WALTER BENJAMIN’DEN ON ÜÇ TEZDE YAZARLIK TEKNİĞİ
Walter Benjamin
Benjamin’e göre kötü yazar, kendini aklına gelen birçok şeyin peşinde helak eden kişidir; iyi yazar ise düşündüğünü soğukkanlılıkla söyler ve “hiçbir zaman düşündüğünden daha fazlasını söylemez, yazdıkları da onun kendisine değil, sadece söylemek istediği şeye yarar”.
Yaratıcı yazarlık derslerinin, atölye çalışmalarının ve sertifika programlarının, buna paralel olarak yeni yazar sayısının da hızla arttığı günümüzde, “nasıl yazmalı?” sorusuyla artık daha fazla karşılaşıyoruz. Yaratıcı yazarlık kitaplarında bol bol okuduğumuz tekniklere ek olarak, kendi deneyimlerini ve yöntemlerini okuyucuyla paylaşan yazarlar da mevcut. Mimari, sanat yapıtı ve fotoğraf başta olmak üzere yaratı alanının birçok farklı başlığı üzerine denemeler yazan Alman düşünür Walter Benjamin de kendi yazarlık tekniğini 13 maddede sıralamış. Benjamin’e göre iyi bir yazar olmanın yolu, ilhamın gelmesini beklemeden, sadece yazmaktan geçiyor:
Büyücek bir eseri kaleme almaya girişen kimse kendini hoş tutmalı ve günlük yazacağı kadarını bitirdikten sonra kendine, yazmayı sürdürmesini engellemeyecek her şeyi bahşedebilmelidir.
İstiyorsan, yapıp bitirdiğin işten başkalarına söz et, ama çalışma sürdükçe bir yerlerini okuma. Bu yoldan kazanacağın her hoşnutluk çalışma hızını kesecektir. Bu düzene uyulursa zamanla artacak olan kendini anlatma isteği gittikçe, çalışmanın tamamlanmasına yarayan ek bir itici güç olacaktır.
Çalışma çevresi konusunda gündelik hayatın orta-kararlığından kaçınmaya çalış. Adi gürültülerin eşlik etiği bir yarı-sessizlik onur kırıcıdır. Buna karşılık bir müzik etüdünün ya da iş hayatından gelen bir ses kargaşasının eşliği, tıpkı gecenin kulakla duyulur sessizliği kadar yararlı olabilir. Böyle sessizlik insanın içindeki kulağı keskinleştirirse, o iç kulak kendi yoğunluğu sayesinde en sıradışı gürültüleri bile silip geçen bir söyleyişin mihenk taşı haline gelir.
Sıradan el araçları kullanmaktan kaçın. İnce eleyip sık dokuyarak belli kağıtlar, kalem uçları, mürekkeplerde ısrar etmek yararlı olur. Bu araçların lüksü aranmayabilir, ama bolluğu olmasa olmaz.
Kafandan hiçbir düşüncenin tebdilikıyafet geçmesine izin verme ve not defterini Emniyet’in yabancı uyruklular kayıtlarında gösterdiği sıkılıkla tut.
Kalemini ilhama karşı duyarsız kıl, o zaman mıknatıs gücüyle çekecektir kendisine ilhamı. Aklına gelen bir şeyi yazmakta ne kadar düşünceli bir çekingenlik gösterirsen, o ölçüde gelişip olgunlaşmış biçimde, gelip ellerine düşecektir. Söz düşünceyi fetheder, oysa yazı egemenliğine alır.
Hiçbir zaman, aklına bir şey gelmez olduğu için yazmayı bırakma. Edebiyatçı onurunun bir buyruğu, yazmayı ancak ya uyulacak bir saat geldiğinde (yemek zamanı, bir buluşma) ya da eser bittiğinde kesmek yolundadır.
İlhamın gelmediği zamanı yaptığın işi temize çekerek doldur. Sezgi bu sırada uyanacaktır.
Nulla dies sine linea – ama haftalar, pekâlâ geçebilir.
Bir esere hiçbir zaman, üzerinde bir kere akşamdan gün aydınlanana kadar oturup çalışmadan bitmiş gözüyle bakma.
Eserin sonunu alıştığın çalışma odasında yazma. Gereken cesareti orada toplayamazsın.
Yazıya geçirmenin evreleri: düşünce – üslup – yazı. Temize çekmenin anlamı, dikkatin bu sırada artık yazı güzelliğinde toplanmasıdır. Düşünce ilhamı öldürür, üslup düşünceye gem vurur, yazı üslubu ödüllendirir.
Eser tasarımın ölü maskıdır.
Kaynak: Walter Benjamin, Tek Yön, (Çev.:Tevfik Turan), YKY, İstanbul, 2005, s. 35-36.
Kaynak: http://www.sanatblog.com/walter-benjami ... k-teknigi/
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.
Çeviriyi yapan Tevfik Turan'ı da bir çevirip sirkelemek lazim. Arapca yazsa bu kadar olurmus cevirisinden hicbirsey anlasilmiyor dekoder lazim resmen.
Walter Benjamin'in bu yazdiklarinin %90inini da alip cope atabilirsiniz. Nedeni yazdiklarinin yanlis olmasi degil, cogunun kendi dusunceleri ve uyguladiklari olmasi. Sizin uygulamalariniz dusunceleriniz onunkilerden farkli olacak. Zaten ayni dusuncelerdeyseniz de tekrar yapmaktan ileri gidememis olursunuz. Yazdiklarinin geri kalan %10luk kismini da bazi normlar olusturuyor ki bunlar zaten bilinen seyler. (Büyücek bir eseri kaleme almaya girişen kimse kendini hoş tutmalı ve günlük yazacağı kadarını bitirdikten sonra kendine, yazmayı sürdürmesini engellemeyecek her şeyi bahşedebilmelidir. - Tesekkurler Walter)
Bu tarz yazilar genelde yazarlari ve adaylarini yazmaya tesvikten cok yazmaktan sogutuyor diye dusunuyorum. Yani sunu okuyan bir insan bunca karisikligi neden anlamak istesin ki? Yazmak bu kadar karisik degil. Olmamali da. Evet bir suru sorun ortaya cikiyor, ilham gelmiyor, orijinal olamiyorsun, mantik kismi zorlayip zorlayip duruyor vs de bunlar cozumu zaten basit seyler. Daha da basiti, yazacaksin. Silip silip yazacaksin bu kadar basit. Oyle yada boyle olacak. Olmazsa yeniden yazacaksin. Yada baska birsey yazacaksin. Cok takilmamak lazim.
edit : paylasim icin tesekkurler yinede.
Çeviriyi yapan Tevfik Turan'ı da bir çevirip sirkelemek lazim. Arapca yazsa bu kadar olurmus cevirisinden hicbirsey anlasilmiyor dekoder lazim resmen.
Walter Benjamin'in bu yazdiklarinin %90inini da alip cope atabilirsiniz. Nedeni yazdiklarinin yanlis olmasi degil, cogunun kendi dusunceleri ve uyguladiklari olmasi. Sizin uygulamalariniz dusunceleriniz onunkilerden farkli olacak. Zaten ayni dusuncelerdeyseniz de tekrar yapmaktan ileri gidememis olursunuz. Yazdiklarinin geri kalan %10luk kismini da bazi normlar olusturuyor ki bunlar zaten bilinen seyler. (Büyücek bir eseri kaleme almaya girişen kimse kendini hoş tutmalı ve günlük yazacağı kadarını bitirdikten sonra kendine, yazmayı sürdürmesini engellemeyecek her şeyi bahşedebilmelidir. - Tesekkurler Walter)
Bu tarz yazilar genelde yazarlari ve adaylarini yazmaya tesvikten cok yazmaktan sogutuyor diye dusunuyorum. Yani sunu okuyan bir insan bunca karisikligi neden anlamak istesin ki? Yazmak bu kadar karisik degil. Olmamali da. Evet bir suru sorun ortaya cikiyor, ilham gelmiyor, orijinal olamiyorsun, mantik kismi zorlayip zorlayip duruyor vs de bunlar cozumu zaten basit seyler. Daha da basiti, yazacaksin. Silip silip yazacaksin bu kadar basit. Oyle yada boyle olacak. Olmazsa yeniden yazacaksin. Yada baska birsey yazacaksin. Cok takilmamak lazim.
edit : paylasim icin tesekkurler yinede.
Tabi elbette dahi anlamındaki "de"yi ayrı yazmayı öğreneceğiz.
Normalde buna herkes kadar takılmam ama gelmiş geçmiş en büyük sanat felsefecilerinden biri olan, sanatı senin benim yapabileceğim düzeyde bir eylem olarak görüp elitist sulardan çıkaran bu üstat karşısındaki ukalaca tavrınıza ukalaca bir karşılık vermek istedim. Walter Benjamin bu yazıyı yazdığında bir Nazi imparatorluğu kuruluyordu Almanya'da, bu adam ise dünyayı güzelleştirmeye uğraşıyordu. Okuduğumuz yazarların kim olduklarını bilerek yorum yapalım, söylediklerini bize yansıyan biçimleriyle değil de, kendi tarihsel bağlamları içinde değerlendirelim derim. Umarım tarzımı affedersiniz, ama bir Benjamin hayranı olarak savunmak istedim.
Tarzinizda hicbir sorun yok. Arada sirada gozden kacan imla ve dilbilgisi hatalari olabilir her zaman da olacaktir. Burada edebiyat yapmiyoruz sonucta.
Ogretide felsefeye tamamen karsiyim (ogretinin kendisi felsefe olmadigi surece). Ogretim, karsidakinin anlamasini kolaylastirmak ve hizlandirmak icin olabildigince basit tutulmali. Ogretiye felsefe karistirmak, bu ogretim basitligi acisindan buyuk bir kostek yaratmaktan baska birsey degildir. Birsey uzerine felsefe yapmak ne zaman yararlidir? Her iki kisi de o konu uzerine yeteri kadar bilgiye sahip oldugunda yararlidir. Walter Benjamin "Nasil yazmali" konusunda (bu bir ogreti konusudur) apacik ortadadir ki cok basit ve genel bir soruyu ele almaktadir. Bazi normlar haricinde baya da kisisel bir cevabi olan bu kadar "basit" bir soruyu boyle felsefi veya tabiri caizse zorlama yollarla anlatmaya calismak, ogrenmek isteyen bircok kisinin sevkini kiracaktir.
Walter Benjamin bunu Nazi doneminde yazdiysa bu yazdiklarinin "basitlestirilmis" halleri baska yazarlar tarafindan gunumuzde de yazilmistir eminim ki. Nasil yazmali sorusunun cevabini ogrenmek isteyenlerin bu yapitlara basvurmalarini tavsiye ederim.
Ha yok ben zaten biliyorum, bana felsefesi lazim diyorsaniz da size kitaba karsi olan felsefenizde basarilar dilerim.
yazıdan anladığım: "yazmak için ilham bekleme her zaman yaz(yazını bitirene kadar), yazarsan zaten ilham gelecektir, ha baktın gerçekten bir kelime bile yazamıyorsun o zaman da yazdıklarını temize geçir, üstünden geç, bakmışsın ilham gelmiş"
sıkı ve disiplinli çalışan bir Alman gibi geldi bana 🙂 biz Türkler için durum annemin bana da sık sık söylediği gibi "yumurta kapıya geldiği zaman" :
Örnek Ahmet Uluçay'dan:
"Ezel Akay'la bir kısa film festivalinde tanıştık. Kısalarımı çok beğendi, bir uzun metraj yaz da çekelim dedi bana...birbirimize telefonlarımızı alıp vermiştik ama ben bunun gerçek olabileceğini düşünmemiştim o zaman...2 sene sonra telefon geldi Ezel Akaydan senaryon hazır mı diyordu, hazır dedim ama daha tek satır yazmamıştım. O hafta sonu senaryoyu yazıp bitirdim, zaten senaryoyu tüm hayatım boyunca biliyor gibiydim 🙂 "
not: Ahmet Uluçay'ın ağzından yazdığım bu anlatı hatırımda kaldığı kadarıyladır 🙂