ben olsam sinemada izlerdim hepatitb,efektlerin hakki ancak cok iyi bir sistemde verilir cunku.

Tabi ki, çok merak ettim siz böyle bahsedince dün geceden sıraya koydum, eğer beğenirsem tekrar sinemada giderim elbetteki.Ama işte çok işlenen konular efektle kurtarılmasını ve beğenilmesini sevmiyorum.Umarım beni yanıltır film.

Bilimkurgu sinemasında bu tür yapıtlar Holywood'un üstüne yok bütçe ile de desteklenince ondan sinemada izlemek film birşey vermiyorsa kötü bile olsa görsellik büyülüyor.

Barış bu filmi bilgisayarda izlersen bir daha konuşma benimle aha buraya yazıyorum.

Son cümleni yazıt tarihinin en anlamsız cümlesi seçtim.. Hiçbir şey, tek bir kelimesinde dahi ne demek istediğini de anlamadım.. Editler düzeltirsin de ilerdeki nesiller kaçırır diye direk pasteliyorum
Bilimkurgu sinemasında bu tür yapıtlar Holywood'un üstüne yok bütçe ile de desteklenince ondan sinemada izlemek film birşey vermiyorsa kötü bile olsa görsellik büyülüyor.

😀 😀

Şöyle diyor sanırım:

Bilim kurgu sinemasında bu filmleri en iyi Hollywood yapıyor.
Çok bütçe ile destekliyorlar.
Filmin kendisi bir şey anlatmasa bile, görselliği büyülüyor 🙂

Valla ben sırf atmosfer için gidiyorum. 28 Weeks Later mesela genel olarak ortalama sayılsa da o Londra atmosferi o kadar inanılmazdı ki kendimden geçmiştim. Veyan ne bileyim, Children of Men'de plan-sekanslar öyle büyüleyiciydi ki hiçbir şey olmazken bile büyüleniyordunuz, o tekinsiz Londra sokakları da cabası.. Ne bileyim, Dark City'ler, 13th Floor'lar.. Bu filmler söylenince aklıma gelen ilk şey atmosfer. Bu filmde de bu atmosferin azıcık yanına yaklaşıyorlarsa yeterli olacak benim için. İsterse senaryo varolmasın bile. O evreni görmek istiyorum ben.

Düşük bütçeyle dehşet atmosfer isteyen bilim kurgu severler Firefly izleyip kendilerinden geçebilirler.

28 Weeks Later'da atmosfer çok iyi değildi bence ya. Sinemada izlemediğimden olabilir. 28 Days Later iyiydi ama...

Ya o film hakkında ne kadar objektif yaklaştığımı ben de hatırlamıyorum. Olaylar vs.ler acayip saçmaydı ama kaos ortamı ve boş Londra.. Oralarda bi yerde bayıldım sanırım :).

Harbi ben öyle demişim sanırım Kezzap:P

I'm Legend cok daha iyi atmosfer olarak..cunku en azindan 28weeks later ve 28days later da sehirde askerler goruyosunuz ama I'm Legend'da New York BOMBOS!! Will Smith den baska kimse yok..

Bence sonunuda söyle tam olsun.

merak etme film bombos derken suprizlerle dolu o yuzden detay vermedim..zaten filmin fragmanini izleyen biride bombos bir sehirde dolastigini goruyor...baskada bir sey yok zaten..o yuzden korkucak bi sey yok 🙂

ama sonu soyle bitiyo filmin..will oyle takilirken yollarda spider man geliyo..bunlar kanka oluyo falan..cunku 2 blok otede de spider man i cekiyolardi..yanlislikla diger sete ziplamis.hehe

Filmi izledim gayet keyifliydi.Yine her zamanki gibi çabucak bağlanmış olmasını sevmedim.
Atmosfere birşey diyemem IMAX keyfi başka olur böyle bir görsellikte.

Will Smith'e gelicek olursak:)Eee. Hadi iyi iyi ciddileşiyor sonunda bi ara çevirdiği dandik mayemi polisinden kurtulacak gibi.

Unutmadan, altyazıda ki şu replik beni benden geçirdi.

Tanrı yok!
(Haşa de ulan:)
Kim çeviri yaptı ise helal olsun:)

spoiler içerir..............................................................................

Filmde ortamlar gerçekten müthişti. Harcanan parada amacına ulaşmış fazlasıyla, 220 milyon doları geçti sanırım hasılatı. Ama canavarlara saldırıp intahar etmeye çalıştıktan sonra gelişen kısmı beni hayal kırıklığına uğrattı. Olaylar o noktaya gelene kadar filmde adamın yanlızlığını ve çaresizliğini iyice kabullenip filmin içine girmiştim ama birden o kadın ve çocuğun gelmesiyle o büyülüyeci atmosfer bozuldu benim için, hele birde başka insanlar olduğundan bahsetmeleri felan.. Yemek yedikleri ve konuştukları ortamların ışıklandırmasındanmıdır, karşılıklı konuşma olayının uzunluğundanmıdır tam bilmiyorum ama beni içine alan o soğuk atmosfer de dağıldı bianda. Dark city, seven gibi filimlerin atmosferleri gerçekten muthiştir ve bir bütünlük var mutlaka baştan sona kadar. O filmler aklımda renkleriyle(kastım bilindik matrixteki renk olayından çok tarz birazda), kendilerine özgü havalarıyla canlanır ama bu filmde o bütünlük, dediğim noktadan sonra kırılıyor sanki.

Birde sonu çok zorlamaydı sanki. adamın camda kelebek imgesi görmesi, çocuğunun yaptığı kelebeği hatırlaması, Tanrıyla birden barışma durumu; bir anda işaretler filmindeki mel gibson ı hatırladım. Sanki sopayı savur muhabbetinin aynısı gibiydi.

Tabi bunlar zevkli bir film olduğu gerçeğini değiştirmez, sinemada gerçekten sırf görselliği için bile olsa izlenebilecek bir film....

Bu tip bir film için fazla kısa geldi. Bomboş bir New York'da geçen filmde hayalgüclerinden daha fazla yararlanabilirlerdi. Germekten çok etkileyici bir filmdi, bence. Dvd den izleyenler için "haşa de ulan" kısmı filmin gerilimli atmosferinden kopmanıza sebep oluyor. 😀

spoiler içerir..............................................................................

Filmde ortamlar gerçekten müthişti. Harcanan parada amacına ulaşmış fazlasıyla, 220 milyon doları geçti sanırım hasılatı. Ama canavarlara saldırıp intahar etmeye çalıştıktan sonra gelişen kısmı beni hayal kırıklığına uğrattı. Olaylar o noktaya gelene kadar filmde adamın yanlızlığını ve çaresizliğini iyice kabullenip filmin içine girmiştim ama birden o kadın ve çocuğun gelmesiyle o büyülüyeci atmosfer bozuldu benim için, hele birde başka insanlar olduğundan bahsetmeleri felan.. Yemek yedikleri ve konuştukları ortamların ışıklandırmasındanmıdır, karşılıklı konuşma olayının uzunluğundanmıdır tam bilmiyorum ama beni içine alan o soğuk atmosfer de dağıldı bianda. Dark city, seven gibi filimlerin atmosferleri gerçekten muthiştir ve bir bütünlük var mutlaka baştan sona kadar. O filmler aklımda renkleriyle(kastım bilindik matrixteki renk olayından çok tarz birazda), kendilerine özgü havalarıyla canlanır ama bu filmde o bütünlük, dediğim noktadan sonra kırılıyor sanki.

Birde sonu çok zorlamaydı sanki. adamın camda kelebek imgesi görmesi, çocuğunun yaptığı kelebeği hatırlaması, Tanrıyla birden barışma durumu; bir anda işaretler filmindeki mel gibson ı hatırladım. Sanki sopayı savur muhabbetinin aynısı gibiydi.

Tabi bunlar zevkli bir film olduğu gerçeğini değiştirmez, sinemada gerçekten sırf görselliği için bile olsa izlenebilecek bir film....

sinandinc'in bu yorumundan sonra ki aynı yerde aynı rahatsızlığı hissetmişiz, filmi intihar sahnesinden önce ve sonra diye değerlendirmek istiyorum. İlk bölümde filmin yalnızlığa vurgu yapan dramatik tarafı çok güzel bir şekilde işlenmiş..İzleyenlerin söylediği gibi buna New York'un bomboş ve terkedilmiş mistik atmosferi de eklenince nefis olmuş fakat intihar sahnesi ve sonrası ise tamamiyle felaket. İlk yazımda da belirttiğim gibi yine klişe bir holywood filmi sonu..Oysa çeşitli kaygılar güdülmeseydi(mesela tanrının varlığının ispatı) çok sağlam bir film olabilirdi i am legend..