Başlık KEzzAP tarafından başka bir başlıkta filmle ilgili tartışmaların bölünmesiyle oluşturulmuştur.
Süt - Semih Kaplanoğlu 6/10
Etkileyici bir kaç sahne var ama bence bu minimal sinema olayını ya biz yanlış anladık ya yönetmenlerimiz.Yumurta kadar sıkılmadım ama yine de sağlıklı kafayla izlemek lazım.
Süt'ü izledim. Yani şimdi ne diyeyim bilmiyorum.
Filmle ilgili bir sürü güzel şey yazabilirim ki bana çok güzel şeyler hissettirmiş ve düşündürtmüş bir filmdir. Ama işte çok anlamlı olacağını düşünmüyorum.
Ve bence bu film ile anladım ki Türkiye'nin felsefi altyapısı en sağlam yönetmeni bence Semih Kaplanoğlu'dur. Birçok insan Tarkovski'yle NBC'yi benzetmek gibi bir "hata" yapıyorlar. Görsel olarak benzerler ama anlatım açısından alakaları yoktur. Eğer ki Tarkovski'ye benzetilecek bir yönetmen varsa Türkiye'de o da Semih Kaplanoğlu. Direkt bir Tarkovski etkisi var filmde buram buram.
Film ercane'nin dediğinin aksine tam anlamıyla bir "minimalist" filmdir. Yani bizler yanlış anladık sanırım minimalizmi o zaman eğer ki bu film minimalist bir film değilse. Ama tabi bu tip tanımlamalara da takılmamak lazım.
Ama şu da bir gerçektir ki filmi izleyen izleyici sıkıntıdan patladı. Yanımdaki hatun film boyunca mesaj attı. Birçok kişi film bittikten sonra protesto anlamında alkışladı -ki bu ilk kez karşılaştığım bir şey- Bu ne ya falan diye bağırdılar. Bu da işin diğer tarafı ve küçümsenmeyecek tarafı. Minimalist sinemadan sıkılanlar, filmin afişine dahi bakmayın. O derece sıkıcı bir film sizin için yani.
Ama söz konusu sinemaysa, Süt benim kriterlerime göre çok iyi bir filmdir! Puan verecek olursam Yumurta'ya 8 vermiştim. Süt 8,5'luk bir film benim için.
Düzeltme: Filmle ilgili Alin Taşçıyan'ın yazısı. http://www.siyad.org/article.php?id=1588
Film ercane'nin dediğinin aksine tam anlamıyla bir "minimalist" filmdir. Yani bizler yanlış anladık sanırım minimalizmi o zaman eğer ki bu film minimalist bir film değilse. Ama tabi bu tip tanımlamalara da takılmamak lazım.
Mevzu filmin minimalist olup olmaması değil.
Dönüş ve Sürgün filmlerinin yönetmeni Andrey Zvyagintsev de minimalist film yapıyor.
Tarkovsky nin izinden gittiği dünya çapında konuşulan bir yönetmen.Filmlerinde bir hikaye var uzun planları da kurgusu da anlamlı.
Peki bizim mahalleye bakalım.Süt bana biraz içi boş geldi.Ne anlatıyor ? Bir üçlemeye hangi açıdan nasıl hizmet ediyor?
Baktığımda ne kendi içinde ne üçlemenin ikincisi olarak bütünlük yok.
Oyuncuların halleri yer yer anlamsız,Başak Köklükaya felaket! kurgu.. Anlamsız kesmeler, uzun göstermeler.
Dedim ya ya biz yanlış anladık ya onlar.Evet formül doğru ama sonuç yanlış.
Mesela 3 Maymun u da beğenmedim.Aynı problemler..
Ama Uzak öyle değildi mesela o sağlam gelir bana.
Uzun uzun konuşmak lazım ama..Yazıp çizmek noktasında yetenekli sayılmam.
Ama ben çok beğenmedim. Bal ı bekliyorum..
Edit:Filme kendinden fazla anlam yükleyen yazılar benim için bir şey ifade etmiyor bir de..
Çünkü bir taş atıyorsunuz millet altına yüklüyor de yüklüyor.Yönetmenin hiç düşünmediği noktalara varıyor buna şahidim. O yüzden eleştrileri hiç bir zaman kale almamışımdır film hakkında karar vermek için.
Oysa bana senin içi boş olduğunu söylediğin tüm o uzun planlar, tüm o anlamsız kesmeler, uzun göstermeler bir hayli anlamlı geldi be abi.
Yani burada o zaman oturup şuradan şu anlamı çıkardım buradan bu anlamı çıkardım gibi şeyler söylemem gerekiyor ama mesela filmin son sahnesini ele alalım:
-dikkat spoiler-
Çok anlamsız bir sahne gibi. Ama film boyunca birçok sahnede karanlıkta kalan Yusuf'un ışık altında bile yüzünün görünmeyişi, arkasının karanlık önünün ışıklı oluşu ve onun yüzünün sadece aradayken görünüşü. Yusuf'un arada kalmışlığının sembolik bir anlatımı mesela.
Böyle sahne sahne incelemek gerekir senin söylediklerini çürütmem için ama o da anlamlı gelmiyor bana. Yani sana ulaşmamış film ki bence bundan normal bir şey yok. Ama bence film türünün ve de tarzının hakkını çok iyi veriyor.
Zvyagintsev meselesine gelirsek de şunu söyleyebilirim. Minimalizm bir biçimdir kimisi hikaye anlatmak için kullanır kimisi durum. NBC son filmine kadar durum anlatıyordu son filminde hikaye anlattı ama biçimi değişmedi. İşte Zvyagintsev de hikaye anlatıyor, aradaki fark bu. Ayrıca Kaplanoğlu daha çok benziyor Tarkovski'ye Zvyagintsev'den 🙂
Böyle sahne sahne incelemek gerekir senin söylediklerini çürütmem için ama o da anlamlı gelmiyor bana. Yani sana ulaşmamış film ki bence bundan normal bir şey yok. Ama bence film türünün ve de tarzının hakkını çok iyi veriyor.
Heh, asıl mevzu bu aslında.Belki de birden fazla izlemek gerekir, o yüzden çok da üzerine gidemiyorum. 🙂
Bahsettiğimiz hikaye ve durum konusunda durumlar her zaman daha çok dikkatimi çekmiştir.
Ancak bu tür filmleri karşılaştırırken estetik hep daha göz ününde benim için.Yani anlattığı her ne olursa olsun daha çok dikkatimi çekiyor.Sanırım biraz da tercihlerimi filmi o anlamda algılayışım belirliyor.
Atilla Dorsay'ın filmle ilgili yazısı:
http://www.sabah.com.tr/ct/haber,DB2501ECD1874567BB7141C17840F7EF.html
Filmi seyretmedim ama fragmandaki bazı planlar, Tarkovski'nin "Ayna"sı ile birebir aynı. "Yumurta" filminde de koca bir sekans Tarkovski'nin "Nostalji" filminden bir sekansla hemen hemen aynıydı. "Yumurta" ile ilgili başlıkta yazmıştım. Fırat'ın dediği gibi, bence de Tarkovski'nin izinden giden Türk yönetmen başta Semih Kaplanoğlu'dur. Minimalist sinemanın en saf örneklerini de yine o vermektedir.
Bu da Fatih Özgüven'in yazısı: http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&ArticleID=915995&Yazar=FATİH ÖZGÜVEN&Date=09.01.2009&CategoryID=113
Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer
Basak Köklükaya'nin Itiraf'taki oyunculugu nerede buradaki ciliz, siska oyunculugu nerede? Hakikaten yazik olmus o noktada.
Melih Selcuk kardesimiz fena degil ama simdi sunu bir acikliga kavusturalim: Kasini ortadan almis bir koy delikanlisi olmaz. Melih'in suratina baktigim her planda dikkatim dagildi. "Bayram ne bos adamsin sen ya!" demeyin guzel agabeylerim. Bu cocukla anasi hayvancilikla geciniyorlar yani ne bileyim biraz daha otantik ve gercekci bir surat beklemek gunah mi?
Yumurta'yi cok daha fazla begenmistim. Saadet Işıl Aksoy'un oyunculugu ve Nejat İşler ile olusan aski beni baglamaya yetmisti filme. Ote yandan, Basak Hanim'in silik performansi Sut'u bu yuzden "eksitti" galiba. Sut beni de bazi yerlerde sikintiya soktu ama yine de fena degil diyorum. Filmin son sahnesi nasil birseydi oyle yahu! (beni buyuledi resmen o isik).
Bilemiyorum aslinda bu filmler hakikaten sevmesi, bagrina basmasi zor filmler. Ama mesela eskiden Turk Sanat Musikisi'ni de begenerek dinlemezdim ama dinleye dinleye sanki "sevmesini ogrendim" galiba. Semih Baba'nin filmleri de boyle yani. 3 sene evvel bana birsey vermeyen filmler yavas yavas ben de birseyleri tomurcuklandiriyor. Belki de ben kendimi kandiriyorumdur kim bilir.
P.S: Basak Köklükaya ne kadar guzel bir kadindir ya! (Kusura bakmayin dayanamadim.)
"It seemed the world was divided into good and bad people. The good ones slept better... while the bad ones seemed to enjoy the waking hours much more" - Woody Allen
Bayram Aygun
http://www.bayramaygun.com/" onclick="window.open(this.href);return false;
Basak Köklükaya'nin Itiraf'taki oyunculugu nerede buradaki ciliz, siska oyunculugu nerede? Hakikaten yazik olmus o noktada.
Melih Selcuk kardesimiz fena degil ama simdi sunu bir acikliga kavusturalim: Kasini ortadan almis bir koy delikanlisi olmaz. Melih'in suratina baktigim her planda dikkatim dagildi. "Bayram ne bos adamsin sen ya!" demeyin guzel agabeylerim. Bu cocukla anasi hayvancilikla geciniyorlar yani ne bileyim biraz daha otantik ve gercekci bir surat beklemek gunah mi?
Başak Köklükaya bana da biraz sırıttı açıkcası.
Ama Yusuf konusunda yanıldığını düşünüyorum Bayram abi. Hayvancılıkla uğraşıyor dediğin çocuk, Ece Ayhan, Rimbaud falan okuyan şiir yazan bir çocuk. Kaşlarına gelene kadar kıyafetlerinin de sırıtması lazım ama çocuk bulunduğu mekanın ötesinde fazlasıyla.
tokat gibi başladı film,tüyler diken diken.naapmış bu adam ya,hayranlık ve kıskancımdan çatlamak arası gidip geliyorum.