Robert Bresson-Pickpocket
8/10
Daha önce hiç izlemediğim bir sinemayla karşılaştım. Açıkçası Bresson diyince aklıma çok daha farklı bi sinema geliyordu, bayağı yanıldım. Çok farklı ve özgün bi üslup bunca zaman geçmesine rağmen.
Filmde Bresson'un biçimini dikkatlice takip ettim, daha uzun daha hareketsiz sade planlar bekliyordum.Yanıldım.Hareketli kamera,hızlı kurgu,yakın planlar(en belirgin) ve karakterin monologları dikkat çekici.Ayrıca kurgunun ritmi öylesine mükemmel ki hiç bir yerde sırıtmıyor. Ve müthiş bir tren sahnesi var ki burası derslik oturup tekrar tekrar izlemek gerek.
Mevzu bana fazlasıyla tanıdık hatta klişe geldi, bu yanıyla film beni zaman zaman itti.. Belki de tipik suç ve ceza sonrasında ise uyanma mevzusunu varoluşsal bir sancıyla anlatan ilk filmlerden, fakat sonraları bir çok sinemacı ki aralarında bizim Zeki Demirkubuz'un da bulunduğu sinemacı Bresson'un izinden gitmiş. Hal böyle olunca filmin içeriğinden daha çok kurgunun ritmi beni cezbetti, kendine bağladı.
Gözüme en çok batan tarafıysa diyalogların mesaj kaygısı içeriyor olması..Karakterler bayağı boylarından büyük kelamlar ediyorlar özellikle yankesicimiz monologlarıyla yapıyor bunu. Hatta filmin başında bu bir polisiye film değildir mevzu şudur budur diye bi ton yazı var. Bana çok ilginç geldi.
Her şeye rağmen gerçekten çok farklı bir kimliği var Bresson'un..Okuduğum kadarıyla Bresson'un filmlerinde amaçladığı şey seyircinin mevzuyu anlamasından çok hissetmesini sağlamak. Biraz daha izleyip iyice sindirmek gerek bu adamı.