Forum

Senaryoda Karakter Yaratımı

8 Gönderi
4 Üyeler
0 Reactions
3,253 Görüntüleme
(@dincdinamik)
Gönderi: 23
Başlığı açan
 

Bir senaryo yazmaya karar verdiniz ve de güzel bir öykü buldunuz. Karakterlerin eylemlerini nasıl dizayn edeceksiniz?

AHMET adında bir karakterimiz var. Bir eylem gerçekleştirir. Bu eylemin iyi veya kötü olması önemli değildir. Banka soyar veya okula gider. Karakterin eylem biçimini Neden – Sonuç ilişkisi içinde açıklarız. Kısaca karakter bunu neden yapıyor? Bu soru bizi üç farklı nosyona götürür.

1) Senarist kendisi istediği için.
2) Karakter kendisi istediği için.
3) Hayat onları zorladığı için.

Bu 3 maddeyi tek tek değerlendirmeden önce “Hayal & Gerçek Ölçüsüne” bakmamız gerekiyor.

HAYAL & GERÇEK ÖLÇÜSÜ nedir?
Bir senaryonun senaryo sayılabilmesi için en az iki karakterden birinin Protagonist (Sorun çözücü, düzeni koruyan, normal, iyi, vb. olumlu yönlerinin olması) diğer karakterin ise Antagonist (sorun çıkaran, asi, düzen bozucu, kötü, anormal) olması gerekir. Elbette her bir karakterin %100 antagonist veya %100 protagonist olması mümkün değildir. Her iki karşıtlığı da mutlaka içinde barındırır ama bir özellik diğerinden daha baskındır. Örnek vermek gerekirse Şevkat Yerimdar aslında bir antagonisttir. Kavgacı, kabadayı, mahalledeki arkadaşlarını döven, her önüne gelene atar yapan, sonu karakolda biten bir karakter. Ama o aynı zamanda yoksula, yetime yardım eden, koruyup kollayan, iyilik yapan, hayat kurtaran gibi protagonist özellikleri de içinde taşır…

Bununla birlikte karakterlerin yarattıkları eylemler ve eylemlerin sonuçları, hayal ve gerçeklik arasında dengelenmiş olmalıdır.. Bunu sağlayacak olan şey tek kelimeyle; çatışmadır. Eğer çatışma olmaz ise olay örgüsü meydana gelmez ve film, film olmaktan çıkar. Bununla beraber diyalogların sadeliği çatışmayı sıcak tutan bir etkendir. Mesela karakterin dile getirdiği söylemlerin fazla açıklayıcı olması hikâyeyi kurmaca olmaktan uzaklaştırıp belgesel tadında (gerçekçiliğin içinde yontularak) hayalden uzaklaştırır. Tam tersinde ise karakterin söylencesi az açıklayıcı / soyut olduğu takdirde hayalin içinde kaybolmak ve realiteden uzaklaşmak tehlikesi vardır.

Bir bütün olarak dramatik yapıya baktığımızda ise hikâyenin ne kadar hayali ve ne kadar gerçekçi olduğunun farkında olmak hayati öneme haizdir. Çünkü senarist, senaryoyu inşa ederken farkında olmadan bu dengenin dışında çıkabilir. Senaryo, gelişim süreci içerisinde “hayal – gerçek” çizgisinden dışarı doğru çıkma riskiyle karşı karşıyadır. Bu riski en aza indirmek için “sıfır noktası” dediğimiz hayal gerçek arasındaki çizgiyi koruyabilmek önemlidir.
(HAYAL -3, -2, -1, 0, +1, +2, +3 GERÇEK)

Bu doğrultuda yukarıda ki üç maddeyi inceleyelim.

Eğer birinci kategoriye göre karakterin davranış ve eylemlerini Senarist kendisi şekillendiriyorsa bu sübjektif bir tasarımdır. Yüksek ihtimalle karakter ve eylemleri, kişisel hayalin içinde kıvranacağından ve gerçek argümanlardan kopuk bir dramaturgi inşa edileceğinden ortaya yine “hiç gerçekçi değil” dediğimiz bir film çıkacaktır. Seyircinin daima dile getirdiği bir husustur. Çünkü seyircinin gözünden kaçmaz. Örnek vermek gerekirse, sırf komedi olduğu için paraşütçü bir karaktere yükseklik korkusunu eklemek… Bu özellik mizah olsun diye yapılmış olabilir ama gerçekçi değildir. Çünkü seyirci haklı olarak şu soruları soracaktır; Bu adam yüksekten korkuyorsa nasıl paraşütçü oldu? Eğitim süreçlerini nasıl atlattı? Eğitmeni yok muydu? Lisansını hangi kurumdan nasıl aldı vs. Bu yorumlar beni ilgilendirmiyor diyen senarist (hatta yönetmen, yapımcı) bu filmi kimin için çekiyor? Bir film kimin için çekilir? “Biz komşularla evde izleyeceğiz” maksadıyla çekilmez sanırım. Bana göre en iyi sanat eleştirmeni seyircidir… Eğer saçma bir film yapmak istemiyorsak bu nosyona göre hareket edemeyiz. Eğer bir senarist bu maddeye göre senaryo yazıyorsa kayıtsız şartsız KÖTÜ bir senaristtir. (Tavsiye edilmez 🙂 )

Karakteri gözümüzde canlandırmak ve karakterin kendisine sormak gerekir. Yani kısaca karakter istiyor mu?
İkinci kategoride ise karakter kendisi istediği için bunu yapar. Karakter banka soyar çünkü karakter bir soyguncudur. Karakter okula gider çünkü karakter bir öğrencidir. Karakter ameliyata girer çünkü karakter bir doktordur. Meslek ve ünvanlar dışında davranışları da ele alalım. Karakter adam döver çünkü karakter sinirli, agresif birisidir. Karakter sevdiği kıza açılmayı bir türlü başaramaz, arkadaşına yakınır durur çünkü karakter çekingendir. Karakter arkadaşının cüzdanını çalar çünkü karakter hırsızdır. Bu örnekler böylece çoğalır ve karakter vücut bulup karşımızda oturduğunda aynı cevapları almalıyız. Sen bu filmde banka soyuyorsun bunu neden yapıyorsun? Karakter: “Çünkü ben bir soyguncuyum, benim işim bu. Çocukluğum cezaevlerinde geçti. Sabıkam var. Bana kim iş verir? Hem ben başka iş yapamam. Çok yakında büyük bir soygun planlıyorum. Altın vuruş yapıp yurt dışına kaçacağım”… Kısaca karakteri ve karakterin yaptığı eylemleri onun isteğine göre tasarlıyorsa senarist, o İYİ bir senaristtir. Senaryo yazmanın standardı budur.

Son olarak ise ikinci standart kategorinin ötesinde başka bir nosyon daha vardır; Ne senarist istediği için ne de karakter istediği için. Hayat onları zorladığı içindir. Bu noktada senarist kendisini de işin içine katar yani kendisinden bahsetmese bile hikâyenin bir parçası olarak görür.

Senaristte soralım sen bu hikâyeyi neden yazdın? Senarist: Hayat…
Karaktere soralım, neden banka soruyorsun? Karakter: Hayat…

Kısaca hem senaristin hem de karakterin özellikleri vardır ama ikisi de bunu bilmeyecektir. Bir senarist hikâye tasarlarken hiç olmadığı kadar duygu karmaşası içine düşebilir. Daha önce hiç düşünmediği, aklına bile getirmediği harikalar yaratabilir. İçinde bulunduğu psikolojik durum onu bir düş yolculuğuna tırmandırabilir. Ek olarak yaratılan karakter kendi içinde birçok duygu durumunu barındırır ama karakter asla farkında değildir. Son derece uyumlu, uzlaşmacı, yardım sever bir karakterin içinden acımasız bir canavar çıkabilir ama karakter bunun farkında değildir, çünkü karşısına çıkan koşullar onun bilinçaltına ittiği canavarı gün yüzüne çıkarabilir. İyiliği savunan bir karakter iyilik adına farkında olmadan kötülüğün hudutlarında savaşabilir…

Yani her ikisinin tek kelime ile yanıt vermesi gerekir; HAYAT. Başka sebebi yok.

Eğer bir senarist, senaryoyu bu maddeye göre şekillendiriyorsa o MÜKEMMEL bir senaristtir…

Elbette ki bu anlayışa göre senaryo yazabilmek çok zordur, ciddi efor sarf etmek, adeta kuluçkaya yatmak ve günlerce, haftalarca o hikayenin içinde olup yoğrulmak gerekiyor. Senaryo yazmak ile senaryo yaratmak aynı şey değildir. Bir mimar proje çiziyor ama ruhundan bir şeyler katmıyor. Kısaca estetik yoktur çizdiği projede, yapmış olmak için yapmıştır. Fakat yazmış olmak için senaryo yazmak bizi bu anlattığım kategoriden uzaklaştırır. TV dizilerine bakın, hepsi için geçerli olmasa da (özellikle aşk dizileri) ne kadar gerçekçidir? Gerçekçi değildir ama son derece hayalidir. Yukarıdaki anlattım gibi hayalin içinde boğulmuştur. Karakterlerin hiç birisi gerçekçi değildir.

Uğur Yücelin Eşkıya filmindeki Cumali rolü hakkında söylediği söz: “Cumali benim için gerçek, o yaşayan birisi..." Sanırım bu söz ne demek istediğimi anlatıyor 🙂

Karakter gözünüzün önünde vücut bulmalı ve gerektiğinde kontrolünüzden çıkabilmelidir. İslam mistisizminde “huddamcılık” vardır bilirsiniz, ben bu durumu biraz ona benzetirim. Majisyen bir elemantal varlık (hüddam) yaratır. Bir süre sonra o varlık majisyenin kontrolünden tamamen çıkar ve bu kopuş 3 farklı sonuca sürükler. Eğer majisyen varlıktan güçlü ise onu kontrol etmeye çalışır. Eğer varlık majisyenden güçlü ise onu tasallutu altına almaya çalışır. Eğer majisyen ustalıkla bu varlığı tasarlamışsa, karşılıklı bir sempatizasyon alanı oluşturulur ve karşılıklı olarak amaca uygun istekler gerçekleşir.

Kısaca, klasik senaryo anlamında ikinci kategori geçerli olsa da, usta bir senarist üçüncü kategoriye göre karakteri yaratır.

Yanlışım veya eksiğim varsa veya katılmadığınız lütfen düzeltiniz. Sevgiler..(DİNC DİNAMİK)

 
Gönderildi : 03/07/2017 11:29 pm
(@dincdinamik)
Gönderi: 23
Başlığı açan
 

Bu arada word üzerinden yazdığım için kelime düzenlemenin gazabına uğramışım PROTAGONİST olacak pratagonist değil 😳

 
Gönderildi : 03/07/2017 11:38 pm
(@fulgura)
Gönderi: 0
 

Mesajınızın sağ üst kısmındaki kalem ikonuna tıklayarak gerekli düzeltmeleri siz de yapabilirsiniz. Ctrl+F ile yanlışı bulup düzeltmek kolay. İsterseniz siz yapın.

Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.

Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.

 
Gönderildi : 04/07/2017 4:07 am
 Dnd
(@dnd)
Gönderi: 0
 

Ben yazdiklarina pek katılmıyorum zira karakter oluşumunda temel fikir senaristin dahi olsa karakter yaratilisinda yönetmen ve oyuncu en büyük pay sahibidir.
Yazar ve Senaristin bir karakterdeki payı yüzde 20 yi geçmez.

Örneğin Behzat Ç. karakterleri
Bu karakterlerin kitap ve senaryoda çizilen kişiliği soyuttur,Kaba nobran umursamaz bir polis ve onun etrafinda ona maruz kalan yan karakterler.

Fakat ana karakterler Serdar Akar gibi gerçekçilik akimindan bir yönetmenin yorumu ve Tiyatro kökenli Erdal Besikcioglu Fatih Aritman bireysel performansı ile sekillenince vücut buldu ve oturdu .

Bugün Behzat Ç denildiğinde aklınızda oluşacak resim bellidir , demek istediğim eğer ilerde bir yeniden çekim olsa ve Behzat karakterini başka bir oyuncu oynasa izleyici bunu asla kabullenmez.

Bunun dışında bir örnek vermek gerekirse, Batmandeki Joker karakteri olabilir . Oyleki bu karakter özünde aynı yazılmış biri iken oyuncu ve yönetmenlerin performansı ile bambaşka sonuçlar ortaya çıkarır . ama herhangi bir senariste joker yaz denilse hemen hemen hepsi aynı temel özelliklerden yıla çıkar.

Kısacası karakterdeki Realizm yahut sürreal oluşum senaristin değil yönetmen ve oyuncunun eseridir.

 
Gönderildi : 04/07/2017 10:51 am
(@hegel)
Gönderi: 0
 

Ben yazdiklarina pek katılmıyorum zira karakter oluşumunda temel fikir senaristin dahi olsa karakter yaratilisinda yönetmen ve oyuncu en büyük pay sahibidir.
Yazar ve Senaristin bir karakterdeki payı yüzde 20 yi geçmez.

.....

Bu pay, karakterin derinliği, yaşadıkları ve gelişen olaylara göre değişir. Senaryo, filmin kalitesini belirleyen ana etkenlerin başında geldiği için o pay %20'yi geçecektir diye düşünüyorum.

Kalem Oynatan İle Ayı Oynatanın Buluştuğu Yer

http://kalemoynatanileayoynatannbulutuuyer.blogspot.com.tr

 
Gönderildi : 06/07/2017 1:15 pm
 Dnd
(@dnd)
Gönderi: 0
 

hegel kast ettiğin şey filmin geneli için kabul edilebilir fakat karakter senaristin hatlarını belirlediği soyut bir yazıdan ibarettir.

Aynı senaryo farklı yönetmen ve oyuncular ile çekildiginde bambaşka karakter ve film yaratır. Bunun örneğini sinema tarihinde bütün re-make lerde görebiliriz.

Zira oyuncu karakteri canlandirirken, kendisinden birçok şey katar , bu kattığı şeyler yönetmenin kadrajindan vurgulanir yada Ötelenir , açılar ışık kullanılan kostümler bile karakterin oluşumunu bambaşka yere çeker. Bu yönetmen ve oyuncunun senaryo yorumudur.

Bu sebeple senaristin karaktere katkısı oyuncu ve yönetmenden hiçbir zaman fazla olmamıştır.

 
Gönderildi : 06/07/2017 3:03 pm
(@dincdinamik)
Gönderi: 23
Başlığı açan
 

Dnd
Son söylediklerine istinaden, sırf bu yüzden senarist ile yönetmenin aynı kişi olmasının büyük yararı olacağına inanıyorum veya yönetmenin senaristi çok çok iyi anlamasını, aynı şekilde senaristin yönetmene o ruhu aktarabilmesinin önemini… Aksi durumda dediğin gibi, ben bir senaryo yazarım sen yönetmensin ve bu senaryoyu okursun, benim hayal dünyamdaki fotoğraf ile yazıların sende çağrıştırdığından bambaşka bir sonuç ortaya çıkaracaktır. Bu koşulunda estetiği bozacağına inanıyorum.

Oyunculuk kısmında söylediklerin biraz tartışılır. Eğer tiyatro olsaydı o zaman oyunculuktan söz edebilirdik belki ama zaten film çekiminde oyuncu yönetimi tümüyle yönetmenin elinde. Oyuncunun kendisinden bir şey katması neredeyse olanaksız. Bir çok usta yönetmen oyuncu yönetimi konusunda çok dominanttır mesela Nuri Bilge Ceylan’ı bu konuda örnek gösterebilirim. Zira doğrusunun da bu olduğunu düşünüyorum.

Mesela bazı filmler görürüz, başrol oyuncusu ile yönetmenin aynı kişi olduğu. Dolayısıyla oyunculuklar sıfır. Bir orkestrada her müzisyenin farklı bir melodi çalması gibi. Hiç acımadan örnek göstereyim; Mandıra filozofu 2 filmine baktığımızda oyuncuların hepsi yetenekli, hepsi yılların usta oyuncuları ama karakterler olmamış. Çünkü oyuncu yönetimi zayıf… Canı sıkılan yönetmenliği anlamadan yönetmen koltuğuna oturursa olacağı budur. 🙂

 
Gönderildi : 06/07/2017 6:16 pm
 Dnd
(@dnd)
Gönderi: 0
 

dincdinamik
Nuri Bilge Ceylan örneği ile yola çıkarsan yanilirsin.

NBC filmleri yönetmen filmleridir genelde bu filmlerde karakterden çok filmin genel kompozisyonuna bakılır .
Tematik ve durağan karakterler vardır , karakterler ön planda olmaz filmin genel anlatımı içinde , yönetmen de bunu tercih etmez çünkü filmi karakter üzerine kurgulamaz . Sen filmi izleyince aklında karakter kalmaz filmin geneline yorum yaparsın , şöyle örnek vereyim bir zamanlar Anadoluda filminde yılmaz Erdoğan yerine X bir oyuncuda oynasa filme bir fark yahut etki kazandırmaz çünkü yönetmen filmi karakterlerden değil temadan oluşturur.

Karakter filmlerinde ise yönetmen oyuncuyu sinirlamaz aksine mümkün olduğunca özgür bırakır.
Misal vereyim şeytanın avukatı filminde al pacino yerine X oyuncuyu koyarsan filmin yapısı komple değişir .
Ve yahut scarface filminde Tony Montana performansı al pacino ya ait bir karakterdir.

Daha popüler örnek vermek gerekirse "Batman " ve "joker " karakterleri aynı yazılmış karakterlerdir, motivasyonu , geçmişi hep aynıdır .

Ama bu karakterler Tim Burton -Micheal keaton - jack nicholson elinde başka

Nolan - bale - ledger elinde bambaşka sonuç verir .

Mandira filozofu konusuna gelince Müfit can saçinti konusunda yorum yapmak bizim haddimizi biraz aşar çünkü bu adamın yazar yönetmen oyuncu kariyeri ortada .
Filmi sevmemek bir tercih fakat kötü yönetmen demek ayıp olur .
2 filmde iyi gişe yaptı , karakter zaten adamın yarattığı oynadigi bir karakter .

Sevip sevmek tabiki senin tercihin izleyici olarak .
Recep İvedik gibi düşün recep ivedik sahanın yarattığı bir karakter kendi oynuyor, seviliyor sevilmiyor o ayrı fakat adamın kendi yarattığı karakteri dolayısıyla ondan başkası oynayamaz.

 
Gönderildi : 06/07/2017 10:34 pm
Paylaş: