Hıncal bunu da çözmüş....
http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/uluc/2009/12/30/avatar_bir_saat_yeterdi " onclick="window.open(this.href);return false;
Herşeyi bilen adam... Sanat yönetmeni nedir, senaryo ile ilgisi nedir habersiz ama...
- baço
Las Vegas'taki MGM Oteli'nde izledigim Cirque du Soleil grubunun sergiledigi "KA" isimli gosteri, AVATAR'a kadar benim omrumde gordugum en hayranlik uyandiran gorsel performansti. AVATAR KA'nin onune gecemese de ona yaklasti.
Omrumde 2-3 kez 3D film izledim ama sinema filmi ilk defa izliyordum.
Hakikaten tuylerim diken diken olmus bir sekilde ciktim salondan (IMAX Istinye 3D). Uzerime iyi filmlerden sonra bunyeye coken bir eylemsizlik hissi cokmustu. Bu benim icin en buyuk kriter zaten film degerlendirilmesinde: "Atalet cokmesi" diyorum ben ona.
Bu epik destani ben yasarken bana izlettigi icin James Cameron'a tesekkur ederim. Tutku ile yapilan is baska birsey oluyor. Hincal Baba da belki haklidir kendine gore. Onlarin zamaninda Casablanca costuruyordu ortaligi, aktor ve aktris etrafinda donen hikayeler vardi. Bilemiyorum ama su iddiali aciklamayi yaomak istiyorum: 15-30 yas arasi bir insan evladinin bu devrimci, ustun sinema teknolojisini ve bu epik destani sevmemesi icin cok mizmiz olmasi gerekiyor.
Her iki cihanda sirtin yere gelmeye James,
"It seemed the world was divided into good and bad people. The good ones slept better... while the bad ones seemed to enjoy the waking hours much more" - Woody Allen
Bayram Aygun
http://www.bayramaygun.com/" onclick="window.open(this.href);return false;
Arka Pencere yazarlarından biri şöyle özetlemişti bu durumu:
Cameron 15 yaşında (salladım şimdi unuttum tam yaşı) 2001'i izlediğinde yaşadığı hisleri, günümüzün 15 yaşındakilerinde oluşturmak istedi ki kendinden sonra gelecek nesil de "Avatar'ı sinemada izlediğimde büyülenmiştim, o an gelecekte bu işi yapmak istediğimi anladım" diyebilsin.
Buna benzer söylemleri pek çok yönetmenin ağzından duyabilirsiniz. Bunu muhteşem bir şekilde başardı Cameron işte.
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
çok sıkıldım.sondaki savaş sahnesi için filmi terketmedim resmen. 3D den medet umanlar Christmas Carol izlesin.
+ o beklenen savaş sahneside çok sıkıcıydı bence.
i've been twelve forever
Avatar "solcu" bir film mi?:
http://www.ntvmsnbc.com/id/25041562/ " onclick="window.open(this.href);return false;
Haberturk'de de Avatarlar Kuran'dan mı geldi diye birşey dönüyordu bi programda.
*our AC-130 in the air
http://www.porttakal.com/video/avatar-filmi-kamera-arkasi/ " onclick="window.open(this.href);return false;
bilmiyorum paylasıldımı ama kamera arkası ıle ılgılı nasıl cekıldıgıne daır teknık görntuler var.
Daha çok konuşulur üstüne.
Ne teoriler atılır kim bilir.
Filmi izlesem bir teori de ben sallarım belki. 🙂
bu avatarla birlikte 3d televizyonlar da talep görecek diyorlar. bu sene ilk örnekleri piyasaya sürülecekmiş zaten. ben şahsen gözlüksüz 3d gösteren bir laptop kullanmıştım. avatardaki bilgisayarlar da o şekildeydi zaten. hem mümkün hem de insanların kullanmak isteyeceği bir teknoloji. birkaç yıl içinde aynen oradaki gibi bilgisayarlarımız olursa şaşırmamalı. önümüzdeki on yılda billboardlardan cep telefonu ekranlarına kadar (3 boyutlu görüntülü konuşma belki) bir çok alanda 3d kullanılcaktır.
yalnız sinemada hep eğlence amaçlı filmlerde kullanıldı şimdiye kadar. hani sinemanın ilk zamanlarında da olduğu gibi bir tür lunapark eğlencesi gibi. 3 boyutlu sanatsal fotoğraflar veya sanatsal sinematografi kendini henüz göstermedi. o zaman daha ilginç olacak bence.
bir de bu filmin kamera arkasında en çok sevdiğim şey oyuncak uçakla oynar gibi uçuş sahnelerini yaratmaları oldu. sanal kamerayı yönetmek için de küçük video kamera gibi birşey kullanıyorlar. oyun oynayan çocuklar gibi film çekmek de bence bir devrim ve çok eğlenceli görünüyor. hayalgüçleri yerine bilgisayar grafikleri gerçeğe çeviriyor sahneyi.
- zaman ne çabuk geçiyor.
- zaman duruyor da içinden biz geçiyoruz galiba.
Daha önce de dediğim gibi zaten Avatar'ın devrimi kamera arkasında (ve bizzat kameranın kendisinde, alan derinliğinde). Yoksa ekranda gördüklerimiz devrimsel değil, onların oraya getirilişi öyle.
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Filmi Real 3d'de izledim. Efektlere, macerasına hiçbir şey diyemem. Çok keyif aldım.
Filmle ilgili dönen tartışmaya dair bir şeyler söyleyecek olursam:
Filmin anti-emperyalist bir söylemi var mı? Kısmen var. Ama bu filmi iddia edildiği gibi anti-emperyalist yapmaya yeter mi?
Kesinlikle hayır. Her şeyden önce kendisi küresel emperyalizmin en büyük parçası olan bir sektörün filmi olduğu için olamaz.
Acaba bu filmi Iraklılar, Afrikalılar izleyebilecekler mi? Acaba bu filmi kaç Kızılderili izlemiştir? Benzer sorular çoğaltılabilir.
Bu bakış açısından Fight Club ne kadar anti-kapitalistse, avatar da o kadar anti-emperyalisttir.
Film genel olarak kızılderili meselesine bir gönderme yapıyor. Ve "işgalciliği" eleştiriyor. Yüzeyde görünen bu.
Ama film aslında günah çıkarıyor.
Neden böyle düşünüyorum:
En önce mavi-yaratıklar (adlarını unuttum), insan olmanın ötesinde, ayrı bir ırk, ayrı bir tür, bir çeşit hayvan olarak resmediliyorlar. Bu da aslında onlara karşı olan kıyımın, bir çeşit doğa istilası, onlara karşı oluşacak olumlu hissin ise bir çeşit egzotik acıma hissi gibi düşünülmesini sağlıyor. Zulmün bu dünyada olmayışı, buradan uzakta oluşu da bu hissi destekliyor.
Genel olarak film "bir yerlerde zavallı birilerine zulüm ediliyor ve bu çok kötü"
hissinden kaynaklı bir uzaklaştırma sağlıyor yakınlaştırma sağlayacağına.
Görüntü teknolojisiyle mavi-yaratıkları bizlere yakınlaştıran film, yakınlaştırılanların bizlerden "uzak diyarlarda" olması sebebiyle çelişkili bir yapıya bürünüyor. Dolayısıyla filmin anti-emperyalist söylemi kısmen sekteye uğruyor.
Kısmen diyorum, çünkü film bir yandan da bir ezen / ezilen ilişkisini de sergiliyor her ne kadar "ezilen siz değilsiniz" hissini aşılasa da. Daha net anlamak için halk'ın filme verdiği tepkileri ölçmek lazım ama bu son cümlemdeki önermeme benzer sonuçlar çıkacağını tahmin ediyorum.
Bu çelişkili yapı da filmi, daha sonra benim ayrıntılı bir yazıyla anlatmaya çalışacağım,
Benjamin'den ödünç aldığım, "diyalektik temsil"e sahip bir film yapıyor.
Sonuç olarak, bu tarz filmlere 5 civarı puanlar vermeyi planlıyordum.
Görüntülerin şahaneliği ile puan 6'ya çıkıyor:
Avatar 6 / 10
Bu da Kezzap'a kapak olsun (niye bilmiyorum, böyle bir trend başlatalım forumda, belki hareket gelir).
http://www.ntvmsnbc.com/id/25052198/ " onclick="window.open(this.href);return false;
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Bu da Kezzap'a kapak olsun (niye bilmiyorum, böyle bir trend başlatalım forumda, belki hareket gelir).
http://www.ntvmsnbc.com/id/25052198/ " onclick="window.open(this.href);return false;
Bu bana niye kapak oluyor anlamadım.
Benim söylediğim şeyi destekleyen zırvalar bunlar.
Navileri bir ırkla özdeşleştirmek en temelde zaten birçok ırkın ilk inanışlarının çok fazla ortak öğe barındrımasından kaynaklı olarak temelsiz.
Bir sürü ırktan bir sürü benzer mitolojik öğe çıkartırsın, o yüzden Na'viler hangi ırk diye tartışmak anlamsız.
Ama söylemek istediğim de tam olarak buydu. Yaratılan "şey", bir yandan yakın bir yandan o kadar yabancı ve uzak ki, hem istediğin şeye çekebiliyorsun, hem de ne kadar çekersen çek ezilenler sen değilsin.
Burada Na'vilere doğrudan Türk, ya da Kürt, ya da Kızılderili bunlar, denmiş olsaydı, hatta James Cameron doğrudan kızılderili katliamını çekmiş olsaydı bile, biraz daha yakınlık hissi kazanacak olmasına rağmen, emperyalist savaşları "uzaklarda bir yerlerde birilerinin birilerine zulüm yapması" olarak anlatan bir film hiçbir zaman tam anlamıyla anti-emperyalist olamaz. Zaten Hollywood'un çektiği hiçbir film tam anlamıyla anti-emperyalist olamaz.
Her şeyden önce birilerinin, birilerinin eziliyor olması üzerinde söz söyleme hakkına sahip olması, emperyalizmin kendisi değil midir?
Acaba Hollyowood'un Irak Savaşı'nı eleştiren filmlerinden hangisini kaç Iraklı vatandaş izlemiş, o izlediği şeyi bir tepki olarak filmi yapan kişiyle gerçek bir harekete dönüştürmüştür?
O filmden kazanılan paranın yüzde kaçı, türlü sermaye ilişkileri dolayımıyla herhangi bir savaş için alınacak silaha ya da başka bir şeye katkıda bulunmuştur?
Avatar'da da temel mesele budur daha önce de söylediğim gibi. Ezilen / ezen ayrımı pazarlanıyor bu filmde. Ezilenler, o filmi sinemada izleyen insanlardan farklı insanlar, bir yerlerde kendilerine zulüm edilen insanlar olarak gösteriliyorlar. Ezilenleri mavi yaratıklar olarak kurgulamak uzaklık hissiyatını arttıran, filme "auratik" bir özellik katan bir başka öğe, o kadar.
Netice olarak şuna da cevap vereyim. Bir film ne zaman anti-emperyalist olur?
Ezilenler, ya da birilerinin ezilmesindan rahatsızlık duyanlar, ezilen insanlarla birlikte, onların söylemleri doğrultusunda, bir film çeker, filmi de o insanların izleyebilecekleri olanaklar dahilinde yayınlarlarsa, o filmden elde edilen geliri de yine ezilen insanların ihtiyaçları doğrultusunda kullanırlarsa, bir film ancak o durumda anti-emperyalist olabilir.
Çünkü, hem söylemini, hem de üretim ilişkilerini tamamıyla anti-emperyalist bir duruş üzerine kurmuştur.
Düzeltme: Tabi anti-emperyalist demek, anti-kapitalist demek değil. İkincisi başka bir şeyler gerektiriyor haliyle.