Emin Alper'in toplamda 16 ödül aldığı ilk uzun metraj filmi "Tepenin Ardı" ülkemizde beklenen ilgiyi görmedi. Görmediğine şaşırdık mı? Ben şaşırmadım.
Peki bizim ilgi göstermediğimiz film uluslararası platformda ne durumda?
Şöyleymiş;
Almanya ve Avusturya'da 16 kentte, Fransa'da da 25 şehirde 30 salonda gösterime girecek.
Ben sana sinema yapma demiyorum. Yap ama hobi olarak yap!!
Yetenek ve başarının kösteklendiği bir ülkede ???
Bence sektörde bu tarz işlerin maddi destekten daha çok manevi desteğe ihtiyacı var.
İnsanların yaşam mücadelesi ve daha çok para kazanma hırsı içerisin de iken, yani eğitimsizliğin getirdiği cahil topluma daima ticari kaygılar nedeniyle popüler kültür ve sanatın dayatılması. Üzgünüm ama başka bir neden göremiyorum!
http://imageshack.us/photo/my-images/440/netoz.jpg/" onclick="window.open(this.href);return false;" onclick="window.open(this.href);return false;
Tamamen izleyenle alakalı durum. 100 salonda gösterime girse dahi avmlerde özellikle gelmez seyirci. Bunun nedenleri bana göre:
Sinema izleyicisi ciddi film izlemek istemiyor korkuyor.
Şuan sinemada film izleyen çoğunluk tik olarak refleks icabı reklam izler gibi film izliyor. Tonla gösterge ve doktirin dolu insanı yönlendiren ve manipule eden filmleri tercih ediyor. Bu tarz filmlerin onları eğlendirdiğini düşünüyorlar.
Hepimiz sinemacı addediyoruz kendimizi de acaba şu forumda kaç kişi gitmiştir ya da gidecektir şu filme? Daha biz izlemiyorsak, genel izleyiciye suç atmaya gerek yok. Adamların sinemayla ilgili bir kaygıları yok çünkü ve olmamalı da zaten.
Not: Ben gitmedim ve görünen o ki gidemeyeceğim.
yaşamak mı zor yoksa yuvarlak masa aks mı?
Ben gittim hemde kapatılmadan Beyoğlu sinemasında izledim 🙂 bence forumdaki ulaşabilen herkesin izlemesi gereken bir film. Elimden geldiğince Emin Alper'in işlerini takip etmeye gayret edeceğim.
Ben sana sinema yapma demiyorum. Yap ama hobi olarak yap!!
Hepimiz sinemacı addediyoruz kendimizi de acaba şu forumda kaç kişi gitmiştir ya da gidecektir şu filme? Daha biz izlemiyorsak, genel izleyiciye suç atmaya gerek yok. Adamların sinemayla ilgili bir kaygıları yok çünkü ve olmamalı da zaten.
Not: Ben gitmedim ve görünen o ki gidemeyeceğim.
Nasıl izlemiyoruz şaşırdım. Türk sinemasında bu kadar ödül alan ses getiren her sene en fazla 5-10 film oluyo zaten. Adamların sinemayla ilgili kaygıları olmasın çok ağır bir hakaret bana göre. Filmi izleyin gerisini sormayın bize güvenin size izlettiğimiz filmlerdeki dizilerdeki ortak temaları fark etmeyin genel hikayeye yoğunlaşın eğlenin ama düşünmeyin demek. Bu bana yüzyıllardır devam eden başka bir hikayeyi hatırlattı ama neyse. Ayrıca tepenin ardı öyle sinematografinin coştuğu metaforların uçtuğu bir film değil herkesin içinde olabilme ihtimali olan bir durumun farkedilmesini sağlayan bir film o kadar.
Bu filmi o kadar bekledim. Ama Balıkesir'de hiç bir sinemada gösterimi yok. Gösterimdeki filmlerse şaka gibi.
Geçen sene de yeraltı filmine gittim sinemaya. Benden başka kimse olmadığı için filmi oynatmadılar. Bu başıma tam 5 kez gelince saçma bi amerikan filmine gitmek zorunda kaldım.
Salt popüler kültür görüşünün günden güne insanımıza daha da çok işlemesi bu tür büyük filmlerin daha da çamura batacağını gösteriyo...
Ama bu durumu değiştirebilmekte biz sinemacıların elinde bence.
İzledim. 8 / 10
Filmin tek sıkıntısı giriş kısmının, yani yaklaşık ilk yarım saatinin gereğinden fazla uzun oluşu.
Ama ikinci yarısı, tempo biraz yükselip konu netleşince, çok iyi bir film izliyoruz.
Bence Türkiye bağımsız sinemasının minimalizm kıskacında olmadığını gösteren iyi filmlerden biri bu.
arkadaşlar "marketing" ya da tanıtım artık her ne deniyorsa onu yapmak lazım, film muhakkak iyidir boş yere o kadar ödül almamış gidenler tavsiyeyi boşuna vermemişler gidin diye ama malesef günümüzde her şey pazarlama... Yani ben iyi film yaparım diye bırakmayacaksın, biraz itekleyeceksin biraz bu anlamda çağın gereklerini her ne kadar tasvip etmesende yapacaksin... Ben filmin sahibinin yaptığı işten memnun olduğunu düşünüyorum çünkü güzel bir film çıkartmış hakkını vermiş bu hazzı aldığına eminim ama pazarlamasını her kim yapıyorsa yapamadığını düşünüyorum. Ya da ikinci bir ihtimal boyle filmler bizim gibi adamların kulaktan kulağa yayılması yayması ile bir süre sonra çok değerli aranır hale geliyor, kült oluyor, bu da bu ilerki bir zamanda yönetmenin yapacağı işin daha çok önemsenmesini sağlıyor pazarda, yani yine bir tetiklenme sağlıyor. Malesef böyle düşünüyorum, belki doğru örnek olmayabilir ama - yıllarca mac kullandım matbaa bilgisayarı denilince insanlar tanıyordu, iphone meşhur olduktan sonra mac store'da " abi bak iphone nun bilgisayarınıda yapmışlar " diye konuşan insanlar gördüm.
kötü iş kötü iştir en iyi teknoloji kullanılsa bile; iyi iş iyi iştir sadece kağıt kalem olsa bile....
Bu sinema içi bir sorun değil.
Bu elbette ki daha geniş bir ekonomi sorunu. Kapitalist bir dünyada sinemaları tek amacı kar etmek olan birileri er ya da geç ele geçirecektir ki geçirmiştir Türkiye'de. Neden böyle diye ağlayamayız. Kapitalizmin işleyiş kuralı bu. (Daha çok kar eden piyasada kalır. İdealist olan varsa kaybeder.) Onlar da kendilerine en fazla parayı getirecek filmi oynatacaklar elbette. Kimse onlara neden bunu oynatmıyorsun diyemez. Popüler mopüler. Adamın işi bu. Burada eleştireceksen kapitalisti değil, kapitalizmi eleştireceksin en son noktada.
Bu filmin pazarlamasının niye yapılamadığı da kapitalizmle alakalı bir şey. Pazarlama dediğiniz şey de parayla olan bir şey en nihayetinde.
Neticede bu film niye daha çok salonda yok sorusuyla neden bir sürü insan sokaktan çöp toplayarak yaşıyor sorusunun cevabı benzer.
sen daha iyi anlatmışsın Kezzap aslinda tuhaf bir sekilde soylemek istediğim buydu +1
kötü iş kötü iştir en iyi teknoloji kullanılsa bile; iyi iş iyi iştir sadece kağıt kalem olsa bile....
7 salonla yola çıkıp ite kaka 14 salon bulabildi film. Ben ikinci gününde gittim ve salon doluydu. Salonun dolu olmasına çok sevindim.
Ben sana sinema yapma demiyorum. Yap ama hobi olarak yap!!
http://www.altyazi.net/yazilar/tepenin-bu-yani-mekansal-baglamda-tepenin-ardi/
Bence bu senenin en iyi Türk filmiydi. Minimalist bir içeriğe sahip olmasına rağmen (ki bu benim için problem değil), minimalizmin biçimsel batağına düşmeyerek çok can alıcı bir hikaye anlatıyor. Değerlendirme yazım.
Böyle akademik yazılar da yazmak zorundayız biraz da iş icabı. İlgilenen olur belki diye koydum.
Sağlam bir film. Mutlaka izleyin.
İlk film için gayet iyi bir film ama sonraki filmlerinde bu kadar iyi olacağını zannetmiyorum. Bir sonraki filminde Tepenin Ardı'ndaki alt metni üstten üstten vereceğini kendisi söylemişti söyleşide.
Benim "Ben" dediğim bedenim mi, yoksa ben mi?