Tim Burton'dan bir filmi bu başlığa eklemenin zamanı geldi de geçiyor bile. Sanatçının ilk uzun metrajı olarak kabul edilebilecek Pee-wee's Big Adventure'ı hariç tüm uzun metrajlarını izledim. Ve bana göre en iyi filmi kürsüsünü üç film paylaşıyor. Beterböcek, Edward ve Ed Wood. Yani karakterlerinin ismini taşıyan 3 filmi.
Hangisini yazsam ve tavsiye etsem acep?
Bir kere önce çok kısacık Tim Burton'ın sinema tarihindeki yerinden bahsedelim, onu böylesine eşsiz bir sanatçı yapan ayrıntıyı açık edelim: Burton, ürkütücü/korkutuc/garip olanı kucaklayan ilk sinemacıdır. Ürkütücü olan herşeye sempatiyle yaklaşıp onu insanileştiren, bizlere ürktüğümüz şeyleri sevimlice sunan, sevimliliğin görüntüde olmadığını anlatabilen ama bunu yaparken o ürkütücü olan şeyi evcilleştirmeye çalışmamayı başarabilen bir sanat mühendisidir.
Filmlerinde temel olarak, toplumun genelinden (ve yine genelde korkutucu anlamında) farklı olan bir karakter vardır. Bu karakter bir şekilde (genelde toplumun içine girme süreci ile) bize tanıtılır. Biz bu karakteri toplum adına severiz. Ama filmdeki toplum sevmez ve o karakter ya kaçar ya millete sopayı basar ya da bir şekilde tekrar toplum dışı olur. Biz de, "biz sevdik ama toplum sevmiyor, ama bu toplumu biz oluşturuyoruz. Burada bir terslik var!" der rahatsız oluruz. İşte bu rahatsızlığı yakalayan ilk heriftir.
3 filmi istisna filmografisinde.
Maymunlar Cehennemi: Burton'ın en kötü işi ve filmin Burton sineması ile ilgisi yok. Neden bu senaryoyu yönetmek istediği büyük bir sır. Tim'i hatmetmiş ama bu filmi duymamış birine izletseniz kesinlikle "bu Tim'in işi" demez ve duyunca şaşırır.
Mars Attacs: Bir uzaylı istilasi parodisi. Kötü değil ama vasat. Tim abi ilginç birşeyler denemek ve mizaha yüklenmek istemiş gibi.
Ed Wood: Bu "artı" değerde istisna filmi. Bu kez hem farklı olanı hem de bunları kucaklayan bir başka kişiyi, bir sinemacıyı ve sinema tarihinin en kötü yönetmeni olarak ün salmış kişiyi odağına alıyor.
Eh, iki üçlünün kesişimi Ed Wood madem, ben de bunu tavsiye edeyim. Hem en az izlenmiş filmlerinden biri budur sanırım.
Ed Wood, inanılmaz şartlarda filmler yapmış, en "b filmi sever" herifi bile çileden çıkaracak kadar kötü işlere imza atmış, yeteneksiz bir yönetmen. Ve sonunda adı "sinema tarihinin en kötü yönetmeni"ne çıkmış. İşte Tim bu kez bu herifi odağa alıyor, onu anlamaya anlatmaya çalışıyor. Ve bunu enfes biçimde başarıyor.
Ed Wood, soyadı gibi odun gibi bir herif gerçekten. PEki bu durum, onun benzerine rastlanamayacak "sinema aşkı"nı yok mu etmeli? Onun film yapmaya hakkı yok mu? HEr yapılan iş sevilmek, takdir edilmek zorunda mı? Üreten kişi illa takdir toplamak için mi film yapar/yapmalıdır? Kimin hangi filmi sevip sevmeyeceğinin garantisi var mıdır? Gerçek sanatçı sadece kendisi gibiler, kendisini anlayabileceğini düşünenler için film yapmaz mı zaten? Ed Wood'ta bu kapsamda değil mi? Onu da anlayan seven yok mu?
Bu ve benzeri soruları irdeliyor film ama aslında hiçbir soru sorar gibi görünmüyor. Film boyunca, aslında birçoğumuza hiç de cazip gelmeyecek şeylerle uğraşan Ed Wood'u izliyoruz. Ve bu adam gerçekten inanılmaz derecede tutkulu, insani, azimli, aşkla dolu bir herif. Çok acemi, yeteneksiz, naif ama sinemayı gerçekten çok seviyor. Ve hiçkimseyi garip ya da hor görmüyor. Kendisi de farklı zevklere sahip zaten.
BU karakteri Burton'dan daha iyi anlatacak ve tanıtacak bir sinemacı var mıydı bilemem ama film, aklınıza gelecek her açıdan harika bir film. Oyunculukları, ondan önce oyuncu seçimi, hikayesi enfes. Kaybetmiş hatta zaten kazanamamış hatta ve hatta kaybedeceği baştan belli ama umudunu yitirmemiş, sevgisi törpülenmemiş birçok karakterin sinema sektörü içerisindeki çırpınışlarını, zorluklara rağmen işlerini yapmalarını, çevrelerindeki hayatı eksiksizce tanıtan çok farklı, benzerine zor rastlanacak bir film.
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Ed Wood, inanılmaz şartlarda filmler yapmış, en "b filmi sever" herifi bile çileden çıkaracak kadar kötü işlere imza atmış, yeteneksiz bir yönetmen. Ve sonunda adı "sinema tarihinin en kötü yönetmeni"ne çıkmış. İşte Tim bu kez bu herifi odağa alıyor, onu anlamaya anlatmaya çalışıyor. Ve bunu enfes biçimde başarıyor.
Açık ara en sevdiğim Burton filmidir. Çok özel bir yeri var bende.
İki şey çok ilginçtir: 1. karakteri kurmaca sanmam oysa adamın gerçek bir yönetmen olması.
2. ve daha fenası ise Hollywood'un şu anda filmlerini tekrar çekiyor olması. Hollywood'un ne halde olduğunu anlatmak için başka bir örneğe gerek yok bence.
Ayrıca sondaki Welles sahnesi literatüre girecek türdendir..
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.