arkadaşlar polise giden varmı film
iğrençti
cok saçmaydı,harikaydı muhteşemdi,film noir di
film noir değildi çakma bi karafilmdi
harika bir karafilm örneğiydi
sonuçta cok garip bi filmdi,ve galiba amacıyda buydu..tarantino filmleri gibiydi...izlerken bu ne diyosun,cıkarken garip cıkıyosun,ama sonunda anlıyosun ki gittiğin film cok güzeldi..o kadar enterasan bi filmdiki
ana kahraman kasaba giderken..aniden yanına bir taksi sürücüsü gelip(aynı taxi driverda robert de niro nun giydiği kıyafeti giyip) bana mı dedin,bana mı dedin diyebiliyordu..yada çatışma sahnesinden sonra,aile pikniğe gidip,aynı zatoichi filminin sonundaki sahne gibi garip danslar yapabiliyodu...yada 2 karakterin konuşması söyle geçebiliyordu
-beni sevdiğini sole
-seni seviyorum
-yalaaaaaaaann söylüyorsun
arada çıkanlar oldu,sonra çıkanlar oldu..ama bence iyi bi filmdi,ve bu filmin yapımcını kutluyorum,bu cesaret öyle her baba yiğit yapımcıda olmaz=)
beğenmeyenler olcak,yarıda cıkanlar olcak,yere goğe sıgdıramayanlar olucak
demekki tam bi kült film olucak=)
izleyen arkdaşlar bizim okuldaki birinci sınıf projelerinde çok daha az hata oluyor dediler
oyunculuklar çok daha iyi oluyor dedi
bilemicem ama gerçek mi deil mi
bu bir mushraPPa mesajıdır
Mehmet Oğuz Köroğlu
onur ünlü kült film yapmaya çalışmış o belli, başarmış mı evet ,herkes amma küfür ederek amma överek filmden bahsediyor. peki film iyi mi hayır, kötü mü hayır, eee nasıl peki değişik.
yani film hakkında iyi kötü demem için sanırım bir kez daha izlemem lazım şu anki fikrim değişik ve çok farklı olduğu yönünde. bir de keşke yönetmen filmi bir finale bağlasaydı çok daha güzel olurdu ha bide müziği biraz daha idareli kullansaydı.
Bir ayağı yerde bir ayağı gökte bir masal kahramanı:
Filme gitmeden önce okuduğum bir röportajda filmin yönetmeni Onur Ünlü şöyle diyordu: "Gerçek sizin olsun ben sinema yapıyorum!" Ayrıca filmin yönetmen Takeshi Kitano'ya adanmış olması yönetmenin söylediği söz ile birleşerek aşağı yukarı bir çerçeve çiziyordu kafamda. Zaten filmin başında çıkan yazı da gerçeklik algısından uzakta bir film izleyeceğimizi muştuluyordu. Tüm bu düşünce hezeyanları içinde giriş sahnesi gelir. Sahne "mekansal" olarak, kadrajlama, ışık kullanımı ve işleyiş olarak ve sahnedeki abzürt karakter ile birlikte müthiş bir bütünsellikle bizi "gerçeklik"ten uzakta masalsı bir dünyaya sokar ve birden beni içine çeker.
Fakat arkasından gelen "doğumgünü" sahnesi birden bu masalsı görsellik ve anlatımdan kurtulup tamamiyle karakterlerin abzürtlüğüne dayanan bir sahneye dönüşüverir ve filmden kopuş başlar.
Elbetteki filmi sahne sahne incelemeyeceğim. Bu iki sahne örneğini filmin geneline de uygulayabileceğimiz için verdim. Filmin tıpkı bu iki sahne arasındaki kopukluk gibi kopuk kopuk ilerlemekte olduğunu söylemek istemekteyim. Biliyoruz ki Kitano'nun yarattığı abzürtlük hem karakterler üzerinden, hem de görsellik ve olay örgüsüyle beslenen bir abzürtlüktür. Bunların herbiri bir bütündür, gerçeklikten ne kadar uzak olsa bile sırf bu bütünsellikten dolayı zorlama durmaz. İşte Onur Ünlü’nün filmin bütününe yayması gerektiğini düşündüğüm bu yapı, Musa Rami karakterinin, filmin sinematografisinin masalsılıktan çıkıp, gerçekliğe giriş yaptığında bozulmaktadır. Oysa biz biliriz ki masal kahramanları da masallar da gerçeklikten uzak oldukları oranda etkileyicidirler. Eğer Musa Rami karakterinin yaşadığı masalsı zemini her gün gördüğümüz bir zemine çevirirseniz, Musa Rami karakterinin kendisini, bir masal kahramanıyken birden olağan bir adama çevirirseniz, ne yazık ki hikaye de etkileyicilikten uzaklaşır. Bu da izleyiciyi parça parça beslemektir ki bu durum izleyicinin karnını doyurmaz. Siz de medeti, abzürtleştirmeye çalıştığınız diyaloglara ve karakterlere bağlarsınız, sırf bu “çalışma” durumundan dolayı da karakterler elinizden uçar ve kurmayı amaçladığınız dünya çöker.
Neticede Onur Ünlü Türkiye sineması açısından farklı bir şeyler yapmaya soyunmaktan ötürü takdiri hak ediyor, ama gördüğüm kadarıyla hiperaktifliği, şunu da anlatayım şunu da anlatayım sevdası filmi bütünsellikten uzaklaştırıp, Musa Rami’nin bir ayağını gerçeklik zemininden kaldırarak, bir ayağına gerçeklik zeminine bastırarak, “hem iyiydi hem kötüydü” gibi anlam verilemeyen ama saydığım sebeplerden dolayı çok anlamlı olacak tepkiye neden oluyor.
"şiddete meyalim vallahi dertten"
öncelikle genel olarak filmi beğendim. Arada bir sıkıldığım da oldu. Kurgusu güzel geldi bana. Ama senaryo...
Nasıl bir senaryodur bu? Kâh can alıcı cümleler, sahneler (ki kafede ışığın altında başbaşa oturdukları sahne bence çok gzüeldi) kâh çayır çimende pon pon kızlar gibi dans etmeler... Bol "saçmalık" ama bol zeka var filmde. Kamera hareketleri ayrı bir konu zaten. Bazen "24" dizisindeki gibi kıpır kıpır bazende NBC filmleri gibi öylece duruyor...
Müzikler biraz abartılı geldi. Cuk oturduğu sahnelerde vardı, o kesin ama bazen müzikten konuşmaları duyamadığımda oldu.(belkide benim izlediğim salonun dandikliğinden de olabilir)
Filme "saçmalıklar" konusunda biraz ön yargılı ve birazda bilgili gittiğim için saçma gelmesi gereken yerler saçma gelmedi. Böylede saçma bir durum var yani 🙂
Benim izlediğim salonda da sıkılıp çıkanlar oldu. Ortasında gidenler oldu. Ve bende çıkınca bi an "ben ne izledim ya" oldum. bir bütünlük vardı filmde. Ve izleyiciyi bence çok az sahnede koparıyordu filmden. Alışıyorsun bir süre sonra filmdeki kopmalara ve bu alışkanlık kanıksamayı getiriyor. Böylece bir bütün içinde izliyorsun.
Haluk Bilginer 10 numara bir oyuncu.(bunuda araya ekliyeyim dedim. Sanki siz bilmiyorsunuz. neyse...)
Hımm... Başka... Başka aklıma gelen birşey yok. Belki bir daha izlersem bir kaç birşey daha eklerim...
8/10 puan...
"Söz gider, yazı kalır... Aha bunu da buraya yazıyorum..."
Ama KEzzAP'ında dediği gibi bir bütünlük vardı filmde.
Ben filmde bütünlük yok demiştim 😀
Ama KEzzAP'ında dediği gibi bir bütünlük vardı filmde.
Ben filmde bütünlük yok demiştim 😀
olur böyle şeyler 😀
(düzelttim.)
"Söz gider, yazı kalır... Aha bunu da buraya yazıyorum..."
---
genel olarak iyi bir filmdi... özellikle başlama sahnesi müthişti, ama yavaş yavaş senaryoda abartıları fark edince sıkılmaya başlıyorsunuz. finalde iyiydi, filmden çıkınca kendinizi garip hissediyorsunuz.
not: bu filmin başlangıç sahnesi umarım türkiyede rap'i kötüleyenlere iyi bir ders verir
Keep the Earth clean, it's not Ur-anus!
Sonu olmayan filmi ben ne yapayım???
Titanic filmi çekip gemiyi batırmamak gibi bir şey.
Evet yine Türk izleyicisi her zamanki gibi anlamadı, amanda aman bütün klişeleri koydu sandı.Ama hiç absürd-komedi izlemedi tabi bu zamana kadar.
*our AC-130 in the air
Evet yine Türk izleyicisi her zamanki gibi anlamadı, amanda aman bütün klişeleri koydu sandı.Ama hiç absürd-komedi izlemedi tabi bu zamana kadar.
nasıl yani? bu film absürd komedi mi?
Tabi herkesin fikri kendinedir,ama bence biraz yanılgaya düşüyoruz.
"Polis"Onur Ünlü'nün ilk sinema filmi.
Yapmak istediği sinemanın ilk gösterisini sundu bize..
Devamında daha nitelikli işler yapacağının ilk sinyallerini verdi.
Türk sineması için büyük bir şans Onur Ünlü.
Bakalım,görelim.
Bence öyle:) örnk. Arabesk
Erçin'e katılıyorum.Sonuçta adamın tarzı zaten baştada çıkıyor ortaya, gerçek sinema yapmıyorum diyor.
*our AC-130 in the air
Yazımda da yazdığım gibi çok hatalı yapıyor bunu ama bence...