Forum

Fetüs

32 Gönderi
12 Üyeler
0 Reactions
6,449 Görüntüleme
(@ayberk-olgay)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

[vimeo] http://www.vimeo.com/7023645 [/vimeo]

 
Gönderildi : 13/10/2009 3:14 am
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Gelecek olan eleştirileri sınırlamaya ve peşinen tasnif etmeye çalışman garibime gitti.
İsteyen istediği eleştiriyi getirir, bu konuda yapılabilecek hiçbirşey yok, olmamalı zaten.
Eğer filmini görüş ve eleştiri almak için buraya koyuyorsan kişilerin yapacakları yorumlara ve getirecekleri eleştirilere peşinen razısın demektir.
Kimsenin söyleyeceğini sipariş etme yaklaşımında olmamalısın.

Filmle ilgili söylenecek birçok olabilir. Bazı açılardan inanılmaz derecede sıkıcı ve alışılmış, bazı açılardan ilginç ve başarılı bir film bu.
İlk söylenecek şey zaten beni delirten birşey: Bu ülkedeki kısa filmcilerin 3-5 tanesi hariç herhalde hepsi depresyon uzmanı. HEr biri hayatlarının büyük kısmında depresyonle yaşamışlar, depresyonun, depresif birinin hayata bakışının falan uzmanı olmuşlar. Depresyondaki biri nasıl davranır, nasıl yaşar çok çok çok iyi biliyorlar. Hani neredeyse diyeceğim ki herkes psikolog. Bravo valla. BEn 32 yaşındayım, depresyonun d'sini bilmem.
Ve hemen hepsi de büyük işkenceler görmüş, dayak yemişler, en sevdiği insanlar gözlerinin önünde katledilmiş sanki. Herkes inanılmaz derecede karamsar. Hatta hemen herkes "sinemada karamsarlık" konusunun uzmanı. Binlerce sayfa tez yazmışlar.
Buradan hareketle film içerik olarak bu belirttiğim, artık neredeyse kısa film izleme keyfinden beni uzaklaştırmaya doğru giden "karamsar film" saplantısı senaryonun heryerine sinmiş. Ve yemin ediyorum, David Fİncher gelse de "Türk kısacılarıyla birlikte karamsar film yapacağım" dese bile uzak durmak isteyeceğim o çalışmadan.
Artık görüyorum ki, şahsen benim ilgimi çeken, bir saniyeliğine bile olsa benim önemseyeceğim hiçbirşey yok bu filmde. Hissedilenler, anlatılmaya çalışılanlar iyi görselleştiriliyor denebilir. Bu durum bizim kısa film piyasası için sık rastlanır birşey değil aslında.

Özetle, anlatılanlar başarı ile anlatılıyor olsa da, bu filmin anlattıkları benim hiç mi hiç önemsemediğim, zerre kadar merak etmediğim, ilgilenek istemediğim şeyler. Ve bunun sebebi, bu tip filmlerden nefret etmem falan değil, artık "Türk kısa filmi bölüm 192" falan oluyor, elden ne gelir? Ve bu ve benzeri filmleri yapanların da bu anlatılanlarla nasıl bir bağı var çok çok çok merak ediyorum. Her birinin hayatları hikayelerini anlattıkları karakterler gibi mi yoksa bu anlayılanlar üzerine büyük çalışmaları, araştırmaları, tespitleri ya da onlara destek olan bilirkişileri mi var?
Bunların hiçbiri yoksa bu anlatılanlar gerçeğe çok yakın fanteziler mi yoksa fanteziye çok yakın gerçekler mi?
İkisinden biri olmazsa ortada sinema yoktur.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 13/10/2009 12:18 pm
(@ayberk-olgay)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Görkem yorumun için sağol fakat filmde depresyonla ya da karamsarlıkla alakalı bir şey olduğunu sanmıyorum. Elbette her zaman savunduğum gibi sanat eseri her insanın kişisel yorumuna açıktır. "Bu filmimde sevgiyi anlattım" gibi bir şeyin anlamı yoktur. İzleyici filmden ne alıyorsa odur ve filmin okuması için tek bir yol olamaz.

Eleştirileri sınırlamaya çalışmam gayet normal, filmimi paylaştığım bir ortamda sadece polemik yaratmaya yönelik cevaplar gelmesini istemiyorum. Kim ister ki? Bu ortamlara yapıcı eleştiriler almak, kendimize bir şeyler katmak için geliyoruz diye düşünüyorum. Kendi yazdıklarım da hep bu yönde. Olumsuz da olsa iyi niyetli ve yapıcı olmasını istiyorum. Hatta mümkünse sadece olumsuz ama yapıcı eleştiriler gelsin. Çünkü olumlu eleştirinin ego tatmini dışında insana bir şey katmadığı gibi yıkıcı eleştirinin de can sıkmak dışında bir faydası yoktur.

Bu arada ahkam keser gibi olmak istemem ama film okumasının katmanları vardır. İzleyen kişinin birikimine ve kültürel seviyesine göre okuma katmanları artar ya da azalır. Sen bu filmi izlediğinde depresyonda bir insanın yaşadıklarını görüyorsan tek söyleyebileceğim okuma katmanlarının çok temelinde kalmış olduğundur.

Depresyonlu insan filmi de çektim (bkz: Şafak Vakti), gayet neşeli ve eğlencelik işler de yaptım (HaSecret, Bossor's Plan, En Zor Anında) fakat bu film ne bir depresyon filmi ne de benim her filmim karamsar konuları ele alıyor. Ben daha önce de forumda bahsetmiş olduğum üzere her türde film yaparak kendini geliştirmeye çalışan bir sinema sevdalısıyım sadece. Şimdiye kadar komedi, aksiyon, dram, yüzelsel, imgesel, reklam/tanıtım, klip gibi her çeşit iş yapmaya çalıştım ve çalışıyorum. Tek bir filmle karakter analizi yapmanın yanlış olduğunu düşünüyorum.

Tekrar teşekkürler. 🙂

Not: Bir David Lynch hayranı olarak çekmekten en keyif aldığım işlerden biri oldu bu senaryo, onu da belirteyim.

 
Gönderildi : 13/10/2009 1:06 pm
(@mr-badii)
Gönderi: 0
 

Öncelikle şunu düzeltmek isterim; eleştirinin yapıcısı olmaz. Çünkü eleştiri, anlam olarak olumsuzdur. Yapıcı sözcüğü ise anlam olarak olumludur. Yani ikisinin bir arada kullanmak doğru değil.

Filmini ise beğenmedim. Ne teknik yönünü, ne anlatımını, ne de içeriğini... Küçük burjuva hayatı, basmakalıp simgeler, karamsarlık, sıradanlık, yozluk... Görmeye alıştığım şeyler. Diğer filmin de böyleydi. Reklam filmin fena değildi mesela. Ama artık bu tarzda filmler izlemekten sıkıldım.

------

Özüne sırtını dönenlerin özgün ve iyi işler yapacağına inanmıyorum. Bu zamandan sonra da kim bunu dikkate alır bilemem. Çünkü yıllar önce yaşam tarzı, düşünceler, imgeler, zevkler vs. değişti. O elindekiyle yetinmesini bilen, gönlü geniş insanlar gitti; küçük hesapların peşinde koşan, açgözlü insanlar geldi. Tabii bu toplum böyle karamsar olur. Eski zamanlarda, sokaklarda, para kutuları vardı. Arzu eden oraya para bırakırdı ve ihtiyacı olanlar da alırdı. Sağ elin verdiğini sol el görmezdi. Bu zamanda böyle bir şey olabilir mi? O kutuların başına nöbetçi dikerler vallahi.

Forumda yazdığım en sert yorumum herhalde budur. Ama malesef düşüncem bu yönde...

 
Gönderildi : 13/10/2009 1:59 pm
(@sickman)
Gönderi: 0
 

Bu yapıcı eleştiri lafına hasta oluyorum ben. Adam filmi izlemiş, kendine göre çıkarımlarını yapmış ki bu konuda gerçekten maharetli bir arkadaşımızdır. Öyle olmasa bile adam kendi hissettiklerini yazmış, adama sen okuma katmanlarının çok temelinde kalmışsın denmez. Sen yapıcı eleştiri isterken iğneyi de kendine batırman lazım. Yıkıc eleştiri can sıkar diyorsun ama Görkem'in yazdığı tek can sıkıcı şey yokken kendine yapılmasını istemediğini başkasına yapıyorsun. Böyle yapmayalım, filmi buraya koyuyorsanız isteyen istediğini yazar, kimse kimsenin yapıcısı olmak zorunda değil. Film yorumlarından devam edelim.

www.fadeoutstudios.com - www.soberworks.ist - www.budabi.tv

 
Gönderildi : 13/10/2009 2:04 pm
(@ayberk-olgay)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

sickman: Çok üzülüyorum bu forumun yöneticilerinin sadece birbirlerini kayırmak adına yazılanları doğru dürüst okumadan taraflı yazılar yazıyor olmasına. En baştan tüm mesajları oku istersen belki anlarsın alakasız bir şey yazdığını. Ben Görkem'im yazdıkları yıkıcı demedim. İlk mesajımdaki "acımasızca ama yapıcı eleştiri" lafına dokundurmuştu, ben de onu açıkladım. Kendi yazdıklarına eleştirim okuma katmanlarının temelinde kaldığı. Hissettiklerini yazmasına lafım yok, açıklama yapıyorum. Depresyonla alakalı bir film değil bu, öyle çıkarım yapan da olabilir elbette kendi bileceği iş ama senaryonun depresyonla hiçbir alakası yok. Yüzeysel bir şekilde düşünürsen belki öyle bir okuma olabilir ancak. Bu yüzden de okuma katmanlarının altında kalıyor.

Siz bu forumun yönetici ve moderatörleri olarak böyle özensiz ve sadece birbirinizi kollama amacıyla gereksiz polemikler yaratan şeyler yazarak daha önce de dediğim gibi forumun "güdük" kalmasına sebep oluyorsunuz. Güdük Necmi'yi çok severim ayrıca. Biraz daha nesnel (objektif) ve iyi niyetli olmanız dileğiyle...

Güdük: http://www.tdk.gov.tr/TR/SozBul.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF4376734BED947CDE&Kelime=g%C3%BCd%C3%BCk " onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 13/10/2009 2:50 pm
(@ayberk-olgay)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Mr. Badii: Filmle ilgili yorumlarına saygım var. Fakat Türkçe sözcükler hakkında fikir beyan etmeden önce http://www.tdk.gov.tr " onclick="window.open(this.href);return false; adresine bir göz atmanı tavsiye ederim. Çok zor bir şey değil en fazla 30 saniyeni alır.

Yapıcı: http://www.tdk.gov.tr/TR/SozBul.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF4376734BED947CDE&Kelime=yap%C4%B1c%C4%B1 " onclick="window.open(this.href);return false;
3 . Olumlu:
"Yapıcı fikir. Yapıcı eleştiri."- .

Eleştiri: http://www.tdk.gov.tr/TR/SozBul.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF4376734BED947CDE&Kelime=yap " onclick="window.open(this.href);return false;%u0131c%u0131
1 . Bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla inceleme işi, tenkit:

Yıkıcı: http://www.tdk.gov.tr/TR/SozBul.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF4376734BED947CDE&Kelime=yap " onclick="window.open(this.href);return false;%u0131c%u0131
2 . sıfat Bir şeyin zarar görmesine, bozulmasına, yok olmasına, ortadan kalkmasına yol açan, tahripkâr:

Bunu savunma amaçlı değil gerçekten anadilim konusunda çok özenli bir insan olduğum için söylüyorum. Her şeyi bilemeyiz elbette fakat yazmadan önce ufak çaplı bir araştırma yapmak çok zor değil bu devirde.

Bir türlü anlatamıyorum sanırım ama "yapıcı eleştiri" filmin olumlu ve olumsuz yanlarını göstermektir. "Yıkıcı eleştiri" ise sözlük anlamından göreceğiniz üzere sadece o esere ve eserin ortaya çıkmasında emek sarfeden kişilere zarar vermeye yarar.

Madem herkes sert konuşuyor ben de sert konuşayım sizin kadar olmasa da. Kimsenin kimseye yıkıcı eleştiri yapma hakkı yok böyle bir platformda. İnsanların canını sıkmak isteyenlerin böyle bir paylaşım ortamında bulunmaması gerekir. Birbirimize destek olmazsak doğrumuzu da yanlışımızı da iyi niyetle göstermeye çalışmazsak paylaşımın ne anlamı kalır? Kimse buraya hakaret işitmek, "b.k gibi film" gibi yazılar okumaya gelmiyor. Fakat ne yazık ki bunu yapanlar var ve ne yazık ki ben de belirtmek durumunda kalıyorum "acımasızca fakat yapıcı" eleştirin diye.

En ufak ayrıntısına kadar eleştirin, şurda adamın parmağı kötü gözüküyo, burda ses patlamış, orda diyalog kötü olmuş, kurguda bir milyon tane hata var falan... İstediğinizi söyleyin yeter ki amacınız hatalarımızı bize göstermeye çalışmak olsun. Yapıcı eleştiriden kastım budur. "Çok şahane beyler +rep" gibi yorumlar yapıcı eleştiri değildir.

 
Gönderildi : 13/10/2009 2:58 pm
(@sickman)
Gönderi: 0
 

Ayberk, ben kimseyi kayırmam. Bunun moderatörlükle de alakası yok çünkü mesajımda herhangi bir kuraldan, bir yanlış işleyişten ya da forum genelive aykırı bir durumdan bahsetmedim ki. Benim moderatörlüğüm kurallarla ilgili bir durum olduğunda ortaya konur ama gayet normal bir mesaj yazdım. Bir üye olarak fikrimi söyledim o kadar. Moderatörlüğü karıştırma hemen. Her yazdığım mesaj yönetim tavrı ya da yönetim baskısı-tepkisi olarak algılanacaksa benv bırakayım bu işi yani. Fikrimi yazdım ben moderasyonla alakası yok.

İkincisi, alakasız bir şey yazmadım. Adam senin filmine yorum yapmış ama sen adamın yaptığı yorumu "demek ki benim anlatmak istediğim şeyler anlaşılmamış, anlatmak istediğimi anlatamamışım iyice" diye özümsemek yerine adama "yüzeysel" damgasını yapıştırdın. Madem filmin anlatmak istediğini iyi anlatamıyor burada hatayı kendinde araman lazım. Belki katmansız olan senin filmindir. Sen filmlerini eleştirenlere karşı burefleks ile yaklaştığın sürece kim senin filmini eleştirsin ki. Eleştirene karşı filmini savunuyorsun bariz bir şekilde ve bu çok itici bir hadise benim gözümde. Yani ben anlattım ama siz izleyenler anlamadınıza getiriyorsun işi.

Önce kendi yazdıklarına bakman gerekiyor. Görkem bu forumun yöneticisi değil, bu forumda bir "biz" varsa o da kullanıcıların hepsidir. Gereksiz polemik de yaratmıyorum filmin üzerinden tavrını eleştiriyorum ama hemen forum güdük oldu yine.

www.fadeoutstudios.com - www.soberworks.ist - www.budabi.tv

 
Gönderildi : 13/10/2009 3:05 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Of ya....
Arkadaşım, sen birilerini birşeyleri anlamamakla suçluyorsun, sen de benim mesajımı anlamadan yazıyorsun.
Bu durumda ne yapmalı?
Dedim ya, sen en başından kaybediyorsun zaten. Ben buraya gelir, istersem "ben bu filmde gülmedim, kötü bir film" derim.
Bu benim salaklığımdır. Buna ne diyeceksin? "Neden böyle bir eleştiri getiriyorsun? BU film komik olmak amacında değil ki?" mi diyeceksin?
Ben gerizekalıysam sen ne yapabilirsin? "Benim filmime gerizekalılar eleştirei getirmesin!" mi diyeceksin?
Ben bu filmde "depresyon anlatılıyor" demedim. Öyle bir cümle varsa göster. Ama mesajımda neler anlattığımı da açıklayaman, anladıysan anlamışsınıdır, önemsersen önemsersin, senin takdirindir. Senin, benim yapacağım eleştiriye hiçbirşey söylemeye hakkın yoksa (ne dersen de önemsemek benim takdirimdedir ve bu hakka sende sahipsin) benim de senin benim yazdığım mesaja verdiğin cevabı yargılamaya hakkım yok.
Okuyan diğer üyeler yorumlarını kendince yaparlar.
Adam kayırma meselesi ise hepten hiç dile getirmemen gereken birşey, işte orada ayıp yapıyorsun. Ben defalarca kez sickman'la zıt fikirde oldum ve tartıştım. BUrası bir aile şirketi, aile forumu değil. Kanka olanların, forumda fazlaca samimi konuşmalarını hep eleştirmişimdir. "Yahu millet, siz böyle konuşursanız tanışmadıklarınız nasıl aranıza girecek" dedim hep.
Ortada bir kayırma falan yok, olmaz da. En yakın dostlar bile birbirini gayet hırpalar burada (Özgürle Eylem örneği) Ben bu site ve forum için ne derece önemli ya da önemsiz biriyim, bilemem, bunun üzerine yorum yapamam. Ama diğer üyelerden belirli bir ilgi ve saygı gördüğüm doğrudur, bu de beni çok mutlu ediyor tabii ki. Ama buna güvenip daha rahat davrandığım görülmemiştir. BEn gördüğüm saygıya değil, yazdıklarıma ve tespitlerime güvenirim.
Ama bu aynı zamanda bir sorumluluktur, beni yoruyor ne yalan söyleyeyim.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 13/10/2009 3:11 pm
(@mr-badii)
Gönderi: 0
 

Türk Dil Kurumu çok eleştirilen bir kurumdur. Malesef, sözlüğü tam anlamıyla güvenilir değildir. Türkçe'ye girmiş Farsça sözcükleri Öz Türkçe gibi gösterir. Mesela "danışman" sözcüğünün aslı Farsça'dır. Ama TDK sözlüğünde, Öz Türkçe bir sözcük olduğunu yazar. Bunun yanında bazı sözcüklerin anlamını günümüzdeki kullanımına göre açıklar (pop müzik gibi). Bazı önemli işaretleri kaldırır. Yani tam manasıyla güvenilir değildir. Ha buna rağmen internet sayfası, sık kullanılanlarımda eklidir. Eleştiri sözcüğünü de günümüzdeki kullanımına göre açıklamış. Tam olarak doğru değil. Hatta birkaç gün önce Murat Bardakçı'yı izlerken o da bu tanıma değinmiş ve yanlış olduğunu söylemişti.

 
Gönderildi : 13/10/2009 3:38 pm
(@admin)
Gönderi: 0
Admin
 

Valla kendime inanamıyorum ama yazılanları okuyunca Ayberk'e haksızlık edildiğini düşünüyorum. Kafadan girişte çok net bi duvar koymak için söylemiş gibi gelmedi eleştiri sınırını belirlerken kurduğu cümle. Görkem cımbızla çekip alınca iş biraz büyümüş. Ha katman meselesinde Sickman'e hak veriyorum ama Ayberk kafadan bence o niyetle söylemediği söz buralara gelince savunmaya geçmek zorunda kaldı. Ha bu her tartışma sonunda foruma güdük demesi. Sırf bu kelime yüzünden daha önce yaşanılanları biz tekrar ettirmemesini rica ediyorum. Ha tartışmak güzeldir buyrun devam 🙂

 
Gönderildi : 13/10/2009 4:20 pm
(@sickman)
Gönderi: 0
 

Evet tartışmak güzeldir. Aslında benim söylemek istediğim bir şeydi. Ayberk'e rastgeldi. Yani buraya film koyan kişiler yorumlara yorum yapmasa aslında daha doğru yapmış olurlar bence. Yaptığın iş ortada, yani malı ortaya koymuşsun, söyleyeceğin fikrin, vereceğin mesaj orada. Daha bunun üzerinden konuşmak doğru değil gibi sanki. Sen malı koy, bırak isteyen istediğini söylesin.

www.fadeoutstudios.com - www.soberworks.ist - www.budabi.tv

 
Gönderildi : 13/10/2009 4:37 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Sen malı koy, bırak isteyen istediğini söylesin.

En doğrusu budur. İsteyen istediğini söyler. Akıllı adam negatif ya da pozitif, derin ya da yüzeysel akıllı yorum yapar, akıllı olmayan adam da salakça yorumlar yapar. Ama hangisinin nasıl bir yorum olduğuna, hangisinini doğru, yanlış, iyi, kötü, derin, yüzeysel olduğuna karar verecek olan okuyuculardır. Filmi gönderen değil.

Fİlmi gönderen, kişisel bir saldırı, bir saygısızlık söz konusu olmadığı sürece çenesini kapatıp yazılanları okumaktan başka hiçbirşey yapmak hakkına sahip değildir. İsterse yapar tabi ama bir yere varamaz.

Ayrıca hiçbir eleştiri yıkıcı, yapıcı, şöyle, böyle, pozitif, negatif vs. olmak zorunda da değildir. Eleştiri asla ve asla sipariş edilmez. Herhangi bir üretim hakkında yorum isteyen, ne amaçla olursa olsun hiçbirşey ama hiçbirşey beklememeyi baştan kabul etmiştir. "Alın size film ama eleştirecekseniz şöyle eleştirin!" Yok böyle birşey. Neredeyse 10 senedir eleştiri yazıyorum, asla kimin ne düşüneceğini önemsemedim, önemsemem de. İşin kimyasına aykırıdır bir kere.

Ayberk'in bir sinema gözü, bir disipline tarafı olduğu kesin. Ben filme zaten iyi ya da kötü de demedim. "Kabaca benim menzilimde değil" dedim. Eleştirdiğim şey bu tip filmleri yapanların derdinin ne olduğu?

Oliver Stone Vietnam yapar, derdi odur. Fincher sistem eleştirisi yapar, derdi odur. Spielberg aileyi kutsar, derdi odur. Kubrick beynimizi zorlar, derdi budur. Haneke bizi düşündürür derdi budur.

Ayberk! Senin derdin ne?

İşte ben, senin derdini bu filmden anlamalıydım. Daha doğrusu, bzim kısa filmcilerin büyük çoğunluğunun derdi ne? HErkes neden anlatmak istediklerini karamsar bir pencereden, karanlık görsellikle, garip ruh halleri ile anlatıyor?

Fırat'ın düğün'ü kötü bir film belki. Ama adamın derdi çok net. Özgür'ün Şeytan Doldururu yetersiz bir film belki ama derdi çok net. Eğer senin derdin bizi düşündürmekse, birşeylere kafa yormamız ise istediğin, sen yeterince yordun mu acaba? Kaldırabileceğin bir yükün altında mısın?

Karakterinin, iki adamın kukla gibi oynattığı kadını kurtarıp onu oynatanlarla değiştirmesi ile birşey anlatmaya çalışıyorsan, bu metaforun hayatımızdaki anlamı üzerine ne kadar kafa yordun? Bu bir. (Ve aslında neden herkes bu ve benzeri şeylere kafa yoruyor? Sen de dahilsin buna)

İkincisi, anlatmak istediği anlatmak için neden bu derece simgesel, sürreal bir film yapıyorsun? David Lynch hayranı olmanı anladık. BUrada herkes Kubrick hayranı. Onun filmlerine benzer film deneyen var mı? Yok.

Çünkü senin sinematografin ve içeriğin bir Lynch filmi benzerini ortaya çıkarmak için yetersiz.
Hatan böyle birşey yapmayı istemen değil, bunu başaracak yetenekle olabilirsin, itirazım yok, takdir ederim. Öyle bir eleştiri yazarım ki kendini Lynch sanarsın, keyfinden saçlarını kesersin. 🙂

Ama buna hazır olup olmadığını düşünmelisin.

Sen olaya kişisel yaklaştın, bizi de bunları söylemeye mecbur ettin. Ben filmin üzerine bir inceleme yazmak isterdim, muhtemelen negatif yorumlarım çoğunlukta olacaktı ama "çok iyi filmlere gebe bir yönetmen" diyecektim, bu kesin. Ama görüyorum ki bu seni pek ilgilendirmiyor. 🙁 Çünkü sen yapmak istediğini başardığını, filminin gayet başarılı bir film olduğunu düşünüyorsun.

Eh, o zaman bizim fikrimize neden ihtiyacın var? Yok....

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 13/10/2009 5:08 pm
(@ayberk-olgay)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

beetlejuice: Daha önceki yazdıklarımın tamamını sildiğin için tekrar yazma gereği duydum. Yoksa her yere güdük güdük güdük yazacak kadar gereksiz bir insan değilim. (gülümseme var burda) Tarafsız olarak görüşlerini yazdığın için teşekkürler. Zaten benim de tek isteğim bu.

sickman: O zaman yönetmenlerle filmleri üzerine söyleşiler yapılmasın, sorular sorulmasın, DVD Commentary bölümleri olmasın. Ben o kadar uğraşıp film çekeyim fakat kendi filmimle ilgili tek bir kelime edemeyeyim. Neden kendi filmleri hakkında konuşanlara bu kadar antipati duyuyorsunuz anlamıyorum. Kaldı ki ben oturup filmimi anlatmaya çalışmıyorum sadece gelen yorumlara cevap yazıyorum. Bu da en doğal hakkım. Eğer kendi filminin başlığına yazmak yasaksa kurallara koyun yazmayalım biz de. Yazarsak da atılsın üyeler. Ben forumun hiçbir yerinde "burası film çekenler için sadece film koyma ve sonrasında susma, diğer kişiler için de ağzına geleni cevap beklemeden söyleme yeridir" diye bir uyarı görmüyorum.

Eleştirilerdeki yapıcılık beklentim de en doğal hakkım diye düşünüyorum çünkü bu filme emek veren insanlar için aldığı yorumların kişisel boyutu var. Yani başlığı açan filmi koyan bensem izleyenlerden mantık çerçevesinde beklentilerim olması kadar normal bir şey yok bence. Kaldı ki tek beklentim "yıkıcı" değil "yapıcı" tavır alınmasıydı. Bu da geçmişteki tecrübelerime dayanarak söylediğim bir şey.

Şu okuma katmanı meselesine gelirsek de yazdıklarımı düzgün okumadığınızı düşünüyorum. "İzleyici filmden ne alıyorsa odur ve filmin okuması için tek bir yol olamaz." yazmışım yukarıda. Bazı insanlar benim filmimden az şey alıyor diye ben o seviyede yapmış olmak zorunda değilim. Yani sen Picasso'nun tablosuna bakıp "Bu ne la yamuk yumuk çizmiş herif" dersen o senin kişisel yorumundur fakat Picasso'yu ve onun eserlerinde ne yapmak istediğini az ya da çok anlayabilen insanları bağlamaz senin böyle düşünmen.

İsteyen istediğini düşünür ve söyler. Ben sadece tespitimi ilettim. Filmin yönetmeni olduğuma göre filmde depresyon ya da başka bir konuyla alakalı bir şey düşündük mü düşünmedik mi bunun cevabını en iyi ben bilirim herhalde. Bu yüzden de birinci ağızdan açıklamasını yaptım. Buna rağmen tatmin olmayıp "bence depresyon abi" diyen varsa keyfi bilir diyebilir. Benim açıklamalarımı umursamayacak insanın da filmim hakkında yorum yapması ne derece gerekli bilemem. Eğer beni kaale almıyorsa filmim hakkında görüş bildirmesinin amacı nedir bilemiyorum.

Her zamanki gibi boşa dil döküyorum gibi hissediyorum ama söylediklerimi anlayanlar olacağı umudunu taşıyorum halen...

 
Gönderildi : 13/10/2009 5:10 pm
(@ayberk-olgay)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Görkem: Beni yanlış anlamışsın. (Bunu söylemekten yoruldum) Ben yapmak istediğimi başardığımı iddia etmiyorum. David Lynch olduğumu, onu taklit ettiğimi ya da onun kadar başarılı film çektiğimi de söylemedim. David Lynch, sinemaya bakış açısı olarak kendime en yakın gördüğüm yönetmen olduğundan ve bu filmimde şimdiye kadarki kendi istediğim tarza en yakın işlerden biri olduğu için bunu belirttim.

Senaryo bana ait değil. Filmin sonunda da yazıyor. Berkay Berkman'a ait. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dramaturji Bölümü 2. sınıf öğrencisi olur kendisi. Ben de İzmir Ekonomi Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Görsel İletişim Tasarımı Bölümü Multimedya Uzmanlık Alanı 4. sınıf öğrencisi ve Sinema Kulübü başkanıyım.

Kendisi şu an yazarlık serüveninin başlarında bir arkadaş, ben de sinemayla dirsek teması olsa da aslında çok farklı bir bölümün öğrencisi fakat sinema konusunda kendini geliştirip kariyerini sinema üzerine düşünen 27 yaşında bir (genç sayılır mıyım?) insanım. 4 yıldır sinema konusuna kafa yorup 1.5 yıldır da aktif olarak kısa filmcilikle uğraşmaya gayret ediyorum.

Bu süre zarfında her fırsatta filmler çekerek kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Asıl hedefim ünlü bir kısa film yönetmeni olmak değil uzun metraj, reklam, tv gibi alanlarda çalışmak.

"Derdin ne?" diye soruyorsun ya, bu filmle ilgili sanırım Berkay'a sorsak daha iyi fakat ben de yönetmen olarak şunu söyleyebilirim ki senaryonun en azından büyük çoğunluğu benim de içime sinen ve hayatla ilgili kendi dertlerime uygun gördüğüm öğelerden oluşuyor.

Derdimi merak ediyorsani, bu filmde bana en yakın dertlerden biri mesela sondaki dinlerle ilgili olan sahne. Dinler ve tüm batıl inançlarla kavgalı ve yaşadığımız ülke gereğince dertli bir insanım. O sahneyi tamamen hissederek çektiğimi ve kurguladığımı söyleyebilirim. Bunun dışında; kapitalistlerin cebini doldurmak adına anlamsız içi boş savaşlar, hızına yetişemediğimiz hayat mücadelesi, güçlünün güçsüzü ezmesi, siyasette dönen pislikler, iş yaşamının monotonluğu ve insanların para kazanma uğruna tekdüzeleşmesi, çıkarcılık ve insanları kendi amaçları uğruna kullanması, iletişim kanallarının insanların içini boşaltması ve koyuna çevirmesi gibi birçok derdim var. Bunlar sürekli kafamda, çünkü sürekli karşıma çıkıyor. İstesem de kaçamıyorum kurtulamıyorum. Başımızda AKP ve birbirinin kopyası iktidar partileri, hiç bitmeyen bir para/iş derdi, sevgilimle öpüştüm diye "s.kseydin bari" diyen hacı amcalar, zorunlu askerlik ve her gün hayatını kaybeden askerler, düşünmeyen ve üretmeyen sadece üretken insanları engellemeye çalışan boş insanlar olduğu sürece de bu derdim bitmeyecek.

Bunlarla derdi olmayan, bunları düşünmeyen ya da umursamayanlar için bu konular bir şey ifade etmeyebilir. Herkesin kendi tercihidir. Saygı duyarım.

 
Gönderildi : 13/10/2009 5:27 pm
Sayfa 1 / 3
Paylaş: