İki hafta önce otobüsle Bodrum'a giderken kafamda belirgin bir biçimde, biraz Fransız görünümlü ancak Türk bir tip canlandı. Adamın suratı yeşil renkle boyalıydı ve dudakları kırmızı biçimde boyanmıştı. Batman'in Jokeri gibi değil ama, daha özenli, daha muntazam biçimde boyalı. Sonra bu adam hakkında düşünerek aklıma bu film hikayesi geldi, biraz da kendi kendime sorguladığım konular üzerine karakterimi yönlendirdim. Fikir ve yorumlarınızı bekliyorum. (Not: Kısa film konusu değildir, uzun metrajlı bir film için düşünülmüştür.)
Hikayenin başları güzel olmuş ama fazla uzun. Seyredenler, Fahri'nin çocukken yediği dayağı unutmadan film bitmeli bence. Hikaye uzadıkça olaylar baştakı soyutluktan kopuyo, hikaye etkisini kaybediyo.
Benim "Ben" dediğim bedenim mi, yoksa ben mi?
Bu zaten yazacağım filmle ilgili ana karakterin hayat hikayesi gibi bir şey. Görsel olarak bunlar elbette değişecek.
Ayrıca yorumunuz için teşekkürler. 🙂