O efektleri yapan adama 4 ay ver o da yapar. Bir iki haftada kaliteli efekt yapmak öyle kolay iş değil, ışık da aynı şeyden dolayı öyle, gir bir Amerikan setine, 8 saat 9 saat ışık yapıyor adamlar, stand-in denilen bir meslek var, hayatını bu işten kazanan insanlar var. Nedir stand-in, oyuncuya fiziksel olarak çok benzeyen kişiler, oyuncunun duracağı yerde durur ve ona göre ışık yapılmasını bekler. Tek amaç oyuncuyu saatlerce ayakta tutup yormamak. Al sana meslek grubu. Jeff Bridgess 10 yıldan uzun süredir aynı stand-inle çalışıyor mesela, aynı zamanda çok iyi dostu ve birlikte müzik de yapıyorlar.

Yani insanlar boşuna dizi sürelerinin kıslamasını istemiyor. Bunlar denetlenirse ve sömürülmezse kalite direkt artar. Lost'un bir bölümü 24 günde bizimkilerin 3 katı ekiplerce anca çekiliyordu. Burada haftada 1,5 saat bölüm çıkarıyorlar. Çok normal.

Hepiniz haklısınız. Varmak istediğim nokta bu işte. Tabii ki dizi süreleri ve kalite en temel nokta.

Benim itirazım, vay bee mükemmel, muhteşem diyenlerle alakalı. (Burada yok da, dışarıda, izleyiciler arasında çok var.)
Şimdi bunu yapan kişi iyi "mükemmelmiş" işte deyip elinde olanla yetinirse n'olacak peki?
Tam tersi bir istikamette ilerleyip, dizi süreleri uzun falan değil, bak adamlar kısacık zamanda ne efektlerle işler yapıyorlar der.
Yani iktidar böyle bir şey, bunu kullanır. O dizi satıldığı sürece adamın kaliteyle işi olmaz ki. Ama ne kadar yetinmeyen bir imaj çizersek, işte Dude'un dediği gibi adamlar iki hafta çalışıyorlar bir bölüme tabii iyi olacak dersek, hem senede 40 bölüm 90 dakikalık dizi gibi çok net bir emek sömürüsü ortamına karşı oluruz, o dizileri de senede 20 bölüm en kötü 60 dakikaya düşürtüp
hem kaliteyi arttırır hem de emek sömürüsünü azaltırız.

Yoksa ben de vicdansız değilim yani, bu ne ya çok kötü, hiç olmamış diyecek kadar.
Adamlar tüm olumsuz çalışma ortamlarına rağmen standartın ötesinde, hem de Türkiye'de belli konularla ilgili önyargıları aşabilmek için yol açan işler çıkartıyorlar. İçindeki devrimci potansiyelin ben de farkındayım. Ama yetinmeyen bir imaja ihtiyacımız var.

Yeni RTÜK yasasına göre reklamlar arasındaki minimum yayın süresi 20 dakikadan 30 dakikaya çıkarıldı. Artık dizi sürelerinin 45 dakikaya değil 60-70 dakikalara bile inmesi imkansız gibi gözüküyor.

Bu arada en son çıkan Spartacus bölümünde iyicene cozuttular. Bilinçaltı porno diyordum lakin kadının ağzına fışkıran kan ile birlikte bu pornoyu iyice meşrulaştırdılar.

buaradasaglam bir kaynaktan aldıgım duyuma göre istanbulun fethi çekilecekmiş.bütçesini hiç sormayın.muheşem yzyılın tam 5 katıymış 😉

buaradasaglam bir kaynaktan aldıgım duyuma göre istanbulun fethi çekilecekmiş.bütçesini hiç sormayın.muheşem yzyılın tam 5 katıymış 😉

Bu yıllardır yok muydu? Ben bundan bilmem kaç sene önce tüm hazırlıkların bitme aşamasında olduğunu, o zamanın İstanbul'u bile nasıl kuracaklarını falan herşeyi hazırlamışlar lafları çıkıyordu...

Valla bütün dergiler yazıyor, yönetmeni de belli, bu sefer ne yazık ki cidden çekecekler sanırım.

Bu da Gılgamış Destanı'nın (Ergenekon da olabilir yanlış hatırlıyor olabilirim) filmine dönmesin de. O da kesindi, adam kültür bakanlığından destek parasını aldı, milletten sermaye topladı sonra yok oldu gitti...

Bu arada en son çıkan Spartacus bölümünde iyicene cozuttular. Bilinçaltı p*rn* diyordum lakin kadının ağzına fışkıran kan ile birlikte bu pornoyu iyice meşrulaştırdılar.

Yapay şiddetin sınır tanımazlığı ve meşru görülmesi, aslına çılgınca öykünmesindendir. Bir kopya olarak, hiçbir zaman gerçek/doğal şiddet gibi olamayacak olması onu delirtir. Yani gerçeğin sınırlarından içeri giremeyen yapay/kurgu şiddet, yüksek duvarların ardında her türlü sapkınlığı deneyerek kendinden geçer. Umut edelim ki içeri girmeye çalışmasın. Gerçeğin sınırlarının içine girdiği anda bütün kanunlar da yıkılmış olacaktır. Belki de alınacak olan bir savaş kararı bu çıldırtıcı suni şiddetten de beslenerek hayata geçecektir.

buaradasaglam bir kaynaktan aldıgım duyuma göre istanbulun fethi çekilecekmiş.bütçesini hiç sormayın.muheşem yzyılın tam 5 katıymış 😉

Bu yıllardır yok muydu? Ben bundan bilmem kaç sene önce tüm hazırlıkların bitme aşamasında olduğunu, o zamanın İstanbul'u bile nasıl kuracaklarını falan herşeyi hazırlamışlar lafları çıkıyordu...
çarşamba akşamları reytignleri bu dizinin darma duman ettigini düşünürsek,herşeye ragmen bu dizinin gerçegi yansıtmadıgı yönünde ciddi eleştirilerde varsa,neden olmasın? Herşey paraya bakaıyor abicim.ortaya bol sıfırlı rakamları koydunmu yapılmayacak şey yok.Keza şuan malum cemaatin pisikolojik savaşı sinemayla yürütmesi gerektigi gerçegini kavramasıyla, butarz kaliteli sınıfında işleri yakın zamanda piyasada bolca görecegiz.Birde Bu işlerin kalitesinin kostüm kadar görsel efektleriyle tamamlanacagı gerçegi kabul edilse tam süper olucak:)

Bu arada Muhteşem Yüzyıl'da tarihsel yanlışlık var diyenler şu yeni çıkan "Love and Other Drugs" filmini izlesinler. Tamam sonuçta bir aşkı filmi ve çok sallamamak lazım ama yani yok artık denilecek şeyler var ve aklımda kalan çok sağlam 2 tanesi şu; birincisi, 1996 yılı diye verilmesine rağmen tarih elektronik dükkanında düz panel TV'lar var ki -emin olmak için araştırdım bir de- ilk flat panel display TV'ler 1998 yılında çıkmış. İkincisi, Jake Gyl.. (Neyse bu saatte hayatta bu soyadı yazamam, yazmaya çalışırsam saçma sapan bir şey çıkar) bilgisayarla uğraştığı sahnede (Ki bu sıralar tarih 1998 yılları olması lazım) bir anlık mouse'u hafif havaya kaldırıyor ve mouse'un altından optik ışığını görüyoruz. Ki yine araştırıp yazıyorum, ilk optik mouse 2001 yılında piyasaya sürülmüş.

Yani daha 10 sene öncesinin tarihinde 30 milyon dolarlık bir bütçeyle ve tahminimce en az 3-4 ayda bitirilen (pre, prod., post) bir filmde tarihsel yanlışlar oluyorsa bu denli, 500 sene öncesi ile ilgili tarihsel yanlışlıklar olması gayet doğal ki zaten yaptıkları yanlışlıklarında farkındalar ve bunları bilerek yapıyorlar kafalarındaki kurgu için.

Ayrıca ; Ezel'i düzenli izleyenler hatırlar. Geçen sezon 1996'ya döndükleri bir anda Brezilya forması ile gösteriliyorlar ki bu giydikleri forma Nike'ın 2010 Dünya Kupası için hazırlanan formaydı ve üstünde 5 yıldız vardı...

Dönem pembe dizisi.

Muhteşem Yüzyıl dizisinin 6. bölümündeki savaş sahnesi ile ilgili kısmen haklı bulduğum eleştirlerle ilgili bazı bilgiler vermek istiyorum. Sırf bu sahnenin bölümdeki uzunluğu 2 dakika 28 saniye, plan sayısı 78. Planların çoğu 4-5 layer çekim artı onlarca ön ve arka layerlardan oluşuyor. Bütün sahneler 1080P çalışıldı. Savaş sahnesi için çalışan ekip dört kişiden oluşuyordu (ekibin geri kalanı diğer sahnelerle uğraşıyorlardı) Son olarak da dizi stoksuz devam ettiğinden tüm çalışma için toplam 5 gün süre olduğunu da belirtmek istiyorum.
Ben dizinin kalitesiyle ilgili herhangi bir fikir belirtmek istemiyorum fakat sinemaya gönül ve 20 yıla yakın emek vermiş biri olarak üretim koşulları hiçe sayılarak yapılan şuursuz eleştiriler beni hem üzüyor hem de kızdırıyor. Eğer mevcut şartlar altında ben evimdeki bilgisayarda çok daha iyisini yapardım diye ısrar edenler varsa lütfen benimle iletişime geçsinler çünkü sektörümüzün böyle insanlara çok ihtiyacı var. Fakat kendi kişisel deneyimlerimden gördüğüm kadarıyla biz maalesef işten çok laf üreten bir milletiz...

Orantısız bir paylaşım var o zaman. Son bölümün tamamına yakını iç mekanlarda, entrikalarla geçti. En değerli sahnelerin bilgisayarda yapılanlar olduğu doğrudur. Ama onları doğru şekilde kullanmak, sırıtmadan aralara yedirmek lazım. Tabi ki dışarıdan konuşmak her zaman daha kolaydır. Yani bol kıvrımlı, işçiliği yüksek bir bardağa da bu durumda burun kıvırmamak gerekir, emeğe saygı adına.

MiloFX sizin gibi deliler olmasa bu sektör ilerlemez bence. Hep aynı boktan dizileri izler izler dururuz. Bir çıkıp çıtayı bir öte noktaya bir başka noktaya taşımalı ki arkası gelsin. Mutlaka daha iyi imkanlarla daha iyi şeyler de yapılır tabi ama benim diyeceğim elinize sağlık.