Forum

Teleferik - Standart Senaryo

11 Gönderi
4 Üyeler
0 Reactions
3,114 Görüntüleme
(@zitarof)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Radyo metninde ki cümleler, dış ses eşliğinde betimlemelerle beraber ilerliyor.

01. SAC KALIP DÜKKANI . ESAS ADAM . İÇ. GECE
Radyoda kısık sesli hafif bir müzik çalmaktadır. Dükkanın köşesinde ki tezgahta; üzeri tozlanmış, bazı kısımları yağ lekesi olmuş, küçük ve gri antenli eski bir radyo,gri bir pense, farklı numaralarda somun sıkma anahtarları, tornavidalar, yağdanlık ve birkaç sac parçası. Yırtık ve yağlı, sarı eldivenli bir el, pres makinesine ince bir sac tutar. Ucundan çorap fırlamış yırtık bir ayakkabı kalıp makinesinin altındaki pedala basar. Sac şekillenir. Düzenli bir biçimde dizilmiş diğer sacların yanına usulca bırakır. Kafasını döndürüp,duvarda ki yağlı ve tozlu saate bakar. Saat 22.59'dur. Kalıp makinesinin önünde ki eski sandalyeden kalkar.

RADYO METNİ - DIŞ SES
Saat yirmi üç sıfır sıfır, gece haberleri;

02. SAC KALIP DÜKKANININ TUVALETİ . ESAS ADAM . İÇ. GECE
Kırık ve küçük bir ayna önünde ki lavabonun kenarına Sarı eldivenlerini bırakır, yağlı elleriyle musluğu açar, ellerini yıkar. Yağlar lavabo deliğinden akıp gider.

RADYO METNİ - DIŞ SES
"İyi geceler sayın dinleyiciler. Memursen'in yaptığı araştırma sonucunda, dört kişilik bir çekirdek ailenin…

03. SAC KALIP DÜKKANININ KÖŞESİ . ESAS ADAM . İÇ. GECE
Yağlı iş elbiselerini çıkarıp askıya asar. Eski ve yırtık olan günlük iş elbiselerini askıdan alır.

RADYO METNİ - DIŞ SES
tüketmesi zorunlu gıdalar için harcaması gereken tutar,

04. SAC KALIP DÜKKANI . ESAS ADAM . İÇ. GECE
Radyonun kapatma düğmesine basar.

RADYO METNİ - DIŞ SES
yani açlık sınırı…"

Işık kapatma anahtarına basar. Dükkanın ışıkları söner. Dükkanın kepenklerini çeker. Karanlık dükkanda ki radyo, kendiliğinden cızırdayarak açılır.

RADYO METNİ - DIŞ SES
*Reklamlar* Giyimde ki,

05. KALABALIK BİR CADDE . ESAS ADAM . İÇ. GECE
Yoldan geçen arabalar, kaldırımda yürüyen insanlar ve esas adamın tam karşısından gelen takım elbiseli bir adam. Esas adam sağ koluna arddığı ceketiyle kalabalığın arasına karışır, takım elbiseli bir adamın yanından geçer.

RADYO METNİ - DIŞ SES
ilk adresiniz Umur Giyim'de takım elbiseler %50 indirimli!

Sarmaş dolaş gezinen bir çift sırnaşarak geçer. Yolda yürümekte güçlük çeken, sağa sola sendeleyerek ilerleyen bir sarhoş, esas adama çarpar, esas adam sarsılır, aldırış etmeden yoluna devam eder.

RADYO METNİ - DIŞ SES
Üstelik peşin fiyatına vade farksız. Umur Giyimle giyiminizi umursayın…

06. ISSIZ BİR SOKAK . ESAS ADAM . İÇ. GECE
Varoş bir gecekondu mahallesi. Elektrik direğinin aydınlattığı, durgun ve sessiz sokağın başında esas adam yürümekte.

RADYO METNİ - DIŞ SES
Güven İnşaatçılıktan dev fırsat! 120 aya varan vadeler ile peşinatsız ve kefilsiz ev sahibi olmanız...

07. GECEKONDU ÖNÜ . ESAS ADAM . İÇ. GECE
Bir anahtar kapı kilidine usulca sokulur ve sola çevrilir.

RADYO METNİ - DIŞ SES
...artık hayal değil! Güven İnşaatçılığa gelin hayallerinizde ki....

Kapı açılır ve esas adam içeri girer.

RADYO METNİ - DIŞ SES
...eve sahip olun.

08. OTURMA ODASI . ESAS ADAM . İÇ. GECE
Esas adam yatağında uyumakta olan küçük kızını yanağından öper.

09. OTURMA ODASI . ESAS ADAM . İÇ. GÜN
Sabah olmuştur. Kızını öpen esas adam geriye çekilir.

10. HOL / KAPI EŞİĞİ . ESAS ADAM . İÇ. GÜN
Yırtık ayakkabılarını giyer. Eşikten dışarı bir adım atar,

RADYO METNİ - DIŞ SES
Sadık

Ayağı zeminle temas ettiği anda, yoldan lüks bir araba geçer.

RADYO METNİ - DIŞ SES
Otomotivden % 10 indirim!

11. GECEKONDU ÖNÜ . ESAS ADAM . ESAS ADAMIN EŞİ İÇ. GÜN
Kapının yanında, eşikte ki eşi kollarını birleştirmiş bir şekilde arkasından bakar.

RADYO METNİ - DIŞ SES
Üstelik 36 aya varan taksit imkanı! Hemen arayın,

Dün gece elekrik direğinin aydınlattığı sokağı bu kez güneş ışığı aydınlatmaktadır. Kafası elektrik direğiyle paralel olan esas adam sokağın sonuna doğru ilerler. İlerlemeye devam ederken "Teleferik" yazısı belirir ve jenerik akar.

RADYO METNİ - DIŞ SES
bu fırsatı kaçırmayın!

**Fazla Sahne**
Koşuşturmaca içinde ki kalabalığın arasından ilerler.
Bir esnaf dükkanının önünü süpürürken diğer esnaf kepenklerini kaldırır.
Esas adam dükkanının kepenklerini kaldırmıştır. Kapıyı açar.

Bu senaryo, bu haliyle pek bir anlam ifade etmiyor olabilir. Çünkü direk çekim senaryosunu yazdım. Verilen mesajın kolay algılanabilmesi açısından, linkteki çekim senaryosunun okunmasında fayda var.
http://www.filmfabrikasi.com/forum/viewtopic.php?f=3&t=6261

 
Gönderildi : 02/12/2009 8:12 am
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Reklamların söylemleri ile adamın hayatındaki tezatın temele alındığı bir iş bu yanlış anlamadıysam. Ben pek yeterli bulmadım şahsen, diğer senaryon daha iyiydi.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 02/12/2009 12:59 pm
(@zitarof)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Reklamların söylemleri ile adamın hayatındaki tezatın temele alındığı bir iş bu yanlış anlamadıysam. Ben pek yeterli bulmadım şahsen, diğer senaryon daha iyiydi.

Bu senaryonun anafikri eski işyerimden bir abimden çıktı. Bana dedi ki; "geliri yüksek insanlardan bihaber, asgari ücretle geçinen ve geliri yüksek insanlar gibi olamayan, işi ve evi arasında mekik dokumaktan artık teleferikleşmiş(biraz garip bir tabir oldu ama neyse:) bir adamı anlatalım."

Bende bu fikir üzerinde düşünerek, kendi görüşlerimi de ekleyip bu senaryoyu yazdım. Aslında direkmen cekim senaryosunu yazdım. Çünkü anlatılmak istenilen anafikir, kadrajlar ve radyo metni kurulmadan senaryo üzerinden anlatılamıyordu.

Filmde anlatmak istediğimiz durumu kavramanız acısından, çekim senaryomu okumanızı tavsiye ederim.

 
Gönderildi : 02/12/2009 3:10 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Aslında hikayeyi, işlediği temayı, anlatmak istediğini gayet önemli ve seçkin buldum. Hani benzerine çok rastlanıyor olsa da güncelliğini, önemini asla yitirmeyecek bir konu bu. Ama bu, çok kez işlenmişlik, temayı tekrar ele alırken bazı yeniliklere, özgünlüklere imze atılması gerekliliğini ortaya çıkarır genelde.
Bu senin senaryonda yok mu? KIsmen var ama film bu senaryodan aynen çekilecek olsa "tadı damağımda kaldı" gibi bir his bırakacak gibi göründü bana. İyi, hoş ama eksik. Doyurucu değil yani.
Bilemiyorum, bana öyle göründü dediğim gibi, belki yanılıyorumdur. 🙂

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 02/12/2009 3:17 pm
(@zitarof)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Aslında hikayeyi, işlediği temayı, anlatmak istediğini gayet önemli ve seçkin buldum. Hani benzerine çok rastlanıyor olsa da güncelliğini, önemini asla yitirmeyecek bir konu bu. Ama bu, çok kez işlenmişlik, temayı tekrar ele alırken bazı yeniliklere, özgünlüklere imze atılması gerekliliğini ortaya çıkarır genelde.
Bu senin senaryonda yok mu? KIsmen var ama film bu senaryodan aynen çekilecek olsa "tadı damağımda kaldı" gibi bir his bırakacak gibi göründü bana. İyi, hoş ama eksik. Doyurucu değil yani.
Bilemiyorum, bana öyle göründü dediğim gibi, belki yanılıyorumdur. 🙂

Hocam senaryo çekilecek olsa, kitlesellik açısından da herkesi derinden etkiler bence. Çünkü genel olarak insanlar(bizler) evi ve işi arasında teleferikleşmiş varlıklarız. E doğal olarak, bu filmi izleyecek olan insanlarda kendilerinden birşeyler bulduklarında begeneceklerdir. Yani ben bu şekilde düşünüyorum. Ama çekim senaryosunu okumayı ihmal etmeyin hocam. Zira filmin tüm anlamı o çekim senaryosunda gizli. Ses ve görüntü senkronizasyonunda gizli..

Şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Bu senaryoda kullandığım "radyo metni" bildiğim kadarıyla kısa filmlerde bugune dek kullanılmadı. Yani filmin başından başlayıp da sonuna dek, gelişen olaylarla beraber seyirciyi radyo metni aracılıgla bilgilendirme yöntemine basvurulmadı. Bu yüzden sinema dili hususunda devrim niteliğinde olabilir bu film 🙂

Uctum yine idare et hocam:)

 
Gönderildi : 02/12/2009 3:51 pm
(@gorkem)
Gönderi: 0
 

Yok est. İdare edecek birşey yok da....
Bu senaryodan tahmini kaç dakikalık bir film planlamış olabilirsin acaba?
BEn tahmin yürütmekte zorlandım da.

Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;

 
Gönderildi : 02/12/2009 3:54 pm
(@sedatix)
Gönderi: 0
 


Zitarof bu resmi yazıya döktüğünü düşün.. yazabileckelrimiz nasıl ve ne kadarcık bir etki yaratırdı ki okuyucuda ?
Sen iyisin de ....Fakat daha fazla, daha fazla, görsel ol bence.
Net olarak gösterdiklerin ,izah ettiklerin değil Filmde hissetdirdiklerin önemli.((( Ucundan çorap fırlamış yırtık bir ayakkabı kalıp makinesinin altındaki pedala basar))) bence buna gerek yok zaten resmin bütününde o var..bedala basan ayakkabının yırtıklığı gereksiz bence....
Herzaman yazarken kafanda izlediğin film ,yazdıkalrından daha iyiyse iyi bir senaristsin.asla kafandakini yazamazsın hayal hep önde olmalı.
YAZMAK YENİDEN YENİDEN YENİDEN YAZMAKTIR.
ama inan sonuçta sen iyisin bu işte ...

‎'Kaderin sadece seçtiğin yolun üzerindedir..Ondan kaçmaya çalışsanda,Genede gider o Yolu seçersin !!!

 
Gönderildi : 02/12/2009 8:33 pm
(@zitarof)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Yok est. İdare edecek birşey yok da....
Bu senaryodan tahmini kaç dakikalık bir film planlamış olabilirsin acaba?
BEn tahmin yürütmekte zorlandım da.

Hocam, "kısa filmin kısası makbuldür" sözünü benimsemiş biri olarak, kısa bir sürede bir çok vaziyet/hal/durum/olay/mesaj iletmek isterim ben senaryo yazarken. Çünkü bunun doğru olduguna inanıyorum.

Tahminimce bu senaryo çekilirse, jenerikle beraber 2.00 ya da 3.00 dk arası süresi olur.

Zitarof bu resmi yazıya döktüğünü düşün.. yazabileckelrimiz nasıl ve ne kadarcık bir etki yaratırdı ki okuyucuda ?
Sen iyisin de ....Fakat daha fazla, daha fazla, görsel ol bence.
Net olarak gösterdiklerin ,izah ettiklerin değil Filmde hissetdirdiklerin önemli.((( Ucundan çorap fırlamış yırtık bir ayakkabı kalıp makinesinin altındaki pedala basar))) bence buna gerek yok zaten resmin bütününde o var..bedala basan ayakkabının yırtıklığı gereksiz bence....
Herzaman yazarken kafanda izlediğin film ,yazdıkalrından daha iyiyse iyi bir senaristsin.asla kafandakini yazamazsın hayal hep önde olmalı.
YAZMAK YENİDEN YENİDEN YENİDEN YAZMAKTIR.
ama inan sonuçta sen iyisin bu işte ...

Ben, her senaryomda cümleleri, betimlemeleri ve diyalog/kare dışı ses gibi öğeleri uzunca bir düşünme/eleme sürecinden geçiriyorum.

İnan bu senaryo üzerinde epey düşündüm, kurduğum kadrajlar ve radyo metni üzerinde de epey kafa yordum.

Galiba radyo metninin biraz abartı oldugunu düşünüyorsun. Haklı da olabilirsin, ama şu da var; bir film izlerken insan birilerinin sesini duymak isteyebilir yahut görüntüyü tamamlayıcı öğeler arayabilir filmde.

Bu senaryo da ki radyo metninin işlevi ise görüntüyü tamamlayıcı öğe olarak kullanılması. Ayrıca önce ki mesajımda belirttiğim gibi sinema dili bambaşka birşey. Bu dili de, radyo metnini görüntülerle destekleyen ve anlatılmak istenilen anafikirin anlasılabilirliğini arttırabilmek adına kullanmak istedim. Bu hususta ne kadar basarılı olduğum ise seyirciye kalmış ya da okura...

 
Gönderildi : 03/12/2009 5:01 am
(@karatasa)
Gönderi: 0
 

Açtığın her yeni senaryo başlığına sevinçle ve umutla bakıyorum, bu başlıkların artarak çoğalmasını dilerim.

Öncelikle teknik boyuta değinmek istiyorum ki, çünkü senaryo yazımını, senaryo dilini ne kadar iyi kullanırsak aklımızdaki fikileri, kafamızdaki filmi karşı tarafa en az kayıpla aktarabiliriz düşüncesindeyim. Basit ama gözüme takılan bir şey;
09. OTURMA ODASI . ESAS ADAM . İÇ. GÜN
Sabah olmuştur. Kızını öpen esas adam geriye çekilir.

İç gün, yerine İç Sabah yazarsan bahsi geçen planın başlığını okuduğumuzda zaten sabah olduğunu göreceğimizden ötürü senaryoda "Sabah olmuştur" yazmana gerek kalmayacak. Tabi bu ve benzeri küçük ayrıntılar senaryonun içeriğinden daha önemsiz, dolayısıyla eğer bu bir tercihse böyle de kabul edilebilir.

Genelde okullarda, kitaplarda kısaca teoride kısa film bir olaydır diye geçiyor. Senin yazdığın senaryo ise bu tanıma gayet uygun ancak bazen gözden kaçan önemli birşey daha var "bu olayı bize izletecek olan nedir?"

Sinemada seyirciyi filme bağlı tutmanın çeşitli yolları var, ilgi çekici hikayerler, ilgi çekici mekanlar, ilgi çekici karakterler vs... Bence bu öğelerin kullanımı konusunda bir senarist senaryo yazım süresince hikayede ilgi çekici, çok hoş görüntüleri bir kenara bırakmalıdır. Bu senaristin değil, görüntü yönetmeni, yönetmen, kameraman gibi teknik ekibin işleridir. Dolayısıyla bir senaryo yazarının mekan seçilmeden, görüntü yönetmeni orada olmadan, var ise sanat yönetmeni ile konuşmadan tek başına çekim senaryosu yazması doğru değil. Zira çekim senaryosu yönetmenin yazdığı bir türdür. Bu bağlamda yazdığımız filmleri çekmeyeceksek çekim senaryosunu sunmak ve bu kanal ile senaryoyu daha anlaşılır çalışmak ideal sunum şekli değildir.

Senaryonun ince ince düşünülüp, dantel gibi işlendiği belli oluyor. Seçilen mekanlardan, kostümlere, karakterden, zaman olgusuna, anlatımdan, dış öğelere kadar herşeyin düşünülmüş olması senaryoya küçük bir katkı sağlamak amacıyla yorum yazma düşüncesinde olanları motive edecek nitelikte.

Elimizdeki bunca güzel argümanı bir yemek listesine benzetmek istiyorum. Herkes aşağı yukarı aynı malzemelerle pasta yapıyor ancak tüm pastalar damağımıza aynı derecede hitap etmiyor. Dolayısıyla film beğenilerinin kişisel olduğunu, filmle ilgili fütursuzca edeceğim birkaç cümleden önce tekrar söylüyorum.

Filmi film yapan ana fikirden yola çıkarsak, bahsi geçen "geliri yüksek insanlardan bihaber, asgari ücretle geçinen ve geliri yüksek insanlar gibi olamayan, işi ve evi arasında mekik dokumaktan artık teleferikleşmiş bir adamı anlatalım." tanımında önemli bir eksik görüyorum. Bu eksik şu kelime ile giderilebilir "bu topraklarda" yani demem o ki, filmin yola çıkışını bu topraklarda diye düzenlemediğimizde Japonya'da grafik tasarım işi ile uğraşan ancak ayak uydurmak zorunda olduğu tempodan dolayı makinaya, teleferiğe dönüşmüş bir çalışanı anlattığını idda etmesi zor. Eğer elinizde bir projeksiyon cihazı olduğunu ve bu cihazla göstereceğiniz filmi tüm dünyanın izleyeceğini hayal ederseniz, bu filmin tüm dünya insanlarında kendinden birşeyler bulalabilieceği, sevebileceği bir film olup olmayacağını daha iyi tetkik edebileceğimiz kanaatindeyim.

Elbette her sinemacı tüm dünyanın seveceği filmler yapmak veya yapmaya çalışmak zorunda değil. Böyle bir filmi kendi ölçeğinde, mütevazilik sınırlarında değerlendirmek de mümkün olabilirdi ancak yola çıkış söylemi "insanlar" olduğunda ben şu anda baktığım gözle bakmayı daha uygun görüyorum. Kaldı ki yerelliğin işlendiği filmler dışındaki filmlerin global olduğunda daha güzel olduğunu düşünüyorum.

Bence bu film bu haliyle, karakterle özdeşleşmeye başladığımız filmlerin ilk sekanslarını andırıyor. Gördüğümüz iş-ev arası mekik dokuyan karakterimiz, çocuğunu ancak uykuda iken görebilmesi, bu kadar çalışmasına rağmen yeni ayakkabı sahibi olamaması gibi etkenler bizim bu karaktere acıma duygusu ile bakmaya "başlamamızı" sağlıyor. Peki sonra ne oluyor? Film bitiyor.

Filmin süresi 3 dakika değil 30 saniye bile olabilir fakat zamanın ötesinde hikayenin geldiği nokta bitmesi için uygun değil. Biz böyle bir adamı neden izleyelim? Zaten her gün aynı şeyi bizler yaşıyoruz, bunu görmek için bu filmi izlemek yerine, dolmuşta, otobüste etrafımıza bakarak bu olayın canlı tanıklarını her an görmemiz mümkün.

Bence yolun buraya çıkmasındaki etkenlerden birisi, Sedat'ın yukarıda verdiği fotoğrafla anlatmak istediği görsel unsurlarda saklı olabilir. Senarist hikaye kadar görsel tasarıma, sinematografiye kafa yorduğu zaman ister istemez iki işle uğraşıp performansını yarıya düşürmüş oluyor.

Son olarak senaryo yazarken senarist kimliğiyle, filmi çekime hazırlarken ve çekerken yönetmen kimliğiyle hareket etmek lazım. Yoksa işler birbirine karışıp ortaya çıkan eseri etkiliyor.

Herşeye rağmen bu işin tek doğrusunun olmadığını, herkesin farklı görüşte olup her türlü film yapabilme özgürlüğünde olduğunun farkındayız. Asıl soru bu film kime hitap edecek, varoşlarda yaşayan arkadaşlara mı, internette bağımsız sinema forumu üyelerine mi, yoksa herkese mi? Cevap herkese ise, çok çalışmak gerekliliği herkes için kaçınılmaz.

Çalışmalarının devamını dilerim.

 
Gönderildi : 03/12/2009 4:57 pm
(@sedatix)
Gönderi: 0
 

çok güzel bir yorum olmuş akaratas.emeğine sağlık.

‎'Kaderin sadece seçtiğin yolun üzerindedir..Ondan kaçmaya çalışsanda,Genede gider o Yolu seçersin !!!

 
Gönderildi : 03/12/2009 5:04 pm
(@zitarof)
Gönderi: 0
Başlığı açan
 

Öncelikle yorumun için tesekkür ederim.
Biz böyle bir adamı neden izleyelim? Zaten her gün aynı şeyi bizler yaşıyoruz, bunu görmek için bu filmi izlemek yerine, dolmuşta, otobüste etrafımıza bakarak bu olayın canlı tanıklarını her an görmemiz mümkün.
Bence, bu filmi izleyen insanlar kendilerini bu adama benzetebilir ve yalnız
olmadıkları farkedebilirler. Bu hususta bir görüşüm var; Bence "İnsanlar yaşadıkları hayata, farklı bir pencereden bakabilmek, farkedemediklerini farkedebilmek için sinema seyrederler."
akaratas
Sinemada seyirciyi filme bağlı tutmanın çeşitli yolları var, ilgi çekici hikayerler, ilgi çekici mekanlar, ilgi çekici karakterler vs... Bence bu öğelerin kullanımı konusunda bir senarist senaryo yazım süresince hikayede ilgi çekici, çok hoş görüntüleri bir kenara bırakmalıdır. Bu senaristin değil, görüntü yönetmeni, yönetmen, kameraman gibi teknik ekibin işleridir. Dolayısıyla bir senaryo yazarının mekan seçilmeden, görüntü yönetmeni orada olmadan, var ise sanat yönetmeni ile konuşmadan tek başına çekim senaryosu yazması doğru değil. Zira çekim senaryosu yönetmenin yazdığı bir türdür. Bu bağlamda yazdığımız filmleri çekmeyeceksek çekim senaryosunu sunmak ve bu kanal ile senaryoyu daha anlaşılır çalışmak ideal sunum şekli değildir.
Eğer senaryo uzun metraj bir film senaryosu olsaydı yukarda ki dediklerine aynen katılırdım(Çekim senaryosunun, yönetmen görüntü yönetmeni, sanat yönetmeni vs ortaklasa karar alınıp yazılmasına.)
Fakat, mesele kısa film senaryosuysa , işler değişebilir. Bu kısa film senaryosunu yazarken, filmi çekeceğimize kesin gözüyle bakıyodum. Ayrıca filmi çekecek olsaydık, yönetmeni de, görüntü yönetmeni de, sanat yönetmenide ben olacaktım(Zira bu alanlarda tanıdıklarım yok, olsaydı onlarla beraber yazardım senaryoyu). Herşeyiyle kendim çekeceğimi düşündüğüm için ilk başta çekim senaryosunu yazdım.
Herşeye rağmen bu işin tek doğrusunun olmadığını, herkesin farklı görüşte olup her türlü film yapabilme özgürlüğünde olduğunun farkındayız. Asıl soru bu film kime hitap edecek, varoşlarda yaşayan arkadaşlara mı, internette bağımsız sinema forumu üyelerine mi, yoksa herkese mi? Cevap herkese ise, çok çalışmak gerekliliği herkes için kaçınılmaz.
Cevap "herkese" olabilir. Ve dediğin gibi çok çalışmak herkes için kacınılmaz.

Her insanevladı, ikamet ettiği mekandan ayrılıp, bir yerlere gider, belirli bir süre sonra, gittiği yerden ayrılıp ikamet ettiği mekana geri döner.

Devamlı gittiği mekan neresi olabilir? İşyeri, okul, restorant, mutfak, vs vs. Listeyi uzatmak mümkün. Film bu mekanlarla evi arasında mekik dokuyan insanlara hitap edecek.
Bence bu film bu haliyle, karakterle özdeşleşmeye başladığımız filmlerin ilk sekanslarını andırıyor. Gördüğümüz iş-ev arası mekik dokuyan karakterimiz, çocuğunu ancak uykuda iken görebilmesi, bu kadar çalışmasına rağmen yeni ayakkabı sahibi olamaması gibi etkenler bizim bu karaktere acıma duygusu ile bakmaya "başlamamızı" sağlıyor. Peki sonra ne oluyor? Film bitiyor.
Önemli bir şeyi gözden kaçırmışsın. Filmin finalinde seyirci, kahramanın ve kendisinin birer teleferik oldugunu anlıyor.
Çalışmalarının devamını dilerim.
Teşekkür ederim.

 
Gönderildi : 04/12/2009 1:46 pm
Paylaş: