En "pis" film: John Waters-Pink Flamingos
Karakterlerin uykudan uyanmaları ile başlayan filmler: Shyamalan-İşaretler. Amenebar-Diğerleri. Richard Shepard-Matador. (Tam olarak uyanma değil ama ayılma) Fincher-Oyun.
Devamının yapılması için en fazla yırtınılmış ama bir çıkar yol bulunamamış film: Tabii ki Titanic.
Anlattığı hikayenin süresi, filmin süresinden (çok daha) kısa olan film: Koş Lola.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Aslında muhteşem olup da finalleri sağlam olmadığı için tatmin edici görünmeyen filmler: Birdy/Alan Parker ve Nikita/Luc Besson
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Aslında muhteşem olup da finalleri sağlam olmadığı için tatmin edici görünmeyen filmler: Birdy/Alan Parker ve Nikita/Luc Besson
Hitchcock filmlerinin yarısı bu sınıfta bence. 12 filmini izledim, sonunu tatmin edici bulduğum 2 ya da 3 tanedir..
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Aslında muhteşem olup da finalleri sağlam olmadığı için tatmin edici görünmeyen filmler: Birdy/Alan Parker ve Nikita/Luc Besson
Hitchcock filmlerinin yarısı bu sınıfta bence. 12 filmini izledim, sonunu tatmin edici bulduğum 2 ya da 3 tanedir..
İlginç tespit valla. Yazdığım iyi oldu. Dikkat edeyim buna. Gerçi ben çoğu Hitchcock filmini bahsedildiği kadar iyi görmüyorum zaten. Vertigo, Arka Pencere, Gizli Teşkilat, 39. Basamak. Bana göre hep "fena değil" filmler bunlar. İşte Kuşlar ve Sapık öyle değil ama. 🙂
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Ben de Kuşlar'da misal uyumak üzereydim. Bu kadar sıkıcı bir film olamaz, ilk yarı hadi çok iyiydi de sonradan bir uyku bastırdı.. Anlatamam..
Bazı şeylere dikkat etmek lazım, Hiçkok'un hiçbir filminin senaryosunun bir olayı yoktur. Hepsi gayet sıradan, geneli cinayet üzerine dönen basit hikâyelerdir. Ama öyle akıcı bir şekilde gider ki o filmler "n'oldu lan" moduna sokar adamı. Hiçkok'un büyüsü de orada.
Rear Window örneğin sadece tek bir odada geçer, tek bir oda ve o odanın gördüğü bir pencere. Sadece pencereden dışarıya bakarak 2 saat geçiririz. Tüm film boyunca bir adamın karısını öldürüp öldürmediğini merakla izleriz.
Ya da Dial M for Murder (ki fazla lafı edilmese de benim hâlen daha en sevdiğim Hiçkok filmi). Zaten bir tiyatro oyunundan uyarlama bu senaryo tek bir odada geçer (sadece bir sahnede yan odaya, 1 2 sahnede de koridora çıkarlar). Filmin tüm olayını 15. dakikada öğreniriz ama filmin nasıl sonuçlanacağını o kadar merak ederiz ki 2 saat boyunca sanki koltuğun altında diken varmış gibi rahat duramadan izleriz. "Ula n'olacak, gitti mi la kadın şimdi, ula bundan da mı yırttı herif, fak meen" modunda geçer gider iki saat. Dial M for Murder'da beni en çok etkileyen şey düşündüğüm her şeye hemen bir sahne sonra cevap vermesiydi. "Ula onu niye oraya koydu?" Tak cevap. "E demin şunu demişti la" tak cevap. "Abi görmüyo musun demin oldu olay daha" tak cevap..
Ama gel gör ki misal Shadow of a Doubt. Sen al, benim bir saat 59 dakika yerimde oturtma, ama tüm film gelsin son 15 saniyede hızla kesilen bir planla bitsin.. Alır monitörü camdan savururum be.. Shadow of a Doubt'daki eğlence olarak birbirlerini nasıl öldüreceklerini tartışan karakterlerin diyalogları ise ayrı efsanedir, o başka :).
Evet doğru bildiniz, blog içni Hiçkok yazısı yazmayı planlıyorum :). Ondan hiçkok üzerine kafa yoruyorum ama Hiçkok dendimi asıl olay teknik ve kendine koyduğu hedeflerdir. Ama onları da artık yazıda okursunuz :).
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Benim için Hitchcock efsaneleri,
Birds, Psycho, Rear Window ve Strangers on a Train'dir.
Geri kalanlar fena değil ile sınırlı benim için.
Shadow of a Doubt ile Torn Curtain'i hala izleyemedim.
Hitchcock ve Kubrick'in tüm filmlerini birden ediniyorum. Yakında izlemediğim filmleri kalmayacak, o zaman başlı başına bu adamların sinemaları hakkında konuşma isteğiyle dolup taşacağım. Başlıkla ilgili olarak sevdiğim film kategorilerinden birinden bahsedeceğim, bunlar iç karartıcı filmler. Mesela Duvara Karşı, Ağır Roman izledikten bir süre sonra hayat enerjinizi alan, yaşama sevincinizi körelten filmler bence bir film insan üzerinde belirgin bir duygu bırakıyorsa, başarılı olmaya çok yakın bir filmdir. Zira bakıp bakıp "ne tablosu ulan bu" dediğimiz anlaşılmaz tabloların bazıları da sadece insanda duygu uyandırmak veya eser sahibinde duygu uyandırdığı için gerçeğe dönüştürülüyor. Bu bağlamda film sonunda çok belirgin filmlerle evimize gönderilen filmlere sanat filmi ya da tablo gibi film diyebiliriz 🙂
"İnsanın hayat enerjisini emen, için karartan" film denince aklıma direk, rakipsiz, eşsiz ve tartışmasız Bir Rüya içi Ağıt gelir. Enfes ama enfes olduğu kadar tekrar tekrar izlemeye uygun olmayan bir film. Finalinde hüngür hüngür ağlamıştım, bir filme böylesine ağlayabileceğimi asla düşünmezdim.
Bir Rüya İçin Ağıt! İntihar etmeyi düşünseydim yapacağım son şey bu filmi izlemek olurdu! Herhalde gözümü kırpmazdım.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Tek mekanda geçen çok iyi filmler: 12 Kızgın adam ve The Man from Earth.
En sanal film: Tron
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Cannibal holocaust ve grotesque de en bir şey.
Tek mekanda geçen çok iyi filmler: 12 Kızgın adam ve The Man from Earth.
bu tür filmlerde 12 Kızgın Adam'ı tek geçerim ben de ama ek olarak Telefon Klübesi'ni de söylemek istiyorum.
Fermat's room
Killing room
Barda
diğer akla gelenler
- baço
Telefon Klübesi'ne bende katılıyorum. Tek mekanda çekilmiş , insanı sürekli geren ve heycanlandıran bir film.
Evet Barda'da aynı şekilde. Gerçek bir hikayeden esinlenilmeside cabası.
Telefon kulübesine bende katılıyorum, keyifle izlenen bir filmdir ama Barda için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Bir film iyi, kötü, eksik, fazla vs. olabilir bana göre, herkesin canı sağolsun. Ama bir filme sinirlendiğim, ısrarla herkesten uzak durmasını istediğim nadiren olur. Hostel serisi ve Barda bu kapsamda ne yazık ki. "Çekilmeseymiş daha iyiymiş" dediğim filmler.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;