" tartışabiliriz.
Kaldı ki ulusal sinema konularında pek çok mecra kafa patlatmakta.Eleştirmenler birliği, akademisyenler, yönetmen ve senarist dernekleri.
Bir forum başlığında tartışılamayacak boyutta alt başlığı içeriyor bu konu. Sosyo ekonomik anlamda gelişimini tamamlayamamış ülkeler sınıflandırmasında tartışılmalı mı yoksa tamamen sanatsal estetik boyutunda mı? yoksa sadece ekonomik olarak mı, gişe tv dizi pazar payı, görsel gelir, reklamlar vs. Unutmayalım ki sinemaya oturduğumuzda filmlerden önce gösterilen reklamların bile sinemaya bizim düşünemeyeceğim kada katkısı var.
Sinema sayıları, vizyonda kalış süreleri, seyircideki tepkileri vs.

http://www.camurfilms.com" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 21/05/2012 6:06 pm
(@bager)
Gönderi: 265
Başlığı açan
 

Sevgili verbal_kint; Asıl konu tabi ki " başarı ölçütü nedir?" konusudur. Başarı ölçütleri, bu başlık ile dolayı değil doğrudan ilişkilidir'!'
Sen; Eleştirmenler birliği, akademisyenler, yönetmen ve senarist dernekleri bu konu hakkında kafa patlatıyorlar diyorsun. Üzgünüm dostum, yanılıyorsun... Demek ki, ya yeterince kafa patlatmıyorlar, yada işlerine geldiği gibi kafa patlatıyorlar. Ve senin sosyo ekonomik anlamda gelişimini tamamlamamış ülkeler kategorisinde mi, yoksa sanatsal kategorisinde mi değerlendirilmeli dediğin " teşhisler " bana çok çarpık geldi. Zaten son yazdıklarını anlamadım bile... Bizim ülkemizin, sosyo ekonomik alanda gelişimini diğer ülkeler'e nazeren tamamlamamış olması, kötü film yapacağımız anlamına gelmez, gelmemelidir.. Bugün bir İran örneği, en güzel örnektir... İran sinemasının yaptıkları ortada'dır. Dünyada ki en büyük festivallerden aldıkları övgüler, ödüller ve gişe hasılatları da ortadadır. Biz zaten herşeyi, birilerini bıraktığımız için bu halde değil miyiz? Başarı ölçütü derken, başarının kendisini değil arkasında ki etkenleri de konuşmalıyız ki nerede yanıldığımızı ortaya çıkaralım...

Duvarlar… Görüyor musun? Duvarlar yükseliyor. Şşşşş, bağırmayı bırak sessiz ol! Bak bak, duvarları daha çok yükseltiyorlar...

 
Gönderildi : 21/05/2012 6:50 pm
(@verbal_kint)
Gönderi: 612
 

Başarı ölçütü derken, başarının kendisini değil arkasında ki etkenleri de konuşmalıyız ki nerede yanıldığımızı ortaya çıkaralım...

aslında tüm o laf salatasını senin bu bir tek cümleni anlatmak için yapmıştım. çok sağol nokta atışı söylemek istediklerimi anlattığın için.
kafa patlatıyorlar mı yeterince, orasını pek bilmiyorum ama görünüşte bu haldeler, onu biliyorum.özellikle yakın ilişkide olduklarım bir hayli fazla.
İran sineması da, aslında Hollywood'dan sonra tüm dünya sinemalarında en tutarlı ve gerçek olan. İran'ı tabi ki toplumsal, politik ve ekonomik olarak ele aldığında hemen hemen her toplumun orta çağ'da yaşadıklarını son 50 yılda yaşıyorlar.İran'ın geri kalmış veya gelişmekte olan bir ülke olduğunu da düşünmüyorum, zaten gelişmiş olan bir toplum, sadece değişiyor İran. Bu gelişmeler de olumlu anlamda olduğu için Batıyı da bir hayli huysuzlandırmakta.
Bunun yanında kendi köklerine bağlı, duruşları sağlam ve geçmişlerinden o kadar net besleniyorlar ki, bu onları çok sağlam, güçlü kılmakta. O yüzden zaten bütün sinema tartışmalarının sonu, özellikle Avrupa'dakiler de dahil, sonunda İran sinemasının kıskanıldığı bir noktada kesişip duruyor.
Evet, İran sineması çok başarılı, gittikçe de başarıları artmakta ve bu başarı artış ivmesi doğrusal değil.

http://www.camurfilms.com" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 22/05/2012 5:48 am
(@bager)
Gönderi: 265
Başlığı açan
 

Verbal_kint; demek ki bu sorunlar, bu forumda konuşulabiliyormuş?
Ayrıca, iran gelişmiş bir ülke değildir. Sana birkaçtane örnek sayayım, Gelişmiş ülkeler'de, insanlar düşüncelerinden dolayı idam edilmezler'!' . Yahut,Gelişmiş ülkelerde boşanmış kadınlar her cuma günü hutbe çıkışında camilerde koca bulunması için sergilenmezler'!' Gelişmiş ülkelerde, insanlara zorla bir din empoze edilmez, özglürlük kısıtlaması yoktur vs vs. Tabi ki bu saydıklarım daha çok sosyal alanda olan geri kalmışlık. Bunlarda toplumun temelini oluşturduğundan kaideye değer eksiklikler. Birbirimizi, iran konusunda ikna etmeye çalışmayalım... Zaten konumuzda bu değil, bunu iyi kavramalıyız dostum. Türkiye sineması gerçektende çok kötü durumda. Nerdeyse her ay set işçilerinin ölümünü duyuyoruz. Bu insanlar, sette sigortasız çalıştırılıyorlar. Senin kafa patlatıyor dedigin insanlar, hiç mi sette bulunmadılar? Üzgünüm ama; dediklerimde haklı çıkıyorum. Ya gerçektende kafa patlatmıyorlar, yada kendi çıkarları doğrultusunda kafa patlatıyorlar. Sorum açık, bir ülke sinemasının başarı ölçütü nedir?

Duvarlar… Görüyor musun? Duvarlar yükseliyor. Şşşşş, bağırmayı bırak sessiz ol! Bak bak, duvarları daha çok yükseltiyorlar...

 
Gönderildi : 22/05/2012 11:31 pm
(@verbal_kint)
Gönderi: 612
 

Gerçekten set ölümleri, onların kafa patlatmadığı noktalar. Buna inan.
Daha sendikalaşmadan tut, telif hakları bile ülkede yok.
Şimdi bu yukarıda söylediklerimle paralel olarak, İran ile gelişmişliği kıyaslarsam da aslında bizim ülke İran'dan daha gelişmiş değil. Neden biliyor musun? Çünkü İran kendi içinde tutarlı bir ülke. Bu yüzden gelişmiş.
Bizim ülkede ise, adamı hırka giydi diye yerden yere vuruyorlar. Etrafta tvye insanların beyinlerini uyuşturmak için program yapan binlerce insan var. Kendi benliğinden habersiz bir sürü genç var. İran sineması bu yüzden başarılı.
İran hükümetinin, devletinin yaptıklarını tasvip ediyor muyum? Tabi ki, mümkün değil bunu onaylamak. Esas mesele, manzaraya bütünden bakmak.
Örnek vermem gerekirse, her gün okuduğum ilk haber canımı sıkıyor. Bütün ülkedeki politikacılar midemi bulandırıyor. Sanatçıların iki yüzlülüğü, para düşkünlüğü, uçkur bağımlılığı, kendin poh pohlama, Kezzap'ın her daim vurguladığı hedef kitlesi şaşmış enteller vs.
İkimiz için konuşmak gerekirse fikir birliğine varmak gerekmez, bu gayet de güzel bir durum olur çünkü farklı fikirler olunca zihinler arınır, sorgular. Ama sana katıldığım nokta ülke sinemasının yerlerde süründüğü. Bunu pek çok kısa film festivalindeki finalist filmlerden, Sinema TV öğrencilerinin hallerinden görebilirsin.

http://www.camurfilms.com" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 23/05/2012 4:56 am
(@verbal_kint)
Gönderi: 612
 

Bir de micro düzeyde baksak duruma!
Ülkedeki en eski ve en köklü kısa film sitesi ve forumu FF.
Ana sayfa kaç zamandır değişmiyor ve içerik yüklenmiyor? Mevzu siteyi ayakta tutanlara çamur atmak değil. Alttan gelenler o kadar cacık ki ( bunu hem eğitimci-akademisyen hem de yönetmen olarak söylebilirim ) siteyi ayakta tutanların gücü ancak buna yetiyor.

http://www.camurfilms.com" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 23/05/2012 4:59 am
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Görkem; " Ama böyle gitmeyecektir.." söyleminin arkasında ne yatıyor acaba? Paylaşırsan sevinirim..
Çünkü ben gerçektende bu yüzyılda bile, bunun önüne geçemeyeceğimizin kanaatindeyim.

Bu hep böyle olmuştur. Her türlü sanatsal girişimde ve iş'te böyledir bu zaten. Önce soytarılar, yalancılar, dolancılar, birşey olmadığı halde kendini birşeymiş gibi gösteren tipler alır sahneyi. Sonra onların bir halt olmadığı, alayının kereste olduğu ortaya çıkar. Çünkü başlarda kimin iyi kimin kötü olduğunu anlayacak bir görgü, algı v eotorite de yoktur. Kısa film yarışmasının jüriliğini Hülya Avşarın yaptığı bir ülkede genç sinemacı üretimi mümkün olabilir mi? Olmaz. O nedenle önce en soytarılar alır sahneyi. Saçmalarlar, bir halt beceremezler. Sonra birileri çıkar iyi birşey yapar. O yapılan iyiliği de o ülke desteklemez önce. Anlayamazlar çünkü. Ama yurtdışındaki gelişkin otoriteler onu fark edip ödüllendirirse bir anda ülkenin aklı başına gelir! "Haaa, demek iyi olan buymuş!" olur millet. O zaman herkes onun üzerine üşüşür. Bu üşüşmenin anlamı "biz yıllarca bu işi üstlendik ama bir öküzün tekiyiz aslında, ortalıkta adam olmadığı için biz idare ediyorduk. Şİmdi iyi olanın sen olduğu ortaya çıktı. Hadi al bakalım bayrağı" olur. Yani o keresteler bu bayrağı vermek istemeseler de bu biraz gecikme ile olsa da olur. Eğer bu yeni çıkan tip (ya da yakın çevresinin ve destekleyenlerinin) sosyal tarafı da azcık gelişkin ise bu işin gerçeğini anlatma ve gösterme yetkinliğinde ise yeni algılar otoriteler oluşturmaya başlar. YEni gelenler doğru ayıklanmaya başlar. Daha önce iyileri kötüleri ayıklayanlar da soytarı olduğu için doğru ayıklama yapamamaktadırlar. BU sefer doğru kişiler ayıklama yapar ve iyi iş üretimi artar. Ve bu üretimler halka sunulur. Halk da "haaa, demek iyi iş buymuş, eskiler b.ktanmış. Ama biz salaktık, onları iyi sanmamız normaldir, artık öğrendik, akıllandık!" olur.

Bu anlattıklarımı Chaplin'e, Tarkovski'ye, Nuri Bilge'ye, Hitchcock'a, daha birçok babaya mal edebilirsiniz. Kariyerlerinin çıkışları hep böyle olmuştur ve içinde daldıkları yapı da aynen yazdığım gibidir.

BU nedenle, daha önce de söyledim, yine söylüyorum: Türk sinemasının gelişmesi sürecinin ilk adımı, en ama en ama en önemli şey, ilk "kıvılcım" kesinlikle, aksi iddia edilemez biçimde, en gerekli şey, aksini iddia edeni Ajdar öpsün: "TÜRKİYENİN KISA FİLM OSKARI ALMASIDIR!"

NUri Bilgenin Cannes alması falan Türk sinemasını geliştirmemiştir, geliştirmeyecektir de. Çünkü NBC kendine film yapan biridir. Çok önemlidir, değerlidir ama kimseye (ülkedeki sinema sektörü, algısı, görgüsü anlamında) bir hayrı yoktur. Çok da umrunda değildir Türk sinemasının gelişmesi onun için. "BEn mi kurtaracak memleketi kardeşim!" yaklaşımındadır. Çok da haksız da değildir. Bu bağlamda en önemli şey, "bir memleket genci"nin, yeni bir zihnin ve çalışmasının uluslararası arenada duyulması ve övgü görmesidir. Bu olursa gençlerin önü açılır. Ve yeni projeler, yeni üretimler hayata geçer ve mutlaka aralarından iyi işler çıkar.

Ancak, bunun için de şöyle bir gereklilik vardır: İNşallah bu oskar alacak genç, oskarını her gece başka bir hatunla sevişmek için kullanmaz. Abaza takılmaya devam etmeyi göze almalı, yeni üretimlere imza atmanın önemini kavramalı ve elini taşın altına sokmalıdır. O kişi (ve onun gibiler) artık bu işin lokomotifi olacaktır. Artık mikrofon onlardır. Bunu iyi kullanmalıdır. Egoyla, triplerle, meşhurlukla, "aklım çükümde" vs. ile işi olursa bu tipin devamında bir halt üretilemez. Üretilse de türk sinemasına bir hayrı olmaz. O kişi kendi kesesini doldurur. O kişi kalkıp, Okanın programına çıkıp, "HÜlya Avşarın kısa film jürisi olduğu bir ülkeyiz biz, bunu da yapan senin gibi ülkenin en önemli tvcilerinden biri, yuh alayınıza, ama artık bitti! Oskarı alan benim, bu işler nasıl yürür ben sizden daha iyi biliyorum, bildiğim için beni bu programa davet ediyorsunuz zaten, daha 110 tane program da beni bu yüzden çağırıyor, şimdi beni dinlemek zorundasınız, kapayın çenenizi, getirin şu şu adamları jüriye ki daha doğru filmleri ve kişileri destekleyebilelim" diyebilmelidir. (Nezaket en değerli silahtır, olayın kabasını anlatıyorum, tabii ki bu cümlelerle konuşulmayacaktır) Kalkıp kültür bakanlığına laf koyabilmelidir ki genişçe bir kitle kültür bakanlığının uygulamalarında kuşkuyla yaklaşılabilsin. O programdan çıkınca da İstiklale içmeye değil Beyazın programına gitmelidir. Bir Nev'i kısa filmin Atatürki olmalıdır o kişi. İşte o zaman birşeyler değişir... Tüm ülkeye "ne oldu? Şimdi benimle gurur duyuyorsunuz? BEn bu filmi yaparken ağzıma s.çılırken nerdeydiniz lan?" diyebilmelidir. MEvcut, bugün için kimsenin sesini çıkaramadığı, çıkarsa da kimseye duyuramadığı salaklıkları haykırmalıdır.

Tüm bu anlattıklarım çok birşey gibi görünüyor. Ama değil aslında. Tüm bu yazdıklarım, 1 haftada olabilecek şeyler. Baştan sona... Kİmse anlamaz valla neyin nasıl değiştiğini... Bir bakarsnız, kültür bakanlığı "akıllı, aklı çükünde olmayan, "ben entelim" tribine girmeyen genç sinemacıları destekleme bürosu" kurmuş, başına da Nuri Bilgeyi 401 milyar maaşla getirmiş. Bir bakmışsınız, türkiyede geniş bir kitle kısa film izliyor. Bir bakmışsınız Koç holding, kısa film sitesi yapıyor. Tüm bunların olması için tek ama tek gerekli şey: aklı başında, efendi bir kısacının sesini duyurmayı başarması! O kadar!

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 23/05/2012 11:52 am
(@tolga-depo)
Gönderi: 0
 

Bir ülke sinemasının başarı ölçütü nedir: Uluslararası gişe ve uluslararası beğeni. Bunun dışı ülke içi dedikodudan ibarettir.

Görkem'in söylediklerine de katılmıyorum. Ülke sineması (Ülke Türkiye) başarılı kısa filmle değil altyapılı endüstri, akıllı insanlar ve işin içine daha fazla para girmesiyle gelişir. Reklam sektöründe böyle olmuştur. Diziler de de böyle olma yolunda.

 
Gönderildi : 23/05/2012 12:47 pm
Sayfa 1 / 3
Paylaş: