Forum

Yahşi Doğu

4 Gönderi
3 Üyeler
0 Reactions
2,185 Görüntüleme
(@onucuncu_1605504554)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Yahşi Batı'nın devamı niteliğindeki Yahşi Doğu filmi halen piyasaya çıkmadı.
Bu boşluğu da ben doldurayıyım diye, olası hikaye örgüsünü aşağıda takdirlerinize sunuyorum.

YAHŞİ DOĞU
Yahşi Batı’dan devam eden hikayede arkadaş meclisinde konuşmalar devam etmektedir.

Zafer Algöz- Güzel bir Nançakuymuş.

Cem Yılmaz- Aslında bu alet adını, aleti yapan ustadan alıyor. Abdülhamit’in talimatıyla bunu Numan Çakı usta yapmış. Ancak, Çinliler de bunu zamanla birlikte Nançaku diye kullanmaya başlamışlar.

Özkan Uğur- Olur mu öyle şey ağbi, şehir hatta ne şehri bildiğin köy kahvesi efsanesi bu.

ZA – Bence olabilir yani. Kendi çocuğuna Tuts-Ki-Yang-Çeng ismi koyan bir milletten ne beklersin ki ?

Ozan Güven- Ağbi, bizim de bir Yüksel ağbimiz vardı. Biz bununla Yüksel Tici diye dalga geçerdik. Meğer sonradan öğrendik ki, adamın soy adı İtçi’ymiş. Kökeni de dedesinden geliyormuş. Dedesi köyün en kısa adamı olduğu için arkadaşları eşek ziyaret ederken o köpeğe gidiyormuş, bu nedenle ismi İtçiye çıkmış. Soyadı Kanunu çıkınca da bu soyadını almış.

CY- Geyiğe sarmadan müsaade var mı, hikayeyi anlatayım.

ZA- Elbette, şimdi iyice meraklandım.

CY anlatmaya başlar. Aziz Vefa ve Lemi saraya Padişahın huzuruna çıkarlar. Padişahın elini öperler. Padişah Numan Çakı’yı, Çin Yenlerini ve Çin Hanedanına yazdığı mektubu Aziz Vefaya verir.

Padişah- Mektubum ile hediyemi Çin İmparatoru Otuzuncu Çeng’e saygılarımla takdim edin.

Aziz- İnşallah biz gidene kadar, Otuzbirinci Çeng tahta oturmaz.

Padişah- Tahta mı ?

Aziz- Tahta tabi, zoruna mı…

Padişah- Ne diyorsun evladım ?

Aziz- Kusura bakmayın Padişahım bir an deja-vu yaşadım da. Padişahım çok yaşa.

Padişah- Selametle yallah.

Jenerik başlar.

Bir Çin kasabası. Girişine kontrol paneli kurmuşlar, yabancılar kontrol panelinden geçip evrakları sunarak, polis kontrolünde Çin’e giriş yapıyorlar. Sıra Aziz ile Lemiye gelince, üzerindeki Nançakuyu çıkartırlar. Memur belgesini sorar. Lemi gömleğinin içinden terlemesi nedeniyle mürekkebi akmış belgeyi çıkartır. Memur bakar anlamaz.

Aziz- Vesika. Ottoman vesika.

OG- Vesika demesek, kendimi orospu gibi hissediyorum da.

Aziz- Lan niye gömleğinin içinde saklıyorsun ki ?

Lemi- Kaybolmasın diye efendim. Kusura bakmayın sizin gibi müptelası olmadığım için içime ancak bu kadar duhul ettirebiliyorum.

Aziz- Acı yetime koysun götüne. Lan bak gene bir aksilik olursa bu sefer alırım kelleni ha.

Lemi- Gerçi sizin müptelalığınızın nedeni ortada.

Aziz- Yok ya neymiş ?

Lemi- Osmanlı da terfi tayin ilim ile olmaz. Ya olacak kuvvetli bir iltimas ya da olacak delik ile temas.

Aziz sinirle Lemi’ye saldırır. Sınırdaki Polisler bunları tutuklayıp, Nançakuya el koyup bizimkileri hapse atar.

Hapiste birkaç gün geçer. Aziz ve Lemi mağara adamı gibi sakalları uzamış ve hapishane duvarına bir sürü kadın resmi çizmişlerdir. Osmanlı Konsolosu kodeslerine gelir.

Konsolos- Selamın aleyküm, geçmiş olsun. Ben Osmanlı Konsolosu, Osman Konsol.

Aziz- Uga huga.

Lemi- Abartma ağbi o kadar da değil. Aleyküm Selam, sizi Allah gönderdi.

Konsolos- Yo ben faytonla geldim. Neyse geçmiş olsun. Çıkabilirsiniz artık.

Gardiyan kodesin kapısını açar. Konsolos duvardaki kadın resimlerine bakar.

Konsolos- O bayağı sanat yapmışsınız.

Aziz- Sanat amaç değil araçtır.

Konsolos- Elbette buyurun çıkabiliriz.

Aziz- Padişahımızın hediyesi onu da alabileceğiz değil mi ?

Konsolos- Maalesef onu Merkeze göndermişler.

Aziz- Merkez derken ?

Konsolos- Ebesinin Pekini.

Lemi- O zaman görev tamam gibi, Saraya telgraf çekelim talimatlarını alalım.

Konsolos- Ben çektim gelen cevap burada.

Aziz hışımla telgrafı alıp okur.

Aziz- Padişahın kutsal hediyesine kelleleriyle eşlik etsinler. Kelleleri ister başlarında isterse DHL’in sandığında olsun. Bu Ferman Padişahın tercihi ise kullarınındır.

Aziz Konsolosa dönerek,

Aziz- Merkez ne taraftaydı ?

Konsolos- Elbette Doğu’da. Ebenin pardon, güneşin doğduğu yere kadar Doğu’ya gideceksiniz.

Aziz- Hadi Lemi acele edelim. Otuzbirinci Çeng tahta oturmadan, Numan Çakı’yı bulalım.

Lemi ve Aziz ata binip, Çin’in ovalarından, çöllerinden geçerler. Ormanda tek başına dolaşan Demet Evgar’ı görürler. Demet Evgar, yanlarına gelip yemekleri olup olmadığını sorar. Aziz gözlerine inanamaz. Kıza adını sorar.

Aziz- Adınız neydi küçük hanım.

Taşımasu- Taşı-Ma-Su

Lemi- Taşımasu Japon ismi değil mi ?

Taşıması- Evet zaten bende Japonum.

Aziz- Çin’de ne işiniz var.

Taşımasu- Benim Deprem’e alerjim olduğu için ailem Çin’e göçmüş.

O sırada atlı askerler kampın etrafını sarar. Taşımasu’yu tutuklamaya kalkarlar. Ancak Taşımasu Kung-Fu yaparak ve Aziz ile Lemi’nin de yardımlarıyla askerleri dövüp kaçmayı başarırlar.

Aziz- O askerler neden sana saldırdılar.

Taşımasu- Eee. Göçmen’im o yüzden. Kaçak işçi olarak kuru temizleme de çalışıyordum. Bizim patronun rekabet ettiği bir esnaf şikayet edince de göçmen polisi peşime düştü. Esas siz hiç Çinliye benzemiyorsunuz, buralarda ne arıyorsunuz.

Aziz- Biz Osmanlıyız. Padişahımızın hediyesini Otuzuncu Çeng’e sunmak için Çin’e gelmiştik ama bu Lemi olacak dangalak, hediyenin belgesinin silinmesine sebebiyet verince, hediyeye el koyup Merkez’e göndermişler.

Taşımasu- Nasıl hediye kıymetli bir şey miydi ?

Lemi- Evet Zümrütlerle kaplı Numan Çakı

Taşımasu- Ne ?

Lemi- Numan Çakı. Ortasında zincir bulunan dövüş sopası.

Taşımasu- Haa. Nançaku.

Aziz- Yo Nançaku değil, Zümrüt kaplamalı Numan Çakı.

Taşımasu- İyi de sınırı Veliaht Prens Otuzikinci Çeng kontrol ediyor ve öyle güzel bir hediyeyi asla merkeze göndermez, kendine saklar.

Aziz- Yok ya emin misin ?

Taşımasu- Elbette. İmparator iyi yetişmesi için, “Gümrük ve Mafya” Bakanlığı’nı ona bağladı.

Aziz- O zaman geri dönüyoruz.

Taşımasu- Olur. Ben de size yol gösteririm.

Aziz, Lemi ve Taşımasu Sınır kapısına doğru yolculuğa çıkarlar. Sınır kapısına gelince bir restauranta otururlar.

Garson- Hoş geldiniz. Keşke geçen hafta gelseydiniz

Aziz- Hayrola, geçen hafta ne vardı ?

Garson- Yerli Malı haftası vardı.

Aziz- Bizim için fark etmez biz turistiz.

Yemek ve çay siparişi verirler sonra da Aziz garsona Otuzikinci Çeng’i nasıl bulabileceğini sorar.

Garson- Çinlilerin bir lafı vardır. Bildin mi ?

Aziz- Yoooo

Garson- Fak-Yu

Aziz- Ben onun Amerikalıların olduğunu zannediyordum.

Garson- Olur mu ? Öz be öz, bizim Way-O-Ming eyaletinin lafıdır.

Aziz- Bu Amerikalılarda her şeyi çalıp, çakmasını yapıyor ya. Bak buraya yazıyorum. Yakında tüm dünyanın başına çorap örecek bunlar.

Garson- Masaya yazma canım.

Aziz- Olur canım. Ha bu arada, Osmanlı’nın da bir lafı var, sen onu bildin mi ?

Garson- Yo neymiş ?

Aziz- Sktir git desem de yapılmaz hakkımda tahkikat, nedeni senin olmayışın evladı mahlukat.

Garsonun arkasından iri yarı iki üç Çinli Azize doğru hışımla gelirler. Aziz korkarak,

Aziz- Eee anlamı, “Bizim çaylar açık olsun”dur.

Aziz, Lemi ve Taşımasu Gümrük İdaresine giderler. Yolda faytona binmiş, faytondan çıplak kalçalarını gösteren Liverpool taraftarlarına rastlarlar.

Lemi- Bakın bunlar da sizin tayfadan.

Aziz- Hadi ordan. Bunlar İngiliz bir kere.

Taşımasu- Eee, Osmanlı’da Anglo-Sakson birliğine girmek için başvurmadı mı ?

Lemi- Elbette başvurdu.

Aziz- Anglo-Sakson birliği buysa ben bunlara her türlü girerim.

Sokakta dolaşırlarken, duvarlara afişlerin asıldığını görürler. Taşımasu’ya sorarlar. Taşımasu afişi şaşırarak inceleyip, tercüme eder. Afişte; Otuzuncu Çeng’in vefat ettiği, bu yüzden kayıp otuzbirinci Çeng yerine, halen “Gümrük ve Mafya” Bakanlığı’nı yürüten Prens Otuzikinci Çeng’in İmparator olacağı, bu nedenle, taç giyme töreninin bu akşam gerçekleştirileceği belirtilmektedir.

Lemi ve Aziz mutlu olup, birbirlerine sarılırlar. Numan Çakı’nın zaten Prenste bulunduğunu varsayarak, Padişahın silinmiş mektubunu taç giyme töreninde İmparatora vermeyi kararlaştırırlar. Osmanlı Konsolosluğuna giderek, Konsolosun yardımıyla, Prensin huzuruna törenden hemen önce çıkarlar.

Lemi, Aziz ve Osmanlı Konsolosu tam Padişahın mektubunu verecekleri sırada, Taşımasu, kendisinin Otuzbirinci Çeng olduğunu, babasının zorla evlendirmek istediği için Saraydan kaçtığını açıklayarak, tahtın kendi hakkı olduğunu iddia eder. Prens Taşımasu’ya Padişahın hediyesi Nançaku ile saldırır. Padişahın hediyesinin zarar görmemesini teminen, Lemi ve Aziz yüzlerini ve ellerini Nançaku’ya doğru uzatarak, Nançaku’nun zarar görmesini engellerken okkalı bir şekilde dayak yerler. Bu karışıklıktan istifa eden Taşımasu ise kardeşini döverek, tahta geçer. Taç giyme törenine katılarak İmparatorluğu devir alır.

Taç giyme töreninden sonra, Nançaku’yu ve Padişahın mektubunu usulüne uygun bir şekilde kabul eder ve Padişaha göndermek üzere, yemek çubuklarını Lemi ve Aziz’e hediye eder.

Aziz- Bu ne ya. Bu çubukları Padişah ne yapsın ki.?

Taşımasu- Anglo-Sakson Birliği’ne soksun.

Hikaye tamamlanınca, sohbet ortamı görüntülenir. Dinleyenlerin kafası karışmıştır.

Zafer Algöz- İyi de Nançaku Taşımasu’da kaldıysa, senin eline nereden geçti.

Cem Yılmaz- Eee, Aziz Dedem Taşımasu ile evlenince, Nançaku da çeyiz olarak gelmiş.

Zafer Algöz- Vaaaayyy.

Son

Deccal, gördüm seni sobe.

 
Gönderildi : 29/06/2011 7:58 pm
(@onucuncu_1605504554)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

En sonunda Cem Yılmaz Yahşi Doğu'nun çalışmalarına başlamış.

Deccal, gördüm seni sobe.

 
Gönderildi : 28/01/2014 5:12 pm
(@paciente)
Gönderi: 0
 

İzlemiş kadar oldum. Ellerinize sağlık, keyifliydi

 
Gönderildi : 29/01/2014 3:07 am
(@mbnet)
Gönderi: 18
 

Sen güncelleyince gördüm, hepsini okudum. Biraz geç oldu ama güzel olmuş eline sağlık 🙂

 
Gönderildi : 29/01/2014 3:11 am
Paylaş: