Film Zeki Demirkubuz'un yönetmenliğinin zirvesi. Müthiş bir görsel anlatım yakalamış.
Üzerindeki Nuri Bilge etkisi mi acaba?

Film yine Zeki'nin bütün özelliklerini taşıyor.
Toplumsal bir sorunun göbeğinde "bireysel" problemler yaşayan derin karakterler.
Film üzerine düşündükçe olaylar da karakterler de gitgide yoğun anlamlar kazanıyor benim için.

Filmle ilgili övgü dolu şeyler yazdım belki ama film bence sadece "iyi" bir film.
Hatta Zeki'nin bütün sineması içinde orta halli bir film.

Bunun sebebi de oyuncukların kötü oluşu, ki sebebini senaryodaki konuşmaların kaçınılmaz olarak eski Türkçe oluşu. (1930'lu yıllar Türkiye'si ne de olsa.) Bu da tüm hikaye ve karakterlerin derinliğine rağmen izleyiciyi öykünün içine girmek konusunda zorluyor sanırım.

7.5 / 10

Film Zeki Demirkubuz'un yönetmenliğinin zirvesi.
--
Hatta Zeki'nin bütün sineması içinde orta halli bir film.

Nasıl oldu o iş? Anlamadım orayı. Bi açar mısın?

En iyi yönetmen ödülü alırsın ama en iyi film ödülü alamazsın ya öyle heralde.

Film Zeki Demirkubuz'un yönetmenliğinin zirvesi.
--
Hatta Zeki'nin bütün sineması içinde orta halli bir film.

Nasıl oldu o iş? Anlamadım orayı. Bi açar mısın?

Oyunculuklar ve senaryonun sıkıntısı filmi kötü yapan öğeler. Hani ilk cümle biraz eksik olmuş aslında.
İlk cümlede oyuncu yönetmenliği haricindeki yönetmenlik öğelerini kastettim yani.
Kamera, ışık, kadraj kullanımlarında hiç olmadığı kadar iyi Zeki abi. Müthiş bir anlatım yakalamış bu manada.

Bu röportajdan sonra ben bu adamın ağzını öperim.. Vallaha da billaha da öperim..
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=912989&title=oscar-alirsam-bilin-ki-tesaduftur&haberSayfa=3 " onclick="window.open(this.href);return false;

Ayrıca Masumiyet muhteşem bi filmmiş! İnkar eden etmesin..

sen öpersin egi inanırım 🙂

http://www.facebook.com/album.php?aid=2027094&id=1156836935 " onclick="window.open(this.href);return false;

Bu röportajdan sonra ben bu adamın ağzını öperim.. Vallaha da billaha da öperim..
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=912989&title=oscar-alirsam-bilin-ki-tesaduftur&haberSayfa=3 " onclick="window.open(this.href);return false;

Demirkubuz'un Avrupa sineması ve sinemanın nasıl yapılması gerektiği ile ilgili söylediği şeyler hoşuma gitmedi. Yaslandığım bir duvar yıkıldı sanki. Üzüldüm.

Buna en son katılmasını beklediğim insan da sendin zaten bilo. Şaşırmadım pek ama ben çok destek veriyorum Demirkubuz'a bu konuda. Bunun farkında olan bir yönetmen görmek, hem de minimalist filmler de çekmiş bir yönetmen, beni çok sevindirdi zira bok yoluna gitmekteyiz minimal filmlerle (sektörleşme anlamında konuşuyorum).

'Avrupa sinemasını toplasanız Cehennem Silahı'nın onda biri etmez!'

Avrupa ve Türk sineması şunu kabul etsin: Bütün Avrupa sinemasının –Antonioni'yi, Bergman'ı ve bir iki istisnayı çıkarın- hepsini toplasanız, özellikle de bu entelektüel sinema diye geçinen sinemayı –ki bence sahte bir sinemadır- Mel Gibson'ın Cehennem Silahı'ndaki becerinin onda, hatta yüzde birine bile sahip değildir. Bu beceri yoksunluğu yüzünden konular, kültürel, etnik, sosyolojik, politik numaralar bu kadar öne çıkıyor. Neden? Çünkü buradaki beceriksizliğin üstü ancak bu şekilde kapatılmaya çalışılıyor. Seyircinin kafası da buna alıştırıldı. Bir filmi izledikten sonra herkes içeriği konuşuyor. 'Bu büyük cümlenin hakkı filmde nasıl verildi, nasıl oynandı?' diye hiçbir şey yok. Bu benim en dertli olduğum konu. Adamın hiçbir numarası yok, bulmuş bir çerçeve, çekiyor da çekiyor. Hiçbirşey anlatmıyor, hiçbir beceri yok. O yüzden John Ford'lar, Bergman'lar, Antonioni'ler bugün film çekse kimse yüzüne bakmaz.

Böyle buyurmuş abi.

Onun üzerine konuşuyorduk Bilal'le zaten. Benim ağzını öpeyim deme sebebim de bu cümledir. Blogumda anlatmaya çalıştıklarım da bunlardır diye hep. Bu Bilo'nun yaptığı şeye ters düşmese de kabul edeceğini veya destekleyeceğini düşünmemiştim açıkcası. Öyle de oldu zaten. Cümle biraz abartılı olsa da inanılmaz önemli bir konuya çok haklı bir yerden değiniyor.

Bence Zeki baba alıcımızın ayarlarıyla oynuyor. Tarkovsky, Kieslowski, Bresson -ki Yazgı ile Pickpocket'ı karşılaştırın-, Yılmaz Güney, Jarmusch -onu da Avrupalı sayıyorum-, Vittorio De Sica, Abbas Kiorastami, Nuri Bilge Ceylan beceriksiz oldukları için Holivud'a benzeyen sinema yapamamışlardır gibi bir anlam çıkıyor. Türk bağımsız sinemasının öncü bir yönetmeninin böyle bir açıklama yapması bana pek inandırıcı gelmiyor. Başka bir şeyler düşünüyor olabilir. Bize yansırken anlam yitmiş de olabilir. Bilemiyorum, iyimser olmak istiyorum.

Kastettiği eğer yeni yetme özenti yönetmenlerse, ben de desteklerim o dediğini. Bana da gına geldi özenti işleri izlemekten. Ama baba koca Avrupa sinemasını kaldırıp çöpe attı valla, helal 🙂

Zeki baba, “Kader” filmi için Sinema dergisine verdiği röportajda şöyle bir laf etmişti: “….Holywood tarzı bir aksiyon filmini rahatlıkla çekebileceğimi düşünüyorum ve ilerde olanaklar dahilinde bunu gerçekleştirmek isterim………” Sinyalleri o zamandan vermişti. Zeki baba neden bizim Fincher’ımız olmasın. Benim de hayalimdir, minimalist sinemadaki anlam ve derinliği, aksiyon sinemasına taşıyıp ortaya güzel bir şeyler çıkarabilmek; böyle ürünler görmek. Haneke elini biraz korkak alıştırmasa çok iyi bir örnek olabilirdi dediklerime. Zeki baba ömrü yeterse süper bir filme imza atacaktır bence. NBC’den de Scorsese tarzı filmler bekliyorum nedense ilerde. Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Abi uçmuşsun Fincher nerde Demirkubuz nerde 🙂

Bence Zeki baba alıcımızın ayarlarıyla oynuyor. Tarkovsky, Kieslowski, Bresson -ki Yazgı ile Pickpocket'ı karşılaştırın-, Yılmaz Güney, Jarmusch -onu da Avrupalı sayıyorum-, Vittorio De Sica, Abbas Kiorastami, Nuri Bilge Ceylan beceriksiz oldukları için Holivud'a benzeyen sinema yapamamışlardır gibi bir anlam çıkıyor. Türk bağımsız sinemasının öncü bir yönetmeninin böyle bir açıklama yapması bana pek inandırıcı gelmiyor. Başka bir şeyler düşünüyor olabilir. Bize yansırken anlam yitmiş de olabilir. Bilemiyorum, iyimser olmak istiyorum.

Hiç öyle bir anlam çıkmıyor. Nasıl öyle bir şey anladın ben anlamadım.