Ben olsam hiç sulandırmadan ve bundan daha fazla bilgi ve görüntü vermeden filmi sokarım gösterime. Bilgilendikçe havası kaçar, gazı çıkar.
Katılıyorum.
Bir diğer sorunda şu: (Her alttürde korku filmleri için) korkulan obje/nesneden neden korkalım? KOrktuğumuz/kaçtığımız şey bizi yakalarsa ne olur? Ya da kaçmalı mıyız? Belki de yüzleşmeliyiz? Yüzleşirsek ne olur? Bir korku filmi, bu sorulara karşı (Cevap vermeli değil) net bir tavır sergilemelidir. Ben hayatımda hiçbir cinayet içerikli filmden korkmadım. Yok Halloven, yok Scream bilmemne. Alırım elime silahı indiririm katili ya da silahım yoksa da en azından mücadele edebilirim. Benim elime bi saplık ver, eli bıçaklı 5 tane slasher katilini indirirm aşağıya yani. 🙂 Neden korkayım ben eli bıçaklı bir tipten? Bu korkulacak birşey değil. Ama bu filmler korku diye geçer. Neyse.... Ama olay gerçeküstüne geçince korku başlar. İşte burada da sözkonusu gerçek üstü korku kaynağınden korkmamızı sağlayan nedir? Ben bunu arıyorum genelde bu türde. Bir cin'e silahla, bıçakla, baltayla birşey yapamazsın. BU ürkütücü birşey. Peki ama cin bize ne yapar? Bunu bilmiyoruz ki? Ama söylentiler de var. "Cin çarpar!" Kalıp bir söylem bu, ama aslında belki de bir insanın başına gelebilecek en korkunç şeydir? Bunu bilmiyoruz ki? İşte bu film bunu anlatabilirse on numara film olur....
Bak hep tersini savudum bunun. Ben tam tersini düşünüyorum. Metafizik ögeler de beni korkutmaz hacı dayı. Gavurun korku filmlerinin beni korkutmamasının en büyük zaafının bu olduğuna inanıyorum. Görmediğim bir şey var da ondan korkucam da bilmem ne ya geç bunları hacı dayı. Üç kulhuvallah bir elham ile alayını ezer geçerim. Ayet-el Kürsi üç harflileri direk yakıyormuş diyen arkadaşım var benim. Bizi bunlar korkutmaz hacı dayı. kültürel bir şey. Türk insanı yemiyor bu yalanı. Zerre etki etmiyor bize. Ha görmediğim yaratıklar ha vampirler aga yeminle farksız benim için.
Sarımsaktan korkan vampir soğan sarımsak ülkesi Türkiye'de ne kadar gariban ise emin ol diğer varyasyon da o derece cılız kalıyor. empati unsurları korku filmlerine yedirilmeye çalışıldıkça Türk korkusu şekillenecek. Ben hala tüm sinema salonunun hep birlikte kahkaha attığı sahnesi olmayan korku filmi görmedim türk sinemasında örneği yok.
Yahu köpekten kaçan adam figürünü verirsin ama öyle bir verirsinki ben koltuk kollarına tırnak geçiririm. empati unsuru bu kadar kolay. psikolojik tedavi gören hastanın hastanedeki diğer hastalara.... ehhhhhh eytere bea! Bıktım sinopsisi böyle başlayan sözümona korku filmlerinden.
Efendi gibi; soğuksuda kuruyemişçilik yapmakta olan rıza, dükkanını ara sıra kızı elif'e bırakmaktadır. Elif 19 yaşında bir üniversite öğrencisidir. diye başlasa ya lan bir tanesi. ne olacak? Sıradanbir adam çiz bana. hiç bir özel yeteneği olmasın. Onu marjinal yapan hiç bir tramvası psikolojik tedavisi karakter bölünmesi şizofrenisi olmasın. Efendi gibi insan oğlu insan olsun lan. Ve sen ben gibi aciz olsun. Evinde 5 tane silahı olan hanzolardan olmasın, süper güçleri inanılmaz dövüş bilgisi falan olmasın. Şimdi sen bu kızı al ve öyle bir olayın ortasına koy ki o da çok zorlama olmasın abi beni korkutursun. Bana o karakterle empati kurabilme şansı ver. o kadarcık yeteneğin olsun ne olur! Bak ülkede sinema salonlarını yıkarlar (Bildiğin yıkmak)
ama yok görünmeyenler, bilmemneler olmayacak aha yazıyorum buraya kaba organımızla gülücez filme. Ön yargılıyım evet çünkü hedef dart tahtasına döndü herkes mi oraya nişan alır olm olmuyor işte. yalama oldu la o konu bırak seç kendine efendi gibi bir konu.
Evlat öyle deme,mizah çok ama çok ciddi bir iştir!
Münir Özkul
Ya sen film olmayacak diyorsun, ben ticari olarak malı götürenzi diyorum. Yani film olmayabilir, ama bizim millet cinlerden korkmuyor olayı çok inandırıcı gelmedi bana. Ben çok severim cin hikayesi anlatmayı mesela, şu zamana kadar en inananından en inanmayanına bir tane adam görmedim korkmayan, altına sıçırtmaya ramak kaldıklarım var, hepsinin de en çok korktuğu şey cin hikayeleri. Bence de tam tersi bizim millet katilden piskopattan korkmuyor, sinirleniyor görünce. Katilli piskopatlı filmlerde tepki şu "ulan bu rspuçocuunu bana vercekler var ya.....". Amerika'da markette soyguncunun kafasını gözünü yaran market çalışanı modeli izim insanımız. Bir katil varmış, ee, öldürüyomuş falan, zaten millet doğuştan suçluyu linç etme piskolojisine sahip, bir de o filmleri izledi mi ayarı kaçıyo, Bruce Lee filminden çıkan ilkokul öğrenci,sine dönüyor.
Ama cin olayı bambaşka, etrafında cinli insan tanımayan bir kişi var mı? En kötü ihtimal fal baktırmıştır bu kadının cinleri var hesabı. Ben bile öyle insanlardan öyle hikayeler duydum ki, yok artık deyip de kurtaramadığım yerler oldu. Cin önemli, ben çok sever cin ama çok korkuyor korku filminden izlemez hiç.
....
Ama cin olayı bambaşka, etrafında cinli insan tanımayan bir kişi var mı? En kötü ihtimal fal baktırmıştır bu kadının cinleri var hesabı. Ben bile öyle insanlardan öyle hikayeler duydum ki, yok artık deyip de kurtaramadığım yerler oldu. Cin önemli, ben çok sever cin ama çok korkuyor korku filminden izlemez hiç.
Zaten Hristiyanlıktaki bu şeytan çıkarma olayında, şeytan sandıkları da cinlerdir. Şeytan insana fiziksel olarak musallat olmaz/olamaz; yasaklanmıştır. Ama cinler iyiler ve kötüler diye ikiye ayrılır. Aynı mekanda yaşamamıza rağmen ışık hızında hareket ettiklerinden madde formundan farklıdırlar. Kuran'da da Cin suresi vardır. Yani "cin yoktur" diyen İslama göre dinden çıkar. Bizde de çok anlatırlar. Babaannem'in annesi hamile olan cinleri doğurtmaya gidermiş. İnsanları kullanmayı çok severler. Çil çil altın verirler, derenin bu yakasına geçtiğinde elindeki altınlar soğan kabuklarına dönüşürmüş. İncir ağaçlarını severler. Sıcak su falan dökerken besmele getirmek, "destur" demek iyidir. Musallat oldukları kişiye aman vermezler. Kızlara aşık olup kaçırdıkları bile olurmuş. Bunlar benim de inandığım gerçekler. Modernleşmeyle beraber onlar da izlerini iyice sildiler. Köyde bir hoca vardı. Gece vakti köye dönerken bir oğlak görüyor tek başına otlayan. Şaşırıyor, sevmek için kucağına alıyor. Oğlak görünümündeki cin hocayı çarpıyor. Bir süre çarpık ağızla gezmişti. Ne bu şimdi, uydurma mı?
Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer
... Ama olay gerçeküstüne geçince korku başlar. İşte burada da sözkonusu gerçek üstü korku kaynağınden korkmamızı sağlayan nedir? Ben bunu arıyorum genelde bu türde. Bir cin'e silahla, bıçakla, baltayla birşey yapamazsın. BU ürkütücü birşey. Peki ama cin bize ne yapar? Bunu bilmiyoruz ki? Ama söylentiler de var. "Cin çarpar!" Kalıp bir söylem bu, ama aslında belki de bir insanın başına gelebilecek en korkunç şeydir? Bunu bilmiyoruz ki? İşte bu film bunu anlatabilirse on numara film olur....
Korku ve merak birbirini besleyen iki duygu. Tuhaf olan da "bilinmezlik" gibi bir kaynaktan beslenme yolunu bulabilmeleri. Yani insan bilmediği bir şeyin yerine başka bir şey koymayı başarabilen bir varlık. Ne yazık ki en büyük düşmanımız, korkmamız gereken yine kendimiziz. Çünkü korksak da, korkmasak da oluşan düşünceler beynimizden kaynaklanıyor. Cinler de bizi korkutmaktan öte gidemezler diye düşünüyorum. En fazla çarparlar ki, bu da bir ders verme niteliğinde görüneceğinden faydalı bile olabilir. Bulaşmamak lazım.
Daha önce alıntı yapmıştım başka konuda. Burada yeri geldi:
"...Descartes tek bir kesinlik bulmak için, üzerine kuskunun gölgesi düsen her seye duyduğu inancı askıya alma yöntemini kullanır. Descartes Matrix'i seyretmedi; fakat onun hikâyesi de esit ölçüde korkunçtur. Descartes, hikâyesinde, "sonsuz güce sahip zeki ve kötücül bir cinin, bütün enerjisiyle beni aldattığı" olasılığıyla oynar. Descartes için, böyle bir cinin onu aldatıyor olmasının mümkün olması, en azından cinin hakkında onu aldatabildiği nesnelerin bilgisine süphe düsürür. Diğer tepki ise su sekildedir: Eğer gerçek dünyada "bilme" kelimesine bakarsanız, her zaman yanlıs bir bilgiye sahip olduğumuzun mümkün olduğunu teslim ettiğimiz seyleri bilgi olarak kabul ettiğimizi görürsünüz..."
Matrix ve Felsefe - William Irwin
Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer
....
Ama cin olayı bambaşka, etrafında cinli insan tanımayan bir kişi var mı? En kötü ihtimal fal baktırmıştır bu kadının cinleri var hesabı. Ben bile öyle insanlardan öyle hikayeler duydum ki, yok artık deyip de kurtaramadığım yerler oldu. Cin önemli, ben çok sever cin ama çok korkuyor korku filminden izlemez hiç.
Zaten Hristiyanlıktaki bu şeytan çıkarma olayında, şeytan sandıkları da cinlerdir. Şeytan insana fiziksel olarak musallat olmaz/olamaz; yasaklanmıştır. Ama cinler iyiler ve kötüler diye ikiye ayrılır. Aynı mekanda yaşamamıza rağmen ışık hızında hareket ettiklerinden madde formundan farklıdırlar. Kuran'da da Cin suresi vardır. Yani "cin yoktur" diyen İslama göre dinden çıkar. Bizde de çok anlatırlar. Babaannem'in annesi hamile olan cinleri doğurtmaya gidermiş. İnsanları kullanmayı çok severler. Çil çil altın verirler, derenin bu yakasına geçtiğinde elindeki altınlar soğan kabuklarına dönüşürmüş. İncir ağaçlarını severler. Sıcak su falan dökerken besmele getirmek, "destur" demek iyidir. Musallat oldukları kişiye aman vermezler. Kızlara aşık olup kaçırdıkları bile olurmuş. Bunlar benim de inandığım gerçekler. Modernleşmeyle beraber onlar da izlerini iyice sildiler. Köyde bir hoca vardı. Gece vakti köye dönerken bir oğlak görüyor tek başına otlayan. Şaşırıyor, sevmek için kucağına alıyor. Oğlak görünümündeki cin hocayı çarpıyor. Bir süre çarpık ağızla gezmişti. Ne bu şimdi, uydurma mı?
Benim anlattıklarım genelde uydurma kurgu hikayeler, yani öyle olduğuna inanmak istiyorum :D. Ama ben de çok fazla ciddi hikaye duydum ve her seferinde çürütmeye çalıştım sorularla. Neticede Yetenek Sizisiniz'deki sihirbaz çocuğu görünce "aga bu pezevenk cinli olmasın" diyen arkadaşım var benim :). İnsanlar çok istiyor böyle şeylere inanmayı. Kuran'daki olay biraz daha farklı galiba, yani Kuran'ın içinden herhangi bir cümleyi bile reddetmen mümkün değil müslüman isen zaten. Kaldı ki bir ayeti komple reddedeceksin falan ama orada bahsedilen reddetme olayı cinlerin ne olduğuyla da alakalı, yani orada bahsedilen cin nedir? Simgesel anlatımlar mı var? Diyorum ya insanlar her topu metafiziğe atmaya çok hevesli. Ben görmedim cin min, hep in cin top oynadı (ahah mecaza gel, anlam çorbası). Ama dediğim gibi herhangi bir şekilde temasta olan o kadar çok kişi var ki.
....
Ama cin olayı bambaşka, etrafında cinli insan tanımayan bir kişi var mı? En kötü ihtimal fal baktırmıştır bu kadının cinleri var hesabı. Ben bile öyle insanlardan öyle hikayeler duydum ki, yok artık deyip de kurtaramadığım yerler oldu. Cin önemli, ben çok sever cin ama çok korkuyor korku filminden izlemez hiç.
Zaten Hristiyanlıktaki bu şeytan çıkarma olayında, şeytan sandıkları da cinlerdir. Şeytan insana fiziksel olarak musallat olmaz/olamaz; yasaklanmıştır. Ama cinler iyiler ve kötüler diye ikiye ayrılır. Aynı mekanda yaşamamıza rağmen ışık hızında hareket ettiklerinden madde formundan farklıdırlar. Kuran'da da Cin suresi vardır. Yani "cin yoktur" diyen İslama göre dinden çıkar. Bizde de çok anlatırlar. Babaannem'in annesi hamile olan cinleri doğurtmaya gidermiş. İnsanları kullanmayı çok severler. Çil çil altın verirler, derenin bu yakasına geçtiğinde elindeki altınlar soğan kabuklarına dönüşürmüş. İncir ağaçlarını severler. Sıcak su falan dökerken besmele getirmek, "destur" demek iyidir. Musallat oldukları kişiye aman vermezler. Kızlara aşık olup kaçırdıkları bile olurmuş. Bunlar benim de inandığım gerçekler. Modernleşmeyle beraber onlar da izlerini iyice sildiler. Köyde bir hoca vardı. Gece vakti köye dönerken bir oğlak görüyor tek başına otlayan. Şaşırıyor, sevmek için kucağına alıyor. Oğlak görünümündeki cin hocayı çarpıyor. Bir süre çarpık ağızla gezmişti. Ne bu şimdi, uydurma mı?
Abi kimse yok demedi ki? Cin Suresinde uzunca bir konuşmaya da yer verilmiş, bir çok ayet ve hadisde de geçer. Kimsenin buna itirazı yok. Sadece Türk sinemasında bana işlevsel gelmiyor o hikaye şahsi fikrim. Üç harfliler Marid / Musallat / Dabbe / Dabbe 2 / Semum (Dabbe serisine göre daha derli topluydu) filminde seyirci bir an bile olasılık bulsa kopuyor filmden kıkırdamalar başlıyor. Korku zaten bambaşka bir tür ha inanılmaz ilgimi çekiyor o ayrı. Ama oğlak tutup çarpılan hocayı alıp da filmin bir köşesine koymaktan öteye gidemedikiler ki. Bu da benzeri olacaktır. Ama dedin gibi uğraşmamak lazım 😀
Evlat öyle deme,mizah çok ama çok ciddi bir iştir!
Münir Özkul
@ hegel
Peki insan, yaradılanlar içindeki en kutsal ve en yüksek mertebedeki varlık. Ve insan yeryüzünde Allah'ın halifesi. Tüm bunlara rağmen nasıl oluyorda daha aşağıda yaratılmış bir varlık (akıllı ve iradeli olanından) insana bunları yapabiliyor. Ben şimdiye kadar bunu düşünerek bu tarz şeylere karşı olan korkumu azaltmaya çalışıyorum. Hatta bazende gaza gelip meydan okuyorum...
- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)
peki ben de şöyle birşey sorayım, fikirlerinizi alayım;
the ring (orjinal olmayan) atmosfer olarak beni oldukça geren bir filmdir. her izleyişimde geriliyorum o derece. sizce bu film aynı yapım kadrosu ile türkiye'de türkçe ve bizim yerel içeriklerimizle çekilseydi gerilim konusunda bu kadar başarılı olabilir miydi ? kızın adı samara olunca başka, fatma olunca başka bir hissiyat yaratmıyor mu ? yoksa olayın sırrı tamamiyle senaryo, yönetmen ve oyuncularda mı ? tabi böyle sormak yanlış aslında, çünkü film belki de sizi hiç germemiş olabilir. bu soruyu sizi gerebilmiş yabancı bir filme uyarlayarak düşünebilirsiniz.
yani demek istediğim, yabancı filmlerde böyle gerilebilmemiz, içeriğe, kişilere ve ortama yabancılığımızdan kaynaklanıyor olabilir mi ? bu yabancılık, sunulan içeriği kabul etmemizi sağlıyor ve ortama girmemizi kolaylaştırıyor olabilir mi ? bu bağlamda, yerli yapımlarda zaten bildiğimiz karakterler, ortamlar vb. olduğu için kolayca kıyas yapabilecek ve sunulanlara "gerçek değil" damgasını vurabilecek referans bilgilerine sahip değil miyiz ?
diğer yandan bu tarz filmlerin çekildiği ülke insanlarına neler hissettirdiğini de merak ediyorum. acaba yabancılar yerlilerden daha mı fazla etkilenir böyle filmlerden ? bu insanlara fatma ismi daha gizemli gelmez mi samara'dan ?
edit: konuyu bölsek mi napsak ?
cehalet mutluluktur
yani demek istediğim, yabancı filmlerde böyle gerilebilmemiz, içeriğe, kişilere ve ortama yabancılığımızdan kaynaklanıyor olabilir mi ? bu yabancılık, sunulan içeriği kabul etmemizi sağlıyor ve ortama girmemizi kolaylaştırıyor olabilir mi ? bu bağlamda, yerli yapımlarda zaten bildiğimiz karakterler, ortamlar vb. olduğu için kolayca kıyas yapabilecek ve sunulanlara "gerçek değil" damgasını vurabilecek referans bilgilerine sahip değil miyiz ?
Heeee hakket ha. Zaten yabancıladığın bilmediğin bir atmosfere girişin kendisi korkunç. Güzel tespit tamamen katılıyorum.
Evlat öyle deme,mizah çok ama çok ciddi bir iştir!
Münir Özkul
O değil de ben bu Karadedeler'i aramızdan biri deneme amaçlı çekti de foruma attı sandımdı (hatta başlığında da adında dedeler var diye açmaktan korktum demiştim, bu başlık mıydı lan o yoksa), perdede görünce yaşadığım şoku siz düşünün.. İnsanlar da neyine bu kadar vuruldu ben hâlen onu çözemiyorum, aydemirse'ye katılıyorum yani asır oldu bunların modası geçeli ve yine katılıyorum, hep bu kameradan çizgisinde giderse çok tehlikeli sularda yüzüyor demektir.
Valla ben The Ring'i 2. izleyişimde korkudan ışığı açmış adamım, çok korkuyorum gerilim filmi izlerken evet tırsağın tekiyim, bir aydemirse olamadık şerefsizim. Ama eserdem dediğin şey geçerli olsa da başarının tek garantisi değil bence. Zira Ringu serisi kendi ülkesinde de bayağı tuttu, 2.si çekildi vs..
En son izlediğim Türk korku filminde ise tüm motifler tanıdık olmasına rağmen bir karakter kâğıdın üstünde yazan şeyin yansımasına bakmak için ayna karşısına geçmek yerine kağıdı bir yere dayayıp duvardan aynayı alıp kâğıdın karşısında bir sandalyeye koymuş ve tekrar diğer tarafa geçip aynaya bakmıştı. Arkada BOM BOM BOM müzik, gerim gerim (!) atmosfer ben ise o kadar büyük bir şok yaşıyorum ki korkamadım, bir kere kadın sen o yaşa kadar nasıl hayatta kaldın, ayakkabını nasıl bağlıyorsun, tuvaletten sonra poponu nasıl siliyorsun diye düşündüm kendi kendime çünkü bunu yapan kadın bence poposunu silerken de duvarı tuvalet kağıdığyla döşeyip kıçını oraya sürer yani..
Yabancılaşma etkili olabilse de korku filminde tüm olay atmosfer derim, A Tale of Two Sisters'da eğilip mutfak bankosunun altına bakma sahnesi vardır, 1dk falan sürer, 3 don değiştirdim şefersizim, sonra da hiçbir şey olmadı. Ama eminim artık Japon mudur Kore midir, orada izleyenler de en az 2 don değiştirmiştir.
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
yalnız korku filmi gerilim filmi çekmek sadece hikayeyle değil, açısı takibi ile de bir bütün.
yani bana sorsan suspiria y.rr.k gibi film ama herifçioğlunun orada kullandığı açılar, kurgu tercihleri bu işin kökünü kazıdığını gösteriyor. misal tesis filmi de konu itibarı ile germiyor ama amenabar'ın yine kullandığı basık ters simetrik kadrajlar filmdeki gerilim unsurunun en belirleyici yanları.
yoksa ben cin hikayesi adamı korkutmaza inanmıyorum. cin hikayesiyle, al karısı hikayesiyle adamı sıçırtırsın. ben bundan korkamayacak adam bilmiyorum. aydemirse de dahil.
ama bunu ben çekemem misal. aydemirse de çekemez. çünkü korku filmi çekmek bana göre kafayı bu işle bozmuş adamların işi. hangi sahneyi nasıl çekeceğini hikayeden fazla düşünmüş, sese, kurguya, vermek istediği hissiyata manyakça kafa patlatan adamların işi.
işin abcsini bilen adam mı var bizde. büyü'yü çeken herif, oran oğuz muydu neydi, "ben korku filmi izlemem, korkarım." diyordu röportajında. misal ümit ünal'a iyi yönetmen diyoruz ama sıçtı batırdı ses'te. olmaz, korku filmi başka bir iş.
bs'de bir adam vardı irfan demirci idi adı heralde. bak o adam çekebilir. çünkü o adam 17 yaşından beri sadece korku filmleri çekmeye çalışmış bir adam. ha kafayı bozmak yetmez, yetenek olacak, yaratıcılık olacak. ama işte bu tip adamlar lazım. biray dalkıran gibi aparcı adamlar değil.
bizde deli malzeme var. misl erklig. erlik de derler. bu eski türk tanrısında bile bir sürü hikaye potansiyeli var.
Ben Ringu'yu evde yalnız seyrettim, ne lan bu diye. O son oldu zaten. Açık söyleyeyim filmden hiç bir şey anlamadım, hatta o derece ki izlediğim filmlerin konusunu falan bile unuturum ben. Sonunu unuttuğum klasikler var ama Ringu'dan hiç bir şey anlamamama rağmen hem hatırlıyorum hem de neden korktuğumu bilmiyorum. Bir kaset var izleyince bişeyler oluyor ölüyorsun falan ama ne olmuş kim çekmiş, kim tutmuş, kim yakalamış, kim pişirmiş, kim yemiş en ufak bir fikrim yok. Bence korkunçluğu da buradan geliyor :).
Yabancı atmosfer olayı da hem eksi olabilir hem de artı olabilir. Görkem'in dediği gibi Hollywood'da üzerinde 200 dolarlık eşortmanıyla bağıran Jane yerine, köyde cinlerden kaçan hatice daha fazla korkutmaz diyemem ben. Aynı şekilde gerizekalı Japon filmi Ringu da Semum'dan az korkutur diyemem. Filme bağlı demek ki eninde sonunda. Doğru düzgün çekilse bence Türk filmi daha fazla korkutur diye düşünüyorum şimdi galiba. O örnekle gidersek uzayda daha fazla korkmamız gerekir mesela ama hiç bir bilim kurgu korkusu beni gıdıklayamadı şimdiye kadar.
Bu Paranormal Activity'den bile kötü olur. Yok belki o kadar kötü olamaz 🙂 :). Eğer görüntü dendiği gibiyse hiç izlenmez. Şu zombilerin düğününden sonra ağrı kesici içtim ben , oradan yola çıkıyorum :D.
Zombilerin düğünü komedi filmi zaten ya. Komikti de bence, ama çok daha komik olabilirmişti (yeni bir ek türettim sonunda devrik yaza yaza)
Ben bir Ada'da bir de Ejder Kapanı'ndan kendimi vurmak istedim.. Televizyona çekiyorsanız sinemaya vermeyin kardeşim. Bu kadar basit.
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.