Forum

İsteyip de Bir Türl...
 

İsteyip de Bir Türlü İzleyemediğiniz Filmler

87 Gönderi
23 Üyeler
0 Reactions
17.4 K Görüntüleme
(@gorkem)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Aklıma gelmişken, bir de Özgür'ün Şeytan Doldurur'unu izleyedim bir türlü. Şaka değil, bana verdiği linkler kırıktı, indiremedim valla. 🙂

Özgür! Yeni link versene!

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 08/07/2009 3:52 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Coen'lerin izlemediğim tek filmi olan The Hudsucker Proxy.
Spielberg'in izlemediğim tek filmi olan (ya da izledim ama hiç hatırlamıyorum) İndiana Jones 3.
Michael Mann'in izlemediğin tek filmi olan The Keep.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 13/07/2009 5:42 pm
(@mordevrim)
Gönderi: 0
 

Ingman Bergman'ın Yedinci Mühür'ünü çok merak ediyorum, hala izleyemedim.

Aynen aynen!

Benim de izlediklerim arasında aklımda kalan bir tek o filmi olmuş.

Yapmayın. Aynı Big Bang'in çocuklarıyız hepimiz...

 
Gönderildi : 13/07/2009 6:37 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

Ingman Bergman'ın Yedinci Mühür'ünü çok merak ediyorum, hala izleyemedim.

Aynen aynen!

Benim de izlediklerim arasında aklımda kalan bir tek o filmi olmuş.

Şu an izliyorum.

 
Gönderildi : 13/07/2009 6:38 pm
(@zepra)
Gönderi: 0
 

bunlar genelde altyazısız filmler oluyor.

mesela angelopoulos'un o thiassos diye bir filmi vardı. bunu çok izlemek istemiştim. uzun süre durmuştu öyle. sonra bi yerden otomatik çeviriyle atıyorum portekizceden ingilizceye çevrilmiş altyazısını bulmuştum. sonuna kadar izlemişimdir herhalde ama ne kadarını anladım şüpheli. 🙂

- zaman ne çabuk geçiyor.
- zaman duruyor da içinden biz geçiyoruz galiba.

 
Gönderildi : 13/07/2009 8:30 pm
(@loureed)
Gönderi: 15
 

bunlar genelde altyazısız filmler oluyor.

mesela angelopoulos'un o thiassos diye bir filmi vardı. bunu çok izlemek istemiştim. uzun süre durmuştu öyle. sonra bi yerden otomatik çeviriyle atıyorum portekizceden ingilizceye çevrilmiş altyazısını bulmuştum. sonuna kadar izlemişimdir herhalde ama ne kadarını anladım şüpheli. 🙂

kusturica "altyazı yoksa da koyup izliyorum" demiş. debord, godard falan izlenmiyor da, çoğu film altyazısız da izlenebilir. hatta bazen -belki- öyle izlenmelidir.

De gustibus est disputandum

 
Gönderildi : 16/07/2009 1:48 am
(@gorkem)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Jean Pierre Jounet ve Marc Caro'dan Şarküteri.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 20/07/2009 6:37 pm
(@enjeksiyon)
Gönderi: 0
 

Jean Pierre Jounet ve Marc Caro'dan Şarküteri.

İnanılmaz ve absürd bir film muhakkak izle hiç bekleme.

şimdi daha çok seviyorum seni hayat, hadi...

 
Gönderildi : 21/07/2009 7:09 pm
(@kara_brk)
Gönderi: 47
 

Fellini'den 8 1/2 a elim gitmiyor bir türlü. Açtım açtım kapattım filmi. Film iyiyse biraz gaz verin.

 
Gönderildi : 21/07/2009 9:53 pm
(@enjeksiyon)
Gönderi: 0
 

Fellini'den 8 1/2 a elim gitmiyor bir türlü. Açtım açtım kapattım filmi. Film iyiyse biraz gaz verin.
İnanılmaz ve absürd bir film muhakkak izle hiç bekleme.

şimdi daha çok seviyorum seni hayat, hadi...

 
Gönderildi : 22/07/2009 7:38 am
(@zepra)
Gönderi: 0
 

bir de kendinizi zorlasanız da izleyemediğiniz filmler var. secrets and lies'ın bunlardan biri olduğuna karar verdim. izlemeye kalkışım 4 kere falan oldu herhalde. kolay kolay bir filmi sıkıcı bulmam ama boğuyor bu film beni. pes ediyorum.

- zaman ne çabuk geçiyor.
- zaman duruyor da içinden biz geçiyoruz galiba.

 
Gönderildi : 23/07/2009 5:56 am
(@gorkem)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Efsanevi Alman Yönetmen Rainer Werner Fassbinder'dan tek bir kare izlemişliğim yok.
En bilinen filmlerinden Querelle'i edindim, izleyeceğiz inşallah.
Eşcinsel bir yönetmen olarak cinsel kimlikler üzerine çok rahatsız edici ama bir o kadar da güçlü sinema yaptığı söylenir heryerde. Mutlaka birkaç filmini görmek lazım. 66'dan 82'ye, 16 yılda 40 kadar film yönetmiş çılgının teki.

imdb'deki en yüksek puanlı kısa olan L'homme qui plantait des arbres'i edindim ama altyazısı falan yok, izlemiyorum, öyle duruyor, sinir oluyorum. Ilha das Flores ve Chernobyl Heart için de aynı durum geçerli. Puanları çok yüksek, edindim ama altyazı yok!

Theo Angelapoulos'tan Sonsuzluk ve Birgün'ü izlemiştim yıllar önce, pek hoşlanmamıştım. Sinemada kurguyu seviyorum ben, bu kadar durağan sinematografi bana göre değil. Ama Leyleğin Geciken Adımı, Ağlatan Çayır ve Ulis'in Bakışı filmlerini mutlaka izlemem lazım. Henüz ne edindim, ne izleyebildim. Passolini, şiddete yatkınlığı ile her zaman bende kapsam dışı olacak. Görsel tercihleri ile kapsam dışı yönetmenim de Angelapoulos olacak sanki.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 26/08/2009 7:21 pm
(@hegel)
Gönderi: 0
 

Pasolini “SALO….”dan ibaret değildir. Bir tek bu son filminde şiddeti alabildiğine kullanmıştır. Sebebi de, bir 2.Dünya Savaşı alegorisi yapmak içindir. Zaten filmin konusu da savaşın sonlarına doğru, Almanlarla beraber yenileceklerini anlayan İtalyan sınıfının üst sınıfından oluşan 4 kişinin, gençlerin içinden seçme yaparak bilinmeyen bir yerde, son günlerini zincirlerinden boşalmış bir şekilde, akla gelebilecek, gelemeyecek her türlü sapkınlığı yaparak geçirmelerinden ibarettir. Bu işi yapanların zihniyetine büründüğünüzde fazlasıyla masum gelebilir. Aklın labirentlerinde neler akar bilemeyiz.

Fassbinder’in “Berlin Alexanderplatz”ı (1980) meşhurmuş; ben de pek bilmiyorum. İntihar etmeseydi daha da bilinen bir yönetmen olacaktı.

Ayrıca merakla beklenen Alain Resnais’nin “Hiroshima Mon Amour” (1959) raflardaki yerini almış. Seyretmek lazım.

Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer

http://kalemoynatanileayoynatannbulutuuyer.blogspot.com.tr

 
Gönderildi : 27/08/2009 3:36 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Teenage Father/1978

Şeytanın Avukatı, Dolores Claiborne, Ray filmlerinin yönetmeni Taylor Hackford'un oscarlı kısa filmi.
Bulamıyorum. Yok-yok-yok!

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 07/09/2009 5:40 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Sonunda John Cassevetes'in 1959 yapımı Shadows'unun birbirine uyan kopya ve altyazısını buldum. Oh beeee! Oh ta oh yani! 72 saattir gazımı tutuyordum da saldım gibi oldu valla.
Bağımsız sinemanın ilk ismi. Bağımsız sinema denen şeyin ilk örneği. John Cassevetes ve Shadows filmi. İster iyi olsun, ister kötü, isterse başlı başına bir saçmalık, umrumda değil. Bu filmi izlemek istiyordum, izleyeceğim. Sırf izlemiş olmak için izleyeceğim.
Hala izlemedim ama. 🙂

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 28/10/2009 12:11 am
Sayfa 3 / 6
Paylaş: