Muhteşem bir senaryo/film çıkabilir:
http://www.facebook.com/photo.php?v=10150305539072451 " onclick="window.open(this.href);return false;
- baço
çok acaipmiş, çok enteresan bir olaymış.
*our AC-130 in the air
Düşünsene, dede ile günümüzde başlar olay. Torununu şehitliğe götürür. Anlatmaya başlar. Flashback'ler ile olayları, şehit olanları tek tek görürüz. Sancak olayına kadar sürer...
Adam gibi yazılırsa müthiş bir şey olmaz mı...
- baço
Hurafedir.
Her meselede olduğu gibi akıl mantık yerine doğaüstü güçler, sıradışı durumlar gibi işi metafiziğe havale eden, öykü yerine masalı tercih eden ulusal romantizmimizin klasik bir hikayesidir. Önüne gelen kendi ideolojisi çerçevesinde bir Çanakkale masalı daha uydurup güya milliyetçi duyguları güçlendirip ulusal birliği sağlama edasıyla gerçeği bir kez daha gömüyor.
Her hafta sonu K.Çekmece'den belediye organizasyonuyla otobüsler gelirdi Geliboluya, hala devam ediyor mu bilemiyorum. İçinden inen sakallı ve eğitimi belirsiz kişiler onca zavallı insana "Burada kafiri yenenler, Türk üniformalı askerler değildi. Esir düşen Türk askerlerini gören düşmanlar 'biz bunlarla savaşmıyorduk. Karşımızdakiler yeşik sarıklı, uçan top mermisini tutup bize geri atan dev gibi adamlardı' derlerdi. Düşmanı yenen bu evliyaların ruhlarıydı" gibi zırvaları satıyorlar ve o zavallı insancıklar ağlayarak bunları dinliyorlar. Herkes Çanakkale'ye gidip manevi besinini alıp evine geri dönüyor. Onca tarihçi tane tane, belge belge kitap yazdı. Hiç biri satmaz, hala Çanakkale efsaneleri satar.
Yanlış anlaşılmasın. Kahramanlık ve şehitlik öykülerinin önemli kısmı doğrudur. Örtbas edilen şey Türk askeri dehasıdır. Akıl mantık ve kahramanlıkla kazanılmış bir savaşı hokus pokus yapıp belli bir görüşe hatta maddi çıkarların hizmetine sunmaktır. Tarihi gerçeklerden garip bir din yaratmaktır. Bunları alıp allı pullu ucubelere dönüştürüp hatta akıl mantık sınırlarını zorlayacak eklemelerle videodaki gayretkeş şakşakçının hayal ürünü laflarına inananlar Türklerin kuyruklu olduğuna inananlardan çok farklı mı? (Anzaklar Türklerin kuyrukları olduğunu sanıyormuş. Türkleri diri diri yakmışlar. Yok Alay bayrağı hala Melbourne'deymiş. Gelibolu'ya girmek sırf millet tarihini öğrenmesin diye yasaklanmış hem de soyadı Arıburnu olanlar tarafından. Gökten gelen bulut düşmanı içine çekip yoketmiş.... vb cehalet ürünü safsatalar) Alt tarafı lafı döndürüp dolaştırıp Cumhuriyet'e çatacaklar.
Bu da o kadar maneviyatçı olmasa da ayrı bir ekolden yeni bir masal yaratma çabası işte. Defalarca yalanlandı, açıklama yapıldı ama işte kaçınılmaz bir insan gerçeği öne çıkıyor: mit, gerçeğe egemen oluyor. İnsanlar kendi inançlarını destekler biçimdeyse "değişik olana" (her ne kadar akıl ve mantığa aykırı da olsa) sarılıyorlar ve bunu yaşamak istiyorlar. Çanakkale'de çekilecek onca konu var, onca asker/zabit mektubu var ama onları değil de önümüze bunları sürüyorlar.
57. Alay hakkında hem 18 Mart Üni. Çanakkale Savaşları Tarihi Enst. yayınları, hem Genelkurmay ATASE yayınları vb onca yayın var. Amman diyeyim sokakta sağa sola gürleyen adamdan tarihimizi öğrenmeye hele bir de anlattıkları üzerine senaryo yazmaya kalkmayalım. Mitler masallar da güzeldir, bize bizi anlatırlar bazen ve film yapmanın da çok iyi bir yoludurlar ama "gerçeği" anlatmaya kalkarlarsa işte o zaman tarihten kopuk bir toplumumuz olur. Yalanın insanları biraraya getirdiği nerede görülmüş?
Meraklısına:
http://www.tarihportali.net/tarih/bir_internet_hurafesi_57_alay_sancagi-t1148.0.html;wap2= " onclick="window.open(this.href);return false;
http://www.gallipoli-1915.org/09yetkin.iscen.bir.tarih.kit.elestiri.htm " onclick="window.open(this.href);return false;
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.
Muhteşem bir senaryo/film çıkabilir:
http://www.facebook.com/photo.php?v=10150305539072451 " onclick="window.open(this.href);return false;
bunu şuan senaryolaştıran almanyada yaşayan muzisyen bir vatandaşla tanışmıştım.Çok ciddi sponsor görüşmeleri vardı bu yakınlarda teaser'ı yayınlanır..
PORTFOLIO: http://xantia.cgsociety.org/gallery/908278/" onclick="window.open(this.href);return false;
Gerçekten iyiymiş....
Çevremizdeki "önem"leri, önemli görünmeyi başaran önemsizler yüzünden fark edemiyoruz....
https://twitter.com/gorkemoge" onclick="window.open(this.href);return false;
Hurafe olan nedir onu anlamadım yalnız. Yani 57. alaydaki herkes şehit mi olmamış, öyle bir alay mı yokmuş nedir hurafe olan?
Hurafe de olsa senaryo çıkar o ayrı mesele tabi bi de...
- baço
Evet, hurafe olanlar adamın anlattıklarının yarıdan fazlası. Parantez içinde yazmıştım. Verdiğim linkte de anlatıldığı gibi 57. alay ciddi kayıplar verse de lağvedilmedi ve göreve devam etti ve daha sonra İngilizlere teslim oldu ama sancağı falan teslim edilmemiş. Adamın anlattığı Gelibolu'ya gitme yasakları, Türkleri canlı canlı yakmaları vb vb.
Elbette söylentiler üzerine de, mitler üzerine de, destanlar hayaller fantaziler üzerine de filmler çekilir ve başka türlüsü de düşünülemez. Burada benim sorun ettiğim, bu son derece önemli savaşın gerçekliğini insanlar doğru dürüst bilmezken belli bir siyasi-idelojik görüş için, bazı insanları kötülemek için (birilerine "bu şerefsizler" diyebilmek için), hatta bizzat cehaleti desteklercesine bu türden laflar üretmek. Yoksa Çanakkale hakkında nice öykü var ve her biri ayrı film olmayı hakkeder. Avustralya ve Y.Zellanda'lıların konu üzerine çekilmiş onlarca filmi var. Ulusal kimlikleri için gerekli bu. Bizde ise hala bir Türk'ü bu savaş hakkında bilgilendirecek adamakıllı bir film yok. Hala Saving Private Ryan'ı daha ilginç ve duygulandırıcı buluyoruz.
Eski ama ilginç bir video vardı: " onclick="window.open(this.href);return false;
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.
Evet, hurafe olanlar adamın anlattıklarının yarıdan fazlası. Parantez içinde yazmıştım. Verdiğim linkte de anlatıldığı gibi 57. alay ciddi kayıplar verse de lağvedilmedi ve göreve devam etti ve daha sonra İngilizlere teslim oldu ama sancağı falan teslim edilmemiş. Adamın anlattığı Gelibolu'ya gitme yasakları, Türkleri canlı canlı yakmaları vb vb.
Elbette söylentiler üzerine de, mitler üzerine de, destanlar hayaller fantaziler üzerine de filmler çekilir ve başka türlüsü de düşünülemez. Burada benim sorun ettiğim, bu son derece önemli savaşın gerçekliğini insanlar doğru dürüst bilmezken belli bir siyasi-idelojik görüş için, bazı insanları kötülemek için (birilerine "bu şerefsizler" diyebilmek için), hatta bizzat cehaleti desteklercesine bu türden laflar üretmek. Yoksa Çanakkale hakkında nice öykü var ve her biri ayrı film olmayı hakkeder. Avustralya ve Y.Zellanda'lıların konu üzerine çekilmiş onlarca filmi var. Ulusal kimlikleri için gerekli bu. Bizde ise hala bir Türk'ü bu savaş hakkında bilgilendirecek adamakıllı bir film yok. Hala Saving Private Ryan'ı daha ilginç ve duygulandırıcı buluyoruz.
Eski ama ilginç bir video vardı: " onclick="window.open(this.href);return false;
Amerikalılar yıllardır kıçlarından uydurdukları hurafelerin filmini propaganda için çekiyor, bırakın isteyen istediğini çeksin. O yalan bu telmaşa diye sinemaya bakılmaz, belgesel değil adı üstünde kurmaca. Böyle bir film de yapılırsa zaten aynı Amerika'nın yaptığı gibi ülke bütünlüğünü sıvama için destekli yapılır falan filan. Siyasi ideolojik değil de devlet politikası olarak yapılır, yapılıyor da zaten. Ha savaş çok önemli doğru ama öğrenmek isteyen kitap açar okur ama hangi kitap. Birbirinin zıttı şeyleri söyleyen on yüz bin kitap var kurtuluş savaşı hakkında. O yüzden bunları geçelim isteyen istediğini anlatsın, istediği yönden anlatsın. Ama bence bundan iyi film olmaz.
Ha ama bir gerçek var ki o değişmez. Orada amcam söylemiş ya şerefsiz diye, az söylemiş. Ben hep kraliçe analarıyla beraber anarım ingilizleri. Binlerce kilometre öteden hamamları gezmeye gelmedi heralde o orospu kraliçenin evlatları.
Şimdi efendim ben aslen Çanakkaleliyim ve dedem ve babası da gazidirler. Yanlış anlaşılmasın bu beni elbette sizden daha üstün kılmaz çünkü olay tüm ülkeye malolması gereken ulusal bir deneyimdir. Konu hakkında ilgili ve naçizane de bilgili olduğumu düşünüyorum. O nedenle bizzat tanık olduğum bu türden olaylar ve inandıklarım beni sadece sıradan bir vatandaş olarak bile olsa rahatsız ediyor. Ortak kültürel mirasımızın ve ulusal bir deneyimin gün geçtikçe belli bir kafa yapısının elinde hem para hem de siyasi bir amaçla kullanılmasına tepkimin nedeni budur. Amerikalı bunu yapıyor demek bizi bağlamaz. Hollywood denen şey Amerikalının tarihini bugünkü amaçlarına hizmet edecek şekilde yorumlayıp, yine işine geldiği şekilde anlatıp bundan maddi başarı kazanıyor ve bu "Hollywoodlaştırma" sürecini de biz doğal karşılıyor hatta aynısını yapalım diyorsak en azından buna katılmama hakkım vardır.
Adamın ifadesindeki "şerefsiz" İngilizi kastediyor. Emperyalisti savunacak değiliz ve benim kastım, Çanakkale'nin kendi aramızda bizi birleştirici bir unsur olması gerekirken bizzat ayrıştırıcı hale gelmesi. Ben bu tür bir ifadeyi kendi içimizde ayrımcılık yapanların ağzında hatta kendimin de dahil olduğu gruplara kişilere karşı kullanılırken duyuyorum. Gidin orada durup bu türden adamların anlattıklarını dinleyin. Nasıl olup da bu anlatılanlar bu ülkeyi birleştirecek anlamak mümkün değil. Türk bayrağını tişört diye giyemezsin. Yasak olmasından değil, belli bir gruptan sanılırsın diye. O görüş bayrağı eline geçirdi, kendiyle özdeşleştirdi ve insanları kendi bayrağına yabancılaştırdı. Çanakkale için de aynısı söz konusu. Şimdi gidip biri de bunun filmini yapacak. Neden? Amerikalı da yapıyormuş diye mi? Bu videodaki gibi konuşan şahısları çok gördüm. Genelde yaptıkları şehir efsanelerini hurafeleri biraraya toplayıp bu arada kendilerince "rehberlik" yapıp arada ya para kazanmak ya da başka bir amaca hizmet etmek. Adam İngilize laf atmıyor; diyor ki bizzat bu ülkeyi kuranlar, insanlar Çanakkale'yi unutsun, bilmesinler diye onca sene Gelibolu'ya gelinmesini yasakladılar. Hem de soyadı Arıburnu olanlar yapmış diyor. Hadi ordan... Gelibolu tarihi ve askeri bölge olduğu için ve açıkçası koruyamadığımız için onca süre kapalı kaldı. Açılır açılmaz da yandı.
Daha bugün yukarıdaki videoyu ararken denk geldiğim bir forumda kadınlar kendi aralarında konuşup Çanakkale'yi överken laf arasında "zaman çok bozuldu, bugün bakıyoruz hala çoğu kadın açık. Bunlarla nasıl Çanakkale'nin ruhuna layık olacağız" diyor. Böyle film yapılırsa bakıyorsun düşman kadar (ki bazen ondan da çok) kendileri gibi yaşamayanlar oluyor şerefsiz. Şimdi yapmasın mı adam filmini? Eleştirmesin mi kendi gibi yaşamayanı? Ona da tamam. Fakat sonra da "bu ülke insanları neden artık birbirinden kopuk?" diye soru sorulmasın. Tam Amerika gibi olalım da rahat edelim.
Şimdi gidip çok uzun sürecek bir "filmler tarihi mi yansıtırlar, tarih olarak algılanan ve sanılanları mı?" kısır döngüsüne girmeyelim. Film çekecek kimsenin önüne geçilemez. En güzel örnek The Patriot. Adam almış tarihten bir şahsı, etrafına onca öykü örmüş ve gerçekle ilgisi neredeyse tamamen kopmuş. Film güzel mi? Güzel. Başarılı mı? Hem de nasıl. Ama işin içine "Hollywoodlaştırma" dediğimiz o ucuz numaralar girmiş. Örneklerin sonu gelmez: 1492; Cennetin Keşfi, onca Vietnam filmi ve başta Rambo. Rambo'ya neden bu kadar tepki gösterdi Amerika'da bir kesim? Ülkede militarizmi körüklediği için. Birilerine birşeylere saldırmak isteyenlere simge olacağı için. Olmadı mı? Tüm Amerikan militarizminin göbek adı oldu işte. Bush denen adam Rambo oldu. "Yok canım sadece film" deyip geçelim mi? Bugün Kurtlar Vadisi'nin gördüğü muazzam ilgiyi hatta devlet erkanının bile neredeyse tüm vatandaşlara önermesini nasıl yorumlayalım? "Sadece film" mi? Kurtlar Vadisi ve Rambo'ya sadece film deyip geçenimiz de var. Bense diyorum ki sadece film değil. Bazı şeylerin göstergeleridirler. Bu kafamla Amerika'da yaşayan bir Amerikalı olsaydım Rambo'ya karşı olanlardan olurdum. Burada da aynısını Çanakkale'ye yapmak isteyenlere karşıyım. O kadar.
Gördüğüm kadarıyla forum ahalisi genelde film yapmayı ciddiye alan bir grup. Bu konuda sadece teknik değil, idealist hatta gerekirse de ideolojik derecede tutkulu ve inançları olanlar var. Bu nedenle hem bu türden "isteyen istediğini istediği gibi çeker" deyip hem de Hollywood stili film yapımına karşı olmayı kendi içinde çelişkili görüyorum. En azından Sickman adına (gerçi kendisinin bu konudaki yaklaşımını hatırlayamıyorum ama neyse. Yanlışsa yani "ben de Hollywood taraftarıyım" diyorsa sorun yok.) Sinemada yönetmen, yapımcı, metin yazarı vb gibi "anlamı oluşturucu ve anlamdan sorumlu" bir konuma gönül vermişsek "ben bu filmimi Michael Mann gibi çekeceğim. Bir sonrakinde de Ken Loach gibi olurum" diyemeyiz. Hayata ait bir bakışınız ve idealleriniz vardır. Tek istisnası editör, kameraman vb teknik konumlarda iseniz ve hayatınızı bundan kazanıyorsanız zaten tercih şansınız yoktur.
Kısacası (pek öyle olmadı ama) en azından ben rahatsızım ve bunu söylüyorum. Gidip yapılması halinde önlerine geçecek değilim. Beni üzeceği, ülkem açısından birşeyi çözmek bir yana daha da bozacağı ve kötüleştireceği için karşıyım. Gün geçtikçe şehit denen şeye karşı bile soğumaya başladık baksanıza. Biri daha gidip oradaki şehidin adı üzerinden yine kendi propagandasını yapmasın. Şehitse herkesin şehidi. Bu nedenle (yapmalarının önüne geçmemin bir imkanı olmasa da) en azından buradaki eşe dosta söylüyorum: gözünüzü seveyim aynısını bir de Çanakkaleyi kullanıp siz yapmayın.
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.
Fulgura, öncelikle benim sinema sanat ya da hayat karşısında net bir duruşum yoktur. Kendi adıma tabi. Film Fabrikası açısından da işler çok farklı değil ama ben burada üyelere kendi fikirlerimi ya da sanata olan bakışımı empoze etmek için bulunmuyorum. Yani adım kırmızı yazıyor diye benim fikirlerim Film Fabrikası'ndaki insanları temsil eder diyemem, öyle bir şey olamaz da. Bir sürü üye var ve burada bu siteye düşen hepsinin konuşup tartışacağı ve öğreneceği bir yer oluşturmaktır. Siteye üye alırken referans istemiyoruz, dini inancını, siyasi görüşünü sormuyoruz, sen sağcısın sen kılsın tüysün diye de kimseyi kovmuyoruz, isteyen gelip üye oluyor ki böyle de olmalı zaten. O yüzden benim ne söylediğim beni bağlar ama "Hollywood yanlısı" ya da "bağımsız sinemanın kanlısı" falan değilim 🙂 hiç bir şey değilim ve bu konuları hiç düşünmedim ciddiye alıp.
Kendi kanaatim herkes istediği filmi yapsındır sadece. Hollywood tarzı film de yapılsın, tamamen bağımsız filmler de yapılsın, her şey yapılsın. Karşıtı olmayan şey değerini zor bulur. O da olsun bu da olsun. Ben siyasi açıdan değil, setörel açıdan bakıyorum çünkü gündelik siyaset benim ilgi alanımda değil.
O ona bunu demiş falan beni ilgilendirmiyor. Ortada bir olay varsa film yapmaya değecek filmi yapılır. Bir filmi eleştirirken tarihi gerçekleri yansıtmıyor demek bana göre çok doğru bir eleştiri yöntemi değil. Yönetmenler ya da senaristler tarihçi değil. Muhteşem Yüzyıl diye bir şey var, ne kadar manyakça eleştiri varsa hepsi ona yönelmiş durumda ama adam dizi yapıyor, gerçek olmak zorunda değil ki. O yapınca oluyor da Çanakkale'deki bir iki efsane anlatılınca mı olay değişiyor. Muhteşem Yüzyıl neyi birleştiriyor ki bir Çanakkale filmi ayırsın. Bir filmle ayrışacaksak zaten bağlanmamışızdır ki ben öyle sanmıyorum.
Tarih dediğimiz şeyin kendisi bile bir başka vaka. Tarihi gerçekler diyoruz kime göre neye göre. Kimine göre Von Sanders sığırın teki, kimine göre Çanakkale zaferinin liderlerinden biri. Bunu tek bir gerçeklikte birleştirmek mümkün değil. Sadece herkes kendi görüşünü ve bilgisi dahilindeki şeyi anlatır, fikirler ve görüşler çarpışır, okuyan izleyen gören bakan daha fazla seçenekle olaya yaklaşır bu sayede. Tarih denilen şeyin çok büyük bölümü propaganda zaten şu gün.
Bence böyle gibi bişeyler işte.
Sickman, dediklerinin hepsi doğru ve olması gereken şeyler. Aksini iddia etmek zaten mümkün değil. Artık bunları söylemek bile bayağı ama elbette benimle taban tabana zıt görüşteki insanın da film yapmaya ve bu forumda beraber yazışmaya hakkı var. Forum demokratik bir ortamı olmasa zaten 1 dakika durmam. Şunca yıldır internet kullanırım ve üzerinde yazdığım sadece 2 forum oldu. Biri bu. Öte yandan benim de görüşümü söyleme ve diğerlerini bu yönde iknaya hakkım var. Sanırım forum konusundaki ifadelerimi yanlış anladınız. "Buraya sağcıları/solcuları niye alıyorsunuz?", ya da "kovun şu eşcinselleri" demek gibi bir durum söz konusu değil. Forum olması gerektiği gibi. Yönetici ya da mod olanlara yapılan türden bir eleştirim de söz konusu değil.
Sektörel konuya da katılıyorum. Her görüşten de film olmalı ki ışıkçı hayatını kazansın. İslamcı görüntü yönetmeni ya da komünist sinema ışıkçısı diye birşey olamaz. Film yapılmasının nicel olarak önemi büyük. Zaten esas derdimiz film yapılmaması. Güneydoğudaki savaş üzerine bugüne dek 50 tane film yapılmalıydı. Belki 40'ı Rambo gibi olurdu, 5'i Deerhunter gibi, 1'i de Full Metal Jacket ya da Apocalypse Now olurdu. Ben de severek defalarca izlerdim. Rambo gibi yapanları yine protesto ederdim. Sorunu çözmeyip intikamcı yaklaşıyorlar vb derdim. Yok işte hala yapan yok.
Tek katılmadığım nokta Muhteşem Yüzyıl. Ben izlemiyorum ama dışarıdan üzerine koparılan gürültü nedeniyle aşina oldum diyebilirim. İçeriğini bilmediğim halde sırf farklı diye de ilgimi çekti. Buradaki fark MY dizisinin zaten toplumu birleştirici yönde bir iddiası olmaması. Onu yapan adam, entrikalı, cinsellik içeren, sıradışı bir dizi yapalım demiş. Rome gibi sanırım. Geç bile kalınmış. Toplumun belli bir kesimini dışladıklarını duymadım. Bu konu başlığına yol açan olayda ise toplumu birleştirici olma iddiası var. Yoksa Çanakkale savaşı döneminde geçen komedi de çekilsin. Adı üzerinde; komedi ve izler güleriz. Ciddiye alana da kızarız. Adamın konuşmasında sorun var. Yanında olunca da o adamlara gereken tepkiyi verdim bugüne dek. Daha birleştireyim derken bölüyor. Bu ülkedeki sağcı da solcu da ateist te şeriatçı da eşcinsel de o savaşa canını borçlu olmuş durumda. Deyim yerinde ise, koca ülkenin "miladı" dır ve daha tek adam gibi filmi yoktur. Akıl ve mantığın galip geldiği bir savaşı mucizelere boğmak için biri gidip Dabbe ayarında birşey yaparsa sırf sıradan bir vatandaş olarak dahi kızarım ve bunu da söylerim. Filmler insanları birleştirmez demişiz. Elbette tek ya da bir grup film böyle birşeyi başaramaz ama sinema rastgele görsel şeyler yapma sanatı değil. Söylem var, alt metin var yani bu forumda dediğimiz gibi bir film yapan adamın bir derdi, bir sorunsalı, hadi gavurcasını söyleyeyim problematique'i var. Olmayınca kızıyoruz. Burada dert belli, tavrım onadır.
Neyse, anlatması biraz karışık bu konuları. Bazen en demokratik en özgürlükçü halimizle bile istisnai davrandığımız durumlar oluyor. İsteyen Çanakkale'yi de Atatürk'ü de Kabe'yi de işleyen film çekmeli. Yazdıklarımda bu türden birşey göremiyorum ama herhangi bir görüş ya da konumdaki bir kişinin yanlış anladığı bir duruma yol açmış isem bunun için özür dilerim. Yalnız bunlardan herhangi birinin tüm toplumu kapsamak gibi bir söylemi varsa da laflarımıza hazır olmalı.
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.
Fulgura forum ile ilgili yazdıklarım sen aksini iddaa ediyorsun diye değildi. Ben sadece bu sitenin bir görüşü olamaz ve bunu insanlara dayatamaz demek istedim. Burası siyasi bir yer değil yani, teknik ve sanatsal bir alan. İnsanların altında birleştiği şey teknik ve sanatsal kısım. Ama tabi bu teknik ve sanatsal alanın altındaki insanların siyasi görüşleri olacak ve bunları savunup tartışacaklar. İşte tam bu noktada da sen başlığın ilk mesajındaki video insanları birleştirmiyor diyeceksin ama bir başkasına göre de birleştiriyor olacak ve o da nedenlerini yazacak. Yani senin savın hala sana göre doğru olandır. Gerçekten doğru budur diyemeyiz. Bir başkası çıkıp kardeşim adam orada hurafe anlatıyor ama Türk Kürt Laz vs hep beraber çarpıştık diyor diyecek. Belki efsaneleştiriyor ki bence de bu çok sakıncalıdır ama insanların dikkatini çekiyor bir şekilde işte diyecek. Senin gönderdiğin videodaki gibi Çanakkale savaşını Japonya'ya karşı verdiğimizi sananlar da hiç olmazsa o zamanlarki İngiliz devletinin şerefsizliğini öğrenecek diyecek. Evet belki askerlerimizi, daha doğrusu insanlarımızı diri diri yakmadılar ve o haber yalan ama 10 binlerce ölü ve yaralı var ve bunun sebebini sorgulamamız ve ders almamız gerek diyecek.
Efsaneleştirmek çok kötü çünkü bir süre sonra tarih öncesi çağlardaki gerçek olup olmadığı belli olmayan bir olay gibi gelmeye başlıyor öyle olunca. Halbuki yaşananlar gerçek ve aşırı derecede dramatik. Çanakkale çok önemli ama Çanakkale'den Full Metal Jacket çıkarmaya çalışmak da büyük saçmalık olur. Oradakiler asker değil çünkü, yaşamlarını tehdit edenlere karşı savaş veren insanlar onlar. Şimdiki durumla karşılaştırmak, askerliğin ve askeri zihniyetin mantıksızlığıyla karıştırmak haksızlık olur. Ona da ben karşı çıkarım muhtemelen. Full Metal Jacket'ımızı Güneydoğu üzerinden yapabiliriz ama Çanakkale'den sadece kahramanlık öyküsü çıkar. Çünkü yapılan şeyin bence tanımı o.
Bir gün bunları uzun uzun yüzyüze ve hayatınızda duymadığınız ayrıntılar (belgeler) ile tartışabilmeyi isterdim. O nedenle katıldığım ve katılmadığım noktalara karşın uzatmayacağım. Benim "yapmayın gözünüzü seveyim" demem "Çanakkale vb hakkında bu türden şeyler yapılması (resmen, yasayla, zorla ya da baskıyla vb) engellensin değil. Sickman, ikinci paragrafında kendi kırmızı çizgini belirlemişsin: "Çanakkale'den FMJ çıkmaz. Orada askerlik kavramını sorgulayamazsın." Belki senden ve benden çok daha aykırı düşünen biri "neden olmasın efendim?" diye bunu yapmaya kalkabilir. Söylemeye çalıştığım da bu. Şu anda ben bunu kafamda kuramıyorum ama biri gidip bunu yaparsa o zaman sen ve ben büyük bir sürpriz olmadıkça buna kolay ikna olmayacağız. Belki köyünde evlenmek üzere olduğu ve uğruna ölebileceği bir yavuklusunu tam elde etmişken askere alınan ve onu düşünerek etrafındaki cehennemden kaçmayı planlayan birinin öyküsünü biri çeker. Bu son derece "insanca" değil mi? O hengame içindeki o insanı da anlarız ama dış gerçekliğin (savaşın) değeri daha büyük gözümüzde. Ben bir Çanakkale dizi/film projesi geliştirmesinde yer aldım ama gerçekleşmedi. Onca olay ve ilginç gerçek varken bunların tam tersi (dikkat, yorum farkı demiyorum) bir şekile öncelik verilmesi bana aykırıdır.
Benim kırmızı çizgim de bu: En azından karşıma böyle bir film gelmeden tepkimi belirtiyorum. Yoksa o türden filmlerle yaşayan, hayatı zaten büyük ölçüde gerçeklik dışından ibaret muazzam bir kitle var ve bunlar sinematik kaygıları olmaksızın o filmi zaten beğeneceklerdir. Mesele gerçeğe getirilen yorum farklılığı değil. Kürt, Türk vb meselesine girmeyelim, orası ciddi bölücülük yaratacak kadar karışık.
Saygılar...
Sinema hem bir hastalık hem de tedavisinin ortak adıdır.
Sorularınızı özel mesaj yerine forum üzerinden herkese açık sormanızı rica ediyorum.
Konuştuğunuz mevzuların (ayırıcı tabir ettiğiniz) çoğu ya da hepsi, savaş sonrası uygulamalarla ilgili.
Benim önerim savaş gazisi dedenin anıları üzerine, flashbackler ile kurulu bir yapıldı. Örnek verecek olursak; Titanic.
Ben birçok filmin başarısının, kitlelerin yükünü üstlenmekten değil, olayın içindeki bir şahsın, sadece bir kişinin hikayesini güzelce anlatmaktan geçtiğini düşünüyorum. O kişinin yaşadıklarını hissedebilir, çaresizliğini, kahramanlığını bazen korkusunu, hatasını hissedebilirsek, yahu bunları yaşayan da senin benim gibi insan ama başına gelenlere bak gibi düşünürüz. Ben bunu çok başarılı buluyorum. Hollywood da son zamanlarda buna yöneldi aslında. Mesela The Signs filmini hatırlayın. Kahramanın inanç mücadeleri aslında o filmin konusu...
Velhasılı hepimizi katıldığı bir yan var ki, Çanakkale konusunda film eksikliği. Bu film de anlatacak onca şey varken tutup da kendi içimizdekileri eleştirmeye odaklanmazsa, tadından yenmez...
Selamlar...
baço
- baço