ben ada'ya bayılmştım ne yalan söyleyeyim. baya baya komikti.
Sallanan kameradan bahsediyorduk toker. Ada için zamanında bir şeyler karalmışım, ben de unutmuştum nasıl olduğunu.
http://www.eylemplani.com/2010/01/ada-zombilerin-dugunu/ " onclick="window.open(this.href);return false;
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
aslında benim daha çok altını çizmek istediğim nokta "bilinmeyenden korkulur" dan ziyade "bilinenden daha zor korkulur" şeklindeydi. mesela şu semum'daki "damarlarım çatlıyor11!" repliği. yani türk filmi izlerken birşeyi komik bulup atmosferden çıkma şansı daha yüksek gibi geliyor bana. bunun sebeplerinden biri de bu türde adam akıllı eser olmayışına bağlı olarak "bakalım bu sefer neye güleceğiz" önyargısı da olabilir belki. yoksa her şeyin atmosferde bittiği konusuna ben de katılıyorum. zaten sorun o atmosferi yaratabilmekte.
korku sinemasında görüntü ve sanat yönetimi gibi unsurların önemi diğer dallara göre daha fazla. izleyiciyin dikkatini kaybetmemek gerekiyor film boyunca. ve samara'nın görünmeyen yüzü gibi gizem unsurlarını "ce-eee" moduna getirmeden koruyabilmek. bu önemli noktalar gözden kaçtığı sürece biz bu tarz filmlerimize gülmeye devam edeceğiz gibi.
ringu'ya başlamıştım ama film beni içine almayınca sıkılıp bıraktıştım. the ring'i orjinalinden daha başarılı buluyorum kesinlikle, muazzam bir görseli var.
cehalet mutluluktur
Sallanan kameradan bahsediyorduk toker. Ada için zamanında bir şeyler karalmışım, ben de unutmuştum nasıl olduğunu.
http://www.eylemplani.com/2010/01/ada-zombilerin-dugunu/ " onclick="window.open(this.href);return false;
ben bu yazıyı okumuştum zati panpa. güzel yazmışsın eyvallah ama ben misal kamera çok sallandı geyiğini anlamıyorum. yok başımız ağrıdı, yok midemiz bulandı. bana da bizim hatuna da böyle şeyler olmadı hiç.
bi de mesela güiza şeklinde ölmesine sen facia diyorsun, ben hasta oldum oraya.
olm sahnenin birinde zombi olan damat elemanın sevgilisini alınca "olm cımbızla çeker gibi bizim hatunu aldı. aralarında bir şey vardı da bana mı demiyodunuz, doğru söyleyin!" dedi lan. benim için yeterli bu replik.
bir de ilk zombi gelene kadar kurulan dramatik çatının bir daha kullanılmaması fikrine katılmıyorum. o ilişkliler, ayrı çift gerilimi, kız ayarlamaya çalışan cimri eleman, bunları kullandılar hep.
zombilerin olmaması ile ilgili teorim de şu: millet korkmasın diye. bizim hanım hiç kokmadı mesela. yani böyle ekspresyonist, brechtyen, yapar gibi yapan bir makyaj gibi sikimsonik bir yorum yapmayayım ama makyaj elemanların zombi olduğunu anlatacak kadardı sadece. ha bu değilse sebep - değil muhtemelen - olay parasal engellere geliyor. o da geçerli bir mazeret bence.
Zamanında şöyle bir başlık açmıştım. Şimdi baktım da verdiğim film örnekleri yetersizmiş. Bazıları da korku türünün dışına taşıyor.
http://www.filmfabrikasi.com/forum/viewtopic.php?f=10&t=4891 " onclick="window.open(this.href);return false;
@ hegel
Peki insan, yaradılanlar içindeki en kutsal ve en yüksek mertebedeki varlık. Ve insan yeryüzünde Allah'ın halifesi. Tüm bunlara rağmen nasıl oluyorda daha aşağıda yaratılmış bir varlık (akıllı ve iradeli olanından) insana bunları yapabiliyor. Ben şimdiye kadar bunu düşünerek bu tarz şeylere karşı olan korkumu azaltmaya çalışıyorum. Hatta bazende gaza gelip meydan okuyorum...
Cinlere de "en büyük sizsiniz" denmiş olabilir, bilmiyorum 😯 Her insanı koruyan bir melek varmış. Bayağı güçlü bir koruma. Bu yüzden şeytanlar ilişemiyormuş. Cinlerin saldırısı durumunda da "görmezden gelme" hali var. Yani, "hakketti bu kerata, görsün hanyayı konyayı" durumu. Tabi bütün bunlar neye inandığınıza ya da inanmadığınıza göre değişir. Tek belirleyici olarak ölüm gözüküyor. İnsan neden ölmekten korkar? Tek sebep çekeceği ve ölüm anında çektiği acı mıdır? Hayatta gerçekleştiremediklerini, üzdüklerini, pişmanlıklarını o an ne kadarıyla aklına getirebiliyor, bunlar o dehşetli acıyı arttıran faktörler mi? Filmlerde karakterler yeterince işlenmeyip, birdenbire ölünce bunların cevapları havada kalıyor. İnsan filmlerden de olsa bu meraklarını gidermek istiyor. Ama işte bu yüzden ilk ölenler en basit karakterler oluyor ki, seyirci ısındırılsın. Yani bir nirvana gibi, öldüre öldüre bunu size göstere göstere sizi oraya taşımaya çalışıyorlar.
Bu karakterin kamerayı kayıtta tutup bir görgü şahidi gibi kullanması olayı da sıkıyor artık. Ben gerçekten ilk örnek olduğu için "Blair Cadısı"nı seyretmekten korkmuştum. Hala da seyretmedim. Sanırım televizyon hiç vermedi. Ama Amerikan Halka'sını ben de beğendim. İspanyol Rec'i de çok sağlamdı. O gerçeklik hissi, çığlıkların suni olmadığını düşündürtmesi, doğallığı zedeleyen faktörlerin dışlanması vs.
M.Foucault, insanları en özgür alanlarda kodlayıp, normlara sokan modern iktidarların mevcudiyetinden bahseder. "Burada sorun artık hak, hukuk değil, yaşamın ta kendisi olmuştur. Artık insanlar ve halklar bu normlara isteye isteye uymakta ve normları kendi içinde, kendi arzusu olarak hissetmektedirler" der. Belki de asıl korkmamız gereken, bu totaliter baskıcı rejimlerin, büründükleri yeni kılıkların farkına varamıyor olmamızdır.
Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer
Arkadaşlar, sohbete buradan devam edebiliriz, başlığı günceledim.
Yeni nesil yerli korku filmlerinin korkutamamasının sebebi öncelikle iyi filmler olmamaları. İyi yazılmamış, iyi yönetilmemiş olmaları. Bakınız, koru sineması Hollywood'ta bile ucuz, ekonomik, asgari şartlarla çekilip vizyona sokulabilecek türden filmler üreten bir tür olarak görülür. Bu yüzden genç yönetmenler eteklerindkei taşları dökmek, becerilerini göstermek ve isim yapmak için genelde yapımcılara korku filmi projeleriyle giderler. Çüknü korku filmi çekecek olmaları, az bütçeyle filmi tamamlamalarına olanak verecektir. Bu az bütçe ve ölçek olayı da daha çok yönetmenlik becerilerini sergilemelerişne olanak verecektir. Türkiyede son yıllarda korku filmlerinin patlamalarına sebep olan şey aynen budur. Ama şöyle bir fark var ki, Hollywood'ta klişe yazılmış, gereksiz şiddet pornografisine soyunmuş sayısız film görürsünüz ama kötü yönetmenlik pek göremezsiniz. Bizde ise en lazım olan şey, iyi yönetmenlik yok bir kere. Ben birçok örnek izledim, allahım, on kere pes dedim. Büyü, Araf, Dabbe, Ses.... Hiçbiri iyi yönetilmiş filmler değil en başta. Ses bir parça daha iyiydi belki, senaryosu yetersizdi. (Ki Senaryo uzmanı Uygar Şirin'in senaryosuydu)
İşte biz önce sinemanın gerekliliklerini çözmeliyiz ki sıra korku filminin gerekliliklerine gelsin. TOker'in dediklerinde doğruluk payı var. Korku filmi yönetmen kolay değil. Farklı bir havası, suyu, atmosferi vardır. Biz daha doğru dürüst sinema yapammıyorken, en güçlü sinematografiye ihtiyaç duyan türde filmler yapmaya çalışıyoruz. S.çmamız gayet anlaşılır bir durum.
Ha, karadedeler, söylemeye çalıştığım gibi, hazır/paket iyi fikirle yola çıkmış. Ağar yönetmeni akıllı bir herif ise, iyi bir sinemacı ise, iyi de hazırlanmış ise ortaya iyi bir korku çıkabilir. Yoksa diğer zincirde bir halka olur, o kadar.
Kimin kimden ve neyden korkup korkmadığı ise uzun mesele. Korku türü, daha önce de konuşmuştuk, en fazla alttüre sahip ana türlerden biri. Her korku kaynağını bir alttür olarak görebiliriz. Ama aslında temel olarak korkuseverle riki kutupta toplanmışlardır. 1- KOrkunun kaynağını gösteren filmleri sevenler 2- KOrkunun kaynağını göstermeyen filmleri sevenler. BU bir tercih, doğrusu yanlışı yok gibi....
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
dün gece saat 03:00 da bakmıştım faragmanın sadece 5-6 saniye kadar izledim sonra hemen kapattım. Şİmdi izleme fırsatı buldum bi daha bu filmin fragmanını bile izlemem :DDD
." Artık Bir Kamu Görevlisi.. "
Liseye mi gidiyorsun aircr?
😀
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Liseye mi gidiyorsun aircr?
okul hayatı biteli baya oldu... ne alaka senin dediğin çözemedim ???
." Artık Bir Kamu Görevlisi.. "
aircr sevgili karatasa sana takılmış biraz 🙂 herhalde demek istiyorki bu kadar korkacak ne var ? 🙂 bence biraz geriyor tabiki ama çok korkutucu da sayılmaz. tabi senin hangi ortamda nasıl bir ruh halinde izlediğini bilmediğimizden nasıl etkilendiğini en iyi sen anlatabilirsin kardeşim 😉 ama gece yüksek ses ve evde kimse yokken pür dikkat izlersen korkma ihtimalin olabilir..
Shut your fucking bloody mouth!!!( çeviri: allah belanı versin! )
ben daha yeni üye olmuşum tanımam etmem gelmiş beni ti ye almaya çalışıyo hiç sevmediğim muhabbet
." Artık Bir Kamu Görevlisi.. "
Terbiyesiz işte. Bırak sen onu. 🙂
16 Eylül 2011 Sinemalarda.
KARADEDELER OLAYI - FRAGMAN
[vimeo] http://www.vimeo.com/27475556 [/vimeo]
Adamlar tezgahı iyi yere kurmuş. Japonlarla yarışacağız bu konuda, biz cinlerde japonlar ufak yüzü pudralı çocuklarda ısrarcı. Scary Movie ekibinin bu işe derhal el atması lazım 😆