Görkem'in gayet güzel bir fikri bu. Dedi ki msn'de bu: abi yazmaya meraklılarla, çekmeye meraklıları buluştursak ya? Nasıl yani çöpçatanlık gibi mi dedim, evet dedi, senden hoşlanıyorum ve seninle buluşabilmek için böyle bir fikir geldi aklıma. Msn'i yüzüne kapattım, hemen engelledim.
Ama fikir hoşuma gitti. Ne dersiniz? Forumdaki senarist adaylarımız ve de yönetmen adaylarımız hep beraber toplansak, senaryoları konuşsak, nasıl çekileceklerini, kimlerin neyi çekmek istediğini.. böyle bir sinerji yaratsak. Yani yönetmenler senaristlerini bulsa.
Gecenin adı da senaristler ve yönetmenler gecesi olsa. Senaristlerin üzerinde "S" harfli, yönetmenlerde "Y" harfli ufak kağıtlar. hehe.
-Merhaba sizde mi partiden sıkıldınız? Ben Eylem. Kurgu falan yapıyorum ama yönetmen olmak istiyorum.
- Ben de Görkem. Senaryolarım var 1-2.
- Bir şeyler içer miyiz beraber??
Bir düşünün derim ben. Ben düşündüm güzel geldi.
Yapmayın. Aynı Big Bang'in çocuklarıyız hepimiz...
Sözkonusu fikrin benden çıkışının kaynağı da mordevrimin kendisidir. Tanımayan şimdi tanısın: mordevrim, parada pulda gözü olmayan ama çok da yetenekli bir senarist arkadaşımızdır. Ama bilmediğiniz birşey var ki bu adam yıllardır bir tane bile kısa film senaryosu yazmış değildir. Yazmıyordur bu gidişle de yazmamaktadır. Neden biliyor musunuz? Çünkü:
"Biz yazmaya daha meraklı olanlar, çekmeye meraklı olanların umrunda bile değiliz!"
Yeryüzünde, "Türkiye kısa filmcileri" gibi, senarist denen kişiyi gereksiz bulan tek bir sinemacılar topluluğu daha olduğuna inanmıyorum. Çünkü herkes senarist. Bizde her kısa filmci kendi senaryosunu yazar çünkü. Senarist gereksiz, "var olmasa da olur" biridir.
Ben bu konuda aslında bayağı umutsuzum. Çünkü yıllardır dile getiriyorum bu konuyu, dilmde tüy bitti. Mordevrim gibi bir herifin (bana göre kısacılar için bir nimet) artık yazmaktan vazgeçmiş olması yine bu konudaki rahatsızlığımı kamçıladı, oradan açıldı konu.
Söz konusu, iki "düşman/düşman gibi davranan" (umursanmamak da bir düşmanlık sebebidir) tarafı kaşrı karşıya getirmeye çalışmak, aynı masaya oturtmak bilemiyorum çözüm olur mu? OLursa ne güzel olur. Çünkü olmazsa "Çekmeye meraklı olmayıp yazmaya meraklı olmayanları" tamamen kaybedecek kısacılarımz, haberleir olsun"
Geçri pek umurlarında değildi sahi değil mi? Pardon! 🙁
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
İçimizde öyle bir hal aldı ki "abi bir iki senaryom var" lafı en boş beleş laf halini almıştı. Durumun farkında olan senaristler ise artık bu lafı kullandığında kendine başka türlü bakılan gözlerden kaçmak için; artık senaryom var diyemiyor.
Tabi durumun şöyle bir yanı da var, kısa filmcimiz film çekmek için her şeyini hazırlamıştır. Senaryosunu da kendi yazmıştır ama ortalıkta sadece yönetmen olarak gezmeye heveslidir. Filmi başarı kazanınca "ayrıca senaryosunu da ben yazdım diyebilmektedir."
Ek olarak her yönetmen kendi yazdığı senaryoyu filme çekmek istiyor. Örneğin Özgür Bakar; son çektiği film için "bir daha başkasının yazdığı senaryoyu asla çekmeyeceğim" ifadesini kullanmıştı. (yanlış hatırlamıyorumdur inşallah; aksi halde kulaklarım çekilmesine ve ağzıma biber sürülmesine razıyım).
Özet olarak senaristlerin artık yönetmenlik için uğraşmaları gerekmektedir. Piyasa monopol bir piyasadır.
Ama bu gerçekleştimek istediğiniz olayı merakla beklemekteyim, son zamanlarda durağanlaşan foruma bir heyecan geldi gibi. 😉
- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)
Çok iyi olur çokta güzel olur 🙂
Özgür böyle bir söylem kullandı ya da kullanmadı ama fikir olarak bu görüştedir, bu doğru. Kendisi ile bunu defalarca tartışmışlığım var, aramızdaki konuşmaları buraya yazamam bir parça kişisel ve özel sayılırdı ama Özgür kesinlikle eminim ki benim rahatsız ve şikayetçi olduğum konuda benimle aynı fikirdedir. Özgür'ün bu fikirde oluşu kişisel birşey, kişisel yaklaşımlara, özel nedenlere birşey söyleyemeyiz. Ama küçük bir not: Özgür Bakar, buradaki birçok kişinin sinemanın ne olduğunu fark ettiği dönemde (hatta yaşta) bu işten para kazanmaya başlamış biri. BU nedenle, kaba söylem ile "herkes biraz çapını bilsin!" Zaman her zaman üstünlük getirisi değildir, işe yeni yeni girişenleri küçümsüyor değilim asla. Sinema tarihinde sayısız başyapıt ilk film var. Ama ben haybeye ÖZgür Bakar'ı proje danışmanım olarak zorla Ayvalık'a getirmedim. "Proje danışmanı" denince boş bir görev gibi görünüyor olabilir. Ama değil. BEnim projemde değildi en azından. Özetle: Özgür'ün böyle düşünüyor olması hiçbirşeyi açıklamaz, netleştirmez.
Ve bazı kısa film sahibi arkadaşlara, küçük küçük dokundurmaya çalışarak söylemişliğim vardır: "Filmin senaryosunu keşke sen yazmasaydın" Fİlmlerimizin birçok şeyi sorunlu zaten, bu ayrı. Senaryolar bu konuda üst sırada sorunlu odak olarak kabul edilmeyebilir. Mesele kötü senaryodan çok, senaryo yazma eyleminin doğurdukları. Bu upuzun bir konu. En kısa maddesini söyleyeyim: Senaryoyu yazan kişi, çektiği materyali yargılayamıyor. Hatalarını göremiyor. Metne dışarıdan, tarafsızca bakamıyor. Ben fikir sunduğum senaryoların bir çoğunda içimden "bu herif senaryonun bu haliyle mi çekime girişecek? Allah yardımcısı olsun!" dedim. Aynı şeyi bana da diyenler oldu. O kişiye (bana) iyi geliyordu çünkü. İkinci bir kişinin (hele hele metni çekecek olan yönetmenin) senaryoya müdahalesi öyle bir katkıdır ki filme sınıf atlatabilir. Ama yazan/çeken aynı kişi olunca bu avantaj elden kaçmış oluyor işte....
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
BU arada HHK, "herkes çapını bilsin" kesinlikle sana hitaben söylenmiş birşey değil. Hİçkimseyi şahsen kast ederek söylemedim. Yanlış anlaşılmasın lütfen. Amacım birini küçümsemek değil, ÖZgür'ü övmek sadece.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Amacım bağcıyı dövmek değil üzüm yemek 🙂 gibi oldu. Ben görüşlerimi yine açıklarım da konu dağılmasın.
Destekliyorum bu fikri. Hatta basit bi platform bile yapaibliriz şeklinişemalini belirlerseniz.
Artık gelişen teknoloji ve insanoğlunun genlerinde bulunan ilgi çekme çabasına kolayca hizmet veren internet ortamı, yönetmen adaylarının sayısını beşe katladı. Bu durumda daha önce konuşulmuş mordevrim'in üstünde bolca durduğu "ya sen yine çek filmini, çekme demiyorum ama hobi olarak çek, bişeye benzeyene kadar tamam oldu bu deyip bize izletme" konusuna kısmen katıldığım için bu tip bir oluşum bu katlanabilirliği yüksek olan film sayısını arttırır diye umuyorum. Misal dediğim gibi forumdan Uğur gibi daha 15,16'sında sinemaya gönül vermiş yetenekli kardeşlerimizin ilk filmlerinin kusurlu olmasından daha doğal bir şey yok. Bu durumdaki arkadaşların özellikle yönetmen adayı ise olgunlaşmış senaryoları çekerek en azından öyle bir zaafiyetten kurtularak işe başlamaları daha akıllıca. Ha ben oldum diyen adamında bence başka senaryolarda kendini denemesi kadar güzel bişey olamaz.
Ve bu arada. Herkes yönetmen olmak istiyor ya hani....
Bir başka acı gerçek de şu ki: Gerçek yönetmen herşeyi yönetebilir. Tercih etmeyeblir, o başka.
Sadece mizah, bambaşka bir üslup olduğundan bu denklemde ayrı tutulabilir ama gerçek yönetmen dramı da, aksiyonu da, gerilimi de, melodramı da, müzikali de paşalar gibi yönetebilir. Bu anlamda başkasından senaryo almamak, senaryosunu yazan adam olmanın karizmasıyla daha iyi bir sinemacı olma mesajından çok uzakta seyreden bir yaklaşımdır. Birçok durum için aslında gayet iyi ya da fena olmayan bir senaryoyu almamak, değerlendirmemek çoğu zaman hissettirlemeye çalışıldığı gibi "gerek görmemek (bendeki projeler daha iyi!)" değil, "çekmeyi beceremeyecek olmak" anlamına geliyor bizim çevremizde.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
bidıl'a ve eglia'ya 7-8 ay önce bir fikir öne sürmüştüm, paylaşmıştım. alt yapı ve amaç olarak aslında bu başlığı da kapsıyor. bidıl uygun görürse açıklamayı, sanki iyi olur gibi geldi?yoksa alakasız mı bidıl?
http://www.camurfilms.com" onclick="window.open(this.href);return false;
Conki birgün bir çocuk projesinden çok farklı değildi. Hızlandırmak için bir heyet kurulmalı. Kuralım diyorsak varım tabi. Sen aç konuyu arzu ediyorsan.
Olm konu ne lan? Hıncal'ın bahsettiği İstanbul'a yapılacak olan çılgın mı çılgın projeye döndü olay. Biri açıklasın. Heheh.
Yapmayın. Aynı Big Bang'in çocuklarıyız hepimiz...
ya bence farklı, baya farklı 🙂
Benim bahsettiğim proje şu; 5 yönetmen 5 senarist ( sayı izafi )
ortak bir premis belirlenir. 1. senarist kura/ istek ile senaryoya başlar. ( 15 / 20 sayfa ). birinci senarist bitirdiğinde ikinciye verir. 1. senaristin yazdığını 1. yönetmen çeker. ve fakat ikinci senaristin ne yazdığını bilmez, görmez. ikinci senarist bitirdiği senaryonun devamını ikinci yönetmene verir. 2. yönetmen 1 senaristin yazdığını ve 1. yönetmenin çektiğini görmez. 3. senarist ve bla bla 5. yönetmene kadar devam eder. ( belki döngü ilk senarist ve yönetmenle tamamlanabilir )
bu kervana 1. kurgucu, 2. kurgucu olarak da kurgu safhasını da ekleyebilirsin.
sonuçta 5 senarist, kendinden bir önceki hariç hiç bir senaristin yazdığını görmeden yazar,keza yönetmenler de kendi dillerini oluşturup, kendinden önceki yönetmenden bağımsız kendi kısmını çeker.
senaryo anlamında bol kırılmalı, suprizli ve deneysel olduğu gibi anlatıda ve cinematografide de çeşitlilik sağlanıp, 110-140 dakika arası bir film ortaya çıkar.
karışık mı?
http://www.camurfilms.com" onclick="window.open(this.href);return false;
Olm konu ne lan? Hıncal'ın bahsettiği İstanbul'a yapılacak olan çılgın mı çılgın projeye döndü olay. Biri açıklasın. Heheh.
Evet yaa.... ???
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
ya bence farklı, baya farklı 🙂
Benim bahsettiğim proje şu; 5 yönetmen 5 senarist ( sayı izafi )
ortak bir premis belirlenir. 1. senarist kura/ istek ile senaryoya başlar. ( 15 / 20 sayfa ). birinci senarist bitirdiğinde ikinciye verir. 1. senaristin yazdığını 1. yönetmen çeker. ve fakat ikinci senaristin ne yazdığını bilmez, görmez. ikinci senarist bitirdiği senaryonun devamını ikinci yönetmene verir. 2. yönetmen 1 senaristin yazdığını ve 1. yönetmenin çektiğini görmez. 3. senarist ve bla bla 5. yönetmene kadar devam eder. ( belki döngü ilk senarist ve yönetmenle tamamlanabilir )
bu kervana 1. kurgucu, 2. kurgucu olarak da kurgu safhasını da ekleyebilirsin.
sonuçta 5 senarist, kendinden bir önceki hariç hiç bir senaristin yazdığını görmeden yazar,keza yönetmenler de kendi dillerini oluşturup, kendinden önceki yönetmenden bağımsız kendi kısmını çeker.
senaryo anlamında bol kırılmalı, suprizli ve deneysel olduğu gibi anlatıda ve cinematografide de çeşitlilik sağlanıp, 110-140 dakika arası bir film ortaya çıkar.
karışık mı?
Gayet güzelmiş bence. Denenmeye değer. Senaristlerden biri olabilirim elbette. Anlat İstanbul'un çekim tarzına benzeyecek gibi görünse de aslında çok farklı bir proje olacak. Bilinmezlik işi güzelleştirecek ama renkte olay batırılabilir gibime geliyor. Aynı kameralarla devam edilmeli. Çünkü devam eden öncekileri görmeden devam edecek.
Yapmayın. Aynı Big Bang'in çocuklarıyız hepimiz...
Konuyu hafiften baltalaycam da, içimde kaldı, uzun süredir kafama takılan birşey bu, bana kalırsa, "senarist" kapsamını biraz genişletmek gerek, genelleme olacak ama şu ana kadar gördüğüm kısa filmlerin(diziler, uzun metrajlar da dahil ama o başka bir konu) tamamına yakınında diyalog ya da monolog sorunu vardı, öznelerin konuştuğu her yerde sıkıntı var, yapaylık ve özensizlik had safhada, o andan sonra olay örgüsü 2. planda kalıyor, "diyalog yazarı" lazım senaristten ziyade, diyalog yazarı dediğimiz kişinin illa iyi derecede senaryo bilgisine sahip olması gerekmiyor, azıcık dramatik yazarlık bilgisi ve hayalgücüne sahip olması yeterli, ancak tiyatro kafasından da sıyrılabilmiş olması lazım, bu işi bir nebze de olsa çözebilmiş kişi yılmaz erdoğan, diyalogları açıp bakın, ders niteliğinde incelenmesi gerek, "geniş aile" dizisinin özellikle ilk 15 bölümünün diyalog yazımı tamamen yılmaz erdoğan'ın bakış açısı esas alınarak yazıldı, her bölüm konu olarak sıradan olaylar işlenirken bütün diziyi sırtlayan yine diyaloglar, değil mi ? Benim önerim şu olacaktır, forumdaki diyalog yazarı olarak kendine güvenenler de bu konuya iştirak etsin, en azından göze parmak senaryo yazmaktan kurtulunur biraz, reellik katılır yazıma, yerli yapım bir kısa filmde etkileyici ve vurucu diyaloglar duymuş oluruz, kişi daha kendini şaşrıtamadan izleyiciyi etkilemeye kalkmaz bu şekilde.
Başım çatlıyor bunları yazarken, anlaşılır yazabilmişimdir umarım.