Eleştirileriniz için teşekkür ederim.
Bu film hemen herşeyiyle "orta karar" bir film.
Ama herşeyiyle orta karar. Böylesine çok açıdan ve böylesine tamı tamına orta karar bir film izlediğimi hiç sanmıyorum.
Kötü değil ama iyi de değil. Aslında öyle değil ama sanki "tam olarak orta karar olması istenmiş" bir film. Kamera konumlandırmaları ve açıları ne kadar orta karar ise, oyunculukları da o derece orta karar. Sanki bu denge isteyerek yapılmış. Şaşırtıcı bir durum bu.Ve tüm bu orta kararlık, çok net ve bariz biçimde, yönetmenin kısa film olgusuna, film yazma ve çekme olgusuna yaklaşımından, bu yaklaşımı hafife almasından ve yaklaşımının temelde zayıf olmasından ileri geliyor.
Uğur Atılgan, iyi bir film yapmak istemiyor. Uğur Atılgan sadece film yapmak istiyor. Kötü film yapmıyor çünkü yeteneği ve becerisi yeterince iyi. Ama iyi film yapmaya (bu filmi çekerkenki yaklaşımdan söz ediyorum, ilerisi için falan değil) da gerek görmüyor. Çünkü çok çalışması, incelemesi, araştırması, filmindeki herşeyi uzun uzadıya düşünmesi lazım. Bunu biliyordur herhalde. Ama yapmamış, çünkü ortaya kötü olmayan ve filmografiye eklenecek bir film çıkacak nasıl olsa.
Camide saldırıya uğrayan bir kadın evine o halde mi gelir? Ya da camide saldırıya uğrayan bir kadının eve geldiği andaki hali önemli, gösterilesi, sergilenesi değil mi? Uğur'a göre değil. Camiye gittim diye başka bir adamla sevişmeye gitmiş bir kadını bir koca, montu uzatıp dışarı mı atar? O oyunculuk, o hal ve tavır yeterli mi? Uğur'a göre yeterli. Neden? Çünkü hikaye o haliyle ilerliyor ya, yeter. İkna edici mi? İnandırıcı mı? Gerçekçi mi? Bunlar pek önemli değil. O sekansın öyle olması yeter çünkü hikayeyi ilerletmek için yeterli.
Oyuncular acaba abartılı mı oynuyor yoksa minimal mi? Hmm? Uğur'un bunu uzun uzadıya düşünmediği ya da düşündüyse de yönlendirmediği o kadar belli ki. Neden? Çünkü film ilerliyor.
Neden çiftin evleri bir kenar mahallede? Neden evleri bir fakir evi? Bir fakir evinde yaşayan bir çifte göre bu çift biraz fazla akıllı, eğitimli, çekici görünmüyor mu? Uğur Atılgan bunları senaryoda ya da mekan seçerken düşünmüş mü? Belki de gerek yok. Çünkü film ortaya çıkacak hangi mekanda olursa olsun.
Neden Uğur Atılgan genelde uzun planlar çekiyor? Neden tek bir tane bile (istisna çekimini saymıyorum) "görsel olarak güzel" kare yok? Neden her çekim sadece hikayeye hizmet ediyor? Neden genelde genel plan alıyor olayları? Neden birilerinin biryerlere gelişlerini ve oradan gidişlerini ısrarla, filmde belirli bir süre çalacak biçimde çekiyor?
Tüm bunlar yergi gibi görünebilir. Kısmen öyle ama kısmen de birer övgü. Belirtmeye çalıştıklarım, sinematografik olarak, olaya yaklaşım olarak yergi ama niyet ve heves olarak tam tersi. Çünkü bu adam illa film yapacak. Fİlmin her anında "bir film yapma" isteği, azmi ve ötesinde şaşırtıcı biçimde "rahatlığı" var. İyi ya da kötü bir anda bile. Kocayı canlandıran arkadaşın, yeterince iyi performans veremediği halde, bu kadar "rahat bir halde iyi performans verememe" halinde oluşu bile tamamen Uğur'un eseri. Yani hani "tutuk oyunculuk" vardır ya. Bu, "kötü"den farklıdır. O oyuncunun oyunculuğu fazla rahat. "Çok iyi oynuyormuş" rahatlığı var performansında. Kötü mü? Hayır. Ama iyi de değil. Fİlmin tamamı gibi. Vasat ama "rahat".
Çünkü bu film, cüretkarca, kötü de olsa iyi de olsa bir film yapma azminin, bir film yapma hevesinin eseri.
Neden böyle? Çünkü Uğur bu işi, masa başında yazarak, filmleri inceleyerek, kaynaklar karıştırarak, sinemacıları sömürerek değil bizzat yaparak öğrenmek istiyor. İyi bir film yapmak için çalışmaya gerek görmüyor. Film yaparak iyiye ulaşmak istiyor.
Uğur bir gün gelecek çok iyi bir film yapacak. Ama bunun kaynağı ve sağlayıcısı çok çalışması ve iyi hazırlanması olmayacak. Yeterince film çekmiş olması olacak.
Son söylediklerim övgü mü yergi mi? Orası Uğur'a kalmış.
Ama her şekilde takdir ediyorum çünkü yetersizliklerin, eksikliklerin sadece sinematografik olarak rahatsız edici. Tavır ve biyet olarak değil.Eline sağlık, hızını arttırarak devam edersin umarım. Aynen takipteyim.
yorumu okumak filmi izlemekten daha hoştu da
"Neden çiftin evleri bir kenar mahallede? Neden evleri bir fakir evi? Bir fakir evinde yaşayan bir çifte göre bu çift biraz fazla akıllı, eğitimli, çekici görünmüyor mu?"
bu garip geldi
akıllı eğitimli çekici insanlar kenar mahalledeki fakir evlerde yaşamazlar mı?
kramofon değil, gramofon
Akıllı, eğitimli, çekici tipler kenar mahallede yaşıyorlarsa, bunun bir sebebi olmalıdır/vardır. Kenar mahalle dediğimiz ortam, kendine has bazı sosyal kodlar içerir. Hiçbir profesör öyle bir mahallede oturmaz. Oturuyorsa da bunun bir nedeni vardır. Hiçbir inşaat amelesinin Cİhangir'de oturmaması gibi. Oturuyorsa bunun da bir kaynağı vardır. Bu ayırımları, "illa böyledir" ya da "olmalıdır" diye söylemiyorum. "Genelde böyledir" ve "olması normaldir" diyorum. Belirli kültürel ve sosyal gelişmişlik düzeyine sahip insanlar belirli yaşama ortamlarını var ederler. Ve o kenar mahalleyi kenar mahalle yapan bir sosyal kültürler yapı vardır. Ve çoğu zaman bu durum, yaşama ortamının mimarisine, çevre düzenlemesine etki eder. BU inşaat sektöründen ayrı birşey. Balkonda buzağı besleyip, buzağının ineğe dönüşmesi ile onu apartmanda çıkaramayanların oluşturduğu ortama uygun bir isim vermek zordur. 🙂 ÜLkemiz böyle bir ülke. Ama bildiğimiz kenar mahalle kavramı neredeyse dünyanın heryerinde vardır ve benzerdir.
İşte Uğur'un filminde bunlara hiç dikkat edilmemiş. Övgün için de teşekkür ederim.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
öbürlerini anladım da bunu anlamadım
"Akıllı, eğitimli, çekici tipler kenar mahallede yaşıyorlarsa, bunun bir sebebi olmalıdır/vardır."
sebepsiz olmaz diyosun mu?
kramofon değil, gramofon
"Sebepsiz olmaz" söylemi biraz katı ve tavizsiz görünüyor olabilir. Sadece biraz yumuşatıp "genelde" diyeyim o zaman.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Milli Eğitim Bakanlığının düzenlediği yarışmada seçilen ilk 30 film içerisine girdi film. 16 Mayısta ilk 10 açıklanıcak ve ödüller dağıtılacakmış.
http://cankaya.meb.gov.tr/index.asp?id=DuyuruAyrinti&duyuruid=50 " onclick="window.open(this.href);return false;
Aslan be. Forumdaki diğer arkadaşlarıda tebrik ederim. Ben Uğur'un elinin boş dönmeyeceğinden eminim. (Tabi kapak da olabilir ama ben inanıyorum.)
Uğur, biziii, diskoya götür!!
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Teşekkür ederim Özgür abi , umarım kapak olmaz :).
Bitsin diskodayız The Dude :). White Russian benden sana :).
Tebrik ederim uuratlgn.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Çok çok tebrik ederim başarını.
la vita é bella
Çok teşekkür ederim Görkem abi ve exxexeex.
Evet Harun ilk 10 ödül alıcak bakalım hayırlısı diyorum artık sonuçlandıktan sonra yazarım buraya. Teşekkürler dostum :).
Yeni yazma fırsatım oldu. Film ilk 10'a giremedi.
Birinci seçilen filmde forumumuzda olan bir film ...
Buradan izleyebilirsiniz onuda ;
http://www.filmfabrikasi.com/forum/viewtopic.php?f=14&t=6446 " onclick="window.open(this.href);return false;
birinci secilen filmide izledim ama bence bu film ona göre daha iyi.
yuh
daha dün bu filmle ilgili arkadaşa rezalet yorumu yapmıştım.
çok ilginç kaç gündür şok üstüne şok yaşıyorum.
çıkmaz a bak
mafya!, bak hele!
bizde mafya budur işte, gözlük, takım elbise, len lan kelimeleri, abi kelimesi, ödeme kelimesi, zaten kalanını izlemedim bile.
işte tv'lerde pompalanan mafya görüntüsünün çocuğun kafasında vuku bulmuş halidir. Ne bekliyorsun ki zaten, kültür onun üzerine kurulu. Parasız eğitim diye meydanlara dökülen çocukların "kahrolsun pkk" sloganlarıyla tekme tokat dövüldüğü, polislerden önce kurtların kaptığı, o kurtların abilerinin tvlerde boy gösterdiği, katillerin askerlerle türk bayrağı altında resim çektirdiği bir toplumdan ne bekliyorsun. pof.
hasta la victoria siempre