Forum

LOST

413 Gönderi
36 Üyeler
0 Reactions
73.2 K Görüntüleme
(@mordevrim)
Gönderi: 0
 

Olay büyük bir olasılık "yaşanmış hiçbir şeyi değiştiremezsiniz"e bağlanacak ve en sonda her şey büyük bir döngü olarak bırakılacak, bu döngüyü kıramazsınız mesajı da filmin mesajı olacak. Ki zaten ilk sezonlarda izlediğimiz çoğu şey son sezonlarda bizim ekibin yaptıkları sayesinde gerçekleşiyor. Locke oceanic altılısını adadan aldığı ya da riichard'ın dedikleriyle geri çağırmıyor, yine kendi söylediklerine uyarak çağırıyor, çünkü "öyle olması gerektiğini" düşünüyor. Belki de uçağın düşmesine sebep olan parlama da yine bizimkilerden yaptığı bir şey yüzünden olacak.

Ayrıca locke'un herkese emirler veren görünmeyen tanrıyı öldürmesi ise dizinin en güzel yanlarından birisi. Locke önceki peygamber Ben'e soruyor "Tanrıyı daha önce gördün mü".. elbette hayır. Çünkü Richard ve Ben adayı görünmeyen bir tanrıya atfettikleri güç ve bu gücün yansıması sayesinde yönetiyorlar. Locke ise bu zinciri kıracak olan kişi. Yani putları baltayla parçalayan İbrahim.

Yapmayın. Aynı Big Bang'in çocuklarıyız hepimiz...

 
Gönderildi : 09/05/2009 7:18 pm
(@mordevrim)
Gönderi: 0
 

Sayılarla ilgili ilk Teori;

4 8 15 16 23 42...
Lost" dizisinde sık sık rastlanan bu sayıların ilginç yönleri:
Marsel Russo'nun genetik ayna teorisini açıklamak için kullandığı sayı dizisi, Lost'da geçen esrarengiz numaralar ile aynıymış; 4 8 15 16 23 42.. Teori, özetle herkesin bir ikizi vardır ancak olasılık değerleri nedeniyle kişi asla ikizi ile karşılaşamaz diyor. Numaraları da şu şekilde kullanıyor:
4: Russo'ya göre dünyadaki her insan 4 farklı insan ile birbiriyle bağlantılı. Yani, teoride, kendiniz ile 4 farklı insan üzerinden tanışma şansınız var. Örneğin; kardeşinizin patronunun komşusunun yeğeni sizin ikizinizi tanıyor.
8: Dünya'da günümüzde bulunan kıta sayısını temsil ediyor. İkiziniz ile 8 kıtadan birinde karşılaşma ihtimaliniz var.
15: İkiziniz ile karşılaşma ihtimaliniz 4,815,162,342'de 15'tir diyor Russo. Yani %0,000000004'ten bile düşük bir ihtimal.
16: Aynı anda ikizi ile karşılaşabilecek maksimum kişi sayısı 16'dır. (Lost karakterleri de 16 adet.)
23: Doğa ana, sizle aynı genetik haritaya sahip bir yeni insan dünyaya getirmek için 23 yıl bekler, diyor. Yani ikizler aynı yaşta değil, aralarında 23 yaş fark olacaktır anlamına geliyor bu.
42: sizin ve ikizinizin aynı anda hayatta yaşayabileceği maksimum yıldır, diyor. Bu biraz şaşırtmacalı. Ben 23 yaşında iken ikizim doğmuş olabilir, ancak o 42 yaşına geldiğinde ben 65 yaşında öleceğim anlamına gelmiyor. Mümkün, ama böyle olacak diye öngörmüyor teori. Benim ikizim 15 yaşında ölebilir ve çember başa dönebilir

Enzo Valenzetti Teorisi;

Aslında her şey 1920′li yılların sonuna doğru İtalya’da başladı. O tarihte Valenzetti ailesine bir erkek bebek katıldı ve adını da Enzo koydular. Küçük Enzo, daha bebekliğinden itibaren deha derecesinde zeki olduğunu belli etmeye başlamıştı. Nitekim özellikle matematiğe olan yatkınlığı ortaya çıktığında ülkenin en yetkin bilim enstitülerinden Fibonacci Yüksek Bilim Enstitüsü’ne davet edildi ve 16 yaşında da doktorasını tamamladı. Onun en büyük çalışmasının, bulduğu denklem olduğu söylenir ki bu denkleme “Valenzetti Denklemi” adı verilmiştir.

Valenzetti bu denklemi, Birleşmiş Milletler’den gelen özel bir istek doğrultusunda geliştirmiştir ve denklem, insanoğlunun dünya gezegeni üzerindeki kesin yaşam süresini dakikası dakikasına hesaplamaktadır. Denklemin kendi içinde belli parametreleri (salgın, kıtlık, savaş, doğal afetler, vs.) ve belli katsayıları (4-8-15-16-23-43) vardır. Bu denklem hiçbir zaman açıklanmamış ve gizli tutulmasına özen gösterilmiştir. Zaten Valenzetti’nin, bindiği uçağın düşmesi sonucu ölümüyle de birçok soru yanıtsız kalmış ve denklem iyice karanlığa gömülmüştür. Enzo Valenzetti konusundaki gizem, Gary Troup adlı yazarın kendisi hakkında yazdığı “The Valenzetti Equation” adındaki kitapla tekrar gündeme gelmiştir.
Troup, kitabında bilim adamının hayat hikâyesini anlatırken, bir yandan da denklemi açıklamıştır. İnternet üzerinde ( http://www.valenzettiequation.com/ ) adresinden tanıtımını okuyabileceğiniz kitabın maalesef baskısı bitmiş ve daha da kötüsü yazar Gary Troup, kaderin bir cilvesi sonucu Eylül 2004′te Oceanic Havayolları’nın 815 sefer sayılı Sydney Los Angeles uçağı ile seyahat ederken, uçak okyanusa çakılmış ve hayatını araştırmaya adadığı Valenzetti ile ortak bir kaderi paylaşmıştır.
Bu “resmi hikâye”nin bir de gayrı resmi yönü var elbet. Söylentilere göre Valenzetti’nin bulduğu bu denklemden haberdar olan Danimarkalı bir işadamı olan Alvar Hanso, kendisiyle iletişime geçiyor ve onun, kurduğu Hanso Vakfı bünyesinde çalışmasını sağlıyor. Bu vakfın temel amacı da insanlığı, yaşayacağı bu kötü kaderinden kurtarmak. Valenzetti’nin bu vakıfla çalışmaya başladıktan sonra da “ölümünün senaryosu”nun oynandığı ve aslında kendisinin ölmediği, hatta Temmuz 2006′da İtalya’da San Remo’da görüldüğü bile söyleniyor.
Yukarıdaki satırlarda anlattığımız “Lost” dizisindeki efsanevi “Valenzetti Denklemi” ve meşhur 4-8-15-16-23-43 sayıları, tamamen senaristlerin yarattığı, hayali bir durum. Fakat dünyanın sonunu hesaplayan bir denklemin varlığı hiç de hayal ürünü değil, aksine saygın bilim adamlarının üzerinde uzun süre çalışıp, tartıştıkları bir gerçek. Tüm bu “insanlığın sonu”nu hesaplama süreci ise 1960 yılında başlıyor…

Hikâyenin Aslı;

1960′ta, “Science” dergisinde Heinz von Foerster(sağda) imzasıyla yayımlanan bir makale, bilim çevrelerinin dikkatini üzerine toplamış ve tartışmalar yaratmıştı. Avusturyalı fizikçi Foerster, tarihten o güne gelen verilerden hareketle dünya nüfusunun, 13 Kasım 2026 tarihinde “sonsuz” noktasına ulaşacağını iddia etmekteydi. Foerster’ın bu iddiası “Kıyamet Denklemi” olarak anılmıştı, fakat henüz denklem yerine tam olarak oturmamıştı. Nitekim aradan 23 sene geçti ve tarihler 1983 yılını gösterirken İngiliz astrofizikçi Brandon Carter, insanlığın sonunun matematiksel olarak apaçık ne zaman geleceğini ortaya koyan bir çalışma yayımladı ve iddiaları filozof John Leslie tarafından da desteklendi. Carter’ın açıklamasına kadar başka bilim adamları da bunun mümkün olabileceğini söylemişler, hatta çalışmalar yapmışlardı. Örneğin J. Richard Gott, Holger Bech Nielsen gibi bilim adamları da bu tarihin hesaplanması konusunda çalışmalarıyla katkıda bulunmuşlardı. Peki, Foerster’dan başlayıp sayılan isimlerle devam eden bilim adamlarının ortaya çıkardığı denklem, nasıl bir hesaplama yapmaktadır? Kıyamet denklemi, şu ana kadar doğmuş insan sayısından yola çıkarak, insan neslinin ne zaman sona erebileceğini hesaplamaya çalışmaktadır.

altıntı: lostspoilertr.com

Yapmayın. Aynı Big Bang'in çocuklarıyız hepimiz...

 
Gönderildi : 11/05/2009 2:10 pm
(@mordevrim)
Gönderi: 0
 

http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=lost/%2316109796

Yapmayın. Aynı Big Bang'in çocuklarıyız hepimiz...

 
Gönderildi : 11/05/2009 2:21 pm
(@sickman)
Gönderi: 0
 

Şöyle saçma bir şey geldi aklıma şimdi. Zamanda geri gittiler ve 30 yıl sonrasına nasıl tekrar gidecekler bilmiyorum ama eğer gidemediyseler ve o 30 yılı tekrardan yaşamak zorunda kaldıysalar, düşen Oceanic 815 uçağında hepsinin ya da birinin-bir kaçının yaşlı halleri bulunuyor olabilir mi? Yani kutulan 46 kişi falandı galiba ve kurtulanların hepsini göremedik. Bomba olurdu gerçekten. Ulan eğer bu doğru çıkarsa, sürprizi bozarsam çok kızarım kendime, hiç affetmem.

www.fadeoutstudios.com - www.soberworks.ist - www.budabi.tv

 
Gönderildi : 11/05/2009 2:49 pm
(@franc)
Gönderi: 0
 

http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=lost/%2316109796

Bu baya ilginç geldi. Aslinda olabilir ya, bu Jack hep kadere karşı çıkıyordu. 5. sezonda oda artık kadere rağzı oldu. Bir şeyleri değişirmek için çabaladığı ilk sezonlar doğruydu, sonra bu zamanların geçişlerine rağmen değişmemesi, evet olabilir. Hatta son bölümde bu Faraday'in yeni teorisi uzerine harakete geçmesi, mantikli geldi yani, bu zaman döngüsünden çıkmak için. İlginç...

 
Gönderildi : 11/05/2009 8:01 pm
(@baco)
Gönderi: 0
 

En büyük iki değişim Jack ile Ben'de yaşandı sanırım... Hele Ben dağıldı resmen, her an gücün kötü yanına sapacak gibi.. (yani zaten orda değilse)

- baço

 
Gönderildi : 11/05/2009 10:44 pm
(@mordevrim)
Gönderi: 0
 

Jacob'un Lock'un gelecekteki hali olduğunu düşünmeye başladım. Ki bence halka Jacob diye birinin asla yaşamadığını ve Ben ve Richard'ın onları kandırdığını ispatlamaya/göstermeye gidince kendi geleceğiyle karşılaşması onu da çok şaşırtacak.

Teorinin bini bir para valla.

Yapmayın. Aynı Big Bang'in çocuklarıyız hepimiz...

 
Gönderildi : 11/05/2009 11:44 pm
(@kezzap)
Gönderi: 0
Admin
Başlığı açan
 

Ben döngüye saplanmayacaklarını düşünüyorum.
Bunu düşünme sebebim de Budhism'deki reankarnasyon ve dharma felsefesi.

Reankarnasyon döngüsünü yaşarsın.
Doğar, yaşar, ölür ve tekrar doğarsın.
Fakat her seferinde aynı yaşamı değil farklı tercihlerini yaşarsın.
Her yaşamında özüne biraz daha yaklaşırsın.

Yani bu abilerimiz ablalarımız aynı döngüyü kim bilir kaçıncı kez yaşıyorlar, ama hepsinde farklı seçimlerle. (Faraday'ın değişkenlerle ilgili söylediklerini hatırlayalım. ) İzlediğimiz ise bu döngülerden biri ama belki de her şeyin tekrar yaradana yani adanın özüne ulaşacağı döngü. Bu da ancak ada içindeki herkesin "yaşamsal amacını" bulmasıyla gerçekleşecek. Yani Nirvana'ya ulaşmasıyla.

 
Gönderildi : 12/05/2009 2:41 am
(@hegel)
Gönderi: 0
 

TNT’de “Lost” oynarken Locke’u saçlı –peruklu- görünce, “Erol Evgin’e ne kadar da benziyor” dedim. Bütün kahve beni onaylayınca, aslında Erol Evgin’in de 30 yıldır peruk taktığı, oğlunun kel olmasının bu savı desteklediği gibi fikirler havada uçuştu. Susup “Lost”u izlemeyi sürdürdük. Peruklu Locke her görüldüğünde, “bir de cana can katan o sevdan olmasa…” diye tempo tuttuk, delice alkışladık.

Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer

http://kalemoynatanileayoynatannbulutuuyer.blogspot.com.tr

 
Gönderildi : 13/05/2009 5:57 pm
(@baco)
Gönderi: 0
 

TNT’de “Lost” oynarken Locke’u saçlı –peruklu- görünce, “Erol Evgin’e ne kadar da benziyor” dedim. Bütün kahve beni onaylayınca, aslında Erol Evgin’in de 30 yıldır peruk taktığı, oğlunun kel olmasının bu savı desteklediği gibi fikirler havada uçuştu. Susup “Lost”u izlemeyi sürdürdük. Peruklu Locke her görüldüğünde, “bir de cana can katan o sevdan olmasa…” diye tempo tuttuk, delice alkışladık.

Kahve mi 😀

- baço

 
Gönderildi : 14/05/2009 12:20 am
(@hegel)
Gönderi: 0
 

Kahvehane: Öldükten sonra gitmek istediğim yer, ütopya, güneş ülkesi. Jack'in adaya duyduğu özlem.

Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer

http://kalemoynatanileayoynatannbulutuuyer.blogspot.com.tr

 
Gönderildi : 14/05/2009 6:12 pm
(@ercane)
Gönderi: 0
 

Buradan senaristlere bir mesajım var,

Sürprizbozan
bildiğim tüm küfürler a.

of of 😀

 
Gönderildi : 14/05/2009 9:23 pm
 Düd
(@dud)
Gönderi: 0
 

8 ay sonra görüşmek üzere birader.. Aman ölmiyeyim de.. Tek korkum bu..

Bu arada senaristler soğuk füzyon diye bir şey duymamış, ben onu anladım.

Bildiğim kadarının, anlatabildiğim kadarı.. Eylem Planı.
Ömrünüzde duymadığınız bir sporla ilgili Türkiye'de ve dünyada neler yaşanıyor diye meraktan çatlıyorsanız Laff Ultimate'a beklerim.

 
Gönderildi : 14/05/2009 9:34 pm
(@baco)
Gönderi: 0
 

Sürprizbozan
Şimdi bir kere Richardus (ki eski Roma'dan ya da Yunandan bu yana yaşıyor demek ki bu adam) nasıl bu kadar kek oluyor? Jacob'ı öldürmek isteyen adam nasıl Locke kılığına girmiş? Bu adamla Jacob anlaşıldığı kadarıyla yüzyıllardır bir rekabet içinde. Richardus da bunların hizmetkarı gibi birşey. Muhtemelen bunlar uzaylı ırk çıkabilirler ben size diyim...

Ayrıca Sayid beş dakkada o bombayı darbe ile patlayacak hale getirdi. Sonra o kadar yüksekten düştü de patlamadı bir taşla patladı vs... Neyse gariplik çok.

6. sezonda bence herşeyi sıralı izleyeceğiz...

- baço

 
Gönderildi : 15/05/2009 3:13 am
(@ercane)
Gönderi: 0
 

Sürprizbozan
acaba patladı mı ?

 
Gönderildi : 15/05/2009 3:22 am
Sayfa 9 / 28
Paylaş: