niye şifre konulduğunun mantığını öğrensek:

Tebrikler....

Sifre mi? Iyy.. Rarlasaydiniz bi de? Ayrica sifre degil paroladir o.

Hazır ortalıkta kimsecikler kalmamışken, Özgür de pek buralara uğramıyorken bu filmle ilgili görüşlerimi belirteyim. 🙂

Öncelikle ben bu filmi hiç sevmiyorum. Tamamen şahsi bir şey bu. Eşcinsellik temalı şakalar beni rahatsız ediyor. Özgür daha önceki filmlerinde de "top musun?" tarzı diyalogları kullanıyordu zaten fakat burda tüm olay bunun üzerinden dönüyor ve bu beni rahatsız ediyor. Ben bu tür işlere karşıyım. Bana fazlasıyla homofobik geliyor ve kesinlikle komik de bulmuyorum.

Bunu bir kenara bırakırsak Eylem'in görüntü konusunda özensiz davrandığını ya da davranmak zorunda kaldığını zannediyorum. Ben daha Fight Club çok güzel film la falan derken Eylem burda akslar, altın oranlar falan konuşuyordu. Bu filmde benim kendisinden öğrendiğim şeylerin çoğunu uygulamadığını gördüğüm için üzülmüştüm. Tek tek yazmaya gerek yok sanırım kendisi de farkındadır zaten. Büyük ihtimalle plansızlık ve / veya kısıtlı çekim süresi etkili olmuş olabilir. Tabi 7D'nin ısınma sorunları da insanı zıvadan çıkartmıştır eminim ki.

Oyunculukları da başarılı buldum diyemem pek çünkü biraz yapay geliyor bana. Ben doğal oyunculuk seven bir insanım. En absürd işte bile doğallık, inandırıcılık bekliyorum. Burda daha çok rol yapıyorlar hissi verdi bana oyuncular. Hikayenin içine giremedim.

Eyyorlamam bu gadar. Zamanında yazmak istedim de kavga gürültü olur diye yazmamıştım. Şimdi forumun dehlizlerinde dolanırken tekrar karşıma çıktı yazayım dedim. 🙂

Mersi Ayberk'cim. Valla teknik sıkıntılara tekrar tekrar değinmeye gerek yok. Sanırım o dönem 7d ile çekilmiş ilk kısa film olmak gibi gereksiz bir iddiaya kalkışmıştık. Isınma problemi yüzünden tasarladığımız herşey iptal oldu. Sonra harala gürele.

Oyunculuk için de birşey diyemeyeceğim öznel zevklerine giren bi yorum. Saygı duyarım.

İtiraz edeceğim tek şey homofobi konusu. Film homofobi üzerine değil. Bu tamamen senin filmi izlerken yeterince hakkını vermeden izleyip yorum yapmandan kaynaklanıyor bence. Ben bu bakış açısında olsam zaten "top" filmine o kadar ağır eleştiri yapmazdım. Hayata bakış olarak dahi azınlıklar üzerinden komedi yapacak biri olamayacağımı bilen bilir.

Burada cinsiyet komedisi yok ihtimal komedisi var. Hayatta herkes eşcinsel olabilir. Bu ev sahibim olsaydı ne olurdu?

Burada kültürel olarak bastırılmış bir eşcinsellik yaşayan bir adam var. Bu bir saptama olabilir. Filmden "eşcinseller ölmeli" mesajı çıkarmak için de baya bi zorlamak gerekir. Haksızlık olur. Hetero da olsa homo da olsa orada adam tecavüze kalkışıyor. Bunun sonucunda birşeyler oluyor. Ben burada gay karakteri sitcomlardaki gibi kırıtan, kadın gibi konuşan, heryeri ayrı oynayan abartı sulu bir şey yapsaydım hak verirdim. Özellikle titizlendiğim şey eşcinsel olmasından komedi çıkartmak değildi. Cinayet durumu üzerine komik bir şeyler yapmaktı.

Benim bile unuttuğum filmi hatırlattığın içim tenk yu.

İzlediğimden beri evsahibine sırtım dönük yürüyemiyorum 😀
Eline emeğine sağlık.

Daha önce söylemiştim, tekrar söylüyorum.
Özgürün en iyi filmidir. Bütçe, zaman vs. gibi sorunlar olmasaydı da harika bir film olacaktı. Bu haliyle sorunlarının izleme keyfini törpülediği bir filmdir ama buna rağmen keyif verdiği tarafların çok güçlü olması nedeni ile gönül rahatlı ile "kusurlu ama buna rağmen gayet de keyifli ve iyi bir filmdir" diyebilirim. En az 10 kere izlemişimdir çünkü verdiği lezzeti başka hiçbir kısa filmde alamıyorum. Bu zaten nadir rastlanır birşey...

Özellikle replikleri on numaradır, çok keyiflidir...

Ah ben bu filmin yapımcısı falan olaydım! Aaah ah! İçim yanıyor içim! 🙂

İlk izlediğim ve daha sonraki izlediğim zamanları hatırlıyorum. Çok sevmiştim şu anda izlemedim ama pencereden atma sahneleri ve daha sonraki final olayı aklıma geliyor ve hoş bir tebessüm oluşuyor... Ama neden yorum yapmadığımı hatırlayamıyorum. Tabi tuhaf şeyler bunlar... 🙂

20. sefer falan izlediğim için bir kaç kusur buldum.
Kamera ilk sahneden başlamak üzere bir kaç açıda titriyor.
bir de sanırım alt kat komşunuz emekli bir çiftti kıvırcık saçlı oyuncu sesini pek yükseltemedi (:
Bir de banyo sahnelerinde tekrar görüntü mü kullandınız?
Tabii ki örnek aldığım çekimler de oldu.

Fena iş değildi.
Tebrikler tekrar

Nerden izleyebiliriz la bu filmi ben hiç izlemedim..

Bu filmin teknik yetersizliğine dair o kadar çok haklı mazaretimiz var ki ah ah. Ancak nedir, bu mazaret izleyiciyi ilgilendirmez. O mazaretlerle bu filmin görüntülerinin boktan oluşunu haklı çıkarmamın hiçbir yolu yoktur. Boktan olacaksaydı çekmeseydin birader derler. Dolayısıyla o mazaretleri dizmeyeceğim ancak bu filmi 39 derece ateşle, her kes dediğimizde bir koltuğa serilerek çektim, titremeler ondan olabilir.

Bir de 7D'yi ilk kez kullanıyorduk, tanımadığımız kamerayla film çekmeyelim birader fikrimi uygulatamamıştım ancak bu filmden sonra asla bir daha öyle bir işe kalkışmayacağım, dolayısıyla iyi ders olmuştu. Şurada konuya biraz değinmiştim: http://www.eylemplani.com/2009/11/yaktin-bizi-7d/ " onclick="window.open(this.href);return false;

Ne mutlu ki 7D'nin artık böyle sorunları yok.

Özgür diğer başlığa yazdığın eleştiriyi görünce cevap vereyim dedim, ayıp olmasın. 🙂 "Kötü" diyip kaçmış gibi olmuşum sanırım.

Öncelikle ben bu filmi birkaç kez izlemişimdir en azından. Ha elbette gözümden kaçan bir şeyler olabilir ama dikkatsizce izleyip yorumda bulunmadım.

Filmde eşcinseller ölsün gibi bir mesaj çıkıyor demek istememiştim ya da homofobi ile ilgili bir film olduğunu kast etmedim. Benim kast ettiğim bu filmde homofobik bir karakteri canlandırıyorsun ve bu bizim ana karakterimiz. Filmde kesinlikle ev sahibine değil senin canlandırdığın karaktere sempati duyuyor izleyici. Yani ev sahibi öldü diye üzülmüyoruz, bizim elemanlar bu işten kurtuldu diye seviniyoruz. Yaratmak istediğin duygu bu değilse zaten bir yerde hata yapmışsın demektir bana göre.

Bu şartlar altında, eşcinsellere "ibne" diyerek aşağılayan, dalga geçen bir baş karakteri izleyiciye sempatik gösterdiğine ve kendimizi özdeşleştirebileceğimiz tek karakter de bu olduğuna göre ben bu bakış açısını olumlayan bir film olarak görüyorum. Tecavüz konusuna gelirsek, elbette tecavüz kötü bir şey fakat sen burda eşcinsel karakterinin bu duygularını haklı ve doğal göstermek yerine aşırı ve rahatsız edici olarak göstermişsin. Gerçek niyetin farklı ise dinlemek isterim ama yaptığın filmin anlattığı şeyin bu olduğuna emin gibiyim tekrar tekrar izledikten sonra.

Sonuç olarak homofobiyi olumlayan ve haklı gösteren bir film çıkmış ortaya. "Eşcinsellere ibne diyelim ve dışlayalım çünkü bunlar bize tecavüz etmeye bile kalkışabilecek derecede sapıklardır" gibi bir his oluşuyor filmi izleyince. Kaldı ki bu tür konular hassasiyet gereken konular bana göre. Zaten toplumda baskı gören ve cinsel kimliğini yaşayamayan insanlar varken böyle bir konuyu işlerken daha titiz davranmak gerekir bana göre. Tabi "banane kardeşim ben kafama göre çekerim" de diyebilirsin. Fakat o zaman yaptığın işin arkasında durup "ibneleri hiç sevmiyorum o yüzden böyle bir film çektim" diyebilmek gerekir. Tekrar hatırlatayım, sen böyle düşünmüyor olabilirsin fakat filmin bu mesajı veriyor ve bu bana göre ciddi bir sorun.

Bu filmden sen bu mesajı nasıl çıkarttın ulan dümbük? diyen varsa onla da tartışmaya açığım. 🙂