Orjinal ismiyle: La cité des enfants perdus
Bilinen ismiyle: The City of Lost Children
Bizdeki ismi ve çevirisiyle: Kayıp Çocuklar Şehri
Eşsiz Amilie'nin yönetmeninin, görsel deha denebilecek bir herif olan, eski kankası Marc Caro ile işbirliklerinin ikinci ve son ürünü olan film, bir benzerine daha zor rastlayacağınız gerçek bir sanat eseri.
Nedir bu filmi sanat eseri yapan? Çok basit ama biraz uzun: "Retro-fütüristik/fantastik/steampunk bilimkurgu komedi/dram" (tekrar okuyun isterseniz, ben öyle yapıp yazdım) oluşu ve "enfes görsellik" denen meseleyi, kadrajın içindekilerden ibaret sananların suratına tokadı indirişi.
Böyle bir yaratıcılık, böyle tasarımlar, böyle sanat yönetimi, böyle görüntü yönetimi, böyle atmosfer yok başka bir yerde. Var ama hep biraz biraz, ucundan accık, fon olarak, ton olarak, don olarak vs. Bu filmde böyle değil ve bu filmin esas olayı bu zaten.
Hiç var olmamış ve var olmayacak bir zamanda geçen, "tarihsel bilimkurgu" olarak kabaca tanımlanabilecek olan steampunk'ın bilinen en "özetleyici" örneği olan Kayıp Çocuklar Şehri, popüler sinemanın sadece en temel ve neredeyse tek özelliğini barındırması dışında (giriş-gelişme-sonuç) hiçbir özelliği ile "bilinen" olmayan, baştan sona bambaşka karakterlerle sürüklenen, hem ağlatan hem güldüren hem ürküten, çok derin alt metinler ve analizler içermesinin yanında aslında bir "çocuk masalı" oluşu ile de "izle izle tükenmez" kategorisine rahatça dahil olabilen muhteşem bir film.
Ve benim en fazla üzerinde durduğum mesele olan "kamera ne halt yiyor?" konusunda da çok cesur ve girişimci olan, güçlü görselliğini sadece sanat yönetimine dayandırmayan, bazen baş döndüren bazen de sakince resmeden muhteşem kamera kullanımına sahip bir film.
Valla daha ne diyeyim? "Sinema bitti!" Bu filmi alıp Peter Greenaway hoca'nın suratına (saygıda kusur etmeyelim, masasına....) fırlatmak (bırakmak) lazım. Sinemanın kendine özel malzemelerini (kurgu, kamera kullanımı, senaryo tekniği) kullanışı ile de bir sanat eseri bu film, beslendiği diğer sanatlarla (fotoğraf, her tür tasarım, edebiyat) paslaşma derecesi ile de bir sanat eseri. Görebildiğim hemen hiçbir zayıf noktası yok. Kusur olarak görülebilecek tek şey, içerdiği bazı şeyler için "olayı ileri götürme" konusunda fazla cüretkar olmamasıdır belki de. Yani.... belki.... 🙂
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;