Forum

Bilimkurgu Tavsiyel...
 

Bilimkurgu Tavsiyeleri

30 Gönderi
8 Üyeler
0 Reactions
7,950 Görüntüleme
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
 

Bu arada Stalker'a bilim-kurgu diyenin sadece Fulgura olmadığını belirtmek adına:

http://www.criticker.com/film/Stalker/

 
Gönderildi : 01/12/2012 2:39 am
(@fulgura)
Gönderi: 0
 

Temel bir kavramı atlıyorsunuz. BK'da olup biten olayın bir şekilde "bilim" dediğimiz insan etkinliği ya da olgu ile ilişkilendirilebilmesi sözkonusudur. Yani bize değişik gelen bir şey, bir nesne ya da olay bir biçimde "bilimsel" diyebileceğimiz bir biçimde açıklanabilmelidir. Bu açıklama bilimsel denebilecek ya da o şekilde kabul edilebilecek bir biçimde değilse tür fantazi olur.

Bir karakter elindeki kılıcı havaya kaldırıp "Ey, Vholkar'ın kadim gücünü, tüm soyumun ruhlarını, ejderha Bladur'un kalbinin ışığını taşıyan yüce kılıç! Düşmanlarıma karşı benimle ol!" derse fantazidir.

"Bu elimdeki kılıç sadece Epsilon-Eridani sisteminde buluan Ergoxium madeninden yapılmış ve plasma tepkimeli bir anti-madde üretecidir. Bunun dokunduğu şey, yokluğa karışır" dersen BK'dur.

Sonuçta her ikisi de kurmaca ama BK'da en azından belli bir çerçevede olup bitenleri bilimsel bir açıklama potansiyeli vardır. Diğer türlerde (fantazi, korku vb) bu zorunlu değildir.

Boş bir otelin, asırlar önce orada öldürülen yerlilerin ruhlarının laneti nedeniyle üzerinde yaşayanların delirmesine neden olması BK değildir. Öyle olduğunu iddia eden biri de olmamıştır ve olamaz. Korku ya da fantazi, ya da daha doğrusu tekinsiz (unheimlich) dediğimiz türe girer.
Inland Empire da hiçbir şekilde BK ile ilgili değildir, olsa olsa gizem dediğimiz türe girer. Stalker'da işlenen şey insan doğasıdır ve zaten bazı belgeseller dışında (ki o bile tereddütlü) insan doğasını işlemeyen bir film var mı? Stalker'da olup bitenlerin en azından dünyadışı bazı varlıkların bizim anlayamadığımız bir şekilde bizi ziyaret edip gitmesi üzerine kurulu bir anlatı ve olup bitenleri insan aklıyla anlayabilme çabamız var. Yani sizin andığınız filmlerde sorunu yaratan şey ruh, lanet, gizem vb iken BK filmlerinde olup bitenler bir bilimsel altyapı üzerinde dururlar.

Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.

Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.

 
Gönderildi : 01/12/2012 2:53 am
(@fulgura)
Gönderi: 0
 

O çocuk bir mutant... Yani bilimsel açıklama ile ilgili görünmez gibi gelse de ironik bir biçimde bu deneyim ile insanın da artık dönüşüp farklı bir tür olduğu yorumu var o sahnede. (Bkz 2001). Sadece basit bir telekinezi değil çünkü çocuk ziyaretin dönüştürdüğü bir sonuçtur.

Filmde üstü kapalı verilen birçok ayrıntı kitapta daha anlaşılır biçimde. Tarkovsky, açıklamaları ya da bunlara yönelecek konuları atlayıp daha çok özünü anlatmayı tercih etmiş. Aynısını Solyaris'te de yapmıştı. Mekan farklı olsa da iki anlatı da benzer konuları içeriyor. Hatta bir bakıma Stalker, Solyaris ve 2001 esasen aynı öyküdür de denebilir. Yaklaşımları farklı.

Öte yandan Stalker'ın son sahnesi bence onca film arasında en çarpıcı olan sonlardan biridir. 2001 ile paralel biten bir son. Orada da maddenin aşılması noktasına geliniyordu. Fakat sonu ne olursa olsun çıkış noktası yani temel gerekçelendirme BK tarafında kalmasını sağlar.

Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.

Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.

 
Gönderildi : 01/12/2012 4:27 am
(@berkincelik)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Neyse tartışmayalım, başka tavsiye verelim... = )
Time Crimes'i çok beğendim mesela (ispanyolcasını yazamıyorum = )

 
Gönderildi : 03/12/2012 4:54 pm
 code
(@code)
Gönderi: 0
 

O çocuk bir mutant... Yani bilimsel açıklama ile ilgili görünmez gibi gelse de ironik bir biçimde bu deneyim ile insanın da artık dönüşüp farklı bir tür olduğu yorumu var o sahnede. (Bkz 2001). Sadece basit bir telekinezi değil çünkü çocuk ziyaretin dönüştürdüğü bir sonuçtur.

Filmde üstü kapalı verilen birçok ayrıntı kitapta daha anlaşılır biçimde. Tarkovsky, açıklamaları ya da bunlara yönelecek konuları atlayıp daha çok özünü anlatmayı tercih etmiş. Aynısını Solyaris'te de yapmıştı. Mekan farklı olsa da iki anlatı da benzer konuları içeriyor. Hatta bir bakıma Stalker, Solyaris ve 2001 esasen aynı öyküdür de denebilir. Yaklaşımları farklı.

Öte yandan Stalker'ın son sahnesi bence onca film arasında en çarpıcı olan sonlardan biridir. 2001 ile paralel biten bir son. Orada da maddenin aşılması noktasına geliniyordu. Fakat sonu ne olursa olsun çıkış noktası yani temel gerekçelendirme BK tarafında kalmasını sağlar.

Bilim kurgu yakın olduğum hatta neredeyse haberdar olduğum bir tür bile değil ancak tartışmadan dolayı şunun bilinmesini isterim; Tarkovski, sinemada tür ayrımını kesin bir dille reddediyor. Tam bir kaynak veremeyeceğim ama ya günlüklerinde bahsediyor ya da "mühürlenmiş zaman"da bu mevzuudan. Tabii Stalker'ı da özellikle bir sınıflandırmaya tâbi tutmuyor bu yüzden. Onun dışında şöyle bir durum var ki, eser ortaya çıktıktan sonra izleyici eseri istediği şekilde konumlandırabilir, bu da ayrı bir durum. Yani iki taraf da haklı bir bakıma. Bu arada kitabın filmle çok az bir ilgisi bulunduğunu da belirtiyordu bir yerlerde, söylemeden geçmeyeyim.

Yorumların keskin biçimde tek doğruymuş gibi aktarılmasını sağlıklı bulmuyorum maalesef. Mesela bana son sekans asla o hissi ya da o duyguyu vermedi. Muhtemelen herkes için de farklı bir anlam taşıyordur. Ne de olsa Tarkovski bir anlamda şair ve şiirde anlam aramak ona da pek anlamlı gelmiyor.

 
Gönderildi : 03/12/2012 6:43 pm
(@fulgura)
Gönderi: 0
 

...
Yorumların keskin biçimde tek doğruymuş gibi aktarılmasını sağlıklı bulmuyorum maalesef. Mesela bana son sekans asla o hissi ya da o duyguyu vermedi. Muhtemelen herkes için de farklı bir anlam taşıyordur. Ne de olsa Tarkovski bir anlamda şair ve şiirde anlam aramak ona da pek anlamlı gelmiyor.
Konu başlığından saptık ve telafi etmek için arkadaşa Gattaca, Vanilla Sky, A Scanner Darkly, The Road ve The Abyss'i de önereyim. 🙂

Bir sanat eserini kendimiz/kendiniz istediğiniz şekilde anlayabilirsiniz. Bunda sorun yok. Fakat bir de bu işin alıcı değil de verici yani sanatçı yanı var. Orada bir çıkış noktası, bir dert, bir argüman vardır. Burada çıkış noktası belli çünkü adı sanı belli bir anlatı var. Bu anlatının görselleştirilmesinde içinden geçtiği süzgeç Tarkovsky'dir. Sonuçta kendisi zıvanadan çıkmış şekilde rastgele şeyler yaptığı iddiasında da değil. Yukarıda son sahne üzerine yazdıklarım kitaptan hareketle o öykünün üzerine kurulu olduğu anlatı ya da temeldir. Benim görüşüm olmadığı gibi "bunun anlamı budur ve bu böyle biline" meselesi de değil. Bu nedenle de "bende o hissi uyandırmadı" esasen buna tam cevap olmaz. Yoksa çoğu kimse için her eser kendi iç referansları nedeniyle özel anlamlara bürünür (ya da bürünmez ve bir bilinmeyen olarak kalır).

Tarkovsky'nin yaptıklarının "mantıksız" olduğunu iddia edemeyiz. Kendisinin bile farkında olmadığı bazı süreçler ya da unsurların o esere katkısı vardır. Şiir de mantıksız değildir, bir çıkışı ve düzensiz bile görünse yöntemi vardır. Zaten yöntemi olmayana delilik derken yöntemli olanına sanat diyoruz.

Gereksiz çok uzatmayalım; çocuğun adı Monkey çünkü vücudu kıllarla kaplı bir mutant. Başının örtülü olması da bundan. Son sahnede son derece akıllıca ve kurnazca bir manevrayla hem fiziksel hem de metafizik olarak yorumlanabilecek bir noktada gelip kalıyoruz. Filmi ve sonunu güzel kılan şeylerden biri bu. Farklı yönde yorum ya da açıklamalar elbette olacaktır ve bunlara "yanlış yorum" denemez ama bunların en azından kendi içinde tutarlı ve dinleyeni tatmin edici olması gerekir.

@Kafkaslı, aynı tartışma içinde anlatmaya çalıştıklarımı üçüncü kez anlamamışsınız ama Tarkovsky'yi kolundan tutar getirirseniz sizi affederim. 🙂 Sağlıcakla...

Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.

Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.

 
Gönderildi : 04/12/2012 2:17 am
(@ukyo_tachibana)
Gönderi: 0
 

Linklerdeki listeleri inceledim ama göremedim, Sunshine da son yılların en iyilerinden biriydi.

 
Gönderildi : 04/12/2012 2:27 am
(@berkincelik)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

the road ve abyss'i izlemedim, izleyeyeim.

Bu arada 12 monkeys'i yıllar önce tv'de yarım yamalak izlemiştim, dün izledim ve gerçekten zamanının ötesinde, mükemmel bir film, zaman yolculuğuyla ilgilenen herkesin izlesin = )

-spoiler-

Geçmişin değiştirilemeyeceği, çünkü zaten değiştirdiğimiz geçmişin geleceğinde yaşadığımız açıklaması ise süperdi ve mantıklıydı, back to the future ve looper'a göre çok daha iyi bir açıklamaydı, çünkü değiştirsek, önceki versiyonunu zaten hatırlamayız ve değiştirecek olduğumuz için zaten yapmışızdır...

 
Gönderildi : 04/12/2012 6:47 pm
 code
(@code)
Gönderi: 0
 

...
Yorumların keskin biçimde tek doğruymuş gibi aktarılmasını sağlıklı bulmuyorum maalesef. Mesela bana son sekans asla o hissi ya da o duyguyu vermedi. Muhtemelen herkes için de farklı bir anlam taşıyordur. Ne de olsa Tarkovski bir anlamda şair ve şiirde anlam aramak ona da pek anlamlı gelmiyor.
Konu başlığından saptık ve telafi etmek için arkadaşa Gattaca, Vanilla Sky, A Scanner Darkly, The Road ve The Abyss'i de önereyim. 🙂

Bir sanat eserini kendimiz/kendiniz istediğiniz şekilde anlayabilirsiniz. Bunda sorun yok. Fakat bir de bu işin alıcı değil de verici yani sanatçı yanı var. Orada bir çıkış noktası, bir dert, bir argüman vardır. Burada çıkış noktası belli çünkü adı sanı belli bir anlatı var. Bu anlatının görselleştirilmesinde içinden geçtiği süzgeç Tarkovsky'dir. Sonuçta kendisi zıvanadan çıkmış şekilde rastgele şeyler yaptığı iddiasında da değil. Yukarıda son sahne üzerine yazdıklarım kitaptan hareketle o öykünün üzerine kurulu olduğu anlatı ya da temeldir. Benim görüşüm olmadığı gibi "bunun anlamı budur ve bu böyle biline" meselesi de değil. Bu nedenle de "bende o hissi uyandırmadı" esasen buna tam cevap olmaz. Yoksa çoğu kimse için her eser kendi iç referansları nedeniyle özel anlamlara bürünür (ya da bürünmez ve bir bilinmeyen olarak kalır).

Tarkovsky'nin yaptıklarının "mantıksız" olduğunu iddia edemeyiz. Kendisinin bile farkında olmadığı bazı süreçler ya da unsurların o esere katkısı vardır. Şiir de mantıksız değildir, bir çıkışı ve düzensiz bile görünse yöntemi vardır. Zaten yöntemi olmayana delilik derken yöntemli olanına sanat diyoruz.

Gereksiz çok uzatmayalım; çocuğun adı Monkey çünkü vücudu kıllarla kaplı bir mutant. Başının örtülü olması da bundan. Son sahnede son derece akıllıca ve kurnazca bir manevrayla hem fiziksel hem de metafizik olarak yorumlanabilecek bir noktada gelip kalıyoruz. Filmi ve sonunu güzel kılan şeylerden biri bu. Farklı yönde yorum ya da açıklamalar elbette olacaktır ve bunlara "yanlış yorum" denemez ama bunların en azından kendi içinde tutarlı ve dinleyeni tatmin edici olması gerekir.

@Kafkaslı, aynı tartışma içinde anlatmaya çalıştıklarımı üçüncü kez anlamamışsınız ama Tarkovsky'yi kolundan tutar getirirseniz sizi affederim. 🙂 Sağlıcakla...

Aslında hiçbir şekilde "mantıksız" diye bir ifade kullanmadım. O zaten tamamen saçma bir tez olurdu. Şiir konusunda da söylediklerinin bir kısmına katılıyorum ancak şiiri tarif etmek bana göre değil. Yöntem çok geniş bir tanım her sanatçı-şair'e göre değişiklik arzeder. Belli bir yer biçemeyiz ona, ayrıca bir de ciddi bir matematik içerir eser, ritm konusu buradan ortaya çıkar zaten. Bana öyle geliyor ki o matematiği aştıkça eser, sanat olmaya biraz daha yaklaşır. Neyse konuyu dağıtmadan dediğin mevzuya geçmek istiyorum.

Sanatçının çıkış noktası konusunda hemfikiriz. Şiirsel Sinema adlı Tarkovski'nin çeşitli röportajlarının bulunduğu kitaptan yine Tarkovski'nin cevaplarından bazı alıntılar yapacağım.

"Böyle bir film yapma fikri aklınıza ne zmana geldi?

.....
Stalker'ın senaryosunun Picnic on the Roadside romanıyla, iki kelime, "İz Sürücü" ve "Bölge" dışında hiçbir ortak noktası bulunmadığını da söylemem gerek. Görüyorsunuz, filmimin kökenlerinin yanıltıcı bir tarihi var.

Röp: Tonino Guerra, 1979"

"Peki küçük kız?

....Küçük kızı bilmiyorum. umudu simgeliyor, gayet açık. Çocuklar her zaman biraz umutludur. Belki de gelecek onlar olduğu için. Her halukârda hayat böyle.

Röp: Aldo Tassone, 1980"

Sonuç olarak "bana o hissi ya da o duyguyu vermedi. " cümlesinin arkasındayım hâlâ. Çünkü filmde kızın mutant olduğuna dair herhangi bir vurgu göremiyorum ve filmi kitaptan tamamen bağımsız bir halde değerlendiriyorum-Tarkovski'nin belirttiği üzere-. Filmi 4-5 defa izlemiş olmam lazım, sadece ilk sekansta stalker evden ayrıldıktan sonra kadın kızın mutant olduğundan kızarak bahsediyor ancak başka bir vurgu yok. Bu da bana her defasında kızgınlıkla söylenmiş bir laf gibi geliyor ya da ben öyle değerlendiriyorum.

Bu arada yorumlar da bir tuatrsızlık olduğunu zannetmiyorum. İyi oluyor bence böyle, filme daha yakından bakabiliyoruz hepimiz 🙂

 
Gönderildi : 04/12/2012 7:04 pm
 code
(@code)
Gönderi: 0
 

@kafkasli, herhangi bir tartışmanın içine beni çekmeye çalışma istersen. Bahsettiğim mevzuu sizin tartışmanızdan tamamen bağımsız.

 
Gönderildi : 04/12/2012 10:06 pm
(@fulgura)
Gönderi: 0
 

code ilgin için teşekkürler. Burada kastettiğim tutarlılık meselesi senin yorumun için değildi. Kastettiğim şeyi anlatan bir terim yok ama daha çok "birincil yorum" gibi bir şey söyleyebiliriz belki. Sonuçta bir film bir yazılı eserden uyarlama ise doğal olarak çok açık olmayan şeyler için esere bakılır. Daha önce de söylediğim gibi bu noktada Tarkovsky bir "filtre" görevi görüyor. Kendisi farkında olarak ya da olmayarak birşeyler yapar ve ortaya koyar.

Burada mutant meselesi söylediğin gibi filmde de açıkça geçiyor, yani eserde varsa, filmde de varsa çok tartışacak bir durum yoktur. Yani birincil yorum daha sağlam durmaktadır. Bu diğer yorumların önünü tıkamaz elbette. "Yorumun içsel tutarlılığı" ile kastettiğim şey ise birisinin gidip bu noktada başka yani alternatif yorumlar geliştirmesi durumunda bunların da kabul edilebilecek ve filmin diğer unsurları ile de uyumlu olan şeyler olması gerektiği. Çıkıp da "o çocuk aslında yok" da denebilir, "aslında o filmin üzerinde durduğu şey cinlerin varlığı" da denebilir, "o çocuk o gizli odayı uzaktan yöneten yerel bir tanrıdır" da denebilir. Sonuçta deyim yerindeyse "sallamak serbest". Ben bu türden yorumların bireysel de olsalar ve saygıyı hakketseler de eserle ve çıkış noktasıyla tutarlı olmaları gerektiğini kastetmiştim.

Tarkovsky de sonuçta "bilmiyorum" derken herhalde "valla rastgele salladık birşeyler, böyle oldu" anlamında söylemiyor o ifadeleri. Rahatça anlaşılacağı üzere çıkış noktasından sonra daha serbest davrandığını, bu anlamların kendisi için de bilinç düzeyinde olmadığını söylüyor. Anlam diye bir şeyin olmadığını kastetmiyor ki öylesi olması durumunda zaten Tarkovsky'yi tamamen dünya sanat sahnesinden silmemiz gerekir. Sonuçta her çocuk umuttur da bu mutant sahnesini nasıl çözümleyeceğiz? Özetle ben eserden hareketle yapılan birincil yorumun hala son derece tutarlı ve üzerinde de uzlaşılabilir olduğunu düşünüyorum. Diğer yorumları da belirttiğim tutarlılık koşuluyla kucaklamaya can atarım çünkü dediğin gibi hayat anlam çabasıyla daha iyi.

Beni esas etkileyen o sahnenin hem metafizik (telekinezi) hem de fiziksel (tren) ile açıklanabilecek olması. Burada Tarkovsky hayatı önümüze koyup hem seçin derken insan durumunu özetliyor demek istedim.

Saygılar...

Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.

Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.

 
Gönderildi : 05/12/2012 2:07 pm
(@berkincelik)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Tartışma saçma bi yere geliyor, zaten Tarkovkys, filmlerini çekerken, dram, bilimkurgu vs diye ayırmıyordu, her film de belli sınıflandırmaya girecek diye bişey de yok.

 
Gönderildi : 05/12/2012 3:06 pm
(@fulgura)
Gönderi: 0
 

"Tür" yani "genre" denen şey, sinema denen şey gibi esasen bir tartışmadan ibaret. Ortaya çıkan esere göre türün tanımı da değişiyor. BK derken de kastettiğimiz şey aslında en tartışmalı türlerden birisi.

Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.

Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.

 
Gönderildi : 05/12/2012 4:03 pm
(@anilcagin)
Gönderi: 0
 

Bu filmler kesmezse dizi olarak battlestar galactica izlenir bilimkurgunun dibine vurulur.

‎"Giydikçe açılır" diyen tezgahtar, "uzadıkça şekil alır" diyen kuaför, "zamanla unutursun" diyen arkadaş... Bunların hepsi aynı örgüte üye...

 
Gönderildi : 05/12/2012 5:51 pm
(@berkincelik)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

İzledim zaten = )

 
Gönderildi : 06/12/2012 4:17 pm
Sayfa 2 / 2
Paylaş: