Muhtemelen "İnce kurguyu tekrar yapmam lazım" diye düşünürdüm. Notlarımda 26 çekimin 0,2 saniye daha kısaltılması, filmin rengi üzerine birkaç seçenek daha denenebileceği, jenerikteki fonttan emin olup olmadığım, müzğin bazı anlarda bir volüm daha arttırılabileceği üzerine notlar da elimde olurdu. Zırt pırt kurgucumu, görüntü yönetmenimi arayıp birşeyler ve fikirlerini sorar tüm ekibi, son kurgunun bitişinden 1 yıl sonra bile başlarının etlerini yemekten delirtmiş ve "offf! Hala bitmedi mi kardeşim şu proje?" dedirtecek seviyede rahatsız ediyor olurdum. Kitaplığımda ya da pc'mde İnception'un tretmanını her görüşümde kapatır ya da bir kenara fırlatır "sen bekle bakalım daha" der filmdeki siyah beyaz kısımların kaba kurgudkai oranını tekrar düşünür, yeterli dengeyi sağlayıp sağlayamadığımı düşünüyor olurdum.

Kısacası hiçbirşey düşünemezdim. 10/10'luk değil 10/11'lik bir proje inşa etmeye çalışıyor olurdum. Birileri de kafama bir tuğla vurup "artık tamam, yeter! BU proje bitti!" diyene kadar bu süreç devam ederdi.

Gösterime çıktı mı? Kaçacak delik arıyor olurdum....

Bu da bir bakış açısı ama teknik konular hakkındaki düşünceleri kastetmemiştim. Filminin insanlar üzerinde yaratacağı etki hakkında ki düşünceleri ve öngörüleri sormuştum.

Yine de bu hoş sohbet için teşekkürler.

Çoğu yönetmen bahsettiğimiz bu konuları kafa patlatmaya değer bulmuyor. En basitinden, herkesin "yönetmen" sıfatını kullanarak, jeneriğe adını yazıp kısa filmini paylaştığı şu forumda, bu konulara kayıtsız kalması epey ilginç...

Başlığı baştan sona tekrar okudum da.... 🙂 Hoşuma gitti. Teşekkür benden.

Ve aklıma bir şey daha geldi: Bir yönetmenin, oyuncusunu yönetmesi ile ilgili "müdahale hakkı" oldukça karmaşık bir durum sanırım, duyduklarım dışında çok fazla bilgim yok. Ben kendi projemde oyuncumu bayağı yordum, oyuncum da beni bayağı yordu. Ama bu yorma, hep daha iyiyi elde etme amacı güdüyordu, kimse rahatsız olmadı. Ama şahsen ben, aradığım performansı alma konusunda oldukça ısrarcıyım galiba. Ha, oyuncumdan aklımdakinden daha iyi performans alırsam da hayır demem tabii ki.

Ama bana göre verilen performans uygun değil ise (bana göre gerekenden daha iyi ya da kötü anlamında değil, sadece farklı) oyuncum ise o rolün/çekimin/sekansın öyle oynanması gerektiğini düşünüyor ve benim istediğimi yanlış buluyor ise ne olur? Bunun cevabını bilmiyorum? Atıyorum ben biraz daha abartılı istiyorumdur, oyuncum daha minimal istiyordur. Ne olacak?

Başlığın dirildiğini görünce bende okudum baştan sona, benimde hoşuma gitti. Benden de teşekkür.

Eğer bir oyuncu, bir yönetmenin filminde oynamayı kabul ettiyse, o yönetmenin isteklerini yerine getirip, onun istediği gibi oynaması gerekir. Çünkü projeyi kabul etmiştir bir kere.

Müdahale etmeye hakkı yoktur oyuncunun ama; "şu kısımda şunu şöyle yapsam" gibisinden önerilerde bulunabilir yönetmene. Yönetmen bu önerileri kabul etmediyse ve oyuncu kendi önerisi hakkında hala ısrar ediyorsa, polemiğe girmeyip yeni bir oyuncu aramak şart olmuştur.

Lakin yönetmen, o oyuncunun kalbini kırmak istemiyorsa ya da setten kovmak istemiyorsa, o çekimi; oyuncunun önerdiği biçimde ve kendi istediği biçimde olmak üzere iki farklı şekilde kayda alıp, hem oyuncunun gönlünü hoş tutabilir, hem kurgu esnasında istediği çekimi filminde kullanabilir. Yönetmen kurgudayken oyuncunun tasvip etmediği çekimi kullandığı taktirde; oyuncunun önerdiği çekimi film dvd'si tasarlanırken kamera arkasına ekleyebilir.

Sanki yönetmenlik üzerine kitap yazıyormuşum gibi hissettim bi an 🙂

Görkem hocam, "oyuncu-yönetmen ilişkisi ve oyunculuğa müdalahale" hususundaki düşüncelerim bunlardır. Film yönetirken(daha film yönetmişliğim, oyuncuya direktif vermişliğim yoktur ama) sorduğun sorudaki gibi bi durumla karşılaştığımda izleyeceğim yol yukarda yazdığım gibidir. Eleştiriye açıktır...

Başlığın dirildiğini görünce bende okudum baştan sona, benimde hoşuma gitti. Benden de teşekkür.

Eğer bir oyuncu, bir yönetmenin filminde oynamayı kabul ettiyse, o yönetmenin isteklerini yerine getirip, onun istediği gibi oynaması gerekir. Çünkü projeyi kabul etmiştir bir kere.

Müdahale etmeye hakkı yoktur oyuncunun ama; "şu kısımda şunu şöyle yapsam" gibisinden önerilerde bulunabilir yönetmene. Yönetmen bu önerileri kabul etmediyse ve oyuncu kendi önerisi hakkında hala ısrar ediyorsa, polemiğe girmeyip yeni bir oyuncu aramak şart olmuştur.

Lakin yönetmen, o oyuncunun kalbini kırmak istemiyorsa ya da setten kovmak istemiyorsa, o çekimi; oyuncunun önerdiği biçimde ve kendi istediği biçimde olmak üzere iki farklı şekilde kayda alıp, hem oyuncunun gönlünü hoş tutabilir, hem kurgu esnasında istediği çekimi filminde kullanabilir. Yönetmen kurgudayken oyuncunun tasvip etmediği çekimi kullandığı taktirde; oyuncunun önerdiği çekimi film dvd'si tasarlanırken kamera arkasına ekleyebilir.

Sanki yönetmenlik üzerine kitap yazıyormuşum gibi hissettim bi an 🙂

Görkem hocam, "oyuncu-yönetmen ilişkisi ve oyunculuğa müdalahale" hususundaki düşüncelerim bunlardır. Film yönetirken(daha film yönetmişliğim, oyuncuya direktif vermişliğim yoktur ama) sorduğun sorudaki gibi bi durumla karşılaştığımda izleyeceğim yol yukarda yazdığım gibidir. Eleştiriye açıktır...

bende hortlatayım ozaman:)
yönetmen oyuncunun gönlünü hoş tutmak zorundamıdır?Yönetmenle oyuncu arasında bukadar duygusal bag kurması ,çıkan işin yönetmene mal edilecegi gerçegini kabul ediyorsak şayet, dogrumudur?.Yönetmen sette tavizkar olmalımıdır ?tam sayfayı keyifle okudum fakat aklıma şöylebi soruda geliyor.Deneysel bir teknik uygulayan bir yönetmen evet yenilikçidir.Ama pojeyi makro düşündügünüzde geçen her saat yapımcıya masraf olarak geri dönmektedir.Eger yapımcı bu işin tüccarı ise yönetmen yapmak istedigi yeni şeyleri,önce boş senete imza atarkmı uygulamaya koymalıdır?(keza gişe yapmayan bir iş yapımcıya eksi geçeceginden sıkınıtlı bir durum)yok degil ise yönetmen önce klişeleri yutmuş gişeleri hoplatmış bir yönetmen olduktan sonramı deneysel işler yapmalıdır?eger böyle ise klişe işleri neden bukadar acımasızca eleştiryoruz ozaman?

Yönetmen fasafisodur ve paralı askerdir. Yönettiği şey para sahiplerine daha iyi paralar vadetmektir, ne olduğu belirsizdir. İşi yapan; yazardır, ama hala şu fikrimi savunuyorum yazar ve yönetmenin aynı olduğu filmler daha bir doğru düzgün iştir. Sinemayı Üretim parçalarına ayıran Amerikan Sinema Fabrikası'dır.Bunu her şekilde ispatlarım...hala şu fikrimde ısrar ediyorum: siz verin bana 3000 tirilyon doları dünyanın en iyi yönetmeni olurum. Ama sağlam ve egoist yönetmenlere kuracak hiçbir cümlem yok o egoistler dünyanın en doğru ve iyi yönetmenleridir...

bu başlık için; öncelikle bir meslek ve geçim kaynağı olarak parası biçilmiş, senaryosu,oyuncusu hazırlanmış bir işte(tv programları,diziler,ticari sinema filmleri) belli bir kadroyu dolduran bir yönetmenle, senaryo aşamasından,mekan belirlemeye,teknik ekipman seçiminden oyuncu koçluğuna kadar işin her aşamasında bulunan yönetmenleri birbirinden ayırıp öyle değerlendirmek lazım.Her ikiside lazım ve her ikiside müthiş efor isteyen işlerdir.Bir film üreticisi olurken, diğeri film üretiminde belli bir görevi yerine getirmektedir.Hiç birinin diğerine baskın veya zayıf olduğu yönde yoktur bence.Ancak birisi daha sanatsal bir bakış açısı ve öngörü gerektirirken, diğeri daha mekanik ve matematiksel bir yaklaşımla daha mühendisvari bir iş çıkarmaktadır diye düşünüyorum.Her ikiside işini tam olarak yapıyor ki yada yapanlar varki ; bu gün zevkle izlediğimiz sinema filmleri yanında bi dünya tv ürünüde var.

Bir terzi yeni bir terzi dükkanı açmış olabilir ve az müşterisi olabilir.
Diğer bir terzi ise daha başarılı olmuştur. Yüzlerce müşterisi vardır ve daha kaliteli iş yapıyordur.

Evet arkadaşlar, 1. yazdığımın da adı "Terzi"dir. Sadece 2. yazdığım "daha başarılı bir terzi"dir..

"Yönetmen dediğin Peygamber gibi bir şeydir" düşüncesi yüzünden, umutla dolu bir çok genç film gönüllüsü, film çekmekten korkmuş, soğutulmuştur. Umutlarını, hayallerini çok uzaktaki gelecek yıllara bırakmış, hâlâ daha "önce asistanlık, sonra yönetmen yardımcılığı vs" gibi hiyerarşiyi beklerken pes etmiştir. Bu tür bir düşünce, gençlerimize film çekmenin zorluğunu aşılar. Çoooook ulaşılmaz bir şey gibi gösterilen bu title hakkında konuşurken, ismin sonuna "Celle Celalühü" falan getirmeye gerek yoktur.

Ve "yönetmen dediğin çok uludur" muhabbetini, henüz düzgün bir tanıtım filmi, bir kısa film bile çekememiş insanlar daha sık yapar. Çünkü kendisi henüz sonunda "yönetmen" yazan bir projesini cesaret edip çekememişken, başkalarına "yönetmen" denmesinden korkar, kıskanırlar... "O kim ki yahu?" derler... "Koskoca BEN bile daha yönetmen demedim kendime, o adama nasıl olur da Yönetmen derler?"

Yönetmenliğin bir diploması yoktur. Bir sınavı yoktur. Kendine "yönetmen" diyen, yönetmendir, bunun tersini ispat edemem.

Ama amatör bir yönetmen de olabilir, uzman ve başarılı bir yönetmen de...
Satmayı beceremiyorum diye, veya yeni açtım diye ben bakkal değil miyim?

Yönetmen, bir düşünceyi kamera diline aktaran görevlinin adıdır. Hayatını filme adaması da gerekmez. Sadece 1 projenin de yönetmeni olabilir.

Ama şunu tartışabiliriz. "Kimin MESLEĞİ sadece yönetmenliktir, kimin değildir?"

Yönetmen Stanley Kubrick'tir. Mükemmelliyetçidir, mükemmel anlar yakaladığı da yaşattığı da çoktur. Stanley Kubrick Full Metal Jacket'i yönetir. Benim aklıma bu geldi.

Sinema diğer tüm sanat dalları gibi bir anlatı formudur. Yönetmen de bu formda hikaye anlatmayı seçmiş olandır. Kendi hikayesini var edip anlatmayı seçmesi veya başkasının var ettiği hikayeyi anlatmayı seçmesi onu daha yönetmen yapacak ya da daha az yönetmen yapacak bir paye değildir. Zaten önemli olan hangi sanat formunda olduğundan da öte hikayeyi iyi bir şekilde anlatabilmektir. Özetle insanlığın binlerce yıldır onlarca şekilde yaptığını yapan, hikayeyi taşıyan kişidir.

Benim anladığım bu.

Yönetmen dediğin Dede Korkut'tur. Elinde sazı dilinde hikayesi kah gündüz kah gece işlemiş toplumu hece hece. Al sana işte kurgu, ışık, müzik(saz), ses vesaire... Film nerede derseniz o zamanlar film iki bölümmüş ikinci bölüm ise insanların zihinlerinde, hayal dünyalarında sahnelenirmiş. Bir diğer misal ise "Ekmek Teknesi" dizisindeki Heredot Cevdettir. Bir diğeri ise yatağı başında çocuğuna masal okuyan veya anlatan annedir. Bu anne de mükemmel bir yönetmendir. Öyle olmasaydı o çocuk asla uyuyamazdı. 😀 Yönetmen, ilacın dozunu hazırlayan kişi gibidir. Her senaryonun bir etkisi vardır ve bu etkinin dozunu yönetmen belirler. Doz ideal seçilirse belki bir sanat eseri doğabilir. Buradan şu da anlaşılmalıdır ki bir yönetmen dört dörtlük konusu olan bir senaryoyu çöp edebileceği gibi konusu çok sığ bir senaryoyu da sanat eseri haline dönüştürebilir. Ekipteki herkes yönetmene yönetmen yapımcıya yapımcı topluma toplum ise kendine çalışır. Yani her şey toplum havuzunda toplanır. Saygılar..

Merhaba.
Yine çok güzel bilgileri attık dağarcığımıza.Hepinizin aklına eline sağlık 🙂
Yönetmen derken ,filmdeki fonksiyonlarına göre bir ayrım var.Merak ettiğim. 2.YÖNETMEN ve YARDIMCI YÖNETMEN ne demektir.Filmde nasıl bir sınırları vardır.Örn.bir filmde 2.yönetmen varsa o film 2 yönetmenemi
aittir.Teşekkürler arkadaşlar.

2.yönetmen ,yönetmenin asistanidir.

Yönetmenin ilgilenemedigi konularda yardimci olur , setin günü setin hazırlanması, oyuncularin çekime hazır hale gelmesi için yönetmenden aldığı görevleri yerine getirir.

Bazı yüksek bütçeli filmlerde second unit denen birimi yönetir , ana sahneleri yönetmen çekerken, 2.unit genel aerial çekimleri, detay yakın çekimleri yapar . yönetmen isterse bu sahneleri filme ekler .

Teşekkürler Dnd.

Her ne kadar Türkçe oyunu gibi gelse de yönetmen yardımcısı ile yardımcı yönetmen de aynı şey değildir, bunu da araya iliştireyim. Yönetmen yardımcısı reji planından sorumlu esas kişi iken yardımcı yönetmen genellikle teknik bir konuda uzman olan, yönetmenin görece yeterlilik gösteremediği branşta yardımcı olan kişidir. Süpervizörün sete alınmasıdır bir nevi.