Forum

Bizik...!

177 Gönderi
30 Üyeler
0 Reactions
52.2 K Görüntüleme
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Video online durumda.
Şifreyi verdiklerim izleyebilecekler.

 
Gönderildi : 04/05/2010 1:37 pm
(@payitaht)
Gönderi: 0
 

Kesinlikle senin elinden izlediğim en iyi şey. Baya sevdim. Helal.

 
Gönderildi : 04/05/2010 3:11 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Eyvallah adamım, mutlu oldum.
Benim de şu ana kadar en içime sinmiş filmim diyebilirim.
Bu filmi hem yaparken hem de yaptıktan sonra bana hissettirdiklerini bundan sonraki filmlerimde de arıyorum.
Ama arıyorum henüz. Kurmaca için bunun yolunun ne olduğunu bulamadım.
Belki de belgesel çekmeliyim. Kim bilir?

Bir de izleyenlerden daha detaylı yorumlar istesem çok şımarıklık etmiş olur muyum?
Çünkü beni buradan ve bura dışındaki birkaç kişi dışında besleyen bir yer yok.
Beş dakikalık yorumlarınız benim için yıllık yorumlar olabilir. 🙂

 
Gönderildi : 04/05/2010 10:30 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Daha önceden yapılmış yorumları buraya alıyorum ki toplu dursun.
Sonradan arayıp bulmak zor oluyor. Artık 12. sayfadan sonra diyebileceğim.
12.adam, 12.sayfa. 🙂

Henüz bitmemiş halini izledik bugün Fırat'la. Açıkcası bu kadar iyi çıkmasını beklemiyordum ben bu kadar laftan sonra. Başyapıt değil tabii ki ama çok güzel bir taraftar belgeseli. Gördüğüm sorunları Fırat'a anlattım, o da zaten eleştirileri topluyor insanlardan son halini vermek üzere. Bazılarına direk katıldığını, bazılarını söylediğimde ise "ulan ben senin.." dediğini hissettim içten içte :). Kendi el yazısıyla 1 sayfa tutan, ben yazsam 3 satır tutacak kadar da not aldı (hehe).

Bu belgeselin iyi çıkması beni çok sevindirdi, uzun zamandır bekliyordum çünkü. Bazı anlarında (hatta çoğunda) çok büyük şaşkınlıklar yaşadım, Fırat da şahit oldu zaten.. Bir garip bu Adana Demirsporlular, benim de olasım geldi belgeselden sonra, Fırat'a gidelim maçlara dedim :).

Eline sağlık Fırat. Merakla bekliyorum son halini, normalde izlediğim çoğu kısafilmi bile ikinci kez izlemekten kaçınırım sıkılmamak için ama 1,5 saatlik süresine rağmen bunu gönül rahatlığıyla tekrar izleyebilirim ki sanırım bu bile iyi olduğunun bir göstergesi.
Filmi biraz önce izledim. İlk izlenimlerimi ayrıntıyla yazmadan önce belgeseli sevdiğimi söyleyeyim. Tekniğiyle, müziğiyle, anlatımıyla ve kurgusuyla bir bütün olarak çok sevdim. Acılarıyla yaşamaktan hoşlanan insanların, Paris'e gitmek yerine Kırıkkale'yi tercih edenlerin, eğitimli-gibi ve eğitimsiz-gibi olan taraftarlarının aynı heyecanda ortaklaşa buluşmuş olmalarından keyif aldım. Nasıl bir futbol sevgisidir ki bu, aç susuz sürünmekten, otobüs bagajlarında yatmaktan vazgeçemiyorlar? Yalnızca futbol sevgisi mi acaba? Bilemedim, çok da şaşırdım. 20 bin kişilik stadı dolduran bir 2. lig takımı... Canını vermeye hazır taraftarları... "Özgür tutsak oldukça"

Eline sağlık. Sen de en az onlar kadar bu maratona girmişsin anlaşılan. Kurguya son hâlini vermemişsindir belki diye, sana fikir verebileceğini düşündüğüm birkaç noktayı yazayım. İzlerken not almıştım unutmayayım diye.

1. Filmin temposu çoğunlukla yerindeydi. Bazen, kesmelerin hızıyla bazen de sahnenin içindeki hareketlilikle sağlanan tempo, bazı yerlerde sekteye uğruyordu. Örneğin, stada mavi-lacivert kartonların yerleştirildiği sekans biraz fazla uzun geldi. Orada tempo çok düştü. Biraz daha kısalsa hiçbir şey fark etmez gibi geliyor. Bir de, ADS Store'un voice-over anlatıldığı sahnede, mağazaya yaklaşma sahnesi var. Oradaki zoom miktarı da bana biraz fazla uzun geldi. Bunun da tempoyla ilgili ters bir etkisi oldu bende. Mesela onun ardından gelen ADS Cafe sahnesi de 3 ya da 4 saniye sürdü. O da pek kısaydı.

2. Yönetmen olarak olaylara uzaktan, hiç dokunmadan duruşun çok iyiydi. Filmde baştan sona vardı bu. Sen sadece bir gösterici, bir anlatıcı konumundaydın ve aslında belgeseli sen değil, Şimşekler Grubu çekmiş gibi oldu. Bunu çok beğendim. Senin varlığını hissetmemek bana güven de verdi. Belgesel için çok artı bir puan. Tek bir yer hariç, o da duvardaki AKP'yi İstemiyoruz sloganının sanki biraz da emin olmayarak gösterilmesi. Orası eğer senin bilinçli olarak yaptığın bir yer değilse, bence kurguda kesebilirsin zira izleyen kişi, bu sloganı taraftar grubuyla eşleştirecektir. Bunun olmasını istiyorsan, bunu yapmayı amaçlamışsan, o zaman keşke biraz daha tutsaydın. Çünkü böyle olunca, yönetmende bir kararsızlık varmış hissi uyanıyor. Futbol sahnelerinin arasında, bir de bunu ekleyeyim, siyasî gönderme olsun, gibi algılaanbilir (en azından benim aklıma ilk bu geldi). Eh bu da haliyle tarafsızlığına hafif de olsa gölge düşürüyor. Benim görüşüm, o sloganın olup olmamasıyla ilgili değil. Ben, kararlı olarak bir hamle görmeyi bekledim ve bu hâliyle orada bir "çekince" hissettim. Bu beni rahatsız etti.

3. Tezahüratlara altyazı koyarsan iyi olur sanki. Bazen hiçbir şey anlaşılmayabiliyor. Eh tabii, bu durumda tezahüratları senin anlaman gerekecek yazabilmen için (:

4. Filmin sonundaki tezahürat sekansları da bana uzun geldi. Orada da tempo biraz yavaşladı. Tamam, görüntülerde hareket var, coşku var ama art arda aynı coşkulu görüntü, tekdüzelik yaratıyor, o da enerjiyi ve tempoyu düşürüyor.

5. Yeni beste yapıldığı bir sahnede ve filmin en başında pankartların asıldığı sekansta, anlatıcı gibi biri bize durumu açıklıyor. Ben bunu gereksiz buldum. "Şu anda yeni bir bestenin doğuşuna tanıklık oluyoruz" sözü, izleyiciye hakaret olarak algılanabilir. Ben bunu, anlatıcı olarak birinin söylediğini sandım. Eğer sahne içinde herhangi birinin söylediği, senin kontrolünde olmayan bir durumsa, o zaman elbette bir şey yapamayız.

6. Keşke dedim bazen, yeni bestelerin tribünde okunmuş hallerini de belgeselde görebilseydik.

7. Bizik...! adının filmde açıklanmasını çok bekledim ama ya ben kaçırdım ya da sen bilinçli olarak bunu açıklamadın. Filmin adını duyduğum ilk andan beri, Bizik'in ne demek olduğunu belgeselde öğreneceğimizi düşünmüştüm. O yüzden biraz hayal kırıklığı oldu. Tabii, filmde vardıysa ve ben kaçırmışsım büyük eşeklik. Kusuruma bakma şimdiden.

8. Son olarak, bazı yerlerde iki kareyi eritmeyle (fade-in) birbirine bağlamışsın. Kişisel tercihtir ama yine de yazasım geldi. Siyaha düşmek dışında eritme tekniğinin bu şekilde kullanılması bende amatör bir görüntüye bakmışım havası yaratıyor. Hani kurgu programını ilk öğrendiğimizde bütün efektleri uygulamak istiyoruz ya, öyle bir rahatsızlık veriyor. Doğal kesmeleri tercih ediyorum. Hele seninki gibi bir belgeselde, aktüel kameralı, "gizli" çekilmiş gibi duran sahnelerde, eritme tekniği göze batıyor. Jump-cut da olabilir ama yine de ilk tercihim doğal, efektsiz kesmedir.

Eline sağlık KEzzAP. Film olmuş. Ben bu filmi, yerel kulüp tutma kültürünün gelişmiş olduğu Avrupa'ya da ulaştırmanı dilerim. Festivaller aracılığıyla ya da yapımcı şirketlerle bağlantıya geçerek bu filmi dışarıya da satabilirsin. Türkiye'de göreceği ilgiden daha büyük bir ilgi bulabilir. Yolun açık olsun.

 
Gönderildi : 04/05/2010 10:32 pm
(@eserdem)
Gönderi: 703
 

Fırat'cım oldukça keyifle izledim Bizik...! 'i. Belki çok derinlemesine bir yorum olmayacak ama teknik olarak da elindeki sınırlı imkanları hesaba katarak tüm resme baktığımda sanırım oldukça iyi bir iş çıkartmışsın diyebilirim. Elbette ses ve görüntü daha iyi olabilirdi, ama değişmezler yerine değişebilirler üzerine konuşmak sanırım daha yapıcı olacaktır.

Genel olarak filmin akışı ve temposu oldukça yerindeydi. Bazı yerlerde, görüntünün çok anlam ifade etmediği planlarda, mevcut görüntü yerine nasıl bir çözüme gidebilirdin diye düşündüm ancak açıkcası aklıma da pek birşey gelmedi. Elbette eldeki malzemeye bağlı konular. Mesela bayrağın asılması bölümündeki bir planda kameranın yeri mi tavanı mı gösterdiğini anlayamadım bir süre. Evet ses kaydı için izliyoruz oradaki görüntüyü ama sonuçta bu süreç biraz uzun olunca biraz "garip" duruyor genel akışta. Tabiki bazı şeyleri tekrar çekme şansın yok, ama işte kurguda farklı yerlerden videolar ile o bölümleri destekleyebilirdin belki. Dediğim gibi bilmeden konuşuyorum, kesinlikle elindeki materyale bağlı.

Ayrıca kurgu konusu dışında bir şeyi daha merak ediyorum. Bu taraftarlarla olan bireysel çekimlerde çekim gizli falan değildi değil mi ? Özellikle yerden aldığın planlar özel tercihin mi? Ya da gizli çekilmiş atmosferini sağlamak, ya da kameranın varlığını karşındaki kişiden saklamak için mi o şekilde yaptın?

Ben genel olarak elindeki kayıtlarla güzel bir anlatım oluşturduğunu düşünüyorum. Bir sonraki belgesel çalışmanda tabiki daha kaliteli ses ve görüntü çözümlerine yönelmelisin. Belki sana yardımcı olabilecek birileri ile iki kamera çalışabilirsin, kurguda da sana oldukça yardımcı olacaktır. Çünkü röportajlarda tekrar alamazsın, anlık şeyler. Ve tabiki ses, temiz bir ses gibisi olmaz. Yani bence sana bir sonraki iş için +2 kişi lazım, ikinci kamera ve ses sorumlusu diyelim (gerçi yaka mikrofonu ile vs. de olur ama ortama bağlı olarak -yine taraftar ortamı olursa vs.- genel bir ses çözümü şart).

* bu arada teşekkürler listesinde adımı görünce sevindim ve şaşırdım 🙂 bir şekilde üretimine yardımcı olabildiysem ne mutlu!

cehalet mutluluktur

 
Gönderildi : 06/05/2010 4:11 am
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Kendisi özelden attı yorumu ama burada paylaşılabilir gibi geldi bana:
Firat merhaba,

Filmi 4 gune falan bolup izleyebildim. Ne yazik ki film bende bir iz birakmadi. Gerek gerilla taktigi ile cekilmis olmasi, gerek ses ve goruntulerin izleyicinin isini kolaylastirmamasi gerekse de konu edindigi "yerel futbol taraftarlari" konseptinin bende hicbir sekilde merak uyandirmamasi filmi begenmememde etkili oldu.

Oznel olarak hep bireylerin yerel hikayesinin evrensel bir olcekte anlatilmasini sevmisimdir. Fransiz Ihtilal'i mi anlatilacak filmde, o zaman onemsiz gorunen bir koyluden baslayip, o koylunun nasil 14 temmuz 1789'da Bastille Cezaevi'ni basan kitlenin lideri olduguna gelinmesi bende daha ilgi uyandiriyor.

"Bizik...!" filminin odaginin bu anlamda keskin olmamasi, cok boyutlu hikayeyi cok renkli bir palet yardimi ile anlatmaya calismasi, hikayeyi "damitmak" yerine surekli su katip surumden kazanma niyeti benim dikkatimi dagitti. 1-2 karaktere odaklanmis, onlarin Demirspor-disi ve -ici hayatlarinin guzel bir kurgu ile anlatildigi filmi daha fazla ilgiyle izlerdim sanirim.

Bunlari soylemekle beraber, inadina, emegine ve vizyonuna hayran kaldigimi belirtmeliyim. Elindeki imkanlar ile onemli sayilabilecek capta bir projeye girip, iyi veya kotu bir son urun cikarman bence cok onemli. Eminim yapim surecinde sen de ogrenmissindir epeyce seyler.

Kendine iyi bak Firatcigim. Kolay gelsin.

 
Gönderildi : 11/05/2010 2:29 am
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Emeğine sağlık,

Tribün kültürüne çok aşina olmamama rağmen çok beğendim belgeseli, kendimi demirsporlu gibi hissettim izlerken. Belgesel, anlattığı kişilere/olaylara izleyiciyi ortak eden bir yapıya sahip. Müzik kullanımları yerinde olmuş ve belgeselin temposu iyi ayarlanmış, bir solukta izletiyor kendini.

Belgesel yapım sürecinin ne kadar uzun, yorucu sancılı bir süreç olduğunu biliyoruz. Bazı bölümlerde teknik yetersizlikler kendini çok belli ediyor ama tüm bu aksaklık ve zorluklara rağmen böyle bir işe başlamak ve bitirebilmek takdir edilesi bir olay. Tebrik ederim 🙂

Çalışmalarının devamını diliyorum..

 
Gönderildi : 12/05/2010 6:35 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Böyle bir şey yok! Sen koskoca Adana Demirspor'sun.
Bugünden bakan biri onun koskocalığını anlamaz ama futbola biraz da "sahadakinin dışında olan" olarak bakanlar bilecektir ki Demirspor koskocadır!

Ve o takım, o sahipsiz takım, bir tane bile "şehrin ileri geleni" tarafından play-off maçlarında desteklenmeyen o takım bugün ne idüğü belirsiz bir takıma elendi yine! Tavşanlı Linyit! Ya üzüntüden kahrolmamak elde değil.

Bu takım ne o şampiyon olan Bursa gibi desteklenecek, ne de kendi şehrinin yalaka takımı Adanaspor gibi...
Hep yalnız kalacak. Sadece tek bir kişinin Facebook iletisini paylaşmak istiyorum. Oturdum ağlıyorum:

Belki DEMİRSPOR ligden düşecek olsun
üzülmeyeceğim hatta kafan bozulursa mahalli lige kadar yolun var
DEMİRSPOR..ne kadar dibe batarsan bat umrumda değil ben seni daha çok
seveceğim..Hatta bence hiçbir zaman 1.lige çıkma çünkü orası haketmiyor
seni..DEMİRSPOR aklıma hep kahır ,gözyaşı getirir hep öyle kal
DEMİRSPOR..çünkü hayata tutunamayanların tutunduğu tek dalsın .canın
nasıl istiyorsa öyle yap DEMİRSPOR!

 
Gönderildi : 26/05/2010 5:08 am
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Benim de uzun metrajım var, yeni üyeler görmemiştir. 🙂
Aradan çıkardım vallaha.

Şifresi arada değişmekle birlikte: bizikads01conads01

http://www.vimeo.com/11410919 " onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 18/01/2011 3:08 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Hayal kırıklığının futboldaki hali Demirspor'un, yaşattığı bir hayal kırıklığının ardından, belgeselin şifresini kaldırdık. Ben şöyle bir yazdım:

10 yıl önceydi, daha "taraftarlık" da taraftar belgeselleri de popülerleşmemişti o kadar, biz bu belgeseli çektik, çünkü orada 3.ligde bile, tribünlerini tamamıyla dolduran gerçek taraftarlar vardı!
İnsanların düğününü bile çekmeyeceği bir kamerayla çektik biz bunu, elinizdeki Iphone'lar daha güzel çekiyor şimdi, ama tam da öyle olmalıydı zaten. Çünkü bu belgesel deplasmana otobüste ayakta dahi yer bulamayıp, bagajda gidenlerin belgeseliydi. Öyle çok konforlu olmamalıydı.
Bizik'i açtık, eğer üst lige çıksaydı Demirsporumuz kutlamak için açacaktık, öyle hayal kurmuştuk. Ama aslında tam tersi olmalıydı. Belgeselimiz bize inanmanın, peşinde koşmanın, ömrünü vermenin ve bütün bunları kaybedeceğini bile bile yapmanın, kaybettikten sonra birkez daha ayağa kalkmanın ve yeniden denemenin takımı olduğunu anlatıyor Demirspor'un! O yüzden tam da kaybettiğinde paylaşılmalıydı bu belgesel. Belgeselde de göreceksiniz, ilk o zaman hissettim Demirsporlu olmanın ne demek olduğunu. Açık tribünün yarısını dolduracak devasa bir pankartı, stadyumun ışıklarına asmak için, gecenin bir vakti, ölüm tehlikesini göze alarak, göz gözü görmezken, itfaiye aracının tepesine çıkmak, uğraşmak ve asamamaktır Demirsporluluk. Ama o pankartı, ertesi gün, maç günü geldiğinde elden ele vererek tribünde açmaktır da.
Yıllardır yayınlamıyorduk. Çünkü Demirspor'u tam olarak yansıtmıyordu. Yansıtmıyordu evet, bu bir Demirspor belgeseli değil zaten. Anlatamaz da hiçbir belgesel Demirspor'u. Demirspor her dakika her saniye yeniden yaşanan yeniden tanımlanan yeniden oluşan bir şey çünkü. Ne haddimize! Haşa! Sadece bir anı bu Demirspor'un. Ağızlarda bıraktığı ufacık bir tat. Ama biz o tada tam da şimdi ihtiyacımız olduğunu düşündük.
Kaybetmedin Demirsporlu, sen hep kazandın! Yenildin, hep yenildin bir dahakine yine deneyecek daha iyi yenileceksin. Ama belki de en büyük Demirsporlulardan biri olan Yılmaz Güney'in dediği gibi: Kazanacaksın, mutlaka Kazanacaksın!

 
Gönderildi : 28/05/2016 6:59 pm
(@fulgura)
Gönderi: 5141
 

Kezzap, kullandığın sıfatlardan ve yazım üslubundan, Demirspor'un bir futbol takımı değil de artık bir inanç sistemi olduğunu düşündüm bir an. 🙂 Yani fiziksel bir varlık düzlemini aşmış sizin takım ...

Sağlıcakla...

Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.

Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.

 
Gönderildi : 28/05/2016 7:18 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Hahaha 🙂
Fulgura ben yani kendime Demirsporlu demem, benimkisi sempati, ben Fenerbahçe taraftarıyım, ama kullandığım sıfatlar konusunda da samimiyim.
Bana bunları hissettiriyor bu takıma olan bağlılık.

 
Gönderildi : 28/05/2016 11:07 pm
Sayfa 12 / 12
Paylaş: