A. Zvyagintsev'in 'Dönüş'ten sonra ikinci filmi. 2 buçuk saatlik bir dingin seyirlik. 25. dakikada film benim için zirve yapmıştı. Seyretmeyi bıraktım, üzerimdeki o derin, kederli duygu değişmwsin istedim.
Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer
Abi dönüş'ü izledikten hemen bir hafta sonra sürgün'ü izlemiştim..dönüş'ün finali bana, filmin bütününü göz önünde bulundurduğumda feci bi şekilde eğreti gelmişti, buna rağmen dönüş çok çok nitelikliydi..sürgün ise bütünüyle çok daha iyi kotarılmış bir film, yönetmen belki de ilk filmdeki hataya düşmüyordu.iki filmiyle sinema tarihinde şimdiden kendine yer bulmuş,bulacak bir yönetmen...öyle usta ki filmin o kederli atmosferini o kadınının bakışlarında dahi hissettirebilmiş.sevgi,saygı ve hayranlıkla önünde eğiliyorumm..
bir de bu adama tarkovski yakıştırması yapıyorlar hani yeni tarkovski diye..başka bi başlıkta da tartışmıştık..şöyle özenli kadraj çeken,karakterlere derinlik veren,uzun planlar kullanan v.s.. insanlara hemen tarkovski deniyor..bunu tartışmıştık.her neyse bu adamın farklı bi üslubu var..hanii özellikle dönüş, zaman zaman uzun planlar yapan, minimal üslupta çekilmiş,bu özellikleriyle popüler seyirciyi sıkacak biçimde olmasına karşın çok sürükleyici,tek solukta izleniliyor..benim zvyagintsev de keşfettiğim önemli bi özellik..
güzel söylemişsin.. bu biraz da rus olmakla, oranın havasını solumakla alakalı.. Sokurov'a da Tarkovski'nin mirasçısı gözüyle bakıyorlardı.. gerçekten de arkadaş olmaları, aralarında bir usta-çırak ilişkisi doğurmuş olabilir.. sinema tarihine, kuramlarına bakarsak rusların diğer avrupalılara göre sanatsal anlamda daha önde gittiğini görürüz.. Ayzenştayn, Pudovkin, Vertov büyük kuramcılardır.. montajın dramatik, şok edici etkisini keşfeden, kafa yoran Ayzenştayndır.. bu sebeble rus topraklarında yetişen sinemacılar oldukça donanımlı ve aldıkları her tür eğitimin de etkisiyle ileri seviyelere ulaşmış sanatçılardır..
Zvyagintsev benim de çok tuttuğum bir yönetmen oldu bu 2. filmiyle. ömrü olursa kim bilir neler yapar.. final ilk bakışta basit ve eğreti gelebilir ama hayat da öyle değil mi? büyük ve güzel şeyler yapmaktayken, beklenmeyen bir anda bir anda herşey yokluğa karışabilmiyor mu?
bir karşılaştırma daha yapalım: Sean Penn'in son çektiği ''Into The Wild'' da aynı minval üzerinde ilerleyen, insana özgü doğru şeyler söyleyen, para kazanma hırsımızın bizi getirdiği noktayı çok iyi saptayan bir filmken, sanat sineması olarak yukarda bahsettiğimiz filmin yanına yaklaşamıyor. sebebi de tamamen amerikan -genel- çekim tekniklerini kullanması, kamera oyunları, montaj numaraları, yoğun müzik -eddie vedder ne kadar baba müzisyen olsa da- vs. filmin fabrikasyon olduğunu, büyük bütçeli olduğunu hep hissettiriyor, ne kadar küçük şeyler anlatsa da durum böyle..
Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer