Forum

İki ekmek bi yoga
 

İki ekmek bi yoga

26 Gönderi
14 Üyeler
0 Reactions
6,224 Görüntüleme
(@admin)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Yapıcı eleştirileriniz için gönülden teşekkür ederim. filmin dip noktasına kadar ulaşması beni çok memnun etti özellikle "kaderin önüne geçemezsin" yada benim inandıgım şekliyle " karma" nın bir örneğini yansıtma çabam ama benim anlatımımla ama izleyenin vizyonuyla alakalı bi şekild eulaşıyorsa ne mutlu bana.Filmi asıl bitirmem gereken sahneden ikinci finale geçmem icin bi es vermem gerekiyordu yani onurtun evde tek yakalıdıgı sahneye geçiş için düz bi geçiş beni tatmin etmedi bende yine şeytandakli gibi ama çok kısa bir geçiş koydum. Onun dışında kitapları atma sahnesinin uzun oldugunu düşündük onurla tartıştık tartıştık tartıştık ve buna karr verdik yani özellikle almak istediğimiz bir riskti. şuan değiştirme imkanım var ama yine değiştirmek istemiyorum amacım diyaloglarla örülen hikayeyi birazdan izleyicinin gireceği atmosfere hazırlamak daha doğrusu o beklenmeyeni yapmak için biraz dinlendirmekti.

birde filmin kamera arkasını koydum izlemek isteyen olursa buyursun illk sayfadaki bölümüne ekledim.

 
Gönderildi : 21/12/2007 3:44 am
(@admin)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

şuanda ulaşabilirsin eylemcim soundtracklari indirmek isteyen arkadaşlarda olmuş onlarıda koydum.

 
Gönderildi : 21/12/2007 4:09 am
 Hepa
(@hepa)
Gönderi: 0
 

Canem birazını da DVD'ye ayır:)

*our AC-130 in the air

 
Gönderildi : 21/12/2007 4:10 am
(@selcukkuru)
Gönderi: 0
 

DV-art'ın yorumundan sonran yorum yapmaya utanıyorum gerçi ama iki-üç cümlede ben yazayım dedim. Utanıyorum çünkü Dv-art herşeyi baya bir kapsayarak güzel bir yazı çıakrmış zaten. Bir nev-i "aganın b*kunun üstüne b*k olur mu" durumu yani 🙂

Şimdi ben ilk anda tabi filmi Özgür Abi'nin diğer filmleriyle kıyaslayarak, daha doğrusu diğer filmlerinin bir devamı olarak izlediğim için komedi açısından diğerlerine göre çok bir zevk almadım. Önce eleştirileri okumadan önceki ruh halime göre birşeyler söyleyeyim:
*Kitapları atma sahnesinin uzun olduğunu yönetmen dahil herkes söylemiş zaten. Bende söyledim tam oldu 🙂
*Kitaplığın önünde başlayan konuşmalar temelinde filmi komple anlatıyor, hatta hayatın anlamını veriyor dahi olsa bana biraz uzun geldi. Onur'un oyunculuğu iyi, hoş tabi ona lafım yok ama (ben yine kıyaslama hatasına düştüğüm için) şeytan doldurur daki gibi bir akıcılık yoktu bence.
*kalitesiz sıkıştırmadan olsa gerek renklerin aslında güzel olduğunu tahmin ediyorum ama indirdiğim dosyada biraz karanlık (rahatsız edici bir karanlık) hakimdi. Belki de amaç buydu yada belkide benim monitörde bir sorun var bilmiyorum ama herhalde kaliteli versiyonda daha iyi durumdadır herşey 🙂
*Jenerik baya iyi olmuş. Tuncay zaten bu işi iyi biliyor.
*Müzikleride, Kurtlar Vadisi müziklerinin temasını, alt yapısını beğendim için ve filme uygunluk gösterdiği için beğendim.

Yorumları okuduktan sonraki ruh halim:
*kıyaslama hatasına düşmüş olmasaydım, yani filmi diğer komedi filmlerinden ayrı bir şekilde izlemiş olsaydım daha çok zevk alacağıma eminim. Kendi içinde güzel bir film. Ama genelde senden gülümseten değilde güldüren film ve espriler gördüğüm ve beklediğim için bu film o kadar "komik" gelmedi. Sifon esprisi hariç tabi 🙂
*Tipleri, diyalogları, içinde bulundukları durumu (maddi manevi), seni tanıyan birisi daha iyi anlar diye düşünüyorum. Yada senin içinde bulunduğun günleri ve hayata bakışını az-çok bilen birisi filmi daha iyi anlar 🙂

Teknik olarak pek bilgim olmadığından çok fazla birşey söyleyemeceğim. Bir kaç yerde kafa boşluğu, bir kaç yerde de kamera hareketleri (biraz fazla titireme gibi) rahatsız etti beni o kadar. Pek önemli şeyler değil yani.

Ses sorunun zaten aşikar. Artık senin bir tarzın var abi 🙂 En azından bu konuda var 🙂 Şaka bir yana ileride ses sorununu da aşıp profesyonel çekimler yaptığında (ses açısından diyorum) filmin içine daha bir girebileceğim. Diğer türlü kesmelerdeki ses farklılıkları, bazı sahnelerde sesin normal, bazılarında çok ve bazılarında da düşük ses düzeyinde gelmesi biraz dikkat dağıtıcı olabiliyor.

Kadrajlar güzeldi yine. İkinci finalde ki kadraj iyi bir seçim olmuş.
Yine takdir senin tabi ama ikinci finale geçişteki o riski almamanı tercih ederim.
Baksana filmleri en ince ayrıntısına kadar okuyan KEzzAP bile kapatmış hemen filmi 🙂

Sormuşsun yazından biryerlere göndermelimiyim diye. Ben oyumu evet olarak kullanıyorum.

dilimin döndüğünce yazdım işte bir kaç satır. Sürçü lisan ettiysek affola (küçük emrah vâri)

Eline sağlık...
Başarılar abi...

"Söz gider, yazı kalır... Aha bunu da buraya yazıyorum..."

 
Gönderildi : 23/12/2007 4:25 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

Ben o sahnenin uzun olduğunu düşünmüyorum açıkçası. Bugün bir kez daha izledim. İzleyiciyi müziğin de etkisiyle müthiş bir atmosfere sokuyor. Orayı kısaltmak falan gibi bir şey olmasın bence. Tam kıvamında...

 
Gönderildi : 23/12/2007 11:05 pm
(@kkymn)
Gönderi: 0
 

abi bu filmle direk iyice kollarını esnetmiş daha cüretkar daha film gibi film çekmeye kalkışmışsın. Kendini görmek ve senaryoda kağıtta kendi okuduğunda kulağa güzel gelen o replikleri canlandırdığında da aynı performansı alacak mısın sorularına çok önemli cevaplar bulmuşsun.
Çıtan yükseldi orası kesin.
Hem hikaye anlatımı hem de teknik anlamda iyileşmeler çok bariz.

akıcılık gayet iyi. Hafif yavaşlayan yerler var durmuyor en azından sonra hızını toparlayıp devam ediyor.

Ya boşver işte kral gibi yapmışsın da baştaki dumandan yazıya dönüşme efektini nasıl yaptın onu en azından benim kulağıma söylersen çok sevinirim.

İletişimin çok iyi olmuş artık beraber çalışa çalışa oyuncunla. Dİğer arkadaş da hiç altta kalmamış.

Uzun saçlı arkadaşın karakterinde biraz havada kalma durumlar var. Ben de DV-art gibi bu filmi komedi algısından uzak izledim. Ama sanırım Özgür yine de kitlesini memnun etmek adına mizahi öğelerden elinden geldiğince bol serpiştirmiş. Ama o karakterdeki umursamaz vurdumduymaz tavir bir ara yeterince sebeplenmeden direk hal ve tavır değiştirip yumuşayıp değişiyor.

Sabit açılar çok güzel. tripodun hakkını vermişsin ve çok doğru kullanmışsın
ev gibi dar bir mekanda gayet güzel ferah açılarla anlatmışsın. Up uzun diyaloglarda bile devamlılıkta hiçe yakın hata ile işin içinden çıkmışsın. Kimi yerde çift kamera kullandığını bile düşündüm. Devamlılığa verdiğin önem oyuncuların dikkati hakikaten mükemmel.

Sonu da gayet iyi. En sonu da gayet süper.
Evet color correctionda biraz daha kontrastı artırıp detayları güçlendirebilirdin. ama o kadarını becerme zaten yoksa benim halim nice olur sana anlatacak şeyim kalmaz 🙂

KKYMN

 
Gönderildi : 08/01/2008 9:44 pm
(@sadoline)
Gönderi: 0
 

abi tebrik ederim harika bi is cikarmissiniz.
o muthis baslangictan sonra acikcasi sunu dusundum;
keske biraz daha mutevazi olsaydi, sonrasinda bu artan beklentiyi karsilayamassa yazik olur..
ama sonra helal olsun dedim sonuna kadar citayi yuksek tuttu ve filme yakisir bi sahneyle bitti ilk son cok etkileyici olmus fikrinize saglik!
muzikler de harika bu arada
devamlarini dileriz basarilar!

 
Gönderildi : 14/01/2008 12:50 am
(@admin)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

teeşekkür ederim hocam. çok sevindim filmi begenmene. umarım genel anlamdada begeni toplarda bizede gaz olur yenilerini yapabilmemiz için. sagol tekrar.

 
Gönderildi : 14/01/2008 1:48 am
(@ali-unal)
Gönderi: 0
 

Komedi filmi çekmek hattâ çekmek için girişimde bulunmak, bir dram ya da korku filmi çekmekten çok daha riskli bir iştir. İnsanları ağlatmak ya da onların gönül teline seslenmek, bir iki temel kodu yakaladıktan sonra hemen herkesin erişebileceği bir iş olarak görülebilir. Korku filmi çekerken de, insan algısının yanılmazlığına ve alışılmışlığına seslendiğinizde, örneğin bir ses efekti, primat bir gulyabani veya gizemli bir hikâyeyle, bir sonuç almanız çok olasıdır. Komedi konusunda ise, özellikle ülkemizde yaygın kanı, komedinin, komik olarak gerçekleştirileceğine dair inanıştır. Grotesk oyunculuk, anormal çatışmalar, karışıklıklar, tuhaf mimikler ve yaşamayan diyaloglarla yapılan komedi filmlerinin bayağı ve makyajlı olduğu konusunda nedense hemfikir olduğumuzu sanıyorum. Aslolan, komediyi ciddiyetle yapmaktır. Sululaşmadan, mizaha, ihtiyacı olan özeni ve saygıyı vererek. En zor olanı, en takdir edilesi olanı budur. Bu yüzden de izlediğim en mizahî sahnelerin, dramlarda olduğunu düşünürüm. Hemen şimdi aklıma gelen bir örnek vereyim: The Lord of the Rings'in ilk filmi olan The Fellowship of the Rings'in "Extended Edition" bölümünden bir sahne: Elrond'un divanı sonlanmış; Frodo yüzükle ve sekiz arkadaşıyla birlikte Elf Diyarı'ndan ayrılıp Mordor'a gitmek üzeredir. Herkes onları izler. Kapı açılır ve kapıdan ilk Frodo çıkar. Hemen arkasından Gandalf gelir. Frodo şaşkındır çünkü yolu bilmiyordur. Arkasındaki sekiz kişi ve onlarca Elf, Frodo'nun nereye gideceğine bakmaktadır ama Shire'dan hiç ayrılmamış Frodo nereye döneceğini bile bilemez. Gandalf arkasından fısıldır "Soldan soldan (ya da sağdan, tam hatırlayamıyorum)." Ben buna çok gülerim.

Bu giriş, her iki film için de geçerli. Eline yüzüne bulaştırmadan, bir parça abartılı bölümler olsa da, doğallığı yitirmeden mizah yaptığın ya da yapmaya çalıştığın için tebrik ederim. Özel olarak bu filmle ilgili konuşmak gerekirse, ben pek gülemedim. Nedenlerini anlatayım.

Gazı olan arkadaşın filmin tamamındaki oyunu ile sanatkâr şahsın, belli bir andan sonraki oyunu, beni bir komedi filmi izlediğime inandırmak için oldukça yüksek perdeden devam etti film boyunca. İkili arasında, ciddi bir arkadaş kavgasında söylendiğinde enfes bir mizahî hava verecek diyaloglar, nedense "komik" olma içgüdüsüne yenik düşerek bir parça etkisini kaybetti. Uzun kütüphane sahnesi (ya da sekansı mı demeliyim) teatral bir havada geçti benim için. Bu diyalogları ciddiye alamadım, ciddiye alamadığım için de gülemedim. Özellikle, fotoğrafların bulunduğu andan sonrası, klişelere yenik düştü gibi geldi. Adamın sakinliğini, sanatkâr şahıs söylemese de biz bir şeylere yormuştuk sanırım.

Filmin temposu, fotoğraf arama sahnesindeki yavaş çekimler ve heyecanı düşüren müzikler haricinde gayet yerindeydi. Diyaloglarda inceliği ve sadeliği hissediyor insan. Belki biraz daha ciddi oynanmış olsaydı, çok daha mizahî bir film olabilirdi. Mesela, cinayete bile inanabilirdik.

Jenerik aldatmacasını çok sevdim. Bence bu, saygısız izleyicilere bir ders olmalı. Film bitmeden, ne bilgisayarı kapatmalılar ne de sinemadan çıkmalılar. Bu gücü bu şekilde kullanman konusunda hemfikirim. Benim de planlarım var, şimdi söylemem 🙂

Evet söyleyeceklerim bu kadar. Her iki filmini art arda izleyince daha iyi oldu. Şimdi ona yorum yapayım. Bu arada, yanılmıyorsam eğer, kütüphanedeki kitabın arasından çıkan fotoğraflardan biri, diğer filmin hemen başında görünen fotoğraf 🙂 Eheh

 
Gönderildi : 17/01/2008 2:40 am
(@admin)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

öncelikle iki fotografın birbiriyle alakası yok alicim aradan bir sene geçti 🙂

Aslında ciddi oynanması konusunda yani tamamen senin görmek istediğim dediğin sululaşmadan anlatma çabası zaten yapmak istedigimdi. Hatta bu yüzden ebnden cok sulu iş bekleyen bir kaç arkadaşımın bune yaa demesiyle neredeyse çöpe atacak hale gelmiştik. Diğer filmdeki eleştirinde karakterlerinde senin kadar ciddiye alması işi konusundada şuan işte amatörlüğün yansımaları diyebilirim. Çünkü bana göre yönetmenin yani yapmak için soyundugum yönetmenlik işinin ilk görevi bana göre herşeyden önce oyun vermektir. İlk filmde ortak yapım olması bu anlamda kendimi test edemememe yol açmıştı ama bu film buun deneyebileceğim yapıdaydı. Tolga'nın oynadıgı karaktere oyun verdigim sahnelerin istedigim gibi cıktıgını gördüm. Bazı sahnlerde ise aceleden imkansızlıktan çok fazla eğilemedim. Oyuncuyu kendi haline bıraktım.Bu da bi seçenek ama ben oyun veren yönetmenlerden olmak istiyorum onlar benim karakterlerim olsun istiyorum. Bu anlamdada bir sürü şey öğrendim diyebilirim. Birde bu filmde tematik yapı olarak uzun ve genel kitaplık sahnesini bir karagöz hacivat parodisine gönderme yapıp modernleştirme çabası ile çektik. yani genel planlara şöyle bi geriden tekrar bakın bir karagöz hacivat göreceksiniz. Ee ne ki bu şimdi diyebilirsiniz. haklısınızda. Atıf Yılmaz'ın öldükten sonra cıkan bir kitabında bir roportajını okudum orada Türk sineması Dünya nın her yerinde akla gelmesi için bir format bir biçim yerleştirme misyonunuz var mı? Yoksa kafanıza göre türleri deniyor musunuz? diye bir soru soruluyor. Atıf hoca da diyorki. KEsinlikle böyle denemelerim oldu. Türk dokularını düşünürken aklıma minyatür sanatına olan düşkünlüğümüz geldi. Filmlere bu dokuyu işleyebilirim diye düşündüm. Çoğu filmde iki boyutlu bir görüntü elde edip yaratmak istedim. diye denemelerim olmuştu.
diyor.

Tabiki böyle bir deneme yapacak kadar ne ustayım ne de marifetliyim. öğrenmeye çalışan biri olarak Atıf hocadan cıkardıgım kısadan hisse bize ait daha önce matematiğini bizim insanımıza çok net şekilde yedirmiş bir kültürün ekmeğini yemeye çalıştım. Yani izlerken bir karagöz hacivat izlemiyorlar akıllarına bile gelmiyor ama bilinç altına bir sinyal yolluyorum bi yerlerde kafalarında kalmış bu mizansen pozitif bir etki yaratıyor gibi. Tabi ters de tepmiş olabilir. Bu tarz şeyleri hep deniycem sanırım.

Filmin temposu galiba benim kurgu bilgimin teknik anlamda zayıf olmasından kaynaklanıyor. Usta bir mpntajco/kurgucu daha iyi görüyor aksıyan yerleri sanırım.

jenerik konusundada çok eleştirildim ama iki sefer üstüste bilerek aynı tekniği kullandım.

eline koluna saglık ali hocam teşekkürler.

 
Gönderildi : 17/01/2008 12:38 pm
(@payitaht)
Gönderi: 0
 

Filmi, Yılmaz Güney Festivalinde, yönetmeniyle birlikte, büyük perdede ve daha dikkatli, bütün çakralarım açık olarak, tekrardan izleyince hayran kalmadan edemedim. Burdaki yorumları da okumamıştım, az önce hepsini okudum. Söylenecek bir şey kalmamış.

Filmi beğendiğimi ve tam bir usta işi olduğunu salondan çıktıktan sonrada söyledim kendisine. Her ne kadar festivallerce çok değeri bilinmeyecekte olsa yönetmenin kendi sineması açısından çok önemli bir film olduğunu düşünüyorum.

Kendisini tebrik ediyor ve alnının çatından öpüyorum...

 
Gönderildi : 03/02/2008 4:23 pm
Sayfa 2 / 2
Paylaş: