Basında o kadar tepki oldu ki bir de burada tartışalım istedim. Kendi fikrimce Türkiye'de çekilen bir diziye göre çekim ve teknik olarak gerçekten çok iyi göründü bana. Senaryo bakımından ilk bölümden yargılamak bana hata gibi gözükse de bana göre vasat üstüydü diyebilirim. Lakin oyunculuk olarak harikaydı, özellikle şu ana kadar genellikle komedi rolleriyle tanınan İlker Aksum'un Kaptan-ı Derta Cafer rolünde ki oyunculuğu muazzamdı.
Ama gelin görün ki özellikle Doğan Medyasının (Her zamanki gibi tabi ki. Bakınız: Ezel) bombardımanına uğruyor adeta. Hem de kurgusal bir konuda gerçekliğe bağlı kalınmadığı için!.. Zaten bunun üstüne fazlada yoğunlaşmayacağım ama tek diyeceğim el insaf. Özellikle insanlara. Hiç mi akıl, fikir, mantık yoktur sizde? Bu diziyle aynı gün Kanal D'nin yeni dizisi "Şüphe" yayına girmiştir. Hürriyet'in anasayfasına baksanız göreceğiniz 2 haber yan yanadır.
1- Muhteşem Yüzyıl dizisi Osmanlı padişahlarını küçük düşürüyor, dinsiz gösteriyor, içkici ve alkolik gösteriyor.
---Ki alakası yok. Diziyi izleyen biri olarak söylüyorum.
2-Şüphe dizisinde bilmem ne Kutlu'nun torunu striptiz yaptı. İzleyin Web TV.
---Yorum yok.
Ve yine yorum yok.
Şüphe dizisini de izleyen biri olarak söylüyorum bunları. Tek kelime ile rezalet ötesi. Fragmanından belki bir iş çıkar diyordum ama nafile rezalet ötesi. Film boyunca yapılmış olan 1 iyi çekimin arkasına saklanmışlar resmen. Senaryo hele... Rezalet ne kelime? Yahu "Muhteşem Yüzyıl" için 500 sene önce tam bilinmeyen bir zamanla alakası yok deniliyor. Bu dizinin bugün ile alakası yok. Türkiye'de olması imkansız olan bir aile resmen, hadi oldu diyelim. Adam ölmüş, torunu o akşam barda striptiz yapıyor, karısı ertesi gün formula 1 pistlerinde araba kullanıyor. Dizide de geçiyor bu ama savunmaları şu, "hayatımızı yaşıyoruz"!.. Hele karakterler, 50 senelik bildiğimiz parayı reddeden dürüst genç kız ve erkek. Milyonda bir olacak şekilde aynı ailenin çocuklarıyla birbirleriyle tanışırlar. Biri kadının başka evliliğinden çocuğu iken diğeri adamın evlilik dışı çocuğudur. Yani tek kelimeyle "Oha". Yahu aslında benim suçum. Kanal D'de gidip "Yaprak Dökümü"nün yerine "Ezel"i koyacak değil ya!..
hürrem'in bezmişlikten, asilikten padişahın koynuna girme sevdasına bürünmesi toplam 60 dakika sürdü. nereden baksan 2-3 bölüm geçmesi gereken bir süreç bu. sanırım mevzuya çabucak girelim sevdasının kurbanı oldu.
dizi padişahın semi-god düzeyinde algılandığı gerçeğini verebiliyor allah var ama misal ben askerdeyken kıçıkırık tuğgenerale de aynı saygıyı gösteriyorduk. ama burada vezirler padişahın karşısında arz odasında fılsır fısır konuşabiliyorlar. vezir dediğin adam da top top taşağı olan bir adam ama burada ne kostüm ne duruş olarak bize bu hissiyatı veremiyor.
iç mekan atmosferi çok zayıf. ışıklandırma gerçekten kötü.
osmanlı'ya ait görmediğimiz, bilmediğimiz bir çok detay var ama üstün körü geçilmiş. mesela çeşnicibaşı, padişahın yemeklerini hazırlayan ve tadan adam. bu herif kendi dalında muhtemelen imparatorluğun bir numarası ama şişko komik tip olarak kalmış. daha fazla detay verilebilirdi misal meyve-sebze seçerkenki yorumları gibi. zülüflüleri gördüm idam sahnesinde. bunun gibi bir sürü ilginç detay ve karakter var osmanlı'da. bence çok daha fazla üzerlerine düşülmeli.
sokak enstantaneleri bütçesel kısıtlardan dolayı yetersiz. 3d animasyonlar vasat, sırıtıyor.
oyunculuklar bence iyi. genç kanuni olarak halit ergenç iyi. hürrem asi kız olarak çok iyiydi ama sonradan batırdı. o da kızın suçu değil, senaryo zaafı. valide sultan komik denecek kadar kötü. plastik. entrikacı, tehlikeli kadın işte. bunca asırlık klişeden çıkarılan bu mudur? yazık böyle bir karaktere.
iç ses kullanımını beğendim. kanuni'ninkiler daha iyi olabilirdi. ibrahim'inkiler çok daha iyiydi.
neticede izlemeye devam edeceğim bu diziyi. en azından bir şeyler yapmaya çalışıyorlar.
Osmanlı'da çok ilginç hikayeler var gerçekten ama bence bu dizi onlardan biri değil. İlk bölümünü de seyretmedim ama zaten televizyondan 3.5 saatlik bir diziye daha giremem şimdi. İzlesem bile netten indirir bakarım. Ama sarayı standart praymtaym dizileri gibi o buna baktı, bu ona kaydı, o gitti bunu piyonladıdan ötesinde anlatmazlarsa zaten telmaşadır benim için. O kadar güzel hikayeler, orjinal karakterler var ama bakalım ne anlatacak Meral Okay. Tek başına da nasıl yazılır hiç anlamış değilim. Sonra tabi adam çıkar der ki kardeşim Kanuni zamanında harem dairesi Topkapı Sarayı'nda değildi, şimdiki Üniversite'deydi diye.
ne yalan söyleyeyim taylan biraderler yönetti diye izledim ilk bölümünü. ancak pek iyi şeyler düşünemedim yapım kalitesi olarak. gerçi birşeyler diyebilmek için bir iki bölüm daha beklemek kanaatindeyim. ha izlemeye devam eder miyim bilmiyorum o ayrı 🙂
cehalet mutluluktur
.
İlber Ortaylı dizi için çok olumlu şeyler söyledi çoğu kişinin aksine. bugünün hürriyet gazetesinde okuyabilirsiniz.
Bu diyeceklerimi kimse yanlış anlamasın üstüne alınmasın, tamamen genel konuşuyorum. Siz o genelin içersinde yer alabilirsiniz ama kesinlikle direk kişiye bir eleştiri değildir bu.
Birçok insan daha tarihi bile bilmeden, çok fazla tarihsel yanlış var diye eleştiriyor. Yani burada konuşmak kolay, kimseye danışmadan kendi bildiklerimizle eleştiriyoruz. Adamlar 5 milyon dolar harcayıp dizi yapıyorlar, diziye de bir danışman tutuyorlar ki konusunda uzman. Yani adamlar bir yanlış yapıyorlarsa bu yanlış ya artık çok detay birşeydir (Konusunda uzman bir danışmanın bile yapacağı bir hataysa yani) yada bilerek göz ardı ettikleri birşeydir (Mesela Harem ile Saray'ın aynı yerde olması gibi). Hepsini geçtim özellikle bu forumda sinema ile uğraşan kişilerin dikkat etmesini çok beklerdim ne yalan söyleyeyim; tarihsel olaylardan baz alınarak yapılan kurgusal film vardır, tarihsel olaylardan baz alınarak yapılan belgesel film vardır!.. Siz kurgusal bir hikayeye -tarihsel olsa bile- neden bu böyle diyemezsiniz! Eğer bunu diyorsanız cidden sinema hakkında bildiğiniz 1 gram birşey bile yoktur ve bu işi hemen bırakmanız gerekir. Yani hala daha nasıl bunu tartışabiliyorlar anlamış değilim hiç.
Bir de sadece burada değil hemen hemen gezdiğim her haber sitesinin yorumlarında, başka forumlarda, bloglarda hep şöyle denmiş "Aaa bak şu atlanmış, bu olmazsa Osmanlı filmi yapmayacağın". Size şöyle söyleyeyim bu yazılarda adı geçen bilmemne başlarını, örfleri, cartları curtları göstermeye, anlatmaya değil bir bölüm bir sezon bile yetmez ki aslında dizi bunları da göstermek zorunda değil. Hala daha bizim millet anlamış değil, kurgusal bir hikaye ise bu bize veziri bile göstermeyebilir hatta padişahı. Dizi 10 sezon sürer birkez bile padişahı görmeyiz. Önemli değildir çünkü onun bir amacı vardır, bir sanatsal kaygı vardır ama maalesef Türk televizyonlarında yıllardır süre gelen "Amaan boşver şu karakter salak olsun, bu karakter kazıkçı olsun şu şuna aşık, bu şöyle" deyip hiçbir sanatsal kaygı olmadan 5 sezon boyunca bitmeyen entrikalar sonucunda hiçbir anlam ifade etmeyen dizi hegemonyası yüzünden bu hale geldik. İzleyiciyi aptal gibi hiç düşünmeden sadece karakterler üzerinden, basit bir merak hissi içersinde TV başına bağlamak üzerine kurulu bu sistem. Ve şimdi buna alışan insanlar yeni dizileri görünce apışıp kalıyorlar. Bunun nedeni de aslında TRT belgeselleridir. Yıllardır leş, iğrenç belgeselleri izlemeye alışan halk şuna kendini şartlamıştır;
"1596 Türkiye'sinde insanlar yemeklerini cartta pişirip, curtta yerlerdi, çünkü bunun nedeni zarttı"
İnsanlar şimdi tarihsel birşeyin böyle olması gerektiğini düşünüyorlar bilinçaltlarında ve asıl olması gerekeni kabul etmiyorlar.
Ayrıca vlad arkadaşımız yazmış, bende yazıları buldum koyayım dedim. Buyrun;
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Geçtiğimiz Perşembe günü, Teketek'te İlber Ortaylı hocamız konuktu. Murat Bardakçı ve Fatih Altaylı ile hem Muhteşem Yüzyıl adlı diziyi hem de Osmanlı'da Harem'i tartışıp konuştular. Programdan 3 sayfayı dolduran notlar aldım. Şimdi onları sizlerle paylaşıyorum. Yazıların başında, söyleyen kişinin adının kısaltması yer alacaktır.
***
M.B: Muhteşem Yüzyıl adlı dizi, Tudors adlı diziden etkilenilerek yapılmış biraz da. Sanat yönetmeni biraz daha dikkatli olmalı. 16.yüzyılda ölüm haberi rikayla gelmez mesela.
İ.O: Evet ölüm haberi o yüzyılda rikayla gelmez, ulak getirir haberi.
F.A: Bir okuyucumuz o dönemde havai fişek varmıydı diye sormuş. Beyefendi, Kanuni döneminde havai fişekle kutlama olamayacağını söylüyorsunuz. Peki Fatih Sultan Mehmed İstanbul’u fethederken o topları yellenerek mi atıyordu? Ben de bunu size sormak isterim.
M.B: O dönemde havai fişek vardı. Fatih döneminde koca koca barut topları vardı yahu.
M.B: Dizi şimdilik iyi. Bu dizide akademik olsun masraf olsun hoşuma gitti. Ama oyunculuk çok yapmacık. Kanuni sarışın ve renkli gözlü değildi mesela.
İ.O: Biz çok enteresan şeyler gördük. Mesela gençliğimizde Genç Osman'ın katledildiği gömleğini, Fatih'in yırtılan kaftanını gördük. Bunlar saklanmıştı ama çok değerli ve kutsal şeyler olduğundan saklanmıştı.
İ.O: Dizi henüz yeni başladı. Bittikten sonra konuşmak lazım. Şimdiden konuşanlar, tenkit edenler her şeyi biliyorlarmı onu bilmiyorum. Ben beğendim. Dizide hatalar olabilir. Niye olur? Çünkü en detaylı ilimden en popüler senteze kadar 16. ve 17. yüzyıl yazılmamış. Böyle şeyler olur. Bunlar tarihi eser değil sanat. Bunun dışında o kadar kötü bir hücum edilmemeli. Daha bir defa gösterildi, beklenilmelidir.
M.B: Topkapı Sarayı müdürüne, kültür bakanlığından "İlber hoca hakkında konuş" denmiş. Ben böyle bir duyum aldım. Ancak çok üst düzeydekiler, "Kim bu, İlber hoca hakkında nasıl böyle konuşur" diye konuya iyice eğilmişler. Yani Topkapı Sarayı'ndaki durumlardan haberdarmışlar ve o konuyu takip ediyorlarmış.
İ.O: Coğrafyacılık işini halletmemiz lazım. Bir öğreni harita çizmiş, Selanik aşağıda Atina yukarıda. Bu ne rezalettir. Bu coğrafya bilmezlik nereye kadar sürecektir bilinmez.
İ.O: Türkler Anadolu'da evliya türbeleriyle kutsal bir yurt yaratmışlardır. Kutsallıklarla meydana gelmiştir bu medeniyet ve bu gayet doğaldır, önemlidir.
İ.O: Evliya Çelebi'den İstanbul'u öğrenmeyin, öğrenmeye kalkmayın. Hesap ve geometri bilmez. Mezura ile ölçmeyi bile bilmez. Evliya'dan kafkas dilleri öğrenilmiştir. Birçok dönem yazarı ondan kafkas dillerini edinmiştir. Evliya ilginç ve dahi bir adamdır. Büyük bir zekadır.
İ.O: Kanuni'nin uğraşı alanı kuyumculuktur. Hem de çok iyi kuyumcudur. İnce bir kuyumcudur.
İ.O: Kanuni Esasi, Türkçedir. Türk Devleti başka dil bilmez. Bu memleketin uleması da öyle iyi derecede arapça bilmez, konuşmaz. Yunanca konuşan hristiyan ulema latince bilmez, halbuki bilmelidir. Dilinin kökenidir latince çünkü. Bilmeleri lazımdı.
İ.O: Hanedanın iki büyük annesi de Ukraynalıdır.
M.B: Kanuni'nin 9 çocuğu vardır. 2'sinin annesi meçhuldür. 6'sı Hürrem'den, 1'i Mahidevran Sultan'dandır.
İ.O: Harem'de bir sürü güzel kız çocuğu vardır. Sonradan bozulabiliyorlar elbette. Orada amaç çırak yetiştirmektir ve çırak edinmektir. Harem kapısında ne yazıyor? "Allah'ım bize hayırlı kapılar aç". Bu kızlar çok sert enderun eğitiminden geçerler. Yüksek sesle konuşmak çok ayıptır. Geğirmek, ter kokmak ayıptır, büyük edebsizliktir. Bağırmak ve fazla gülmek yoktur. Müzik öğrenirler. Yapmasalar da dinlemeyi öğrenirler. Yemek yapmayı öğrenirler. Mutfağa gidip yapmıyorlar elbette ama öğreniyorlar. Duvarlarda müthiş hatlar vardır, onları öğrenmişlerdir.
İ.O: Padişah öldüğü an yakınları, yakınlarının da yakınları hepsi birden eski saraya gönderilir. Böyle boşalır ve yenilenir harem.
İ.O: Hatice Tarhan Sultan, doğu ukraynalıdır. Kösem Sultan'ın nereli olduğu belli değildir. Kösem geç geldiği halde çok iyi Türkçe öğrenmiştir. Şiir yazmıştır. Gayet güzel, seks bombası olmayan rafine bir kızdır.
İ.O: Kanuni'nin annesi Ayşe Hafsa Sultan harem ve yönetim tarafından çok sevilir sayılır. Kendisi zaten Yavuz Sultan Selim'in eşidir.
İ.O: Haremde beslenme ve giyim iyidir. Öyle yarı çıplak gezmek yasaktır. Ölürsün hemen. Donarsın. Haremin ısınması çok zordur. Haremin yaşadığı restorasyon hatalıdır. Isınması zorlaşmıştır. Yazın aşırı ısınıyor, taşlar dökülüyor. Bunu hemen halledeceğiz.
M.B: Cem Sultan'ın 2 oğlu vaftiz edilmiştir, hristiyan olmuşlardır malesef.
İ.O: III.Murad'la Sultan İbrahim'e çapkın denmez. III.Murad'ın yakını ve haremi çok kalabalıktır. Kitap kurdudur. Kitapları pahalıdır ve çok kitap okuyan bir adamdır.
İ.O: Harem gayet temizdir. Ne sifilis vardır ne de hemofili. Zührevi hiç bir hastalık yoktur. Orta çağda o dönem avrupa hastalıktan kırılırken harem tertemizdir, temizlik vardır, hastalık yoktur.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Fatih Altaylı, İlber Ortaylı'nın katıldığı Teke Tek Özel'de Muhteşem Yüzyıl dizisi konuşulurken bazı izleyicilerin "Padişahlar içer miydi" sorusuna verilen cevap üzerine kendileri hakkında suç duyurusunda bulunanlara sert bir dille yanıt verdi.
İÇMEYEN PADİŞAH AZDIR
Teke Tek Özel'in geçmiş programlarında "Padişahlar içki içer miydi?" sorusuna yanıt vermiştik. "Evet kardeşim. Padişahlar arasında içki içenler vardır. Hem de çoğunluktadır. İçmeyen padişah sayısı daha azdır" demiştik.
BAĞIRMAYA BAŞLADILAR
Sen misin diyen. Olmadık hakaret, olmadık küfür yedik.
"Padişahlar içmezdi" diye bağırmaya başladılar.
Kanıt sunduk. Sundukça küfürlerin dozu arttı.
Önceki akşam Prof. İlber Ortaylı konuğumuzdu.
Aynı soruyu "Muhteşem Yüzyıl" dizisinden bahsettiğimiz sırada bazı izleyiciler yönelttiler.
PADİŞAHLAR ŞARAP İÇERDİ
İlber Hoca açıkça anlattı:
"Evet, padişahlar içerdi."
Ben de sordum, "Ne içerdi?" diye.
"Şarap içerdi. Hem de âlâsını içerdi. Adalardan gelen şarapları içerdi" dedi.
Rakı falan değil, doğrudan şarap içtiklerini anlattı. Sarayın satın alma listelerinden örneklerle anlattı.
SUÇ DUYURUSUNDA BULUNDULAR
Murat Bardakçı ise bazı padişahların şiirlerini okudu ve burada şarap içmekten bahsettikleri pasajları özellikle vurguladı.
Biz bunu dedik ama Eğitim-Bir- Sen dün bir açıklama yaparak Kanuni Sultan Süleyman'ın içki içmediğini, bunun bir karalama kampanyası, bizi kültürümüzden koparma çabası olduğunu iddia edip suç duyurusunda bulundu.
KANUNİ İÇERDİ HEM DE ADAM GİBİ İÇERDİ
Bakın beyler, Kanuni içerdi.
Hem de şahane içerdi.
Adam gibi içerdi.
Ama bu millete yaptığı katkı, bu milleti bir "cihan devleti"nin halkı haline getirdi.
Acaba bu sendikanın ve benzeri düşünce sahiplerinin bu memlekete yaptıkları fayda ne?
Süleyman'ın kestiği tırnağı kadar var mı?
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Son olarak tekrarlıyorum, millet Doğan grubunun yürüttüğü karalama kampanyasına kendini feci halde kaptırmış durumda. 1-2 Dizisi hariç tamamen yukarıda bahsettiğim gibi seyirciyi mal gibi ekrana bağlamaktan başka anlam içermeyen dizilerle dolu. Ve herhalde ucuza iş yapıp deli gibi kazanmak işlerine yaradığından bunun değişmesini istemiyorlar ve bu yüzden böyle bir kampanya yürütüyorlar. Daha önce Ezel'de de oldu hatırlarsınız. Maalesef işte canım ülkemi çok iyi açıklayacak bir sözle kapatıyorum bu iletiyi "Meyve veren ağaç taşlanır"
Keşke aşağı yukarı tepkiler bizim gibi olsa, ama işe farklı bakanlar beni kızdırıyor. Bunca padişah polenle çoğalmadı ya, Spartacus şakşakcıları, burada carityenin omuzu gözükünce, kıyameti kopardılar. Onlara varda bize mi yok. Toplumsal olarak, cinsel algının gelişmesi aşamasındayız. Bence oturmak üzerede ve en sancılı dönemlerden geçiyoruz. Aslında bu dönemleri bir dönem filmleriyle atmış olmamız gerekirken, ters tepmiş. İlgiç bir toplumuz. Evet benden farklı düşünen arkadaşlar vardır. Herkes görüşünde haklıdır.
Filmde çok hızlı geçiş, açıklamada yoksunluk, ışıklandırma kötü, Osmanlı diyince ve yıllar düşünülünce daha farklı bir yola gidilmesi gerekirdi. Enterasan bir örnek olacak ama şunun gibi Mary & Max animasyonunda Avusturalya'nın sarımtırak, New York'un gri tonlara hakim olması gibi, bilemiyorum ama bizimkiler neye ağırlık verseydiler.
.
Yahu hepimizin bildiği harem bu kadar olay olmuş, oğlanları koysalar demek bir günde Cumhuriyet gider saltanat geri gelirmiş resmen..
Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.
Tarihi saptırma diye bişey yok. Sonradan çıkarlar doğrultusunda oluşturulan yapay bir Osmanlı imajı var ve bu muhafazakar kitlenin ekmeğine bal kaymak. O yüzden bukadar rahatsız oldular oturdukları yerde kaşıntı başladı.. bu dizi Osmanlının imajını zedelemez. Haremiyle, içkisiyle hatırlamıyorum ben Osmanlıyı. Fetihleriyle hatırlıyorum ve örümcek kafalı zihniyet tabiki sadece haremiyle içkisiyle hatırlıyor. Tarihi araştıralım özellikle de bilimsel tarihle yanlı örümceklerle değil. Bu bir hassasiyetse eğer aynısını Atatürk için de gösterelim.
harbiden 5 milyon dolar harcanmış, dsr p400( kendisi osmanlı zamanından kalma aktüel kamera olarak bilinir ) lerle çekiyorlar diziyi. Neden? Algılayıcı küçük net yapamadıkları için, net kaçsa bile arada kaynar şeklinde çalışıyorlar. Belkide "lan tarihi dizi yapıyoruz neden yeni kamera kullanalımki ? " demişte olabilirler.
Yahu tarihten sokamadınız lafı tekniğe getirdiniz. Bahsettiğiniz kamera hala daha satılmakta ve fiyatı 9000 euro (Ayrıca DSR 400P). Üstüne üstlük Show TV'nin bildiğim kadarıyla HD kanalı yok. Eee Türkiye'de DVD satabilen dizi yok iken Blu-ray satan da çıkması pek muhtemel değil adamlar da doğal olarak harcamaları optimum düzeyde tutabilmek için (Tabi uğraşıda) DVCAM kamera kullanırlar.
Ayrıca diziyi tekrar tekrar izlememe rağmen öyle acayip rahatsız edici netliğin kaçtığı bir sahne yakalayamadım (En azından Behzat Ç.'deki gibi değildir bu kaçışlar). Eğer varsa lütfen koyun cidden bende merak ettim. Üstüne üstlük bunlar bilerek yapılmış tekniklerde olabilir, o yılları daha iyi tasvir etmek için. Ama maalesef ülkemiz hala daha J.M. Cameron'ın tartışıldığı 1850'li yılları yaşıyor hala daha. Hep derler ya Amerika bizim 40 sene ötemizde diye, 40 değil tam 160 sene ötemizde -o da en az- tüm batı uygarlığı. Size tavsiyem izlemediyseniz Kubrick'in "Barry Lyndon" filmini izlemeniz -izlediyseniz ise daha dikkatli başına oturup bir daha izlemeniz-.
Bırakın netlik kaçmalarının bir hata olmasını, Kubrick bunları bir teknik olarak kullanmıştır bu filmde. Filmi çekmek için Zeiss'ın F0.7 lensini tam 3 sene beklemiştir.
Ayrıca herşey bir yana kanallar yapım şirketlerinden her hafta resmen 1 film çıkarmalarını bekliyorlar. Şu anda TV yayınlanan en kısa dizi -reklamlar hariç- 75 dakika sürüyor. 15 dakikalık bir kısa filmin bile yapılışı en aşağı 2 gün sürerken (O da yalapşap bir şekilde) siz 75 dakikanın 1 haftada nasıl bitirilmesini bekliyorsunuz. Adamlar illaki bazı şeyleri gözardı etmek zorundalar. Ki bence tüm bunları göz önüne alınca bu dizinin ihtişamını bir kez daha anladım. Aklımda şüpheler vardı ama şunu yazarken cidden kayboldu gitti. Bence bunları göz önüne alarak diziyi bir kez daha değerlendirin derim...
Teşekkürler düzeltme için bende yanlış biliyormuşum ama bir yanlış var ben SD'yi falan savunmuyorum ki sadece yapımcı gözüyle bakıyorum. Keşke Red 4K ile çekseler Full HD yayınlasalar ve satsalar. Yayını da bir kenara bırakırsak Türkiye'de dizi dvd'leri ne kadar satılıyor ki blu-ray satılsın dedim ben. Yani isterlerse dediğim gibi 4k çeksinler yine satılmayacak. Ama şunu da söyleyeyim madem HD yayın yapacaklardı cidden SD kameralarla çekmeleri cidden çok ama çok saçmaymış...
Bir de aslında lenslerin bu filmden önce yapılmış olması benim bahsettiğim olguyu etkilemiyor. Sonuç olarak Kubrick gitmiş bu film için özellikle gitmiş F0.7 lens kullanmış. Neden? Çünkü o yılların resim sanatında ki görsel etkiyi yakalamak için. Benim orada ki asıl bahsettiğim nokta buydu. Ama dediğim gibi bu size verdiğim bir cevap değildir, düzeltme için tekrardan teşekkür ederim.
Hiç bir osmanlı padişahı Afganistandaki tarihi anıtları heykelleri yıkmadı bilhassa korudular ama onları yıkan binlerce, yüzlerce yıl sonra taliban oldu. ama gelin görün karstaki ermenilere karşı yapılan soykırım anıtı ki bu anıt bu ucube heykel yıkılsın diyen zihniyet bu diziye karşı duran zihniyetle aynı zihniyet bu taliban zihniyetidir. (NTVdeki tartışmadan -bugün) Sizin neyinize demek geliyo Osmanlıyı sahiplenmek.. Sizin neyinize..