Forum

Kosmos (Reha Erdem)
 

Kosmos (Reha Erdem)

19 Gönderi
8 Üyeler
0 Reactions
5,987 Görüntüleme
 HHK
(@hhk)
Gönderi: 0
 

Elimizle tuttuğumuz çerağları salonun tam ortasında bir ettik. Küçük ateş parçacıkları, kıpkızıl bir alev yumağına döndü. Kendi özünden gelen sesler, salondaki mistik sessizliğe aheng uydurdu. Huzurunda beklediğimiz anlatıcı içindi tüm bunlar. Gelmesi an meselesiydi. Alevin kızıl özünden çıkan yanan odun sesleri ile kapının ardından gelen ayak sesleri birbiriyle karışır olmuş, odanın tamamına yansıyan alev ışığı da gelene olan aşkıyla coşkun şekilde dans eder olmuştu. Kapı, ilk defa gıcırdamadan açılmıştı. Anlatıcı, her zaman ki anlatıcıydı fakat bu defa çok farklı olarak karşımıza çıkmıştı. Ne bembeyaz elbiseleri vardı, ne bastonu vardı, ne takkesi vardı, ne de aksakalları vardı. Zamane insanları gibi don bürünmüş olarak çıktı karşımıza. Gözlerimize yansıyan alevin verdiği parlaklıkla tüm şaşkınlığımız anlatıcının üzerindeydi. Doğruca gelip tam karşımıza diz kırdı. Ve söze geldi…

Anlattıkları bildiğimiz bir mekânda, hani şu anda keşmekeşinde olup dörtdolandığımız bu betonlardan oluşmuş şehirde geçiyordu. Hatta ihtimaldir ki, bir arka sokağımızda da yaşanıyor olabilirdi. Anlatıcı masalı bize diğer anlatımlara göre çok farklı anlatıyordu. Masalın içeriğine, anlatımının havasını bütünleyecek görsellikler aktarıyordu. Tabiatı bile Kosmos’a eşlik eder halde sunuyordu.

Kahramanı ise mucize yaratan bir insan, tıpkı senin benim gibi… Sevdiği Neptün’e göre adı Kosmos’du; mahalleliye göre ise Battal. Aşka olan sevdasıyla yandığı için bize göre de onun adı Kosmos’du. O etkileyici yumuşak ve ince sesiyle havada süzülen bir pamuk gibi bizi etkisine alabiliyordu. O kadar karışık sözler de sıralamıyordu. Sadece insanı söze getiriyordu… O, ruhuyla anlaşamadığı zaman, ruhunu dışarı vurup iskeletini karşısına alabiliyordu.

Kosmos’un aşkı yaşaması da başkaydı, bedeninden taşan coşku da başkaydı. Mucizeleri ve bu coşkusu onu bizden ayıran tek husustu. John Coffey kadar temiz değildi ve saflığında özüne sızmış lekeleri vardı. Alışıla gelmiş masal kahramanlarından çok farklıydı. Güzelliği ve çirkinliği, iyiliği ve kötülüğü ile bize ne kadar da yakındı. Belki de o, masal kahramanlarından daha öte bir gerçekti.

- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)

 
Gönderildi : 09/04/2011 3:36 am
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

İyi ki evi yakmamışsınız. O zaman görürdüm ben Kosmos'u. Hehe. 🙂

 
Gönderildi : 09/04/2011 5:11 am
 HHK
(@hhk)
Gönderi: 0
 

İyi ki evi yakmamışsınız. O zaman görürdüm ben Kosmos'u. Hehe. 🙂

offff çok iyi... sesli güldüm... 😛

- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)

 
Gönderildi : 09/04/2011 6:07 pm
(@lg)
Gönderi: 0
 

Elimizle tuttuğumuz çerağları salonun tam ortasında bir ettik. Küçük ateş parçacıkları, kıpkızıl bir alev yumağına döndü. Kendi özünden gelen sesler, salondaki mistik sessizliğe aheng uydurdu. Huzurunda beklediğimiz anlatıcı içindi tüm bunlar. Gelmesi an meselesiydi. Alevin kızıl özünden çıkan yanan odun sesleri ile kapının ardından gelen ayak sesleri birbiriyle karışır olmuş, odanın tamamına yansıyan alev ışığı da gelene olan aşkıyla coşkun şekilde dans eder olmuştu. Kapı, ilk defa gıcırdamadan açılmıştı. Anlatıcı, her zaman ki anlatıcıydı fakat bu defa çok farklı olarak karşımıza çıkmıştı. Ne bembeyaz elbiseleri vardı, ne bastonu vardı, ne takkesi vardı, ne de aksakalları vardı. Zamane insanları gibi don bürünmüş olarak çıktı karşımıza. Gözlerimize yansıyan alevin verdiği parlaklıkla tüm şaşkınlığımız anlatıcının üzerindeydi. Doğruca gelip tam karşımıza diz kırdı. Ve söze geldi…

Anlattıkları bildiğimiz bir mekânda, hani şu anda keşmekeşinde olup dörtdolandığımız bu betonlardan oluşmuş şehirde geçiyordu. Hatta ihtimaldir ki, bir arka sokağımızda da yaşanıyor olabilirdi. Anlatıcı masalı bize diğer anlatımlara göre çok farklı anlatıyordu. Masalın içeriğine, anlatımının havasını bütünleyecek görsellikler aktarıyordu. Tabiatı bile Kosmos’a eşlik eder halde sunuyordu.

Kahramanı ise mucize yaratan bir insan, tıpkı senin benim gibi… Sevdiği Neptün’e göre adı Kosmos’du; mahalleliye göre ise Battal. Aşka olan sevdasıyla yandığı için bize göre de onun adı Kosmos’du. O etkileyici yumuşak ve ince sesiyle havada süzülen bir pamuk gibi bizi etkisine alabiliyordu. O kadar karışık sözler de sıralamıyordu. Sadece insanı söze getiriyordu… O, ruhuyla anlaşamadığı zaman, ruhunu dışarı vurup iskeletini karşısına alabiliyordu.

Kosmos’un aşkı yaşaması da başkaydı, bedeninden taşan coşku da başkaydı. Mucizeleri ve bu coşkusu onu bizden ayıran tek husustu. John Coffey kadar temiz değildi ve saflığında özüne sızmış lekeleri vardı. Alışıla gelmiş masal kahramanlarından çok farklıydı. Güzelliği ve çirkinliği, iyiliği ve kötülüğü ile bize ne kadar da yakındı. Belki de o, masal kahramanlarından daha öte bir gerçekti.

süper gözlem ve yorum, eline, beynine sağlık 😀

 
Gönderildi : 09/04/2011 9:20 pm
Sayfa 2 / 2
Paylaş: