Belediye ile festival yaptığım için içlerinden olmasamda gerçek taleplerinin ne olduğunu net gördüğüm için şöyle açıklayabilirim durumu (gerçi B2 dergisindeki roportajdada bu konuya değinmiştik)

Şimdi Belediyeler iş tanımları gereği kültürel hizmetle yükümlüdürler. Halka ücretsiz olarak tiyatro oyunları, sinema gösterileri, şiir dinletileri, sergiler, halk oyunu eğitimi, müze gezileri, vs. vs. (daha bi bu kadar daha sayabilirim)

Şimdi bununla ilgili büyükşehirlerde iyide bir bütçe harcanıyor. Hükümet kaynaklı sufi kültürel faaliyetlere ödenek ayrılması (mevlana gösterileri gibi) eski dönemlere göre ağırlaşmıoş olabilir. Şimdi yukarıda tartışılan meseleye sansür konusuna gelirsek. Şimdi efenim Hemi behmouras arkadaşımız ve bir kaç filmin daha ağır küfür ve sex sahneleri içermesinden dolayı elenmesi durumu oldu. Sinemacı olarak izlerken keyif aldığım gayet güzel bu birkaç filmi mecburen elemek zorunda kaldık. Sebebi ise şudur; Belediye festivallerini diğer festivallerden ayıran özellikler var. Siz sinemaya gittiğinizde parasını verir bilet alırsınız. Yani karşılaşacağınız şeye para verdiğiniz için bi şekilde sorumluluğu üstünüze almışsınızdır ama küçük semtlerde ev hanımları evde otururken belediyenin evlere dağıtılan aylık kültür ve etkinlik programına bakıyor aaa kısa film şenliği hadi gidelim diyor komşusunu çoluğunu çocuğunu topluyor hatta elinde pazar poşetleriyle gelip oturup filmleri izlleyip gidiyor. Şimdi bu kadın 7 yaşındaki oğluyla film izlerken çocuğun kulağını gözünü kapamasın istiyoruz. Tabiki sinema sinemadır ve bu ayrımlara göre yapılmaz ama ne kadar anti demokrat yapıda olsakta aslında biz bu içerikteki sanat eserlerimizi gösterebildiğimiz bir çok mecrfaya sahibiz. İki tane festival muhafazakar bir tutum sergiledi diye sinema elden gidiyor korkusuna dışarda olsam belki kapılırdımda kendi adıma Atatürk'çü bir türk genci olarak o kadar vahim bir durumun olmadığını gözümle gördüm. Bu da bir ihtiyaçtır bırakın olsun sorun olmaz derim.
Kısadan Hisse için 20 milyar harcadı belediye. Yani karalarken biraz vicdanlı olalım. Bu para kapalı bi ödenekle hiç edip iki tane DVD den uzun metraj gösterip günü kurtarabilirdi.

Ali murat konusuna gelince. Bizim festivalede de konuşmacı olduğundan otomatikman üstüme alındığım bir konu var. Sanırım Hegel Ali murat'ı izleyenler arasında idi. Herhangi bir muhafazakar tutum söylem duymuş mu? Adam lumiere'lerden girdi Godardan çıktı IMAX'dan girdi Visual Effectten çıktı. Ha şimdi adamın durduğu yer meselesi var. Evet Ali Murat'ın belki kendiside pişmandır bilemem zamanında söylediği o kesinlikle katılmadığım bir söylemi var. Bu benide tedirgin etti. Fakat Sinan Çetin'inde var. Hıncal Uluç'unda var. Ayrıca nerede durduğu belli olmayan Sinan Çetin'e Benim Rengim belli diyen daha karakteristik ve "Türk"sineması hayali kurduğunu her zaman dile getiren Ali Murat'ı tercih ederim demiyimde en azından daha az korkarım.

Sequence senin soruna ise sanırım tam anlamasamda şöyle cevap vereyim. "gösterim kopyası" denen şey başkadır. Yani ön eleme için eğer acil bir versiyon yolladıysan avi falan da olabilir. Daha sonra ön elemeyi geçtiğini duyduktan hemen altyazılı dekupajı elden eçmiş son halini yollamaktan bahsediyor olabilir. Ay çok konuştum.

bu açıklamanın altına bende imza atayım.
gelenek bozulmasın.

Ali Murat ''Kıssa'dan Hisse''de güzel bilgiler verdi; kendi adıma bilmediğim bazı şeyleri öğrendiğimi söyleyebilirim. Gerçekten de herhangi bir ideolojik gönderme yapmadı. Ama Ali Ünal'ın bahsettiği yerde gaza gelmiş olabilir, fikrine katılmadığı kişilereyakınlık duymuş olabilir, bilemem. Ben daha çok o sansür maddesine takılmıştım. Aslında bu tartışma Aristo'ya kadar uzanır, etik anlamda...