Yönetmen: Lars von Trier
Senaryo: Lars von Trier
Oyuncular: Willem Dafoe, Charlotte Gainsbourg, Storm Acheche Sahlstrøm
Trier insanın zihnindeki şeytanı çıkarmış... Makasın başrolde olduğu anda, iki elim boynumda ve yakamı aşağı doğru çekerek tüm kasılmalarımla derin bir nefes eşliğinde "uuppp sssss"...
Cadı kazanının kızarmış odunu, küle dönüşmenin hazzını ve pişmanlığını ruhunu boğarak şeytanın ayaklarına seriyor.
İnsan beyninin yanında şeytan da kimdir! korku pramidinin de zirvesinde yer alan kendisi, ruhunun esir düşebileceği en büyük korkusu. Eden, her şeyin başladığı ve finaliyle beslenen doğanın en lanetli yuvası. Yanan toprağına basan ruhu, esirleştirerek kötülüğün kalbi olarak nitelendirilen doğanın karanlık suretinde bedbahtlaşıyor.
Cadı kazanındaki odunların kara dumanıyla boğulmaya başlayan beyni, şeytana ilk hizmeti en büyük kıymetliye giydirilmiş ters ayakkabılarla gösteriyor. Kurbanı ise zevkle dörtköşe olduğu bir anda karanlığın gözlerine inmesiyle seyircisi oluyor. Anlık tatmindeki bu seyirlik, devami bir acıya bürünür. Kara dumana sarılmış olan ruhunun sırtı, bu defa iyice kamburlaşmıştır. Taşımaya zorlandığı yükü bu sefer en büyük acıdır ki ruhunun duman tarafından zehirlenmesini hızlandırır. İlahi ruhu, dirayetindeki son çırpınışlarını cadı kazanının altında alev almış odunun kızarıklığında yitiriyor. Noksanlığında gizlenmiş insanlığı bir defalık da olsa dile geliyor ve ölümü arzuluyor çaresizce...
Yan unsurlarla desteklenen anlatımlar öyle yerinde ve iyi işlenmiş ki seyirciyi kendi kıvrımları arasında kaybolmasına neden oluyor. Bu yüzden bir çok yorumcu da kaybolduğunu kendi dizelerinde anlatıyor. Filmi, anlatımda kulladığı bir çok kültürel imgeyi bilmeden anlamak zorlayıcı unsur ki yabancı izleyici için bazı anlamları süzmekte zorlanmalar yaşanabilir. Ama imdada "Son Söz" yetişiyor.
Finaldeki tüm kadınların gözükmesi ise bu filmin değerlendirilmesinde yanılgıya düşmemek için dikkat edilmesi gereken en önemli husus. Bu noktanın gözden kaçması yapılabilecek yorumda hatayı doğurabilir. Bununla bağlantılı olarak hala koca olamamış terapistin gördükleri de görünür temadaki olayları anlamada ip uçlarını seyirciye gösteriyor. Ve izlediğimiz eğer bir Trier filmi ise mutlaka bir anlatılmak istenen için arka temayla gizlenmiş bir aslımız var demektir. Yani Trier aslında ne göstermek istedi? Görünür temanın arkasındaki ne? Zaten son part "Son Söz" olarak karşımıza çıkıyor ki işte tam burada hem yönetmenin sözü hem de insanlığın sözü olarak sunuluyor. Adam, bağnaz düşüncedeki kadını alt ederek bir nevi tüm kadınların onurunu ve gerçek kimliğini kurtarıyor. Ortaçağ fikrindeki Kadın, kadınların cadı olduğuna inanarak karanlık beklentiler peşinde kendini lanetliyor. Bu düşüncenin karşısındaki Adam ise canıpahasına da olsa mücadele vererek altettiği karısı değil, bu günahkar düşüncenin kendisi olmuş oluyor. Ve ortaçağda cadı gibi safsatayla, av niyetiyle canından olmuş masum kadınlar saf ruhu hissettiren bir müzikle gün yüzüne, özgürlüğe çıkıyorlar... (Bunun öncesinde ise laneti temsil eden karga, tilki ve ceylan soyut bir hayal olarak görünüyorlar. Somutlaşan ise talihsiz kadınların yazgılarını yenmesi oluyor...)
Ayrıca bunlara ek olarak, Trier'ın bu filminde direk kadın aşağılaması olarak nitelendirmek, yapılabilecek en tuhaf hareketlerdendir ki bakınız melancholia. Film için yapılacak değerlendirmeleri filmin dışından şeylerle ele alınması ise daha tuhaf bir harekettir. Karakter yapılarında ve diyaloglarda sırf kadın olduğu için bir aşağılama ya da yüceltmeye gidilmemiştir. Alt metinlerde de bu tarz bir eylem yoktur. Ortada net ve belirgin olan akıl sağlını yitirmiş ve ruhunu karanlığa teslim etmiş, yer yer bunun çırpınışlarını da göstermiş bir kadın karakter ile onun psikolojisini düzeltmeye çalışan ve aynı zamanda kocası olan terapisti var. Sadelikteki bu betimlemenin yanında kültürel mistik olguların etrafı sarması ve bu olguların karakterleri etkilemesi, filmdeki görselliğe eşlik etmesi ve asıl temanın bir Trier klasiği eşliğinde doğrudan seyircinin önüne sunulmaması var. Aksi halde görünür ki bu tuhaf yorumlarda, Trier ortaçağ Avrupasında kadın yakan bireylerden pek bir farkı kalmaz, zira aynı tarz bir düşünme ortadadır.
- Şunu bir dene...
- Nedir bu?
- Tüm dualarının karşılığı diyebilirim.
Gia (1998)